Esas No: 1999/51
Karar No: 2001/63
Karar Tarihi: 28/03/2001
AYM 1999/51 Esas 2001/63 Karar Sayılı Norm Denetimi İlamı
Esas Sayısı : 1999/51
Karar Sayısı : 2001/63
Karar Günü : 28.3.2001
R.G. Tarih-Sayı :29.03.2002-24710
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet (Fazilet) Partisi TBMM Grubu Adına Grup Başkanı Mehmet Recai KUTAN
İPTAL DAVASININ KONUSU : 26.11.1999 günlü, 4481 sayılı "17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 1., 6., 7. ve 9. maddelerinin, Anayasa"nın 2. ve 73. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
26.11.1999 günlü, 4481 sayılı Yasa"nın iptali istenilen 1., 6., 7. ve 9. maddeleri şöyledir:
1- "MADDE 1.- Aşağıda sayılan mükellefler ek gelir ve ek kurumlar vergisine tabidir.
a) 1998 yılı kazanç ve iratlarını yıllık beyanname ile beyan eden gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri,
b) 1998 yılı ticari ve mesleki kazançları götürü usulde tespit edilen gelir vergisi mükellefleri,
c) Bu Kanunun yayımlandığı tarihte ücret geliri elde eden ve 1998 yılında elde ettikleri ücretlerin vergi matrahı toplamı on iki milyar lirayı aşan ücretliler (Yönetim ve denetim kurulları başkanı ve üyeleri ile tasfiye memurlarına bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler dahil)"
2- "MADDE 6.- 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 1 ve 12 nci maddelerinde yazılı bina, arsa ve araziler, 1999 yılı emlak vergisi matrahları üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere ek emlak vergisine tabidir.
Sahip olunan konutlardan brüt alanı 120 m2"yi geçmeyen ve mükellefçe seçilen bir tanesi ile;
- Bolu, Kocaeli, Sakarya ve Yalova illerinin merkez ve ilçelerinde bulunan bina, arsa ve araziler,
- 17.8.1999 veya 12.11.1999 tarihinde meydana gelen depremde varlıklarının en az yüzde onunu (tevsik edilmek kaydıyla), eşini veya birinci derece kan hısımlarından birini kaybedenlerin bina, arsa ve arazileri,
Bu vergiden müstesnadır. Bina ve arazi vergisi ile ilgili muaflık ve istisnalar, bu vergi bakımından da geçerlidir.
1999 yılında bina ve arazi vergisi mükellefi olanlar, bu verginin de mükellefidirler. 1998 yılı genel beyan döneminde veya 1998 yılında ortaya çıkan ve vergi değerini tadil eden nedenlerle verilen beyannameler bu vergi içinde verilmiş sayılır. Bu vergi, 1999 yılı emlak vergisi matrahı üzerinden, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren Emlak Vergisi Kanununda yer alan nispetlerde belediyelerce hesaplanır. Hesaplanan vergi, başkaca bir işleme gerek olmaksızın tahakkuk etmiş sayılır.
Bu Kanunun yayımı tarihine kadar emlak vergisi beyannamesi verilmemiş olması halinde vergi, Emlak Vergisi Kanununun 32 nci maddesine göre belirlenecek emlak vergisi matrahı üzerinden tahakkuk ettirilir.
Tahakkuk eden bu vergi, mükelleflerce 1999 yılı Aralık ve 2000 yılı Mart aylarında olmak üzere iki eşit taksitte ödenir. Belediyeler, bu madde uyarınca tahsil ettikleri vergileri, tahsilatı takip eden ayın yirminci günü akşamına kadar muhtasar beyanname ile bağlı bulundukları vergi dairesine beyan ederek öderler.
Tahsil ettikleri vergiyi yukarıda belirtilen süre içinde vergi dairesine yatırmayan belediyelerden, yatırmaya mecbur oldukları vergiler 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre gecikme zammı tatbik edilerek tahsil edilir."
