Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/3-215 Esas 2006/259 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2006/3-215
Karar No: 2006/259

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/3-215 Esas 2006/259 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2006/3-215 E., 2006/259 K.

Ceza Genel Kurulu 2006/3-215 E., 2006/259 K.

  • HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ
  • 6831 S. ORMAN KANUNU [ Madde 91 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 51 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanık Ş.. Ö.."in düşük ve devrikten kaçak orman emvali temin etme suçundan 6831 sayılı Yasanın 91/5-son, 5237 sayılı TCY"nın 62 ile 51. maddelerinin 1, 3, 6 ve 7. fıkraları uyarınca 2 ay 15 gün hapis ve 1125 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının takdiren ertelenmesine, ayrıca suça konu emvalin 6831 sayılı Orman Yasasının 108/son maddesi uyarınca zoralımına ilişkin olarak E... Sulh Ceza Mahkemesinden verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşmiş bulunan 08.06.2006 gün ve 162-155 sayılı hükme yönelik olarak Adalet Bakanı tarafından yasa yararına başvuruda bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesi 29.09.2006 gün ve 10558-7023 sayı ile;

    "…

    ….. Mezkûr İhbarname ile,

    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 51. maddesinde hapis cezalarının ertelenmesine dair hükümler bulunup, anılan Kanun"da para cezalarının ertelenmesine ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiş olması karşısında sanık hakkında hükmolunan para cezasının ertelenmesine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.

    Gereği görüşülüp düşünüldü.

    Adalet Bakanının Kanun Yararına Bozma isteyen yazısına dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden E... Sulh Ceza Mahkemesinin temyiz edilmeksizin kesinleşen 08.06.2006 gün ve 2005/162-2006/155 sayılı kararının 5271 sayılı C.M.K.nın 309. maddesi uyarınca bozulmasına, bozma nedenine göre, anılan kararın hüküm fıkrasında sanığın, ayrıca 6831 sayılı Kanunun 91/5. maddesine aykırı eylemi nedeniyle de cezalandırılmasına ilişkin 2. bendinin 6. paragrafında yer alan ve sanığa bu suçtan verilen para cezasının da ertelenmesine karar verilmiş gibi algılanacağı anlaşılan bu paragraftaki "cezasının takdiren ertelenmesine" sözcüklerinin çıkartılarak yerine "sanığa verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının takdiren ertelenmesine" tümcesinin yazılmasına, anılan paragrafın ve hükmün diğer bölümlerinin aynen bırakılmasına" karar vermiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise bu karara karşı 13.10.2006 gün ve 192992 sayı ile;

    "5237 sayılı TCK.nun 51. maddesinde hapis cezalarının ertelenmesine ilişkin hükümler yer almakta ise de, aynı Kanun"da adlî para cezalarının ertelenmesine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle; mahkemece, hükmedilen adlî para cezasının ertelenmesine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

    Adlî para cezasının ertelenmesine karar verilmesi sanığın lehine, kanun yararına bozma nedeni ise sanığın aleyhine bulunmaktadır. Bu durumda, Yargıtay"ın, yerel mahkeme hükmünün hukuka aykırılığını belirlemesi ve yasaya aykırı hükmün bozulmasına karar vermesi, ancak bu bozma ilgililer aleyhine olduğundan dolayı kararında bozmanın ilgililer aleyhine tesir etmeyeceğini belirtmesi gerekmektedir.

    Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.06.2005 gün ve 55-64, 04.07.2006 gün ve 185-175 sayılı kararları ile yerleşmiş kararlarında da; sanık aleyhine yasa yararına bozma yoluna başvurulmasının mümkün bulunduğu, bu halde aleyhe sonuç doğurmamak üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

    Ancak, Yüksek Dairece, hükmün bozulmasına ve sanığa verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının ertelenmesine karar verilmiştir. Böylece, aleyhe sonuç doğurmama ilkesine aykırı davranılmış, sanığın kesinleşen hükümdeki cezasından daha ağır bir ceza ile karşı karşıya kalmasına neden olunmuştur.

    Bu açıklamalar ışığında; davanın esasını çözen mahkûmiyete ilişkin yerel mahkemenin kararı, kanun yararına bozma isteminde belirtilen nedenden dolayı kanuna aykırıdır. Bu kararın, aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır." görüşü ile itiraz ederek, Özel Daire kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme kararının aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    İncelenen olayda;

    Hükümlü Ş.. Ö.., 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesinden sonra işlediği düşük ve devrikten kaçak orman emvali temin etme suçu nedeniyle 6831 sayılı Yasanın 91/5-son ve 5237 sayılı Yasanın 62. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis ve 1.125 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmış, ayrıca 5237 sayılı Yasanın 51/1.maddesi gereğince cezasının ertelenmesine karar verilmiştir.

    Adalet Bakanının bu hükme karşı yasa yararına başvuruda bulunması üzerine Özel Daire, sadece hapis cezasının ertelenmesi mümkün olduğu halde, para cezasını da kapsayacak biçimde erteleme kararı verilmesini hukuka aykırılık olarak değerlendirip hükmü yasa yararına bozmuş, ayrıca yerel mahkeme hükmünden "sanığın cezasının ertelenmesine" ibaresinin çıkartılarak yerine "sanığa verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının ertelenmesine" tümcesinin yazılmasına karar vermiştir.

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, yasa yararına bozma nedeninin isabetli olduğunu, ancak yerel mahkeme kararında hatalı bir uygulama ile ertelenmiş bulunan adli para cezasının, Özel Dairenin hükümden çıkarttığı ve eklediği ifadeler nedeniyle erteleme dışında kalmış olmasının sanık aleyhine sonuç doğurduğunu, oysa yasa yararına bozma kararının sanık aleyhine tesir edemeyeceğini belirterek itiraz etmiştir.

    Görüleceği üzere çözümü gereken hukuki uyuşmazlık, mahkûmiyet hükmünün sanık aleyhine sonuç doğuracak biçimde yasa yararına bozulmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

    Halen yürürlükten kalkmış bulunan 647 sayılı Yasanın 6. maddesindeki düzenlemeden farklı olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 51. maddesi ile getirilen sistemde, sadece hapis cezasının ertelenmesi mümkündür; adlî para cezası ertelenemez. Dolayısıyla, bir suçun yaptırımı olarak hapis ve adlî para cezasının birlikte öngörüldüğü durumlarda dahi, her ikisine birden hükmedilmesi zorunlu olan bu cezalardan sadece hapis cezası ertelenebilecek, buna mukabil adlî para cezası ertelenemeyecektir.

    Yerel Mahkeme, sanığın eylemi nedeniyle 2 ay 15 gün hapis ve 1125 YTL adlî para cezasına hükmettikten sonra, sanığın "cezasının ertelenmesine" karar vermiş, hükmün kesinleşmesinden sonra adlî para cezasının infazı için ilâmı E... Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiş, ancak daha sonra yeni bir müzekkere yazarak, cezanın infaz edilmemesini, evrakın iadesini istemiştir. Lafzına bakıldığında, hükümdeki ifade, ertelenen cezanın hapis veya adlî para cezalarından hangisi olduğu hususunda açık bir tercih içermemektedir. Tekil bir anlatım kullanılması ve dayanak alınan yasanın sadece hapis cezasının ertelenmesine olanak sağlaması nedeniyle, ertelenenin hapis cezası olduğu düşünülebilir ise de, sonradan ortaya konulan ve adlî para cezasının infaz edilmemesine yönelen iradesi karşısında, yerel mahkemenin hükmü kurarken, para cezasının ertelenmesine olanak sağlayan önceki yasal düzenlemeye ilişkin geçmiş bilgi ve uygulamaların etkisi ve "ertelemenin bölünmezliği" prensibi doğrultusunda bir yorumla, hapis ve adlî para cezalarının her ikisini de kapsar biçimde erteleme kararı verdiği anlaşılmaktadır. Yerel Mahkemenin, ifade zaafiyeti olarak değerlendirilemeyecek olan ve yasayı farklı biçimde yorumlamasından kaynaklandığı saptanan bu hatalı uygulamasının, kesinleşen hükümdeki adlî para cezasının ertelenmesi sonucunu doğurduğu açıktır.

