Esas No: 2019/419
Karar No: 2019/434
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2019/419 Esas 2019/434 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ ESAS NO : 2019 / 419 KARAR NO : 2019 / 434 KARAR TR : 8.7.2019 |
ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : H. C.
Vekili : Av.F. B.
Davalı : Kahramanmaraş Belediyesi
O L A Y: Davacı vekili dilekçesinde; 06/02/2010 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki 46 ... 090 plakalı aracın, Haydarlı kavşağı istikametine doğru seyri esnasında yol üzerine akan sudan dolayı buzlanan yolda yaklaşık 150 metrelik bir alana girdiğinde direksiyon hakimiyetini kaybederek sağ ön kısmı ile başka bir araca vurması sonucunda maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, bu kaza neticesinde müvekkilinin geleceğe yönelik esaslı oranda bedensel zararı oluştuğunu, bu nedenle maddi ve manevi büyük kayba uğradığını, kazanın oluşumunda davalı idarenin asli derecede kusurlu olduğunu ifade ederek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla, yasal faiziyle ile birlikte 2.000,00 TL maddi ve 50.000/00 TL manevi tazminatın davalı idareden tahsili istemiyle 02.08.2013 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.
KAHRAMANMARAŞ İDARE MAHKEMESİ:20.9.2013 gün ve E:2013/62, K:2013/29 sayı ile, “(…)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; Tanımlar başlıklı 3. maddesinde ise, trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanların karayolu olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacıya ait 46 ... 090 plakalı aracın 06.02.2010 günü Kahramanmaraş İli, Haydarlı Kavşağı istikametinde seyir halinde iken yol üzerine akan sudan dolayı oluşan buzlanma nedeniyle yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasına karışması üzerine, yolun bakım ve onarımından sorumlu olan davalı idarenin kusurundan dolayı kazanın meydana geldiği ileri sürülerek uğranılan 2.000,00.-TL maddi ve 50.000,00.-TL manevi olmak üzere toplam 52.000,00.-TL tazminatın davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle 02.08.2013 tarihinde bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde, bu Kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği hükme bağlanmış olduğundan, trafik kazasının, yolun bakım ve onarımıdan sorumlu davalı idarenin kusurundan meydana geldiği iddiasıyla 02.08.2013 tarihinde açılan iş bu davanın görüm ve çözümünün adli yargı mahkemelerinin görevinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, temyiz yoluna başvurulmaması üzerine bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareden tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
KAHRAMANMARAŞ 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 17.3.2014 gün ve E:2014/149, K:2014/119 sayı ile, “(…)Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi, 11.02.1959 gün ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay 4. H.D"nin 05.12.2013 tarih 2013/161-19263 E.K sayılı ilamı ile yine Yargıtay 4. HD"nin 14.06.2012 tarih ve 2011/6247 Esas-2012/10471 Karar sayılı ilamında özetle;
"Davalı Kütahya Belediye Başkanlığı"nın ve davacının davalı Kütahya Belediye Başkanlığı"na yönelik temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eyleme dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ile davalı Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, davalı Belediye Başkanlığı"nın sorumluluğunda bulunan yolun bakımının iyi yapılmaması nedeniyle trafik kazasının meydana geldiği ve bu nedenle davalı Belediye Başkanlığı"nın da olayda kusurunun bulunduğu iddiasına dayanmıştır.
Davalı Belediye Başkanlığı bir kamu tüzel kişisidir. Anılan tüzel kişiliğe bağlı olarak ve kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet gösteren belediye organlarının eylem ve işlemleri de kamusal nitelikte olup kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. İstemin ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre davanın anılan davalılara yöneltilmesinin nedeni de davalı Belediyelerin hizmet kusuru nedeni ile zarara uğranılmasıdır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince bu tür istemlerin tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılacak davada ileri sürülmesi gerekir. Yerel mahkemece, bu davalılar yönünden uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu benimsenerek yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeni ile dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir." diyerek görevli mahkemenin idare mahkemesi olduğunu belirtmiştir. Tüm bu nedenlerle görevli mahkeme idare mahkemesi olduğundan mahkememizin görevsizliğine, davacıların idari yargı yerinde dava açmakta muhtariyetine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
HMK 20. Maddesi gereğince mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine…” karar vermiş, temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 24.11.2014 gün ve E:2014/14398, K:2014/16722 sayı ile, temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanmasına karar vermiş; kararın düzeltilmesi istemi de aynı Dairece; 11.6.2015 gün ve E:2015/5649, K:2015/8524 sayı ile reddedilmiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir.
Davacı vekili idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan kararlar nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ"un katılımlarıyla yapılan 8.7.2019 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, dosya içerisinde davacı vekilinin sunduğu İdari Yargı kararına ilişkin bilgi ve belgelerin yer aldığı ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan zararların davalı idarece giderilmesi istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacıya ait 46 ... 090 plakalı aracın 06.02.2010 günü Kahramanmaraş İli, Haydarlı Kavşağı istikametinde seyir halinde iken, yol üzerine akan sudan dolayı oluşan buzlanma nedeniyle yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği; bu kazanın yolun bakım ve onarımından sorumlu olan davalı idarenin kusurundan dolayı meydana geldiği iddia edilerek; idari yargı yerinde 2.000,00.-TL maddi ve 50.000,00.-TL manevi olmak üzere toplam 52.000,00.-TL’nin, adli yargı yerinde ise 10.000,00.-TL maddi ve 50.000,00.-TL manevi olmak üzere toplam 60.000,00 TL tazminatın davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Kahramanmaraş 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.3.2014 gün ve E:2014/149, K:2014/119 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Kahramanmaraş 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.3.2014 gün ve E:2014/149, K:2014/119 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 8.7.2019 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Süleyman Hilmi Aydemir Nurdane
AYDIN TUNÇ TOPUZ