3- "MADDE 7.- 18.2.1963 tarihli ve 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanununun 5 ve 6 ncı maddelerinde yer alan (I), (II), (III) ve (IV) sayılı tarifelere göre vergiye tabi olan ve bu Kanunun yayımlandığı tarihte ilgili sicilde kayıtlı bulunan taşıtlar, bir defaya mahsus olmak üzere, 1999 yılı için tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergisi tutarı kadar, ek motorlu taşıtlar vergisine tabidir.
Ancak, bu Kanunun 3 ncü maddesine göre ek gelir ve ek kurumlar vergisinden muaf olanlar ile 17.8.1999 veya 12.11.1999 tarihlerinde meydana gelen depremde eşini veya birinci derece kan hısımlarından birini kaybedenlere ait taşıtlar, depremde hasar gördüğü tevsik edilecek taşıtlar, münhasıran yolcu ve yük taşıma faaliyetinde bulunanların taşımacılık faaliyetinde kullandıkları taşıtlar ek motorlu taşıtlar vergisine tabi değildir.
Ek motorlu taşıtlar vergisi, bu Kanunun yayımı tarihinde tahakkuk etmiş sayılır.
Kanunun yayımı tarihinde ilgili sicilde adlarına kayıtlı taşıt bulunan gerçek ve tüzel kişiler, bu taşıtlar dolayısıyla 1999 yılı için tahakkuk eden motorlu taşıtlar vergisinin yıllık tutarını, ek motorlu taşıtlar vergisi olarak birinci taksiti, bu Kanunun yayımını izleyen ayın sonuna kadar, ikinci taksiti ise 2000 yılının Mart ayının sonuna kadar olmak üzere iki eşit taksitte taşıtın kayıtlı olduğu yerin vergi dairesine öderler."
4- "MADDE 9.- 31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere, 16.8.1997 tarihli ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin A fıkrasında belirtilen işlemler ve kağıtlar için ödenen eğitime katkı payı tutarı kadar ayrıca özel işlem vergisi ödenir. 16.8.1997 tarihli 4306sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin A fıkrasının 10, 11 ve 12 numaralı bentlerinde yer alan hükümler özel işlem vergisi hakkında da uygulanır.
Özel işlem vergisinin tarh, tahakkuk ve tahsilinde, ilgili mevzuat hükümleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Bakanlar Kurulu özel işlem vergisi tutarlarını 4306 sayılı Kanunun geçici 1 nci maddesinin A fıkrasının 13 numaralı bendine bağlı kalmaksızın ayrı ayrı veya birlikte on katına kadar artırmaya yetkilidir."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 73.- Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir."
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"nün 8. maddesi gereğince Ahmet Necdet SEZER, Haşim KILIÇ, Samia AKBULUT, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Mustafa YAKUPOĞLU, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK ve Rüştü SÖNMEZ"in katılımlarıyla 6.1.2000 günü yapılan toplantıda, "Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme evresinde ele alınmasına" oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Yasa"nın 1. Maddesinin İncelenmesi
Maddenin (a) bendinde, 1998 yılı kazanç ve iratlarını yıllık beyanname ile beyan eden gelir ve kurumlar vergisi yükümlüleri; (b) bendinde, 1998 yılı ticarî ve meslekî kazançları götürü usulde tespit edilen gelir vergisi yükümlüleri; (c) bendinde ise, Yasa"nın yayımı tarihinde ücret geliri elde eden ve 1998 yılında elde ettikleri ücretlerinin vergi matrahı toplamı 12 milyar lirayı aşan ücretliler (yönetim ve denetim kurulları başkanı ve üyeleri ile tasfiye memurlarına bu sıfatları dolayısıyla ödenen veya sağlanan para, ayın ve menfaatler dahil) ek gelir ve ek kurumlar vergisinin yükümlüsü sayılmışlardır.
