Esas No: 2007/2-262
Karar No: 2007/263
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/2-262 Esas 2007/263 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanığın %316 promil alkollü olarak araç kullanması suçlama konusu olmuştur. Ceza Genel Kurulu, suçun unsurlarının oluştuğunu ve sanığın cezalandırılması gerektiğini kararlaştırmıştır. TCY 179/3. maddesi uyarınca alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanma suçu kasıtlı işlenebilen bir suçtur. Alkol veya uyuşturucu madde kullanımı yeterli olmayıp, kişinin bu halde emniyetli şekilde araç kullanamayacağının saptanması gerekmektedir. Bu suç, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 48/5. maddesi çerçevesinde de değerlendirilir.
Ceza Genel Kurulu 2007/2-262 E., 2007/263 K.
"İçtihat Metni"
Sanığın 5237 sayılı TCY’nın 179/3. maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 179/2, 50/1-a, 52/2. maddeleri uyarınca 2700 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, 52/son maddesi uyarınca, verilen adli para cezasının birer aylık aralıklarla 9 eşit taksitle tahsiline, ilişkin Kandıra Sulh Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2005 gün ve 331-696 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 01.10.2007 gün ve 9034-12227 sayı ile;
“Olay günü trafik görevlileri tarafından yapılan kontrollerde sanığın yüksek sayılabilecek bir düzeyde 316 promil alkollü olarak yakalandığı olayda, sanığın hazırlık ve duruşmadaki beyanlarında olaydan önce 5-6 tane bira içtiğini ve alkollü olduğunu belirtmesi, tutanak düzenleyicisi tanık İbrahim Ş.......’in ifadesinde, sanığın alkol derecesini yüksek olarak tespit ettiklerini, ayrıca hareketlerinden alkollü olduğunun çok belli olduğunu belirtmesi ve mahkeme gerekçesi nazara alındığında mahkûmiyet hükmü kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiş ve tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.”
” görüşüyle onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 16.11.2007 gün ve 121472 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulu aynı konu ile ilgili 22.05.2007 tarih, 2007/2-103 esas, 2007/111 sayılı kararında;
“Suç somut tehlike suçu olup, TCK’nun 179. maddesinin gerek 3. fıkrası ve gerekse madde gerekçesi incelendiğinde görüleceği üzere, yaptırım altına alınan eylem, alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle “
“emniyetli bir şekilde”
” araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanmasıdır. Bu suç kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmayıp, bu halde emniyetli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğunun her somut olayda saptanması zorunludur. Bir başka anlatımla, alkol veya uyuşturucu madde kullanılmasına rağmen kişinin emniyetli bir şekilde araç kullanabildiği hallerde bu suçun oluşması olanaksızdır”
” şeklindeki bu maddenin uygulamasındaki yasal unsur ve şartlarını duraksamaya yer vermeyecek tarzda belirlemiştir.
Somut olayımızda da, sanığın Kandıra-Kurtyeri karayolunda Kumcağız mevkiinde normal bir şekilde otomobili ile seyrederken jandarma görevlilerince durdurulup yapılan trafik kontrolünde, uygulanan alkol testi sonucunda %316 promil alkollü olduğu, bu nedenle de hakkında 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 48/5. maddesi gereğince 379 YTL para cezası uygulanarak sürücü belgesine el konulduğu anlaşılmıştır.
Sanığın alkollü olarak araç kullandığı sabit ise de, emniyetli şekilde araç kullanamayacak vaziyette olacak şekilde, süratli ve trafik kurallarını ihlal edici surette araç kullandığına dair bir olgu, bilgi ve delil bulunmamaktadır. Nitekim trafik tutanak tanzimcisi tanıkların da, sanığın emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak durumda olduğuna işaret eden beyanları yoktur. Keza aynı tanıkların “
“sanığın hareketlerinden alkollü olduğunun çok belli olduğunu”
” belirtmeleri de emniyetli şekilde araç kullanmasına yol açacak tarzda trafik kurallarını ihlal ettiğini ifade etmeye yeterli olamayacağı da açıktır.”
” gerekçeleriyle itiraz yasayoluna başvurularak Özel Daire onama kararının kaldırılması isteminde bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
5237 sayılı TCY’nın 179/3. maddesi yollamasıyla, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, yüklenen suçun unsurları itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
5237 sayılı TCY’nın 179. maddesinin 3. Fıkrasında;
“Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.”
” hükmüne yer verilip, fıkranın uygulanma koşulları ise gerekçesinde; “
“alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Bu bakımdan, örneğin, uzun süre araç kullanmak dolayısıyla yorgun ve uykusuz olan kişilerin araç kullanmaya devam etmesi hâlinde de bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir.”
” şeklinde belirtilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.05.2007 gün ve 2-103/111 sayılı kararında da fıkranın uygulanma koşulları; “
“yaptırım altına alınan eylem, alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle “
“emniyetli bir şekilde”
” araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanmasıdır. Bu suç kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmayıp, kişinin bu halde emniyetli şekilde araç kullanamayacağını bilerek araç kullanması gerekmektedir. Kişinin emniyetli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğunun her somut olayda saptanması zorunludur. Bir başka anlatımla, alkol veya uyuşturucu madde kullanılmasına rağmen kişinin emniyetli bir şekilde araç kullanabildiği hallerde bu suçun oluşması olanaksızdır.”
” biçiminde açıklanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
21.08.2005 günü saat 01.28’de Kandıra-Kurtyeri mevkiinde yapılan trafik kontrolünde, 5. D. 2.. plakalı araç sürücüsü S.... B.....’a yapılan testte % 316 promil alkollü olduğu saptanarak tutanak düzenlenmiş, sürücü hakkında aynı tarihli ceza tutanağı ile 2918 sayılı Yasanın 48/5. maddesi uyarınca 379 YTL. İdari para cezası uygulanmış, sanık kollukta, 316 promil alkollü olduğunu kabul etmiş, duruşmada ise alkollü olduğunu ancak belirtildiği şekilde alkollü olmadığını savunmuştur.
Tutanak tanığı İ..... Ş....... duruşmada saptanan beyanında; tutanak ve alkol ölçüm tutanağının doğru olduğunu, yaptıkları denetlemelerde sanığın alkollü araç kullandığını tespit ettiklerini, alkol derecesinin yüksek olduğunu, aynı zamanda hareketlerinden de alkollü olduğunun belli olduğunu, söylemiştir.
Sanığın yalnızca alkollü araç kullanması nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 179/3. maddesi uyarınca cezalandırılmasına olanak bulunmamakta ise de, tutanak tanığının, sanığın hareketlerinden alkollü olduğunun açıkça belli olduğuna ilişkin beyanı, yapılan ölçümde sanığın % 316 promil alkollü olduğuna ilişkin test tutanağı birlikte değerlendirildiğinde, sanığa isnat edilen, alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanma suçu tüm unsurlarıyla oluşmuş olup, Yerel Mahkeme uygulamasında ve Özel Daire onama kararında bu yönüyle bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Kurul üyesi, promil miktarına dayanılarak mahkûmiyet hükmü tesis edilemeyeceği, tutanak tanığının sanığın hareketlerinden alkollü olduğu sonucuna varıldığına ilişkin beyanının da somut tehlikenin gerçekleştiğinin kabulüne elverişli olmadığı görüşüyle itirazın kabulü yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 04.12.2007 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.