Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/509 Esas 2016/625 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2016/509
Karar No: 2016/625

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/509 Esas 2016/625 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS       NO : 2016/509

            KARAR   NO : 2016/625

            KARAR   TR  : 26.12.2016

ÖZET : Dava konusu taşınmazın bir kısmına kamulaştırmasız el atılması nedeniyle, bu taşınmaz bakımından el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

 

Davacı          : H.C.Ç.

Vekilleri        : Av.Y.K., Av.N.G., Av. A.F.K.

Davalılar       : 1. Bornova Belediye Başkanlığı

Vekili            : Av.N.Ç./Y.

  2. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili            : Av. D. Ç.

 

O L A Y        : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin maliki olduğu İzmir ili, Bornova ilçesi, Ergene Mahallesi, 33 pafta, 435 ada, 498 parselde kayıtlı taşınmazın, imar planında yol ve yeşil alanda kalması nedeniyle taşınmazından faydalanamadığını, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini; Yargıtay kararlarında “imar planında kamu hizmetine ayrılmış bulunan yerlere el atılmamış olsa dahi bedeline hükmedilir. İmar planının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde davalı Belediyece ayrılma amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmemesi malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmaz bedeli ödenmelidir”. denildiğini; davalı idare tarafından kamulaştırma yapılmadan taşınmaza hukuken el konulduğunu ifade ederek; mahkemece yapılacak tahkikat sonucu alacak miktarı kesin olarak belirlendiği anda taleplerini artırmak üzere şimdilik, 250.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle Bornova Belediye Başkanlığına karşı, 6.3.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 7.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 21.6.2013 gün ve E:2013/126, K:2013/297 sayı ile,  “(…) Dava dilekçesinde, kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı olarak taşınmaz bedelinin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığı, imar planında yeşil alanda ve yolda kaldığı anlaşılmıştır.

Davacının mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın, dava konusu taşınmazın, genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planıyla kamuya özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığından bu idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b bendinde yer alan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği, fiili el atmanın mevcut olmadığı, hukuki el atmalarla ilgili davalı idareler tarafından çıkarılan olumsuz görev uyuşmazlığı nedeniyle, hukuki el atmalarda dosyanın uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesi nedeniyle Uyuşmazlık Mahkemesince bu hususta verilen emsal kararlarda, hukuki el atmalarda idari yargının görevli olduğu, adli yargının görevli olmadığından bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin belirtildiği, bu itibarla Anayasa hükmü gereği Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarının Adli yargı ile İlk Derece Mahkemeleri yönünden bağlayıcı olduğu ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararının Hukuk Genel Kurulu kararından sonra çıkmış olduğu, aynı mahiyetteki dosyalarda da hüküm ifade ettiği, bu itibarla davaya bakma görevinin idari yargının görev alanına girdiği(…)” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle,  Bornova Belediye Başkanlığı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına karşı 6.1.2014 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İzmir 1.İdare Mahkemesi; 2.12.2014 gün ve E:2014/17, K:2014/1638 sayı ile, “(…) Dava dosyasının incelenmesinden, İzmir İli, Bornova ilçesi, Ergene Mahallesi, 33 pafta, 435 ada, 498 parselde kayıtlı taşınmazın maliki olan davacı tarafından, taşınmazının imar planında "yol ve yeşil alan" olarak belirlenmesi ve idareler tarafından kamulaştırma işlemlerinin yapılmayarak taşınmazına hukuki olarak el atılması sebebiyle fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 250.000,00-TL tazminatın el atma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan iş bu davanın açıldığı anlaşılmakla birlikte, davalı idarelerce verilen savunma dilekçeleri sonrasında 1309,69 m2 lik bir alana sahip olan dava konusu 498 sayılı parselin yaklaşık 257 m2"lik kısmının fiilen asfalt yol ve kaldırım olarak kullanıldığı, bu durumda, parselin bu kısmına hukuken değil, fiilen el atmanın söz konusu olduğu, fiilen el atma nedeniyle açılan tazminat davalarının idari yargının görev alanı dışında adli yargının görev alanında kaldığı, taşınmazın hukuken al atılan kısmı nedeniyle açılacak davaların ise idari yargının görevinde kaldığı, yani davacının taşınmazına fiilen ve hukuken el atılan kısımlarından dolayı talep ettiği tazminatlar arasında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep-sonuç ilişkisi bulunmadığından, 498 sayılı parselin fiilen ve hukuken el atılan kısımları ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle farklı dilekçelerle açılacak tazminat davalarına konu edilmesi gerekirken, tek bir dilekçe ile açılan iş bu davaya ait dava dilekçesinin usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; dava dilekçesinin, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 15. maddesinin 1. fıkrası (d) bendi gereğince bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde yukarıda detaylı bir biçimde açıklandığı üzere 5. maddeye uygun şekilde düzenlenerek yeniden dava açmakta serbest olunmak üzere REDDİNE…”  karar vermiştir.

Davacı vekili yenilediği dava dilekçesinde; İdare Mahkemesine açtıkları davada, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararı nazara alınmadan 1309,69 m2 alana sahip dava konusu parselin yaklaşık 257 m2 kısmının fiilen asfalt yol ve kaldırım olarak kullanıldığı, bu durumda parselin bu kısmına hukuken değil fiilen el atmanın söz konusu olduğu, 498 sayılı parselin fiilen ve hukuken el atılan kısımları ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle farklı dilekçelerle açılacak tazminat davalarına konu edilmesi gerekirken tek bir dilekçe ile açılan işbu davaya ait dava dilekçesinin usulüne uygun olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş olduğunu; ancak dava konusu taşınmazın evveliyatının 435 ada 105 numaralı parsel olduğunu, 2003 yılında 497, 498, 499 numaralı parseller olmak üzere 3 parçaya ifraz edildiğini, yol aksında kalan 499 parselin kamulaştırıldığını, 2428.00 m2 lik 498 parselin ayırma çapı ile 1118,31 m2 lik kısmının 469 nolu plan uygulamasına dahil edilerek 1309,69 m2 kısmının müvekkili adına tescil edildiğini; dolayısıyla dava konusu 498 parselde fiilen yol bulunmadığını; Bornova Belediyesi vekilince İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/126 Esas sayılı dosyasına sunulan dilekçede de, “Belediyemizce yol ya da park çalışması yapılmamıştır..” denildiğini; İzmir 1.İdare Mahkemesi dosyasına davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilince sunulan savunma dilekçesinde; parselin bir kısmının 20 mt genişliğindeki taşıt yolunda, bir kısmının yeşil alanda kaldığı, yaklaşık 257 m2 lik kısmın asfalt yol ve kaldırım olarak kullanılmakta olduğu, parselin imar programlarında yer almadığı belirtilmiş ise de, yolun kendi sorumluluklarında bulunmadığı, Bornova belediyesinin görev ve yetkisinde olduğunun iddia edildiğini; Bornova Belediyesinin de yol ve park çalışması yapılmadığını iddia ettiğine göre, ortada ancak mahallinde yapılacak keşif sonucu belirlenecek iki farklı iddia bulunduğunu;  buna rağmen fiilen el atılan kısım bulunduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını; müvekkilinin beyanına ve Bornova Belediyesi vekilince İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasına sunulan Bornova Belediye Başkanlığı Etüt Proje Müdürlüğünün 29.3.2013 tarihli yazısı ve sunulan fotoğraflara göre yol aksında kalan kısmın (499 parsel) kamulaştırılmış olduğunu, dava konusu parselde fiili yol bulunmadığını ifade ederek; müvekkiline ait İzmir, Bornova, Ergene mahallesi, 435 ada, 498 parselde kayıtlı taşınmazın imar planında “yol ve yeşil alanda” kalmasına rağmen her iki Belediyenin kamulaştırma görevini yerine getirmemesi ve sorumluluğu kabul etmemesi nedeniyle müvekkilinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığı ve parselin tamamına hukuken el atılmış olduğundan, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere 250.000,00 TL tazminatın el atma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davacı vekili daha sonra taleplerini ıslah ederek, 775,336.48 TL olarak değiştirmiştir.

İZMİR 1.İDARE MAHKEMESİ; 26.5.2016 gün ve E:2015/251 sayı ile, “(…) Bakılan davada, dava konusu uyuşmazlığın teknik yönden bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektirmesi nedeniyle Mahkememizin 20.11.2015 tarihli ara kararı uyarınca mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 19.04.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; mahallinde yapılan incelemede taşınmaza kısmen yol, kaldırım ve istinat duvarı yapılmak suretiyle fiili olarak el atıldığı, fiili olarak el atılan alanın yüzölçümünün 257 m2 olarak tespit edildiğinin belirtildiği görülmüştür.

Belediyelerin 3194 sayılı İmar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın bir kısmına fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E: 1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde, “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Tüm dosya kapsamı ile taşınmazın bir bütün olarak değerlendirilmesi, taşınmazın gerek fiilen gerekse hukuken el atılan kısımları yönünden davalıların sorumluluklarının ve tazminat yükümlülüklerinin belirlenmesi ancak dosyanın ve parselin bir bütün halinde ele alınması ile mümkün olacağı anlaşılmakla; dava konusu taşınmaz bakımından el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği tartışmasızdır.

Açıklanan nedenlerle, Mahkememizin bu davaya bakmakla görevli olmadığı, görevsizlik kararı veren Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu kanısına varıldığından önceden adli yargı yerince verilmiş görevsizlik kararı olması nedeniyle, 2247 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin ertelenmesine…” karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, idari yargı dosyasının Mahkemece, ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

I-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıya ait taşınmazın imar planında “yol ve yeşil alanda" kalmasına rağmen davalıların kamulaştırma görevini yerine getirmemesi ve sorumluluğu kabul etmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlandığı ve parselin tamamına hukuken el atılmış olduğundan bahisle tazminat istemine ilişkindir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; İzmir İli, Bornova İlçesi, Ergene Mahallesi, 33 pafta, 435 ada, 498 parselde kayıtlı taşınmazın maliki olan davacı tarafından, taşınmazının imar planında "yol ve yeşil alan" olarak belirlenmesi ve idareler tarafından kamulaştırma işlemlerinin yapılmayarak taşınmazına hukuki olarak el atılması sebebiyle fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 250.000,00-TL tazminatın (idari yargı yerinde tazminatın 775,336.48 TL olarak ıslahı talep edilmiştir)  faizi ile birlikte tahsili istemiyle dava açıldığı; davalılardan Bornova Belediye Başkanlığının savunmasında; dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli imar planında yeşil alanda ve yolda kaldığı, İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi"nin 06.04.2010 tarih ve 14 sayılı meclis kararı ile üçüncü 5 yıllık imar programına ek olarak alınmasına karar verildiğinin ve 14.05.2010 tarih 01.745 sayılı İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi kararı ile 5216 sayılı Yasanın 14. Maddesi kapsamında uygun görülerek onandığının belirtildiği; diğer davalı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığının; yürürlükteki imar planında yol ve yeşil alan olarak belirlenmiş olan uyuşmazlık konusu parselin yaklaşık 257 m2"lik kısmının fiilen asfalt yol ve kaldırım olarak kullanıldığını, bu durumda hukuki el atmadan söz edilemeyeceğini savunduğu; taşınmazın son durumunun tespiti açısından incelenen İdare Mahkemesine sunulan 15.4.2016 tarihli Bilirkişi Heyeti Raporunda; Bornova Kaymakamlığı, Tapu Müdürlüğünün 10.03.2016 gün ve 571632 sayılı yazıları ekinde yer alan tapu kaydına göre, İzmir İli, Bornova İlçesi, Ergene Mahallesi, 435 ada 498 parselin 1.309,69 m2 olduğu; taşınmazın tamamının davacı adına kayıtlı olduğu ve 16.07.2003 tarihinde ifraz sebebiyle edinildiği; parsel üzerinde herhangi bir takyidat bulunmadığı; taşınmazın yer aldığı bölgede yapılan ilk 1/1000 ölçekli uygulama imar planının, İmar ve İskan Bakanlığı, Planlama ve İmar Genel Müdürlüğü"nce 05.01.1982 tarihinde onanan imar planı olduğu, söz konusu planda dava konusu taşınmazın "yeşil alan ve 20 m. genişliğinde taşıt yolu" kullanımına ayrıldığı; daha sonra belirtilen bölgede Planlama ve İmar Genel Müdürlüğü"nce planlarda değişikliğe gidilerek 23.03.1984 tarihinde onaylandığı, bu planda taşınmazın "yeşil alan ve yaya yolu" kullanımına ayrıldığı; Bornova Belediye Meclisi"nin 04.02.2008 gün ve 1187 sayılı kararıyla uygun görülerek, İ.B.Ş.B. Başkanlığı"nın 15.07.2008 gün ve 1187 sayılı kararla onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinde ise parselin kullanım kararında herhangi bir değişiklik olmadığı, "yeşil alan ve yaya yolu" kullanımının korunduğu; İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı Vekili"nin 02.04.2015 tarihli savunma dilekçeleri ekinde yer alan 2013/15964 nolu değişiklik yoktur onaylı imar durumu belgesinde; "parsel 1/1000 ölçekli uygulama imar planında yeşil alanda ve yolda kalmaktadır" belirtmesinin yer aldığının tespit edildiği; dolayısıyla dava konusu 435 ada 498 parselin 1982 yılından beri (34 yıldır) uygulama imar planında “yeşil alan ve yol" kullanımına ayrılmış bulunduğu; mahallinde yapılan incelemeye göre; dava konusu parselin dik yamuk şekline sahip olduğu, taşınmazın topografyasının oldukça eğimli olduğu, parsel tapuda zeytinlik cinsiyle kayıtlı olmakla birlikte üzerinde herhangi bir tarımsal faaliyetin yapılmadığı; taşınmazın kısmen yol, kaldırım ve istinat duvarı yapılmak suretiyle düzenlendiği; bu durumun, davalı İzmir Büyükşehir Belediyesi"nin 02.04.2015 tarihli dilekçesi ekinde yer alan teknik personel tarafından düzenlenen haritada da işaretlenerek belirtilmiş olduğu, fiili olarak el atılan alanın yüzölçümünün 0257,00 m2 olarak belirlendiği; Heyetlerince yapılan hesaplamalarda da asfaltlanmış olarak kullanılan yol, kaldırım ve istinat duvarı düzenlemesinin, 257,00 m2 olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.

Belediyelerin 3194 sayılı imar Kanunu 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık, Belediyece, Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmazlardan bir tanesine fiilen el atılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İstimlaksiz el atma halinde amme teşekkülü İstimlak Kanunu’na uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye mahkemesinin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Dava konusu taşınmazın bir kısmına kamulaştırmasız el atılması karşısında, bu taşınmaz bakımından el atmadan doğan zararın tazminine yönelik olan davanın, haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, İzmir 1.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.6.2013 gün ve E:2013/126, K:2013/297 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İzmir 1.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, İzmir 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.6.2013 gün ve E:2013/126, K:2013/297 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.12.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

             

 

Hemen Ara