Buna göre, 1998 yılında elde ettikleri kazanç ve iratlar nedeniyle yıllık beyanname vermesi gerekmeyenler (gelirlerini münferit veya özel beyanname ile beyan edenler) ek vergiye tabi değildir. Gelir vergisinde götürü usulde vergileme 4369 sayılı Yasa ile kaldırılmakla birlikte, 4481 sayılı Yasa, 1998 yılında götürü usulde vergilendirilenleri de kapsamına almıştır.
Yasa"nın genel gerekçesinde,
"Ülkemiz 17 Ağustos 1999 günü bir deprem felâketi yaşamıştır. Yaşanan bu felâket önemli boyutta can ve mal kaybına yol açmış, daha bir hafta önce yürürlüğe giren bir vergi kanununun ekonomik hayata yapması beklenen olumlu etkinin işaretleri görülmeden, yeni ve büyük bir kamu finansman ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Bölgede meydana gelen ciddî boyutlardaki tahribatın ve zararın giderilerek hayatın mümkün olan en kısa sürede normale dönüştürülmesi, hükümetin temel amacıdır. Depremin Devlet gelirlerinin yüzde onbeşine tekabül eden bir bölümünün tahsil edildiği bölgede meydana gelmiş olmasının gelir kaybına neden olacağı gözönüne alındığında karşılaşılan yükün boyutu daha açık bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
Karşı karşıya bulunulan gelir ihtiyacının sağlıklı kaynağının vergi olduğu kuşkusuzdur. Bu amaçla hazırlanan Tasarıda depremde zarar gören yurttaşlarımızın, getirilen yükümlülüklerin kapsamı dışında bırakılması prensibi benimsenmiştir.
Bu Tasarıyla;
- 1998 yılında beyan edilen gelir veya kurumlar vergisi matrahları ile bu yılda elde edilen ve belli miktarın üzerindeki ücretler,
- Bina, arsa ve araziler,
- Motorlu taşıtlar,
- Cep telefonları,
üzerinden bir defalık ek vergi ödenmesi öngörülmektedir. Ayrıca bankalar tarafından verilen çekler Değerli Kâğıtlar Kanunu kapsamına alınmaktadır.
Bu düzenleme ile bir yandan depremde zarar gören yurttaşlarımızın yaraları sarılmaya çalışılacak diğer yandan ekonomide yeni yapısal sorunlar yaratılmadan bir süredir uygulanmakta olan ekonomik istikrar programının devamı sağlanacaktır. Tasarı ile aynı zamanda toplumsal dayanışmanın hakiki bir örneği gerçekleştirilecektir"
denilmektedir.
Dava dilekçesinde, geriye yürütülerek getirilen ek vergi yükümlülüğünün, Anayasa"nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin gereği olan "hukuk güvenliği ilkesi" ile 73. maddesindeki "malî güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli ve dengeli bir şekilde dağılımı ilkesi"ne aykırılığı ileri sürülmektedir.
Anayasa"nın 2. maddesinde yer alansosyal hukuk devleti, temel hak ve özgürlükleri en geniş ölçüde sağlayan ve güvence altına alan, toplumsal gerekleri ve toplum yararını gözeten kişi ve toplum yararı arasında denge kuran, toplumsal dayanışmayı üst düzeyde gerçekleştiren, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak eşitliği, sosyal adaleti sağlayan, çalışma hayatının gelişmesi için önlemler alarak çalışanları koruyan, millî gelirin adil bir biçimde dağıtılmasını sağlayan devlettir.
Anayasa"nın "Vergi Ödevi" başlıklı 73. maddesinin birinci fıkrasında kamu giderlerini karşılamak üzere verginin malî güce göre alınması ve genelliği, ikinci fıkrasında vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımı öngörülmüştür.
Vergide genellik ilkesi, ayırım gözetilmeksizin herkesin vergi ödemesidir. Maddede yer alan "malî güç" kavramının "ödeme gücü" anlamına geldiği kuşkusuzdur. Malî güce göre vergilendirme, verginin yükümlülerin ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır. Ödeme gücünün başlıca göstergeleri, gelir, servet ve harcamadır. Bu üç unsurun da vergilendirilmesinde vergi adaletinin gerçekleştirilebilmesi için yükümlülerin ödeme güçlerinin gözetilmesi zorunludur. Malî güce göre vergilendirme ilkesi, ödeme gücü fazla olanın az olana oranla daha fazla vergi ödemesi gereğini belirtir. Bu ilke aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracıdır. Vergide eşitlik ilkesi, ödeme gücü aynı olanların aynı vergiyi ödemeleridir. Malî güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı ilkesi, yükümlülerin ödeme güçleri gözetilerek farklı vergileme rejimine tabi tutulmalarını zorunlu kılmaktadır. Gelir üzerinden alınan vergilerde artan oranlı vergileme, en az geçim indirimi, ücret gelirlerinin sermaye gelirlerinden farklı vergilendirilmesi, servet vergilerinde lüks kabul edilen servet unsurlarının, temel ihtiyacı karşılayan servet unsurlarından daha yüksek oranda vergilendirilmesi, harcama vergilerinde lüks tüketime konu olan mal ve hizmetler ile zorunlu mal ve hizmetlerin farklı oranlarda vergilendirilmesi, çeşitli istisna durumları ve muafiyet uygulamaları vergi yükünün adalete uygun dağılımı ile malî güce göre vergilendirmenin araçlarıdır.
Ek gelir ve ek kurumlar vergisi düzenlemesiyle, mükelleflerin 1998 yılı gelirlerine ilişkin olarak, 193 sayılı Gelir Vergisi ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Yasalarına göre ödedikleri vergiye ek olarak bir yükümlülük öngörülmüştür.
Ancak, Yasa"nın genel gerekçesinde de belirtildiği gibi, deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması gibi sosyal ve ekonomik koşulların zorunlu kıldığı nedenlerle, ek vergi getirilmesinde kamu yararının gözetildiği açıktır.
1998 yılına ait Gelir ve Kurumlar Vergisi hesaplanırken mükelleflerin özel durumları ve malî güçleri gözetilmiş olduğundan, dava konusu kuralla getirilen aynı yıla ilişkin ek vergilendirmede, malî güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli dağılımı ilkelerinin esas alınmadığı ileri sürülemez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu düzenleme Anayasa"nın 2. ve 73. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI ve Tülay TUĞCU maddenin (a) ve (b) bentleri yönünden bu görüşe katılmamışlardır.
B- Yasa"nın 6. Maddesinin İncelenmesi
Maddenin birinci fıkrasında, 1319 sayılı Emlak Vergisi Yasası"na göre, emlak vergisinin konusuna giren bina, arsa ve arazilere ilişkin 1999 yılı matrahları üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere ek emlak vergisi alınması öngörülmüştür.
Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında, muaflık ve istisnalar düzenlenmiştir. Buna göre, sahip olunan konutlardan brüt alanı 120 m2"yi geçmeyen ve yükümlü tarafından seçilen bir tanesi ile Bolu, Kocaeli, Sakarya ve Yalova illerinin merkez ve ilçelerinde bulunan bina, arsa ve araziler ek vergiden istisna kılınmış, 17.8.1999 veya 12.11.1999 tarihinde meydana gelen depremlerde varlıklarının en az yüzde onunu, eşini veya birinci derece kan hısımlarından birini kaybedenler ek vergiden muaf tutulmuşlardır.
Maddenin diğer fıkralarında ise; verginin tahakkuk ve tahsil koşulları düzenlenmiştir. 1998 yılı genel beyan döneminde verilen beyannameler ek vergi için de geçerli sayılmıştır. Ek verginin 1999 yılı emlak vergisi matrahı üzerinden Emlak Vergisi Yasası"nda yer alan oranlarda belediyelerce hesaplanacağı, hesaplanan verginin başka bir işlem gerekmeksizin tahakkuk edeceği ve tahakkuk eden ek verginin 1999 yılı Aralık ve 2000 yılı Mart aylarında iki eşit taksitte ödeneceği belirtilmiştir.
1319 sayılı Emlak Vergisi Yasası"na göre emlak vergisinin konusuna giren bina, arsa ve arazilerin 1999 yılı vergilerine, ikinci ve üçüncü fıkralardaki muaflık ve istisnalar dışında, bir defaya mahsus olmak üzere %100 oranında ek emlak vergisi getiren dava konusu düzenlemenin de, 1. maddenin incelenmesi sırasında belirtildiği gibi, kamu yararı amacına yönelik olduğu açıktır.
Ayrıca maddeyle, 1319 sayılı Emlak Vergisi Yasası"nda yer alan bina ve arazi vergilerine ilişkin muaflık ve istisnaların bu vergi yönünden de geçerli olacağı öngörüldüğünden, malî güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli dağılımı ilkelerinin gözetilmediği savı yerinde değildir.
İkinci fıkrada, brüt alanı 120 m2"yi geçmeyen bir konut ile depremden etkilenen yükümlüler için getirilen muaflık ve istisna hükümleri ise, ek emlak vergisinin, sosyal amaç ve malî güç de dikkate alınarak düzenlendiğini göstermektedir.
Açıklanan nedenlerle, düzenleme Anayasa"nın 2. ve 73. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
C) Yasa"nın 7. Maddesinin İncelenmesi
Maddede, ek motorlu taşıtlar vergisi düzenlenmiştir.
Maddenin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında, 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Yasası"na göre, motorlu taşıtlar vergisinin konusuna giren ve 4481 sayılı Yasa"nın yayımı tarihinde ilgili sicilinde gerçek ve tüzel kişiler adına kayıtlı taşıtların, 1999 yılı için tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergisi tutarı kadar ve bir defaya mahsus olmak üzere ek motorlu taşıtlar vergisine tabi tutulacağı, Yasa"nın yayımlandığı 26.11.1999 tarihinde tahakkuk etmiş sayılan ek verginin, Aralık 1999 ve Mart 2000 aylarında iki eşit taksitte ödeneceği hükme bağlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise, ek gelir ve ek kurumlar vergisinden muaf olanların ek motorlu taşıtlar vergisinden de muaf olacakları, ayrıca, Kocaeli, Sakarya, Yalova ve Bolu illerinin merkez ve ilçelerinde kayıt ve tescil edilmiş taşıtlardan ek vergi alınmayacağı, 17.8.1999 veya 12.11.1999 tarihinde meydana gelen depremlerde, varlıklarının en az yüzde onunu kaybedenlerin taşıtları ile eşini veya birinci derece kan hısımlarından birini kaybedenlerin taşıtlarının, depremde hasar gördüğü belgelenen taşıtlar ile taşımacılıkta kullanılan taşıtların ek motorlu taşıtlar vergisine tabi olmayacakları belirtilmiştir.
Dava dilekçesinde kuralın Anayasa"nın 2. ve 73. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Bu düzenleme de kuşkusuz 1. ve 6. maddelerin incelenmesi sırasında belirtildiği gibi kamu yararı amacıyla getirilmiş olup aynı gerekçelerle, Anayasa"nın 2. ve 73. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN bu görüşe katılmamışlardır.
D- Yasa"nın 9. Maddesinin İncelenmesi
Madde, 23.11.2000 günlü, 4605 sayılı Yasa"nın 10. maddesiyle değiştirildiğinden "konusu kalmayan istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmiştir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
26.11.1999 günlü, 4481 sayılı "17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un 1., 6., 7. ve 9. maddelerinin YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 28.3.2001 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.
VI- SONUÇ
26.11.1999 günlü, 4481 sayılı "17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un:
A- 1. maddesinin;
1- (a) ve (b) bentlerinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI ile Tülay TUĞCU"nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- (c) bendinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B- 6. maddesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 7. maddesinin Anayasa"ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Haşim KILIÇ ile Yalçın ACARGÜN"ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
D- 9. maddesi, 23.11.2000 günlü, 4605 sayılı Kanun"un 10. maddesiyle değiştirildiğinden konusu kalmayan istem hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
28.3.2001 gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan Mustafa BUMİN |
Başkanvekili Haşim KILIÇ |
Üye Yalçın ACARGÜN |
|
|
|
|
|
Üye Sacit ADALI |
Üye Ali HÜNER |
Üye Fulya KANTARCIOĞLU |
|
|
|
|
|
Üye Mahir Can ILICAK |
Üye Rüştü SÖNMEZ |
Üye Ertuğrul ERSOY |
|
|
|
||
Üye Tülay TUĞCU |
Üye Ahmet AKYALÇIN |
||
KARŞIOY YAZISI
Deprem nedeniyle meydana gelen ekonomik kayıpları gidermek amacıyla çıkarıldığı belirtilen 4481 sayılı Yasa"nın kimi maddelerinin iptali istemiyle açılan davada Yasa"nın 1. ve 7. maddelerinin reddine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Devletin egemenlik hakkını kullanarak düzenleme yaptığı en önemli iki alandan biri vergi koymak, kaldırmak diğeri de ceza koymak, kaldırmaktır. Anayasa"nın 38. maddesinin birinci fıkrasında "suç ve cezalarda yasallık" ilkesi öngörülmüş, 73. maddesinin üçüncü fıkrasında ise "vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır" denilerek "vergiler de yasallık" ilkesi benimsenmiştir. Suç ve cezalardaki yasallık ilkesi gibi, vergide yasallık ilkesinin de önemi nedeniyle yürütme organına ancak, konulan bir verginin muaflık, istisna ve indirimlerinde kanunda belirlenen aşağı ve yukarı sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi tanınmıştır.
"Yasallık ilkesi" hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur. Kişi veya kurumların neyin suç olup olmadığını önceden bilmesi en doğal hakkı olduğu gibi, ödeyeceği vergilerinde miktar ve yükümlülük şartlarını önceden bilmesi hukuksal güvenliğin gereğidir. Sonradan çıkarılan bir yasanın geriye yürütülerek kişileri cezalandırmanın etki ve şiddeti ile geçmiş yıla ait vergilendirilmiş bir kazancın geriye dönük yeniden vergilendirilmesinin kişiler üzerindeki etkisi arasında farklılık yoktur. Bu nedenledir ki "yasallık ilkesi" her iki durumda da söz konusu belirsizliği ortadan kaldırmaktadır. Sebep ne olursa olsun, hangi haklı gerekçeyle yapılırsa yapılsın geriye doğru etki gösteren cezai ve malî yükümlülük hukuk devletinde tercih konusu olamaz. Önceden bilinmesi koşuluyla yasakoyucunun anayasal sınırlar içinde suç ve ceza tertip etme hakkı olduğu gibi malî yükümlülük tayin ve tesbit etme yetkiside vardır. Vergi mükelleflerinin ne kadar vergi ödeyeceğini önceden bilmesi bunların sosyal, ekonomik ve hukuksal davranışlarına yön veren ve geleceğe ilişkin karar almalarını mümkün kılan "hukuk güvenliğinin" tartışmasız önkoşuludur. Muhtemel risklerin karşılanması, yapılan işin geleceğine ilişkin kararlar bu güvenliğin teminatı altında sağlıklı bir sonuca ulaşır.
Hukukun üstünlüğü ve toplumsal barışı amaçlamayan, Anayasa"nın öncelik ve bağlayıcılığını gözetmeyen, çağdaş kurum ve kurallarla uyum sağlamayan devletin hukuk devleti olduğundan söz edilemez. Egemen Devlet, vergilendirme konusunda da gerekli düzenlemeleri yaparken hak ve özgürlükleri özenle koruyacak devlete kaynak sağlamak amacıyla da olsa hukuksal ilkelerin yıpranıp yıkılmasına duyarsız kalmayacaktır. 1998 yılında bireysel ve sosyal durumlar gözetilerek vergi tarh ve tahakkuk ettirilmiş dönem kapatılmıştır. Kapanmış bir döneme ilişkin malî gücün gözetildiği gerekçesi iptali istenen kuralların anayasal dayanağı olamaz.
Çoğunluk, gerekçesinde yeni düzenlemeyi ek bir vergi olarak nitelemiş ve baz alınan 1998 yılında mükelleflerin özel durumları ile malî güçlerinin gözetilmiş olduğu varsayılarak aynı yıla ilişkin "ek vergilendirmenin" Anayasa"ya aykırı olmadığını belirtmiştir. Mükelleflerin 1998 yılında beyan ettikleri matraha dayalı bu ek vergilendirmeyi vergide yasallık ilkesiyle bağdaştırmak olanaklı değildir. Hukuksal güvenlik vergi yasalarının da geçmişe uygulanmamasını gerektirir.
1998 yılı vergi matrahlarının esas alınarak bunun % 5 oranında yeniden vergilendirilmesi verginin müterakkiliği, malî güce göre alınması ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır. Ücretlerden ek verginin alınabilmesi, 1998 yılında elde edilen gelirin, 12 milyarı aşması ve Yasa"nın düzenlendiği 26.11.1999 tarihinde de ücretlinin çalışıyor olması koşuluna bağlanarak verginin cari yıl gelirlerinden alınması ve ücretlilerin konumları gereği diğer yükümlülere göre korunması sağlanmıştır. Oysa, 1. maddenin (a) ve (b) fıkralarında belirtilen yükümlüler için malî gücü gözeten bir uygulama öngörülmemiştir. Cari vergilendirme döneminde mükellefin sahip olduğu malî güç değerlendirilmiş, vergilendirilerek dönem sona ermiş olmasına karşın ek vergi salınmıştır.
Yasa"nın 7. maddesinde de "ek motorlu taşıtlar vergisi" Kanun"un yayımlandığı tarihte ilgili sicilde kayıtlı bulunan taşıtlar için öngörülmüş olduğundan Kanun"un yayım tarihi ile yılın bitimi arasında sicile kaydolan yeni araç sahipleri bu ek vergiyi ödemeyeceklerdir. Yasa 26.11.1999 günü yayımlanarak yürürlüğe girdiğinden bu tarihten önce araç sahibi olanlarla bu tarihten sonra araç sahibi olanlar arasında eşitsizlik yaratılmıştır.
Belirtilen nedenlerle, Anayasa"nın 2. ve 73. maddelerine aykırı olan 4481 sayılı Yasa"nın 1. maddesinin (a) ve (b) bendleri ile, 7. maddesinin iptal edilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Başkanvekili Haşim KILIÇ |
Üye Yalçın ACARGÜN |
KARŞIOY YAZISI
4481 sayılı Kanun"un 1. maddesinin (a) ve (b) bentlerinin Anayasa"ya aykırı olmadığı yolunda beliren çoğunluk görüşüne şu gerekçelerle katılmıyorum:
-Bu bir Ek Vergi değil, belki yeni bir vergidir. Aynı yılda çıkartılmamış, aradan 1 yıl geçmiştir. Hatta, hükümet bununla "vergi"adı altında bir "salma"salmış, 1998 yılına ait kazanç ve iratlar üzerinden 2000 yılında Ek Vergi almıştır.
-Devlet egemenlik gücünü kullanarak elbette vergi koyabilir. 4481 sayılı Kanun"un o dönemin şartları içinde çıkartılması da zaten gerekliydi. Ancak, "şekil"olarak oyunun kurallarına uyulmamıştır.
-Kamu yararı adına Ek Verginin getirildiği bu Kanun"un mali güce göre vergi alınmaması, vergi yükünün adaletli dağıtılmaması, geriye yürütülmesi gibi kendi içinde tutarsızlıkları vardır. Ayrıca, bu yolla toplanan paraların hassaten deprem bölgesi ve insanlarına harcanacağına dair, 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili Kanunda öngörüldüğü gibi bir hüküm de bulunmamaktadır, tahsis alanı boş bırakılmıştır.
-İptali istenilen maddenin (a) bendine göre, beyan edilen kazancının niteliğine, beyanname verme dönemine ve dar veya tam yükümlü olup olmadığına bakılmaksızın 1998 yıl kazanç ve iratlarını yıllık beyanname ile beyan etmesi gereken gelir ve kurumlar vergisi yükümlüleri ile maddenin (b) bendine göre de, 1999 yılında vergilendirme şekilleri ne olursa olsun, 1998 yılı ticari ve mesleki kazançları götürü usulde tespit edilen gelir vergisi yükümlüleri ek gelir ve ek kurumlar vergisi kapsamındadırlar. Buna göre gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 1999 yılında vergilendirilen 1998 yılına ilişkin kazanç ve iratları aynı matrah üzerinden bu kez Yasa"nın 2. maddesi uyarınca, % 5 oranında ek gelir ve kurumlar vergisi adı altında vergilendirilmektedir.
Anayasa"nın 73. maddesi ile öngörülen, "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi vermekle yükümlüdür"kuralı ile verginin "genel olması", "mali güce göre"ve "kamu giderlerini karşılamak üzere alınması"amacı güdülmüştür. Belirtilen ilkelere uyularak vergi alınması ile vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımı sağlanır. Vergi mükellefinin kazanç ve iratlarının azaldığı veya mükellefiyetlerinin sona erdiği düşünülmeksizin, önceki yıl kazançları üzerinden değişik oranda yeniden vergilendirilmesi Anayasa"nın "mali güce göre"vergi alma ilkesine aykırıdır. Mükelleflerin ekonomik ve kişisel durumları gözönünde bulundurulmaksızın aynı matrah üzerinden yeniden vergilendirme, vergide eşitlik ilkesini de zedelemektedir. Zira, vergide eşitlik vergi ödeme gücüne göre vergilendirmeyi gerektirir.
-Öte yandan, bu Kanun olağan bir dönemdeymiş gibi çıkarılmıştır. Halbuki, Anayasa"nın 119. maddesinde olağanüstü haller başlığı altında "tabii afet"durumu düzenlenmiştir. Hükümet o dönemde olağanüstü hâl ilânını tercih etmemiştir. Bu bir siyasî görüştür. Ancak, Türkiye"nin tarihinde ender rastlanan ve neredeyse dörtte birini yok eden 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremleri "tabii afet"sayılmayacak ta hangi olaylar bu kapsamda mütalaa edilecektir. 121. maddeye göre olağanüstü durumlar için geçerli KHK gibi daha kolay bir yol dururken neden normal dönemlerin usulleri uygulanmıştır" Böyle olunca da, normal dönemlerde çıkartılan vergi kanunlarında aranan "eşitlik", "müterakkilik", "geriye yürümezlik", "mali güce göre vergi alma", "hukuki güvenlik"gibi ilke ve unsurlara dikkat edilmemiş olmaktadır.
Bu sebeplerle, 4481 sayılı Kanun"un 1. maddesinin (a) ve (b) bentleri Anayasa"nın 2. ve 73. maddelerine aykırıdır.
Üye Sacit ADALI |
AYRIŞIK OY
Deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi amacıyla çıkarılan 4481 sayılı Yasa"nın 1. maddesinin (a) ve (b) bentlerinin iptal edilmesi yolundaki Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN"ün ayrışık oylarında belirttikleri gerekçelerle, 1. maddenin (a) ve (b) bentlerinin Anayasa"nın 2. ve 73. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyorum.
Üye Tülay TUĞCU |