Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/4.MD-157 Esas 2006/200 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2006/4.MD-157
Karar No: 2006/200

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/4.MD-157 Esas 2006/200 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2006/4.MD-157 E., 2006/200 K.

Ceza Genel Kurulu 2006/4.MD-157 E., 2006/200 K.

  • DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN DURMASI VEYA KESİLMESİ
  • GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA
  • 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 6 ]
  • 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 4 ]
  • 647 S. CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) [ Madde 5 ]
  • 657 S. DEVLET MEMURLARI KANUNU [ Madde 86 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 240 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 59 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 67 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 72 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 80 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 107 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanık H... Ayanoğlu"nun görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan 765 sayılı TCY.nın 240/2, 59/2, 80, 647 sayılı Yasanın 4, 240/2, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 765 sayılı TCY.nın 72. maddeleri uyarınca sonuçta 1.916 YTL. adli para cezası ve 5 ay 12 gün süreyle memuriyetten yoksun kılınma cezasıyla cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca para cezasının birer ay ara ile 12 eşit taksitte alınmasına ve cezalarının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesince 30.03.2006 gün ve 38-10 sayı ile verilen hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "hükmün onanması" görüşünü içeren 15.05.2006 günlü tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Sanığın, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Müsteşarı olarak görev yaptığı sırada;

    1- Bakanlık Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığında uzman olarak görevli olan ve müsteşarlık makamında çalıştırılan N.. M.. Pirim adlı kişinin, 18.04.2001 tarihinde zamanın Bakanı tarafından imzalanan personel hareketleri onayı ile Bakanlığın Diyarbakır İl Müdürlüğünde İdari Mali İşler Şube Müdürlüğüne atandığı, atama önerisinin 18.04.2001 tarihinde müsteşar sıfatıyla sanık tarafından parafe edildiği, ilgilinin 25.04.2001 tarihinde Bakanlıktaki görevinden ayrılıp 08.05.2001 tarihinde Diyarbakır İl Müdürlüğündeki görevine başladığı, ancak daha Diyarbakır"daki görevine başlamadan bir gün önce 07.05.2001 tarihinde Bakanlık Personel Genel Müdürlüğünün sanık tarafından da paraflanmış olan önerisi ve Bakanın onayı ile adı geçenin Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı emrinde harcırahsız olarak görevlendirildiği ve 10.05.2001 tarihinde geçici görevine başladığı ve 11.4.2003 tarihine kadar müsteşar yardımcılığı makamında görev yaptığı;

    2- Bakanlığın A... İl Müdürlüğünde şef kadrosunda görev yapan, A... Üniversitesi Fen - Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü mezunu K... Boran adlı görevlinin, 2.derecenin 6. kademesinde bulunmasına karşılık 26.03.2001 tarihli dilekçesi ile Tefenni Zirai Üretim İşletmesi Ziraat Meslek Lisesi Müdürlüğünde 1. derece kadrolu öğretmenliğe naklen atanmasını talep ettiği, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Personel Görevde Yükselme Yönetmeliğinin 10. maddesi hükmüne aykırı olarak eğitim ve sınava tabi tutulmaksızın ve Bakanlık Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğüne bağlı Eğitim Dairesi Başkanlığının Personel Genel Müdürlüğüne yazdığı 04.08.2000 tarihli yazıya göre söz konusu lisede sadece ziraat mühendisi ile matematik öğretmenine ihtiyaç bulunduğu belirtilmiş olmasına rağmen, sanığın 27.03.2001 tarihli parafını ve bakanın imzasını taşıyan personel hareketleri onayı ile Tefenni Zirai Üretim İşletmesi Laborant ve Veteriner Sağlık Meslek Lisesinde 1/4 derece ve kademeli öğretmeliğe atandığı, 06.04.2001 tarihinde A..."daki görevinden ayrılarak, 10.04.2001 tarihinde yeni görevine başladığı, bundan bir gün sonra, sanığın 11.04.2001 tarihli parafını içeren ve Bakan tarafından imzalanan onay ile adı geçenin A... İl Müdürlüğü emrine geçici görevle harcırahsız olarak görevlendirildiği, aynı gün lisedeki görevinden ayrılarak 13.04.2001 tarihinde A... İl Müdürlüğündeki geçici görevine başladığı, okulda yapılan teftiş sonucu düzenlenen 12.04.2002 tarihli raporda lüzumu gösterilmesi üzerine, 16.07.2002 tarihli Bakan onayı ile geçici görevi kaldırılarak asıl görevi olan öğretmenliğe iade edildiği, 18.11.2002 tarihinde A..."daki geçici görevinden ayrılarak 09.12.2002 tarihinde öğretmenlik görevine başladığı ve 18.02.2003 tarihinde de emekliye ayrıldığı, adı geçenin yaklaşık 1 yıl 7 ay A..."da geçici görevli olarak bulunduğu, izin ve sıhhi rapor gibi nedenlerle meslek lisesinde sadece 4 gün görev yaptıktan sonra 1.derece kadrolu öğretmenlik görevinden emekli olduğu;

    3- Bakanlık İçel İl Müdürlüğü İdari ve Mali İşler Şube Müdürlüğünü vekaleten yürütmekte olan G... Emiroğlu adlı görevliye 28.04.2000 tarihli onayla il müdür yardımcılığını tedviren yürütme görevinin verildiği, 03.05.2000 tarihinden itibaren bu görevine başladığı, il müdürlüğünün, adı geçenin yine bu göreve asaleten atanmasına dair önerisinin, Personel Genel Müdürlüğünün 29.03.2001 tarihli yazısı ile, Bakanlık Görevde Yükselme Yönetmeliğinin 26.maddesine uygun olmadığından bahisle reddedildiği, bir süre sonra G... Emiroğlu"nun 18.02.2002 tarihli dilekçesiyle, söz konusu Yönetmeliğin 26. maddesine uygun olarak, 1. bölge olan İçel"den, 5. ve 6. bölgelerde boş bulunan il müdür yardımcılıklarından birine asaleten tayin talebinde bulunması üzerine, sanığın 24.04.2002 tarihli parafını taşıyan ve Bakan tarafından imzalanmış personel hareketleri onayı ile Bayburt İl Müdür Yardımcılığı görevine atandığı, ancak atama tarihi ile aynı tarihi taşıyan Bakan onayı ile adı geçenin tekrar İçel İl Müdürlüğü emrinde geçici olarak görevlendirilerek 657 sayılı Kanunun 86.maddesi gereğince İl Müdür Yardımcılığına vekalet görevi verildiği, bu geçici görevlendirmeye ilişkin önerinin de sanık tarafından parafe edildiği, adı geçen görevlinin 09.05.2002 tarihinde Bayburt"taki görevine başlayıp, 10.05.2002 tarihinde buradan ayrılarak 13.05.2002 tarihinde de İçel"deki geçici görevine (vekalet) başladığı, daha sonra vekalet görevi kaldırılarak 60 günlük sıhhi kurul raporundan sonra 09.01.2003 tarihinde Mersin"deki geçici görevinden ayrılarak aynı gün Bayburt"taki görevine başladığı;

    dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

    Sanık aşamalardaki savunmalarında, gerçekleştirilen bütün atamalarda zamanın bakanı Prof. Hüsnü Y... G"...in bilgisi ve talimatı olduğunu, nitekim dosyada bu konuda adı geçen bakanın imzasını taşıyan bir yazı bulunduğunu, usulsüz atama yapıldığı belirtilen N.. M.. Pirim"in atama onayında, bakanlığın stratejik işlerden ve çalışmaların araştırma ve planlamasından sorumlu bulunan müsteşar yardımcısının parafını görmesi üzerine kendisinin de paraf attığını, Mersin"in, bakanlık yönünden geniş çalışma sahası olan bir il olup, görevinde kuşku bulunmayan G... Emiroğlu"nun mesaisinden daha fazla yararlanabilmek bakımından bu ilde görevlendirilmesinin söz konusu olduğunu, bu kişinin doğu hizmeti bulunmadığını, bunu tamamlayabilmek ve vekaleten yürüttüğü işi moralman ve daha tatmin edici bir ücretle yürütebilmesi için, zamanın bakanının talimatıyla B..."ta çok kısa bir süre çalıştıktan sonra yeniden Mersin"de görevlendirilmesine ilişkin yazıya paraf attığını, diğer görevli K... Boran"ı ise hiç tanımadığını, Personel Genel Müdürlüğünün normal evrak akışı içerisinde sunduğu atama yazısı ve eklerini inceleyip, İl Müdürlüğünün atamayı isteyen talebi ile Personel Genel Müdürlüğünün buna olumlu baktığını düşünerek bir ihtiyaç bulunduğu düşüncesiyle onay evrakına paraf attığını, tekrar A..."da görevlendirilmesine ilişkin yazı gelince de bakanın talimat verdiği anlayışına kapılıp imzaladığını, bakanla görüştüğünde de bu yönde talimatının olduğunu öğrendiğini, bütün bu atamalarda herhangi bir kastının bulunmadığını, herhangi bir kimseye çıkar sağlamak için bu onayları vermediğini, bu atamalar nedeniyle disiplin cezası alan zamanın Personel Genel Müdürünün bu cezasının, idare mahkemesince atama talimatlarının bakan tarafından verilmiş olması ve geçici görevlendirmelerde kesin yasal düzenlemeler bulunmadığı gerekçelerine dayalı olarak iptal edilmiş olduğunu, yüklenen suçları işlemediğini beyan etmiştir.

    Sanık müdafii de sunduğu savunma dilekçelerinde, sanığın söz konusu atama işlemlerinde mevzuata aykırı bir davranışının söz konusu olmadığını, yüklenen suçların maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığından sanığın beraatına karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

    Sanık, savunmalarına ekli olarak, Prof. Dr. Hüsnü Y... Gökalp tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığına hitaben yazılmış 10.04.2003 tarihli bir belge sunmuş olup metni aynen:

    "Bakanlığımız personellerinden N.. M.. Pirim, G... Emiroğlu ve K... Boran ile ilgili olarak yapılan atama, unvan değişiklikleri ve geçici görevlendirmeler Bakanlık sıfatından kaynaklanan yetkim dahilinde tarafımdan verilen talimatlar doğrultusunda yapılmış olup bu işlemlerde parafı ve imzası bulunan personelin evrak tanziminden öte hiçbir insiyatifi ve sorumluluğu bulunmamaktadır. Beyanımın ilgili birimlere iletilmesi hususunda gereğini arz ederim" şeklindedir.

    Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde;

    Sanık, müsteşar olarak görev yaptığı dönemde, yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak hazırlanan atama önerilerine paraf koyarak bilinçli tarzda onay vermiş, bu suretle görevde yetkisini kötüye kullanmıştır. Anayasa"nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu maddede yer alan ve Devlete hakim olan ilkelerden birisi olan "demokratik hukuk devleti" ilkesi, hukuka bağlı, istikrarlı bir özgürlük rejimini ifade eder. Anılan ilkenin doğal sonucu, Devletin tüm etkinliklerinde hukukun egemen olması ve hukuk kurallarına uygun davranılmasıdır. Yine Anayasa"nın 137. maddesi uyarınca, konusu suç teşkil eden yasaya aykırı emirlerin yerine getirilmesi hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmamakta, sanığın, Bakanın emirlerini yerine getirdiğine ve eyleminde görevde yetkiyi kötüye kullanma kastı olmadığına ilişkin savunması, hukuken itibar edilebilir niteliğe dönüşmemektedir.

    Bakanların, ceza yargılaması yönünden siyasi dokunulmazlıktan yararlanmalarının verdiği cesaret ve buyuruculuk yetkisiyle yasaya veya mahkeme kararlarına aykırı dahi olsa bir takım işlemleri, müsteşarlar ve diğer alt görevlerde bulunan kişilere yaptırmaları nedeniyle, somut olayda da olduğu gibi, müsteşarlar adeta Bakan nam ve hesabına yargılanan kişiler konumuna gelmektedir. Sonuçta bu kimselerin mahkûmiyetleri, Bakanlardan kaynaklanan yasaya aykırı işlemler yönünden, caydırıcılıktan uzak ve adaletsiz bir durum yaratmaktadır.

    Bu adaletsizliğin giderilebilmesi bakımından, dokunulmazlıktan yararlanan siyasi sorumlular hakkında da suç tarihi ve uygulanacak yasa nazara alınmak suretiyle gerek 765 sayılı TCY.nın 107. maddesi gerekse 5237 sayılı TCY.nın 67. maddesi uyarınca, merciinden karar talep edilerek, işlemeye başlayan dava zamanaşımı durdurulmalıdır. Böylece, kendilerine dokunulmazlık sağlayan siyasi kimlikleri yöntemince sona erdirildiğinde haklarında kamu davası açılmasının yolu açılıp, hukuka aykırı bu ayrıcalıktan yararlanma cesareti ortadan kalkacaktır.

    Yukarıda açıklanan demokratik hukuk devleti ilkesinin gerçek anlamda uygulanabilmesi için, soruşturma ve kovuşturma makamlarının, siyasi dokunulmazlıktan yararlanan Bakanların yasaya aykırı işlemleri nedeniyle haklarında kamu davası açılmasını sağlayacak yasal işlemleri yapmalarının yasal bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır.

    Bakanın, siyasi konumunun sağladığı dokunulmazlık nedeniyle suç teşkil eden bu atamalardan dolayı yargılanmamış olması, yasaya aykırı bu işlemleri hukuka uygun hale getirmeyeceği gibi, sanığın bu işlemlerdeki hukuki sorumluluğunu da ortadan kaldırmayacaktır.

    Sanığın, kişisel sorumluluğuyla gerçekleştirdiği eylemler, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası"nın 240. maddesinde öngörülen görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturmaktadır. Sanığın, görevi gereğince tanınmış yetkisini, yasaya aykırı olarak amaç dışında kullanması nedeniyle bir yandan kamu kaynağında meydana gelen eksilme dolayısıyla kamunun zarara uğramış bulunması, bir yandan da yasaya aykırı olarak atamaları yapılan kişilere haksız kazanç sağlanması karşısında eylemi, suçtan sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasası"nın 257. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçunu da oluşturmaktadır. Bu itibarla, suç tarihinde yürürlükte olan yasa ile sonradan yürürlüğe giren yasayı bütünüyle olaya uygulamak ve sonuç cezaları karşılaştırmak suretiyle 765 sayılı Yasanın daha lehe olduğunu saptayıp uygulayan Yargıtay 4.Ceza Dairesinin hükmü isabetli bulunduğundan, sanığın temyiz itirazının reddine karar verilmelidir.

    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

    1- Sanığın temyiz itirazının REDDİNE,

    2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 30.03.2006 gün ve 38-10 sayılı hükmünün ONANMASINA,

    Dosyanın bu Daireye gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 26.09.2006 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara