Esas No: 2006/6-22
Karar No: 2006/38
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/6-22 Esas 2006/38 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2006/6-22 E., 2006/38 K.
"İçtihat Metni"
Sanıklar G…
……. Ünsal, A…
….. Avan ve Z…
…. Gümüş"ün TCY"nın 64/1 ve 342/2. maddeleri yollamasıyla 347, 59, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca sonuç olarak 76 milyon 50"şer bin lira ağır para cezası ile cezalandırılmalarına ve cezalarının ertelenmesine, vekalet ücreti ve yargılama giderinin sanıklardan tahsiline ilişkin Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.11.2002 gün ve 18/318 sayılı hüküm,
Mahkûmiyetlerine karar verilen sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 4.10.2005 gün ve 21233-8518 sayı ile;
"Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre sanıklar Güventürk Ünsal, Ahmet Avan ve Zeki Gümüş savunmanlarının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle; 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY"nın 7/2 ve 5252 sayılı TCY"nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 9/3. maddeleriyle Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 23.2.1938 günlü 1937/23 - 1938/9 sayılı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 25.5.1999 günlü 133/142 sayılı kararları ışığında; somut olayla ilgili 765 sayılı TCY"nın 342/2. maddesi yollamasıyla 347, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleriyle 5237 sayılı TCY"nın 204/1, 204/3, 211, 51. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucunda, hükmolunan cezanın paraya çevrilip ertelenmesi ve ertelemenin hukuki sonuçları da gözetildiğinde, Mahkemece 765 sayılı Yasa uyarınca kurulan hükmün sanıklar yararına bulunduğu anlaşıldığından, haklarındaki usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğname gibi onanmasına," karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 6.1.2006 gün ve 27533 sayı ile;
"Özvatan Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/5 esas 2000/14 karar sayılı Tanıma ve Tenfiz dava dosyasında bulunan, taraf teşkiline ve kararın kesinleştirilmesine esas olan tebligatlar 7201 ve 1086 sayılı yasalara uygun olarak yapılmamıştır. Şöyle ki:
1- a) Müdahil (Davalı) H…
….. Ünsal adına (babası A…
….. Bağçıvan eliyle) K…
….i Köyü Ö…
…. adresine içinde dava dilekçesi bulunan ve duruşma gününü de bildiren davetiye çıkartıldığı, davetiyenin muhataba ulaşılamadığından bahisle, 01.02.2000 tarihli açıklamada; "Muhatap yurt dışında, eliyle adresli A…
….. Bağçıvan Kayseri"de açık adresi yok" ve "Muhatap yurt dışında olduğu, A…
…. Bağçıvan da Kayseri de ikamet ettiği Muhtar D…
…. Büyükünlü"nün beyanına göre açık adresi bilinmiyor iade" denilerek iade edilmiştir.
b) Bunun üzerine tebligat 27 gün sonra mahkeme kaleminde aynı çatı altında oturduğundan bahisle A…
….. Avan adlı bir şahsa yapılmıştır.
2- Yargılama sonunda verilen karar da yine mahkeme kaleminde hakimin bilgisi altında yine aynı çatı altında oturduğundan bahisle aynı şahsa tebliğ edilmiştir.
Yapılan bu tebligatların usulüne uygun olmadığı tartışmasız ortadadır. Her şeyden önce mahkeme kaleminde aynı çatı altında oturduğundan bahisle muhatabın en yakını da olsa tebligat yapılması yasal yönden mümkün değildir. Kaldı ki tebligatı alanın muhatabın yasada öngörülen kişilerden olup olmadığı da mazbataya geçmemiştir.
Bu olaydan dolayı Tebligat Yasasına aykırı davrananlar hakkında da cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır.
Tüm bunlara karşın tebligatın usulsüz yapıldığı açıkça görüldüğü ve hakimin bilgisi de olduğu halde, yeniden ve usulüne uygun olarak tebligat yapılmadan duruşma açılarak yürütülmesi ve esasla ilgili hüküm kurulması HMUY"na aykırıdır.
HMUY.nın 73. maddesinde; Kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim her iki tarafı istima ve yahut iddia müdafaalarını beyan etmeleri için kanuni şekillere tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez, denmektedir. Burada, örneğin "Hakim iki taraf dinlemeden hüküm veremeyeceği", "tarafların hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olan tebligatın yapılması gerektiği" ve yine "mahkeme, davalıyı dinlemek veya savunmasını bildirmek için, yasal prosedüre uygun olarak davet etmedikçe hükmünü veremeyecektir", şeklinde açıklandığı ve anılan maddenin kamu düzenine ilişkin olup, buradaki kurallara uyulmadan bir karar verilemeyeceği nazara alınmamıştır.
Sahtecilikte, belgelerin iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığı hususunun, olayın akışı içinde nesnel ölçütler gözetilerek tesbiti gerekmektedir. Somut olayda yerel mahkemenin usulsüz tebligat işlemlerini denetlememesi; tersine usulsüz tebligatların yapılmasına müsaade etmesi ve de yapılan tebligatların usulsüzlüğünü bilmesine rağmen duruşma icra ederek hüküm kurması ve hükmü kesinleştirmesi tebliğ belgelerinin aldatma yeteneği bulunmadığı anlamını taşımaktadır. Tebligatlardaki usulsüzlük açık olup, tartışmasız ve net olarak da görülmektedir. Bu bakımdan sanığa yüklenen suç yasal unsurları itibariyle oluşmamıştır." gerekçeleriyle itiraz yasayoluna başvurularak Özel Daire onama kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Sanığın TCY"nın 347. maddesiyle cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanığa isnat edilen suçun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosyada; G…
…. Ünsal ve H…
… Ünsal haklarında, Karslruhe Durlach Asliye Hukuk Mahkemesince verilen boşanma ve müşterek çocuklarının velayetinin davalı anneye verilmesine ilişkin 2.2.1999 gün ve 3 F4/98 sayılı kararın, 23.4.1999 tarihinde kesinleştiği belirtilerek, tanınması istemiyle Davacı G…
….. Ünsal vekili tarafından Ö…
…. Asliye Hukuk Mahkemesine açılan dava 28.1.2000 tarihinde harçlandırılarak, 2000/5 esasa kayıt edilmiş, Asliye Hukuk Mahkemesince 28.1.2000 tarihli tensiple, taraflara duruşma günü bildirir davetiye ve davalıya dava dilekçesi tebliğine karar verilerek, yargılama 17.2.2000 tarihine ertelenmiş, duruşma günü davacı vekili olan sanığa 28.1.2000 tarihinde kalemde tebliğ edilmiş, davalı adına çıkarılan tebligat ise yine aynı gün olan 28.1.2000 tarihinde, aynı çatı altında oturduğundan bahisle A…
…. Avan"a masrafsız tebliğ edildi şeklindeki açıklama ile kalemde tebliğ edilmiş, ayrıca davalı H…
….. Ünsal adına dava dilekçesinde bildirilen adrese çıkarılan tebligat, muhatabın yurtdışında olduğu, A…
….. Bahçıvan"ın ise Kayseri"de ikamet ettiği ve açık adresinin bilinmediği belirtilerek, 1.2.2000 tarihinde mahkemesine iade edilmiş,
17.2.2000 tarihli oturumda, davacı vekili sanık Z…
…. Gümüş hazır olduğu halde, davalı adına çıkarılan tebligatın ikmal edildiği ve nüfus kayıt tablosunun geldiği belirtilerek, davacı vekilinin de talepleri doğrultusunda karar verilmesi isteminde bulunması üzerine, davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karar aynı gün kalemde A…
…. Avan"a tebliğ edilerek kesinleştirilmiştir.
Sanık Z…
…. Gümüş C.Savcılığında alınan beyanlarında ve yargılama aşamalarındaki savunmalarında; davalının yurt dışında olduğunu bilmediğini, yurt dışından kendisine vekaletname gönderen müvekkilinin memleket izinlerinde kalacağı adres olarak K…
…..lideki babasının evini bildirdiğinden, dava dilekçesinde bu adresi yazdığını, kalemde yapılan tebligatın aynı çatı altında oturduğunu iddia eden A…
…. Avan"a yapıldığını, bu tebligatın yasaya aykırı olması nedeniyle, mahkemece re"sen incelenmesi gerektiğini, tebliğ edilen şahsı tanımadığını, mahkeme görevlilerini yanıltmadığını, verilen kararın da bu şekil eksikliği dışında hukuka uygun bir karar olduğunu, kimsenin hak kaybı olmadığını, yapılan işlemin alman mahkemelerince verilip kesinleşen hükmün Türkiye"de tanınmasından ibaret olduğunu beyan etmiştir.
