Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2019/853 Esas 2019/909 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2019/853
Karar No: 2019/909

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2019/853 Esas 2019/909 Karar Sayılı İlamı

 

 

 

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2019/853

KARAR NO  : 2019/909      

KARAR TR  : 23/12/2019

 

ÖZET: Davalı Belediyenin sorumluluk alanındaki yolda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

 

          Davacı                             : S.G.

          Vekili                             : Av. Ç.K.

          Davalı                           : İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

          Vekili                             : Av. A.K.

 

          O L A Y                        :Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili davacının 14.03.2019 tarihinde kendisine ait 34 B... plakalı motosikletle, Beşiktaş-Sarıyer bağlantı yolundan Levent istikametine seyir halinde iken yolda bulunan çukura ön tekerinin düşmesi sonucu zarar gördüğü gerekçesiyle uğranıldığı öne sürülen zarara karşılık, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, 4.200-TL maddi, 3.000-TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

          İSTANBUL 7. İDARE MAHKEMESİ: 10.06.2019                        gün, E:2019/1325 K:2019/1477 sayılı dosyada "2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 1. maddesinde; "Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendireli tüm konularda alı nacak önlemleri belirlemek olduğu" vurgulanarak, "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde: "Bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartlan, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı" belirtilmiş, "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinde; "Trafik kazası, karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm, yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olay" olarak tanımlanmış. 10. maddesinde de; "Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu" hükme bağlanmıştır.

          Öte yandan söz konusu 2918 sayılı Kanun"un 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun"un 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde; "İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir." hükmüne yer verilmiştir.

          Dava dosyasının incelenmesinden; davacıya ait 34 B... plakalı motosikletin, 14.03.2019 tarihinde. Beşiktaş-Sarıyer bağlantı yolundan Levent istikametine seyir halinde iken yolda bulunan çukura ön tekerinin düşmesi sonucu hasar meydana geldiği, olayın meydana gelmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, 25.03.2019 talihli dilekçe ile meydana gelen mağduriyetin giderilmesinin davalı idareden talep edildiği, talebin idarece reddedilmesi üzerine, uğranıldığı öne sürülen zarara karşılık, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 4.200-TL maddi, 3.000-TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          2918 sayılı Kanunun 110. maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvurulan üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: "... Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa"da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanundan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari vargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır, öte yandan, 2918 sayılı Kanun"da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışına bulunmamaktadır. İdare aralından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir..." (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68. K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014. Sayı: 28954, s. 136-147.)

          Anayasa’nın 158. maddesinin son fıkrasında; "Diğer mahkemelerle. Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi"nin kararı esas alınır." denilmektedir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun, idari yargının görevine giren bir konuyu ad i yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 say ılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun"dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa"ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa"nın 158 inci maddesi uyarınca tüm yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir. Uyuşmazlık Mahkemesinin muhtelif kararlarında da bj hususa değinilmektedir. 

          Buna göre, 2918 sayılı Kanun"un 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi"nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin: karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak, önlemleri ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu, meydana gelen zararın tazmini istemine ilişkin iş bu uyuşmazlığın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.

          Açıklanan nedenlerle: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 15/1-(a.) maddesi hükmü uyarınca davanın görev yönünden reddine" dair verdiği karar istinaf başvurusunun kesin olarak reddedilmesiyle 12/09/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

          Davacı vekili bu kez 3.000 TL maddi, 3.000 TL manevi tazminat talebiyle adli yargı yerine başvurmuştur.

İSTANBUL 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 13/11/2019 gün, 2019/208 Esas, sayılı dosyada Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyenin hizmet kusurundan kaynaklanan zararları için İdari Yargılama Usulü Kanunu 2.maddesine göre; idari yargıda tam yargı davası açılması gerekmektedir. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararların özel hukuk hükümlerine tabii olarak tazmini istenemez. 2918 sayılı kanunun 85 ve devamı maddelerin de araç işletenin sorumluluğu belirtilmiş olup, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu hükümler dışında tutulmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun benzer olaylara ilişkin kararlarında da hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar için idari yargının görevli olacağı kabul edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle dava, hizmet kusurundan kaynaklanan idari nitelikte bir dava olduğu ve HMK 114/1 -b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından, davanın; HMK 115/2 maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmelidir

Ancak İstanbul 7.İdare Mahkemesinin 10/06/2019 tarih ve 2019/1325 Esas - 2019/1477 sayılı kararı ile aynı uyuşmazlık ile ilgili olarak Adli Yargının görevli olacağına karar verilmiştir. Bu karar da İstanbul Bölge İdare Mahkemesi"nin 2019/1038 - 654 sayılı kararı ile 12/09/2019 tarihinde verilen kararı ile kesinleşmiş olduğundan İdari ve Adli yargı mercileri arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olmaktadır.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunu"nun 19. Maddesindeki adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciinin, davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varması halinde, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği şeklindeki hüküm gözetilmelidir.

Dolayısıyla; İstanbul 7.İdare Mahkemesinin 10/06/2019 tarih ve 2019/1325 Esas- 2019/1477 Karar sayılı kararının kesinleşmiş olması hususu göz önünde bulundurularak, görülmekte olan bu davada yargılamanın durdurulmasına, (2247 sayılı UMK m. 19/1), ve her iki dosyanın kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine" karar vererek, dava dosyalarını 25.11.2019 tarih ve E:2019/208 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize göndermiş olup, başvuru 29.11.2019 tarihinde kayda girmiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE :

          Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Başkan Hicabi DURSUN, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN"ın katılımlarıyla yapılan 23.12.2019 günlü toplantısında:

          l-İLK İNCELEME :

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının, ekindeki idari yargı dosyası bilgileri ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU"nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava; davalı idarenin sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasında oluşan hasar bedeli ile uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın olayın gerçekleşmesinde kusurlu olduğu ileri sürülen davalı Belediyeden tazmini istemiyle açılmıştır.

          2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

          Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

          2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

          Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

          Bu durumda,2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

          Açıklanan nedenlerle İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.11.2019 gün ve E:2019/208 sayılı ara kararına istinaden yaptığı başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

 

          S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.11.2019      gün ve E:2019/208 sayılı ara kararına istinaden yaptığı BAŞVURUNUN REDDİNE, 23/12/2019 gününde üye Ahmet ARSLAN"ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                               Üye                               Üye                              Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                          Birol      

    DURSUN                         BOZER                         AKSU                          SONER          

 

 

 

                                              Üye                                Üye                              Üye    

                                              Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                                TUNÇ                          TOPUZ       ARSLAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARŞI OY

 

İdarenin kendi kuruluş kanununda belirlenen ve 2918 sayılı Kanun"da tekrarlanan görevlerinden, yani; yol yapım, bakım, işletme, trafik güvenliğini sağlama şeklinde yürütülen kamu hizmetlerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğunun idare hukuku ilke ve kurallarına göre belirlenmesi; uyuşmazlığın, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, davalı idare tarafından görevlerinin tam ve eksiksiz yerine getirilmediği, dolayısıyla yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanması karşısında uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevinde bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde adli yargıyı görevli kabul eden çoğunluğun kararına katılmıyorum. 23.12.2019

 

ÜYE

Ahmet ARSLAN

 

 

                       

Hemen Ara