Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/5.MD-127 Esas 2006/180 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2006/5.MD-127
Karar No: 2006/180

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/5.MD-127 Esas 2006/180 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2006/5.MD-127 E., 2006/180 K.

Ceza Genel Kurulu 2006/5.MD-127 E., 2006/180 K.

  • RÜŞVET
  • ZAMAN BAKIMINDAN UYGULAMA
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 7 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 232 ]
  • "İçtihat Metni"

    Rüşvet alma suçundan sanık S..... B......ile rüşvet verme suçundan sanık Y.... B....."ın atılı suçları işlediklerinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatlerine, rüşvete aracılık suçundan sanık Ş.... Ö... C........"nun dönüşen suç niteliğine göre hakimi etkileme suçundan dolayı 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7/2 ve 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 2/2. maddeleri uyarınca sanığın eylemine uygulandığında daha lehe sonuç verdiği saptanan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 232/1, 20 ve 59/2. maddeleri uyarınca beş ay hapis ve iki ay onbeş gün süreyle memuriyetten geçici olarak yoksun kılınma cezaları ile cezalandırılmasına, hapsin paraya çevrilerek sonuç olarak 1350 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca cezalarının ertelenmesine ilişkin olarak Yargıtay 5. Ceza Dairesinden verilen 17.02.2006 gün ve 11-2 sayılı hüküm sanık S..... B......ile sanık Ş.... Ö... C........ müdafii tarafından temyiz edilmekle Yargıtay C.Başsavcılığının "hükmün düzeltilerek onanması" görüşünü içeren 04.04.2006 gün ve 16864 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu; Ceza Genel Kurulundaki incelemenin duruşmalı yapılacağına ilişkin olarak Ceza Yargılamaları Usulü Yasasında bir hüküm bulunmadığı gibi incelemeye konu hükmün niteliği gereği esasen işin duruşmalı incelenmesine de yasal olanak bulunmaması karşısında, sanık Ş.... Ö... C........ müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin CYUY"nın 318. maddesi uyarınca reddi ile incelemenin evrak üzerinde yapılması kararlaştırıldıktan sonra gereği konuşulup düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Açılan temyiz davası kapsamı itibariyle yapılan usule ilişkin değerlendirmeye göre;

    Rüşvet alma suçundan sanık S..... B......ile rüşvet verme suçundan sanık Y.... B....."ın atılı suçları işlediklerinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatlerine, rüşvete aracılık suçundan sanık Ş.... Ö... C........"nun dönüşen suç niteliğine göre hakimi etkileme suçunu oluşturduğu kabul edilen eylemi nedeniyle, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7/2 ve 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 2/2. maddeleri uyarınca suç tarihinde yürürlükte bulunan ve suçtan sonra yürürlüğe giren Ceza Yasaları ayrı ayrı sanığın eylemine uygulandığında daha lehe sonuç verdiği saptanan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 232/1, 20 ve 59/2. maddeleri uyarınca beş ay hapis ve iki ay onbeş gün süreyle memuriyetten geçici olarak yoksun kılınma cezaları ile cezalandırılmasına, hapsin paraya çevrilerek sonuç olarak 1.350 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca cezalarının ertelenmesine ilişkin hükümler sanık S..... B......ile sanık Ş.... Ö... C........ müdafii tarafından temyiz edilmiştir.

    Rüşvet alma suçundan sanık S..... B......diğer temyiz nedenlerinin yanısıra, rüşvet verme ve rüşvete aracılık suçlarından yargılanmakta olan sanıklar hakkındaki davalara katılma isteminin yargılamayı yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince reddedilmesinin isabetli olmadığını ileri sürerek hükmü temyiz etmiştir. Yargılama yöntemine ilişkin bulunan ve temyiz incelemesinin kapsamını etkileyecek olan bu husus, Yargıtay İçyönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca Genel Kuruldaki incelemeler sırasında öncelikle değerlendirilmiştir.

    Davaya katılma kurumu, 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 237 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, suçun mağduru veya suçtan doğrudan zarar gören gerçek veya tüzel kişinin davaya katılması olanaklıdır. Dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez. Somut olayda, sanıklardan Y.... B..... hakkında rüşvet verme, sanık Ş.... Ö... C........ hakkında rüşvete aracılık, davaya katılma isteminde bulunan sanık S..... B......hakkında ise rüşvet alma suçlarından kamu davaları açılmıştır. Yargılamaya konu suçlar, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının "Cürümler" başlıklı İkinci Kitabının "Devlet İdaresi Aleyhinde Cürümler" başlığını taşıyan Üçüncü Bab"ında düzenlenmiştir. Yasa koyucu, devlet idaresi aleyhinde işlenen fiilleri cezalandırırken, toplumun ihtiyaçlarını karşılayan huzur, sükun ve güvenliğini temin eden Devletin fonksiyonlarının, gereği gibi yapılmasını istemiştir. Anayasamızda ve diğer mevzuatımızda, Devletin faaliyetlerinde tarafsız ve objektif olduğu, herkese dürüst ve eşit davranması gerektiğine ilişkin çeşitli hükümler yer almaktadır. Bu düzenlemeye paralel bir inanç ve anlayış toplumu oluşturan fertlerde de mevcuttur. Rüşvet suçlarının işlenmesi sonucunda, hem sözü edilen yazılı kurallara aykırı davranılmakta, hem de toplumda bu yönde oluşmuş inanç sarsılmakta ve Devlet fonksiyonlarının sağlanan çıkar sayesinde satın alınabileceği anlayışı doğmaktadır. İşte rüşvet alma ve vermenin suç sayılması ile Devlet faaliyetlerinin çıkar karşılığı satılamayacağı veya satın alınamayacağı belirtilerek Devlet idaresine karşı duyulan güven korunmak istenmiştir. Yargılama sonucunda, sanık Ş.... Ö... C........"na atılı suçun nitelik değiştirdiği ve hakimi etkileme suçuna dönüştüğü kabul edilmişse de, 765 sayılı TCY"nın 232. maddesinde düzenlenmiş bulunan bu suç da devlet idaresi aleyhine işlenen suçlardandır. Sanık Selami Bereket, bu suçların mağduru olmadığı gibi bu suçlardan doğrudan zarar gören kişi konumunda da değildir. Kaldı ki, yargılama sırasında yaptığı sözlü ve yazılı açıklamalarda diğer sanıklar hakkında suçlayıcı bir beyan, iddia ve şikayette bulunmamış, temyiz dilekçesinde de, sanıklardan Ş.... Ö... C........ hakkında kamu davası açılmasının, bu sanığın babası olan ve yargılamanın yapıldığı Yargıtay 5. Ceza Dairesinin Başkanı olan bir yüksek yargıcı zor durumda bırakma amacına yönelik olduğunu dile getirmiştir. Bu itibarla, diğer iki sanık hakkında açılan suçlarla ilgili kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunmayan sanık Selami Bereket"in katılma isteminin reddine ilişkin uygulama isabetli olup, Selami Bereket"in bu karara yönelik başvurusu yerinde görülmediğinden reddi gerekir. Bu durumda, temyiz incelemesinin de sanık Selami Bereket"in ve sanık Ş.... Ö... C........ müdafiinin istemleri çerçevesinde, sanık Selami Bereket"in rüşvet alma suçundan beraatine, sanık Ş.... Ö... C........"nun hakimi etkileme suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükümlerle sınırlı olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

    Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı; "rüşvet verme", "rüşvet alma" ya da değişen vasfı itibariyle "hakimi etkilemeye kalkışma" suçlarının "Devlet idaresi aleyhine cürümler babında" yer alması suçlamaya muhatap olan kişinin gerek kişisel, gerekse toplumsal düzeyde zarar göreceği ve kalıcı etkileriyle rencide olacağı gerçeğinin gözardı edilmesine neden olmamalıdır. Bu gerçek, kişinin suçtan maddi ya da manevi yönden zarar görme olasılığıdır ve karşı tarafta bulunup rüşvet verme ya da değişen suç vasfına göre hakimi etkilemeye kalkışma suçundan yargılanan kişilerin hükümlendirilmesini talep ederek tam bir aklanmaya ulaşma, üzerindeki kalıcı kuşku ve yorumları bütünüyle kaldırma hakkını kendisine vermeyi sağlayabilecek bir olgu ve olanaktır.

    Bu itibarla rüşvet alma suçuyla yargılanan sanık Yargıç Selami Bereket"in kendisine rüşvet vermekten yargılanan ve birinin beraati diğerinin ise kendisini etkilemeye kalkışmaktan mahkûmiyetiyle sonuçlanan hükümleri temyiz ederek şahsı hakkında gelecekte doğabilecek "tefehhümü ortadan kaldırma" ve suçlamaların müsebbiplerini cezalandırmayı sağlayarak kişisel ve toplumsal tatmine ulaşma hakkı bulunmalıdır. Kendisine bu hakkın verilmemesi rüşvet verme suçundan beraatine hükmedilen ve aleyhinde başkaca temyiz davası da bulunmayan kişinin beraat hükmünün kesinleşmiş sayılması sonucunu doğurmuş, ancak ne var ki yargıç bu suçlamaların da katkısıyla yargıçlık mesleğinden ihraç edilmiştir.

    Gözardı edilmemelidir ki müdahale hukukunun oluşumuna dayanak olan 1412 sayılı CMUY"nın 365 maddesinde "suçtan zarar gören her şahıs" kamu davasına iltihak hakkına sahipken ve bu tanımlama uygulamada "doğrudan zarar görme" olarak değerlendirilip olayın mağduru bulunanların müdahaleye hak sahibi olacağı biçiminde daraltıcı bir yoruma neden teşkil ederken, 5271 sayılı CMY"nın muadil 237. maddesinde "mağdur ve suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler"in kamu davasına katılma hakkı bulunduğu belirtilerek sadece mağdur"u müdahale hakkına sahip kılan önceki uygulamayı genişletmiş ve böylece "kamu davasına katılma" müessesesiyle ilişkili mevzuatta farklı ve daha geniş bir açılım yaratmış, bu açılım, temyiz davasını açmaya hak sahibi olan sujeler bahsinde de genişletici bir düzenlemeyle yansımasını bulmuştur.

    Mevzuattaki bu değişim dahi sanık yargıç Selami Bereket"in kendisine suç isnat edilmesine sebep olan ve eylemin diğer sujeleri olarak yargılanan kişilere karşı, onlarla ilgili kamu davalarına katılma hakkı verir biçimde yorumlanmalıdır.

    Sıraladığım gerekçelerle sanık yargıç Selami Bereket"in işbu kamu davasında Y.... B..... ve Ş.... Ö... C........ aleyhindeki suçlamaların kendi hukukunu doğrudan ilgilendirmesi nedeniyle müdahil olarak yer alma hak ve yetkisine sahip olduğu görüşüyle sayın çoğunluğun müdahale isteminin reddini yerinde gören değerlendirmesine katılmıyorum."görüşüyle karşı oy kullanmıştır.

    Ön sorunun bu şekilde çözümlenmesinden sonra, usule ve soruşturmanın genişletilmesine yönelik hususlar görüşülmüş ve aşağıdaki gibi karara bağlanmıştır.

    1- Gerekçeli kararda beyanları kanıt olarak hükme dayanak alınan tanıklar İ…

    ….. T…

    …., M…

    …... C…

    …., S…

    ….. N…

    …. B…

    ……., H…

    …. E…

    ….., F…

    …. Ç…

    ….., Y…

    ….. R…

    ….., M…

    ….. K…

    ……, K…

    …. Ö…

    ……., M…

    ….. D…

    …., A…

    …. E…

    ……, İ…

    …. K…

    …. B…

    ….., T…

    …. Ö…

    …., T…

    ….. A…

    ….., M…

    ….. U…

    …., Y…

    …. A…

    …., E…

    …. A…

    ……, S…

    ……. Ö…

    ……., S…

    …. T…

    …., U…

    …. B…

    …., H…

    …. A…

    …., M…

    ….. B…

    …., M…

    ….. P…

    ….. ve A.. Ç…

    …"nin 23.05.2005 tarihli talimat duruşmasında ifadelerini alan Bolu Ağır Ceza Mahkemesi heyetine başkanlık eden Ş…

    ….. D…

    …."in, aynı davada Adalet Müfettişi tarafından 08.02.2004 tarihinde tanık sıfatıyla yeminli olarak ifadesine başvurulduğu ve yine koğuşturmayı gerçekleştiren Yargıtay 5. Ceza Dairesince de 22.07.2005 günlü oturumda tanık sıfatıyla dinlendiği anlaşılmaktadır. Oysa, gerek tanıkların dinlendiği 23.05.2005 tarihinde yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY"nın "hakimin davaya bakamayacağı haller" başlığını taşıyan 21. maddesinin 5. bendinde, gerekse incelemeye konu hükmün verildiği tarihte ve halen yürürlükte bulunan 5271 sayılı CYY"nın aynı başlığı taşıyan 22. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde yekdiğeriyle benzer şekilde, "aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmiş" olanların hakimlik görevini yapamayacakları, uyulması zorunlu bir yargılama kuralı olarak kesin biçimde belirtilmiş, yine 1412 sayılı CYUY"nın 308. maddesinin 2. bendinde, "hakimlik görevine iştirakten kanunen memnu olan bir hakimin hükme iştirak etmesi" yasaya mutlak muhalefet hallerinden biri olarak kabul edilmiştir. Ceza Genel Kurulu"nun 23.10.2001 gün ve 9MD-229/230 sayılı ve 03.12.2002 gün ve 4MD-291/422 sayılı kararlarında da, aynı davada soruşturma veya koğuşturma aşamalarında tanık olarak dinlenmiş bulunanların o davada hakimlik yapmalarının yargılama yöntemine kesin biçimde aykırılık oluşturduğu ve bu halin mutlak bozma nedeni olduğu vurgulanmıştır.

    Bu durumda, esasa ilişkin sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle açıklanan bu yasaya aykırılık nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.

    2- Öte yandan, ilk derece yargılamasını gerçekleştiren Yargıtay 5. Ceza Dairesi, sanık Y.... B....."ın, T…

    …. Ç…

    ….. ve ardından da sanık Ş.... Ö... C........ ile 07.06.2003 günü yaptığı telefon görüşmesindeki konuşmaları, gerekçeli kararının 5, 6 ve 7. sayfalarında değerlendirip geçerli kanıt olarak kabul etmek suretiyle hükme dayanak almıştır; bu görüşmeye ilişkin 15.07.2003 tarihli iletişim tespit tutanağı dosyada mevcut ise de, iletişimin tespitinin yasal dayanağını oluşturan istem ve karar dosyada mevcut değildir.

    Oysa, iletişimin tespiti kararının verildiği ve işlemin gerçekleştirildiği tarihte yürürlükte bulunan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasasının 1. maddesinde, çıkar amaçlı suç örgütü, maddede sayılan katalog suçları tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak suretiyle, yıldırma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak işlemek için kurulan örgüt olarak tanımlanmış,

    2. maddesinde, bu Yasada öngörülen suçları işleme veya bunlara iştirak yahut işlendikten sonra faillere yardım veya aracılık veya yataklık kuşkusu altında bulunan kimselerin kullandıkları telefon dahil iletişim sistemlerinin dinlenebileceği veya tespit edilebileceği belirtilmiş, ayrıca süre, istek ve iletişimin tespiti bakımından aranacak diğer koşullar da saptanmış,

    4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasasının Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 8 vd. maddelerinde ise, iletişimin dinlenmesi veya tespitini isteme ve karar verme yöntemi, karar için aranan koşullar ile istem ve kararlarda bulunması gereken unsurlar ayrıntılı biçimde hükme bağlanmıştır.

    Buna göre, iletişimin tespiti, ancak 4422 sayılı Yasada öngörülen katalog suçlarla ilgili olarak, bu suçu işlediği, iştirak ettiği, işlendikten sonra yardım, aracılık veya yataklık ettiği hususunda kuvvetli belirti bulunan belirli kişi bakımından, belirli süre için ve Yasada aranan diğer koşulların da bulunması halinde mümkün olabilecek ve sadece anılan Yasa ve Yönetmelik normlarına uygun olarak gerçekleştirilen tespit ve dinleme hukuka uygun sayılabilecek ve yargılamada kanıt olarak kullanılabilecektir.

    İncelenen dosyada ise toplam 13 adet iletişim tespit tutanağı mevcuttur. Bunlardan sanık Y.... B..... ile ağabeyi Cemalettin Bayrak arasında 20.05.2003 tarihinde gerçekleşen görüşmeye ilişkin tutanağın Ankara 1 No"lu DGM Yedek Hakimliğinin 23.05.2003 gün ve 630 D.İş sayılı kararı ile yapılan dinleme işlemine esas olduğu, bu kararın yargılama sırasında getirtildiği anlaşılmaktadır.

    Ancak, mahkûmiyet kararında sübut kanıtı olarak benimsenen telefon görüşmesi de dahil olmak üzere diğer oniki görüşmenin dinlenilmesinin dayanağını oluşturan, iletişimin tespitinin, kim hakkında, hangi iletişim araçları bakımından ve ne süreyle gerçekleştirildiğini gösteren, dolayısıyla telefon görüşmelerine ilişkin kanıtın hukuka uygun biçimde elde edilip edilmediğinin ve kimler hakkında hangi suçla sınırlı olarak kanıt sayılacağının denetlenmesini sağlayacak olan Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi C.Başsavcılığının istem yazısı ile Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi Yedek Hakimliğinin 07.05.2003 gün ve 563 sayılı dinleme kararı dosyaya getirtilmemiş, CYY"nın 209. maddesi uyarınca duruşmada okunmamış, ulaşılan kanıtın hukukiliği Yargıtayca denetlenebilir açıklıkta olmak üzere Hüküm Mahkemesi"nce tartışılmamış, buna mukabil mahkûmiyet hükmüne dayanak alınmıştır. Bu itibarla, hükmün bu yönüyle de bozulması gerekmektedir.

    3- Sanık Y.... B....."ın yargılandığı Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin 203/78 Esas sayılı davasında müdafilerinden olan ve hakimi etkileme suçundan mahkûm edilen sanık Ş.... Ö... C........ savunmalarında; mahkeme üyesi sanık S…

    ….. B…

    ……"le arasında İstanbul"da geçen görüşmenin, basında müvekkili aleyhine çıkan yoğun haberlerin yargılama yapacak heyeti olumsuz etkilemesi endişesinden kaynaklandığını, yaptıkları görüşmede sadece bunu ifade ettiğini ileri sürdüğünden, o davaya konu ırza geçme olaylarının açığa çıkmasından sonra yerel ve ulusal basında yer verilen ve sanıklardan Y.... B..... aleyhine yargıyı etkileme potansiyeli bulunduğu iddia edilen haberlerle ilgili bilgi ve belgelerin anılan dosyada bulunup bulunmadığının, ayrıca kovuşturma aşamasında sanık Y.... B..... müdafilerinin mahkemeye verdikleri dilekçelerde, basında çıkan haberlerin müvekkilleri aleyhine yargıyı etkileyebileceği endişesini ifade eden savunma veya başvuru yapıp yapmadıklarının, ilgili dava dosyası getirtilip tümüyle incelenmek ve araştırılmak suretiyle tespiti ve savunmanın bu yolla denetlenmesi gerekirken, sadece iddianame ve duruşma tutanağı örneklerinin getirtilmesiyle yetinilip eksik soruşturma ile hüküm kurulmuştur. Hükmün bu yönüyle de bozulması gerekmektedir.

    4- Ayrıca;

    a) 5271 sayılı CYY"nın 232. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendine göre, hükmün başında; "suçun işlendiği yer, tarih ve zaman diliminin" yazılması,

    b) 6. fıkrasına göre, hüküm fıkrasında; "uygulanan yasa maddelerinin" gösterilmesi zorunludur. Oysa incelenen hükümde başlangıç bölümüne suçun işlendiği yer yazılmamış, suç tarihi olarak da 18.05.2003 yerine yıl yanılgısı ile 18.05.2004 yazılmış, yine sanık Ş.... Ö... C........"na verilen hapis cezası para cezasına çevrilmiş ise de, uygulanan yasa maddesi gösterilmemiş bulunduğundan, usule ilişkin bozma nedenlerine bu eksiklik ve hataların da eklenmesi gerekmektedir.

    5- Öte yandan, sanık Ş.... Ö... C........ hakkındaki kamu davası, rüşvete aracılık suçundan ve 765 sayılı TCY"nın 216. maddesi aracılığı ile 213/1, 214 ve 219/son maddelerinin uygulanması istemi ile açılmış, hüküm ise hakimi etkileme suçundan 765 sayılı TCY"nın 232/1, 20, 59/2 maddeleri uygulanıp ayrıca adli para cezasına çevrilmek ve 647 sayılı Yasa"nın 6. maddesi uygulanmak suretiyle kurulmuş, ancak mahkeme sanık veya müdafiine 5271 sayılı CYY"nın 216. maddesi uyarınca suç vasfının değiştiğinden bahisle ek savunma hakkı vermemiştir. Her ne kadar C.savcısı, sanık Ş.... Ö... C........ ve müdafiinin hazır bulunduğu 27.01.2006 günlü oturumda okunan yazılı mütalaasında, eylemin bu haliyle yargı görevini etkileme suçunu oluşturacağını, sanık Ş.... Ö... C........"nun faaliyetlerinde mahkeme hakimini hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs ettiğini, teşebbüsün iltimas derecesini geçmediği ve hatıra binaen ricada bulunduğu sonucuna varıldığını belirterek sanığın daha lehe olan 5237 sayılı Yasanın 277/1. maddesinin 2. cümlesi ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmasını istemiş ise de, C.savcısının mütalaasında iddianamede ifade olunan suçtan daha farklı bir görüş ileri sürülmesi karşısında sanığa mahkemece ek savunma verilmesinin yararlılığının kabulü gerekmektedir. Kaldı ki, C.savcısının esas hakkındaki mütâlâasında bildirdiği isteme ve mahkemenin uygulamasına konu yasa maddeleri de mahkemece kabul edilmemiş, farklı yasa maddelerine dayanılarak mahkûmiyet hükmü tesis olunmuştur.

    Bu durumda, mevcut uygulamanın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurması nedeniyle CYUY"nın 308. maddesi uyarınca hükmün bozulması gerekmektedir.

    Sıralanan usul"î nedenlerle, sanık S..... B......ile sanık Ş.... Ö... C........ müdafiinin temyiz itirazlarının kabulü ile, esasa ilişkin diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin öncelikle yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı bozulmasına karar verilmelidir.

    SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

    1- Sanık S..... B......ile sanık Ş.... Ö... C........ müdafiinin temyiz itirazlarının kabulü ile, sanık Selami Bereket"in beraatine, sanık Ş.... Ö... C........"nun mahkûmiyetine ilişkin Yargıtay 5.Ceza Dairesinin 17.02.2006 gün ve 11-2 sayılı hükümlerinin BOZULMASINA,

    2- Dosyanın Yargıtay 5.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 04.07.2006 günü tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara