Esas No: 2006/9-161
Karar No: 2006/219
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/9-161 Esas 2006/219 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık G... Atmaca, yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek suçundan mahkum edilmiştir. Ancak yapılan temyizler sonucu Yargıtay 9. Ceza Dairesi, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle mahkumiyet hükmünü bozmuştur. Dosya yeniden görüldüğünde sanık hakkında \"yardım etme\" suçu kapsamında ceza verilmiştir. Ancak savunma hakkı kısıtlanarak, usul yanılgısı nedeniyle kararın bozulması gerekmektedir. Kararda geçen kanun maddeleri şunlardır:
- 5320 S. Ceza Muhakemesi Kanunu, Madde 8
- 765 S. Türk Ceza Kanunu (mülga), Madde 169
- 765 S. Türk Ceza Kanunu (mülga), Madde 31
- 3713 S. Terörle Mücadele Kanunu, Madde 5
Ceza Genel Kurulu 2006/9-161 E., 2006/219 K.
"İçtihat Metni"
Yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek suçundan sanık G... Atmaca"nın 765 sayılı TCY.nın 169, 3713 sayılı Yasanın 5, TCY.nın 59/2. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 2918 sayılı Yasanın 119. maddesi uyarınca sürücü belgesinin 3 ay süreyle geri alınmasına, TCY.nın 31. maddesi uyarınca 3 yıl kamu hizmetlerinden yasaklanmasına ve suç malzemelerinin TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin İ... 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince 11.02.2004 gün ve 92-22 sayı ile verilen kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 30.09.2004 gün ve 2179-4853 sayı ile;
"Dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, sanığa isnat edilen eylemin Türk Ceza Kanununun 169. maddesinden 4963 sayılı Yasa ile çıkarılmış bulunan, teshil niteliğinde bulunduğu anlaşılmış olup, bu nedenle olayda atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü tesisi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
DGM.lerinin kaldırılması nedeniyle dosyanın gönderildiği İ... 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise 06.05.2005 gün ve 334-31 sayı ile;
"Sanık ve vekili, ele geçirilen her örgütsel yayını, belgeyi, PKK"nın yayın organı olan MED TV yayın kasetlerini, mahkemece toplatma kararı olan yayınları, cep telefonu mesajlarını, boş askeri kimlikleri izah ederken basit, masumane bir davranış olarak göstermeye çalışmaktadır. Bu savunmaya itibar etmek mümkün değildir. Sanığın Dehap Tekirdağ il teşkilat binasını, işyerini, evini, sattığı ürünleri, her şeyiyle ve faaliyetleriyle, silahlı terör örgütü PKK"ya eleman kazandırma faaliyetlerinin merkezi haline getirdiği, onlara çok kıymetli, ele geçirilmesi çok zor askeri kimlik sağlama, böylece sahte kimlik kullanma imkanı yaratma, bu niyetle hareket ettiği kanaatine varılmıştır.
Sanığın tespit olunan eylemleri, TCK.nun 169. maddesinde yer alan "teshil" (kolaylaştırma) dışında, "yardım etme" kapsamındadır. Örgüte eleman kazandırma faaliyetleri, örgüt kullanımına hazır askeri kimlik muhafaza etme eylemi, TCK.nun 169. maddesinde açıklanan "yardım etme" kapsamındadır. TCK.nun 169. maddesinde yer alan "yardım etme" belirli bir şekle ve tasnife tabi değildir. Yardım etme, her şekilde olabilir. Dava konusu olayda, sanık tarafından örgüte kazandırılan elemanlar tespit edilemediğinden, eylemi TCK.nun 168. maddesinde açıklanan örgüt üyeliği seviyesine ulaşmamaktadır. Bu nedenle hakkında TCK.nun 169. maddesi uygulanarak ceza tayini yoluna gidilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; sanığın eylemlerinin, TCK.nun 169. maddesinden 4963 sayılı Kanun ile çıkarılan "teshil" (kolaylaştırma) tanımı kapsamında olmadığı, TCK.nun 169. maddesinde yer alan "yardım etme" tanımı kapsamında olduğu yönünde mahkememizde tam ve kesin vicdani kanaat oluştuğundan aksi yöndeki görüşle mahkememizin önceki kararını bozan Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararına direnme kararı vermek gerekmiştir" gerekçeleriyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da süresi içinde o yer C.savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 16.05.2006 günlü tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunda okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Yargılamaları Usulü Yasasının 318. maddesinde, Ceza Genel Kurulunda incelemenin duruşmalı yapılabileceğine ilişkin bir hüküm yer almadığından, sanık müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteminin CYUY.nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verildikten sonra dosya üzerinden yapılan incelemede;
Sanığın yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, somut olayda yüklenen suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
1412 sayılı CYUY.nın 326. maddesinde, "Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir." hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm gereğince, bozma kararı sanık lehine olsa dahi bozmadan sonra yapılan yargılamada Yerel Mahkemece sanık, katılan ve varsa vekillerine duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ olunmalı, duruşma gününden haberdar edilmelidirler. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, tebligat yapılamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen sanığın duruşmaya gelmemesi halinde, verilecek ceza bozmaya konu olan cezadan daha hafif ise yargılamaya devam olunarak bir karar verilmelidir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Bozmadan sonra yapılan yargılamada Yerel Mahkemece 10.12.2004 tarihinde düzenlenen tensip tutanağında, sanığa bozma kararının tebliğ edilmesi ve duruşmada hazır edilmesi için C.savcılığına müzekkere yazılmış, sanık tutuklu olmadığı halde Tekirdağ C.Başsavcılığınca sanığın o yer cezaevinde bulunmadığından bahisle müzekkere gereği yerine getirilmeden mahkemeye iade edilmiştir. Bu husus 06.05.2005 tarihinde yapılan ilk oturumda tutanağa geçirildiği gibi, sanık müdafii de müvekkilinin tutuklu olmadığını ve Tekirdağ ilinde oturmakta olduğunu bildirmiştir. Buna rağmen, sanık, hakkındaki bozma kararından haberdar edilmeden, yokluğunda direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, sanığa davetiye çıkartılarak veya bulunduğu yer mahkemesine talimat yazılarak bozma ilamından haberdar edilmesi ve diyeceklerini bildirme olanağının sağlanması gerekirken bu usulî zorunluluğa uyulmadan, yargılamaya devamla savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle yokluğunda karar verilmesi CYUY.nın 326/2 ve 308/8. maddelerine aykırı olup, hükmün, diğer yönleri incelenmeksizin öncelikle bu usul yanılgısı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1-Yerel Mahkeme direnme hükmünün öncelikle saptanan usul yanılgısı nedeniyle BOZULMASINA,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 07.11.2006 günü sonuçta tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.