Esas No: 2006/11-7
Karar No: 2006/25
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/11-7 Esas 2006/25 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Ceza Genel Kurulu'nun 2006/11-7 E., 2006/25 K. numaralı kararı, sahte fatura kullanmak suretiyle vergi kaçakçılığı suçuyla açılan davada yerel mahkemenin sanığın savunmasını almadan karar vermesi nedeniyle bozulmuştur. Kararda, son sözün sanığa verilmesi gerektiği vurgulanmış ve savunma hakkının kısıtlanamayacağı belirtilmiştir. Ayrıca, kararda geçen kanun maddeleri olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 367. maddesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 216. maddesi ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (mülga) 251. maddesi belirtilmiştir.
Ceza Genel Kurulu 2006/11-7 E., 2006/25 K.
"İçtihat Metni"
Sanığın sahte ve yanıltıcı belge kullanmak suretiyle vergi ziyaına neden olduğu iddiasıyla açılan kamu davasında; sanık hakkındaki kamu davasının CMUK.nun, 253/4. maddesi uyarınca düşürülmesine ve emanetteki defter ve belgelerin sanığa iadesine ilişkin Adana 1. Ağır ceza Mahkemesince verilen 12.10.2004 gün ve 366-293 sayılı karar, katılan vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 11. Ceza Dairesince 20.04.2005 gün ve 11032-2015 sayı ile,
"İddianamenin dayanağını oluşturan kaçakçılık suçu raporuna göre sanık hakkındaki 18.06.2002 tarihli Gelirler Bölge Müdürlüğü mütalaasının, vergi inceleme raporu içeriğine uygun olarak gerçek satışlardan dolayı düzenlediği faturaların müşteriye verdiği nüshalarında bedelleri fazla; kendisinde kalan nüshalarında ise az göstermek suretiyle "muhteviyatı itibariyle yanıltıcı fatura düzenlemek" suçuna ilişkin olduğu gözetilmeden iddianamede hatalı bir değerlendirme sonucu fiilin muhteviyatı itibariyle sahte ve yanıltıcı belge kullanmak şeklinde tavsif edilerek 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 367. maddesi uyarınca dava şartı olan Gelirler Bölge Müdürlüğü mütalaası da bulunmayan suçtan açılmış olan kamu davasına devamla yazılı şekilde hüküm kurulması," isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 07.09.2005 gün ve 214-281 sayı ile;
"Mahkememize, Gelirler Bölge Müdürlüğü sahte fatura düzenlemekten mütala verdiği halde, sahte fatura kullanmak suretiyle vergi kaçakçılığı suçundan dava açılan dosyalarda verilen düşme kararları, Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından daha önce onanmıştır. Düşme kararı sonrası iddia makamının sahte fatura düzenlemek suçundan her zaman dava açması mümkündür. Kaldı ki zarar gören hazine davaya katıldığına göre sahte fatura düzenlemekten dava açılmasını her halükarda talep edebilir. Suç duyurusu yapıldığında, sahte fatura düzenlemekten zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verilmesi gerektiğinden, ısrar kararı verilmesi gerekmiştir," gerekçeleriyle ilk hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "onama" istekli 23.12.2005 gün ve 199577 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Dosyanın incelenmesinde;
Direnme kararının verildiği 7.9.2005 günlü oturumda, sanığın kimliği saptanıp bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra,
İddia makamından mütalaasının sorulduğu, iddia makamının direnme kararı verilmesi yönünde mütala bildirmesi üzerine, başkaca bir işlem yapılmadan, önceki hükümde direnilmesine karar verilerek, sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nın 251 ve buna paralel düzenlemeler içeren 5271 sayılı CMK"nın 216. maddesinin son fıkrasında, "Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir." hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu takdirde duruşma mutlaka son söz sanığa verilerek bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü, dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, "en son söz"ün sanığa verilmemesi CMK"nın 216. maddesine aykırıdır. Bu hükmün, kovuşturmanın sona erdirilmesi ve hükmün tesis ve tefhimine geçilmesi öncesinde, son konuşan tarafın hazır bulunan sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gerekmektedir.
Bu itibarla diğer yönleri incelenmeyen direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usuli yanılgı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1-Yerel Mahkeme direnme hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin öncelikle saptanan bu usuli yanılgı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 21.02.2006 tarihinde tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.