Haklarındaki hüküm itiraz kapsamı dışındaki sanıklardan;
A…
….. Avan C.Savcılığındaki beyanında; evinin yapımında çalıştığım G…
……."ü yakından tanırım, amelelik yaparım, 28.1.2000 tarihinden bir gün önce G…
……. Almanya"dan beni arayıp, işinin düştüğünü yarın adliyeye gitmemi istedi, dediğini yapıp adliyeye gittim, avukatı olduğunu öğrendiğim şahıs da vardı, ancak onunla görüşmedim, adliyede görevli iki katip gel işin var diyerek, imza attırdılar sonra geri gittim, hatır için yardımcı olmak için imzaladım, imzaladığım evrakın H…
….. Ünsal"a tebliğ edilmesi gereken evrak olduğunu sonradan öğrendim, tebliğ evrakına yazılan yazıyı görevliler yazdı, bana hiçbir şey söylenmedi, o gün bana verilen tebligat parçasında 17.2.2000 duruşma günü yazıldığı için geldim, duruşmaya girmedim, hiç kimse bir şey demedi, görevlilere sorunca bana bir tebligat parçası daha imzalattılar, bu davayla bir ilgim yoktur, kimseden menfaat sağlamadım, bilgisizliğimden ve saflığımdan faydalanıp böyle bir iş içine sürüklendim demiş,
Duruşmada da, benzer şekilde savunma yapmıştır.
G…
….. Ünsal duruşmada; arkadaşı A…
….. Avan"dan kaleme giderek duruşma gününü ve dava açılıp açılmadığını öğrenmesini istediğini, A…
….. saf biri olduğundan bu durumun onun hatasından kaynaklandığını, suç işlemeye kimseyi azmettirmediğini, yasadışı yollara tevessül etmesini gerektirecek bir durumunun olmadığını, şahsın kendisine davanın açıldığını ve duruşma gününü söylediğini, tebligatı aldığına ilişkin bir şey söylemediğini savunmuştur.
Beraat eden sanık T…
…. Acur soruşturma ve kovuşturma aşamasında benzer şekilde; asli görevim mübaşirliktir, ancak daktilo bildiğimden yeminli zabıt katibi olarak görevlendirildim, 28.1.2000 tarihinde G…
….. Ünsal vekili, dilekçesini havale ettirip harçlandırdıktan sonra, dilekçesinde bildirdiği davalının yurt dışında olduğunu, dava dilekçesinin yanında getirdiği A…
….. Avan"a tebliğ edilebileceğini söyledi, gelen şahsın durumundan şüphelendiğim için durumu hakim beye sordum, sakıncası olmadığı söylenince, tebligatı kimliğini kontrol etmeden aynı çatı altında oturduğunu iddia eden A…
….. Avan"a yaptım, ancak avukat şahsın yurt dışında olabileceğini söylediğinden posta yoluyla belirtilen adrese de tebligat çıkarttım, bu tebligat şahsın yurtdışında olduğu gerekçesiyle bila tebliğ iade edildi, yine kararı da aynı şekilde kararın çıktığı gün avukata ve yanında getirdiği A…
…. Avan"a ilkinde olduğu gibi tebliğ ettim, bu tebligatın yasaya uygun olmadığını daha sonra öğrendim demiş,
6.8.2001 tarihli yazılı savunması ve Adalet Bakanlığına gönderdiği dilekçede ise; önceki ifadesini okumadan imzaladığını, Z…
….. Gümüş ile A…
…. Avan"ın birlikte gelmediklerini, o gün Z…
…. Gümüş"ün başka bir dava için kaleme geldiğini kısa bir süre sonra da A…
….. Avan"ın gelmesi nedeniyle aralarında bir bağlantı olabileceği düşüncesiyle o şekilde ifade verdiğini, C.Savcısının sinirli ve gergin bir şekilde birlikte gelip gelmediklerini sorması üzerine tahminini belirttiğini söylemiştir.
Tanık S…
…. Bakır C.Savcılığı ve duruşmada alınan beyanlarında benzer şekilde; Av. Zeki Gümüş"e tebligatı kalemde bizzat ben yaptım, H…
…. Ünsal"a çıkarılan tebligat muhatap yurt dışında olduğundan tebliğ yapılacak başka bir şahıs da bulunmadığından bila tebliğ iade edilmiş, daha sonra Z…
…. Gümüş, telefonla tebligatın yapılmadığını öğrendi, sonraki bir tarihte yanında A…
…. Avan isimli şahısla geldi, 28.1.2000 tarihinde bu şahıs kalemde dava dilekçesini bizzat tebliğ etmiştir, daha sonra karar günü de avukatla gelen bu şahıs o gün yazılan kararı da aynı şekilde tebellüğ etmiştir, başka kalem işiyle meşgul olduğum için T…
…. Acur"un yaptığı tebligattan haberim olmadı, kanaatimce T…
…. yeminli katiplik görevine yeni atandığı için bilgi ve tecrübe noksanlığı nedeniyle bu tebligatı yapmıştır, yoksa kalemde yapılacak tebligatın muhatabın bizzat kendisine yapılması gerekir şeklinde beyanda bulunmuş,
28.4.2001 tarihinde Adalet Bakanlığına gönderdiği yazıda ise A…
…. Avan ile avukat Z…
…. Gümüş"ü kalemde birlikte görmesi nedeniyle, birlikte geldiğini zannettiğini, avukatın kendilerine A…
…. Avan hakkında herhangi bir şey söylemediğini ve aynı çatı altında oturduğuna ilişkin bir beyanda bulunmadığını bildirmiştir.
Yukarıdaki tüm bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, sanık avukat Z…
…. Gümüş"ün, diğer sanık G…
…… Ünsal vekili olarak 2675 sayılı Yasanın 34 vd. maddeleri uyarınca Özvatan Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı tenfiz davasında, davalı katılan yurt dışında bulunmasına rağmen, dava dilekçesinde adres olarak davalının babasının adresini gösterdiği, dava dilekçesini, davayı açtığı gün yanında getirdiği diğer sanık A…
….. Avan"a kalemde usulsüz olarak tebliğ ettirerek, yasaya aykırı bir şekilde taraf teşkili sağlayıp tenfiz kararı alınmasını sağladığı, verildiği gün yine aynı şekilde A…
…. Avan"a usulsüz bir şekilde kararın tebliğini sağlayarak kesinleştirdiği, bu hususların ancak katılan vekilince yargılamanın iadesi yoluna başvurulması ile ortaya çıktığı, sanık tebligatların bilgisi haricinde yapıldığını savunmuş ise de, gerek duruşma, gerekse kararın tebliğ tarihleri dikkate alındığında bu savunmaya itibar edilmesi olanağı bulunmadığı ayrıca beraet eden sanık T…
…. Acur ve tanık S…
….. Bakır"ın anlatımlarıyla da savunmanın aksinin kanıtlandığı, bu şekilde sanıkların eylem birliği içerisinde Tebligat Yasası hükümlerine aykırı şekilde tebligatlar yapılmasını sağlayıp geçersiz tebligatlara istinaden katılan H…
…."in gıyabında görülen dava sonucu sahte tenfiz ve tanıma ilamı sağladıkları, ancak sanıkların, katılanın yurtdışında ikamet etmesi ve tebligat işlemlerinin uzun zaman alacağı düşüncesi ile ileride verilecek olan tenfiz ve tanıma kararını, daha kısa bir sürede alma düşüncesiyle bu yola başvurdukları, dolayısıyla sahih bir keyfiyetin esbabı subitiyesini tedarik amacı ile fiili gerçekleştirdikleri saptanmakla, Yerel Mahkeme uygulamasında ve Özel Daire onama kararında, nitelendirme ve kabul yönünden herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ; Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 14.03.2006 günü oybirliğiyle karar verildi.