Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/8124 Esas 2021/5196 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/8124
Karar No: 2021/5196
Karar Tarihi: 06.10.2021

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/8124 Esas 2021/5196 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2021/8124 E.  ,  2021/5196 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ- ECRİMİSİL-TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi-ecrimisil- tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde bedel davası sonunda, Yerel Mahkemece asıl davada elatmanın önlenmesi isteği yönünden karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil talebinin kabulüne, birleştirilen 205/17 E. sayılı tapu iptali ve tescil - bedel davasının reddine, diğer birleştirilen 2015/120 E. sayılı dosyada elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar birleştirilen 2015/17 E. sayılı dosyada davacı- diğer birleştirilen 2015/120 E. sayılı dosyada davalı ... ..., vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Asıl ve birleştirilen 2015/120 E. sayılı dosyalarda dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, diğer birleştirilen 2015/17 E. sayılı dosyada dava ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil -bedel isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacı ..., Tosmur Merkez Mah. Gündoğan Sk. Gündoğan Apt. No:7 Kat:3 D:12 Alanya adresinde bulunan taşınmazı davalı ...’un eşinden satın aldığını, söz konusu dairenin satışı sırasında davalının evi boşaltacağını söylediğini, ancak ev satıldıktan sonra evi boşaltmadığını ve oturmaya devam ettiğini, bunun karşılığında herhangi bir ücret ödemediğini ileri sürerek, davalının dava konusu taşınmaza el atmasının önlenmesi ile 5.000 TL ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen 2015/17 E. sayılı dosyada davacı ... ...115 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 16 nolu bağımsız bölümü 2001 yılında satın aldığını, eşinin 2010 yılında Almanya’da yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle kendisinin de psikolojik problemler yaşadığını ve zaman zaman ayırtetme gücünü yitirdiğini, davalılardan ...’in bu zor dönemde kendisine destek olduğunu ve Almanya’daki vergi borçları nedeniyle Türkiye’deki taşınmazlarının elinden alınabileceğini söyleyerek, hileli davranışlar ile kendisini kandırdığını ve dava konusu 16 nolu bağımsız bölümü bu şekilde davalıya devrettiğini, yaşanan sıkıntılar sona erdikten bir süre sonra taşınmazı sorduğunda ise davalı ...’in satış işlemi ile bu taşınmazı aldığını söylediğini, daha sonra ise taşınmazı diğer davalı ...’a devrettiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde şimdilik 10.000 TL bedelin davalı ...’den tahsiline karar verilmesini istemiş, davalı ..., dava konusu taşınmazı ..."den satın aldığını ve daireyi alırken iyi niyetli olduğunu beliterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen 2015/120 E. sayılı dosyada davacı ..., 115 ada 5 parselde bulunan Tosmur Merkez Mah. Gündoğan Sk. Gündoğan Apt. No:7 D:12 adresinde kain taşınmazının davalılar tarafından haklı bir neden olmadan işgal edildiğini, dava konusu taşınmazı önceki mülk sahibi ... isimli şahıstan satın aldığını, ancak davalılar tarafından daire boşaltılmadığından henüz kullanamadığını ileri sürerek, çekişme konusu taşınmaza yapılan el atmanın önlenmesine ve 12.000 TL ecrimisil bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiş, davalı ..., dava konusu bağımsız bölümün satın alındığından beri kendisinin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, daha sonra taşınmazın tapusunu ..."e devrettiğini, ... ile ... arasındaki satışın gerçek olmadığını, tarafların haksız çıkar elde etmeye çalıştığını, talep edilen ecrimisil bedelini kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, asıl davada elatmanın önlenmesi isteği yönünden konusuz kaldığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil talebinin kabulüne, birleştirilen 2015/17 E. sayılı dosyada tapu iptali ve tescil davasının ispatlanamadığı gerekçesi ile reddine, diğer birleştirilen 2015/120 E. sayılı dosyada ise, elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 115 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki mesken vasıflı 16 nolu bağımsız bölüm birleştirilen 2015/17 E. sayılı dosya davacısı- diğer birleştirilen 2015/120 E. sayılı dosya davalısı Dogmar Margarete adına kayıtlı iken 21.3.2012 tarihli satış işlemi ile asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı ...’e temlik edildiği, ... tarafından ise 2.12.2014 tarihli satış işlemi ile diğer davalı (birleştirilen 2015/120 E. sayılı dosyada davacı) ...’ya devredildiği, birleştirilen 2015/17 E. sayılı dosyanın davacısı Dogmar’ın dava dilekçesinde taşınmazın devri esnasında hukuki ehliyetinin bulunmadığını ve davalı ...’in hileli davranışları neticesinde temlikin gerçekleştiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak, usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.
O halde; birleştirilen 2015/17 E. sayılı davada, ehliyetsizlik hukuki sebebi yanında, hile hukuki sebeplerine de dayanıldığına göre, ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olması sebebiyle Mahkemece kendiliğinden gözetilerek, önemine binaen öncelikle inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanun"un “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi," fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “ eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek aynı Yasa"nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanunu"nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.6.1941 tarihli ve 4/21 sayılı kararı)
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. HMK"nin 282. (HUMK"un 286.) maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanun"un 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Somut olaya gelince; ehliyetsizlik iddiası bakımından bir araştırma yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde davacı-birleştirilen davalı ...’a ait raporlar, grafiler, reçeteler vs.temin edilerek davacı-birleştirilen dosyada davalının temlik ve dava tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığı hususunun 2659 sayılı Yasa"nın 7 ve 16.maddeleri uyarınca Ali Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınarak saptanması, elde edilecek rapora göre diğer iddiaların araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı-birleştirilen dosyada davalının, değinilen yönler itibariyle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasa"nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.





Hemen Ara