    CYY"nın 9. maddesindeki düzenlemeye göre, mahkûmiyet hükmünün yasa yararına bozulması, sanık aleyhine sonuç doğurmamalıdır. Yargıtay, bu durumda hukuka aykırılığa işaret edip, aleyhe sonuç doğurmamak üzere hükmü yasa yararına bozmakla yetinmelidir.

    Somut olayda, adlî para cezasını da kapsar biçimde erteleme kararı verilmesini hukuka aykırı bulan Özel Daire isabetli bir şekilde hükmü yasa yararına bozmasına karşın, ilamın sonuç bölümünde, yerel mahkeme kararından "sanığın cezasının ertelenmesi" ibaresini kaldırıp, "sanığa verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının ertelenmesine" ifadesini eklemiştir. Özel Dairece yapılan bu ekleme, kesinleşmiş hükümdeki lehe hukuki hatadan yararlanması gereken hükümlünün adlî para cezasını erteleme dışı bıraktığından, sanık aleyhine sonuç doğurur niteliktedir. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile, Özel Daire kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanının isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının belirtilen hukuka aykırılık nedeniyle aleyhe sonuç doğurmamak üzere yasa yararına bozulmasına karar verilmelidir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ile dokuz Kurul üyesi ise; "ilamda geçen "sanığın cezasının ertelenmesi" ifadesinin lafzına bakıldığında, hapis ve adlî para cezalarından hangisinin erteleme kapsamında bulunduğu yolunda net ve kesin bir tercih belirlemediği, ayrıca adlî para cezasını duraksamaya yer bırakmayacak biçimde dışlayıcı bir içerik de taşımadığı, henüz yeni yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY"nın 51. maddesi esasen para cezalarının ertelenmesine olanak vermemesine karşın, yerel mahkemenin, yanlış bir yoruma dayalı olarak para cezasını da kapsar biçimde erteleme kararı vermesi mümkün bulunduğu gibi, yasada münhasıran hapis cezasının ertelenmesinden söz edilmiş bulunması karşısında, tekil bir ifadeyle ve muradının herkes tarafından anlaşılabileceği düşüncesiyle, sadece hapis cezasını hedefler tarzda karar vermiş olmasının da mümkün bulunduğunu, bu hususun kararın gerekçe kısmında da açıklığa kavuşturulmadığını, dolayısıyla mevcut durumun mahkûmiyet hükmünde ve adli para cezasının çektirilip çektirilmeyeceği hususunda duraksama doğurduğunu, bu durumda öncelikle Yerel C.Başsavcılığının, 5275 sayılı Yasanın 98 vd. maddeleri uyarınca hükmü veren mahkemeden ilâmdaki ibarenin hapis ve adlî para cezalarının her ikisini birden kapsayıp kapsamadığı hususunda bir karar istemesi ve hükmün bu yolla açıklığa kavuşturulmasının gerektiğini, uyuşmazlığın bu olağan yöntemle çözülememesi halinde ve ancak bu takdirde yasa yararına bozma yöntemine başvurulabileceğini, dolayısıyla bu aşamada yasa yararına bozma isteminin reddi ile Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçeyle kabul edilerek Özel Daire bozma kararının kaldırılması ve Adalet Bakanının yasa yararına bozma başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek karşı oy kullanmışlardır.

    SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

    1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2-Yargıtay 3. Ceza Dairesi"nin 29.09.2006 gün ve 10558-7023 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

    3- Adalet Bakanının isteminin kabulü ile, sanık Ş.. Ö.."in düşük ve devrikten kaçak orman emvali temin etme suçundan 2 ay 15 gün hapis ve 1125 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin E... Sulh Ceza Mahkemesinin 08.06.2006 gün ve 162-155 sayılı hükmünün, ertelenmesi olanağı bulunmayan adli para cezasının ertelenmesine karar verilmiş olması nedeniyle, CYUY"nın 309. maddesi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak kaydıyla YASA YARARINA BOZULMASINA,

    4-Dosyanın mahalline İADE edilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 21.11.2006 günü oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara