Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/858 Esas 2015/893 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2015/858
Karar No: 2015/893

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2015/858 Esas 2015/893 Karar Sayılı İlamı

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO       : 2015 / 858

            KARAR NO : 2015 / 893

            KARAR TR   : 28.12.2015

 

ÖZET: Davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan araçta; davalı Belediye Başkanlığının bakım ve gözetim sorumluluğunda olan rögar kapağının açılması nedeni ile meydana gelen kaza sonucu oluşan zararın, olayda kusuru bulunduğu iddia edilen davalıdan rücuen tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Kanun’un 110. Maddesi gereğince, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı             : S. J. Sigorta A.Ş.

Vekili              : Av.A.T.A.  & Av.B.I.  

Davalı             : Rize B.B.  

Vekilleri          : Av.M.Y. & Av. Ö.S.                

                        

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 04.09.2010 tarihinde, davacı şirkete sigortalı olan 53 DF 211 plakalı araçta; sigortalının, Tophane Mahallesi’nden Dalyan mevkii istikametine seyir halindeyken rögar kapağının açılması sebebiyle direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; trafik ekipleri tarafından düzenlenen raporlarda kazanın vuku bulmasına yerinden çıkan rögar kapağının sebebiyet verdiğinin belirtildiğini, davacı şirket tarafından, söz konusu hasar nedeni ile yaptırılan ekspertiz raporu doğrultusunda davacıya 9.344.00 TL ödendiğini belirterek; 7.008,00 TL’nin hasarın sigortalıya ödendiği tarih olan 30.11.2010’dan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesi istemi ile idari yargı yerinde dava açmıştır.

Rize İdare Mahkemesi: 24.08.2011 gün ve 2011/487 Esas, 2011/425 Karar sayılı kararı ile: “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklikle, bu kanundan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği hüküm altına alınmış olup, 5393 sayılı Belediye Kanunu uyarınca belediyelerin yapımından ve bakımından sorumlu olduğu cadde ve sokaklardaki yolların trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurma görev ve sorumluluğu 2918 sayılı Kanunun 10.maddesi uyarınca yine belediyelere verilmiştir.

Bu durumda, 2918 sayılı Kanunda davalı idareye yüklenen sorumluluktan kaynaklandığı anlaşılan bakılan davanın görüm ve çözümü adli yargının görev alanına girdiğinden davanın görev yönünden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.” şeklindeki gerekçesi ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 14/6. ve 15/1-a madde hükümleri uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karara taraf vekillerince itiraz edilmiştir.

Trabzon Bölge İdare Mahkemesi: 30.11.2011 gün ve 2011/355 Esas, 2011/343 Karar sayılı kararı ile; davacının itirazının reddine, davanın görev yönünden reddine ilişkin kısmının onanmasına; davalı idarenin itirazının kabulüne, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/1.maddesi uyarınca belirlenen 275 TL vekalet ücreti ile 50 TL itiraz harcının davacı tarafından davalı idareye ödenmesine, itiraz aşamasında yapılan tebligat gideri mahsup edildikten kalan tebligat avansının davacıya istemi halinde iadesine karar vermiş, karar davacı vekiline 26.12.2011 tarihinde, davalı vekiline 21.12.2011 tarihinde tebliğ edilmiş, 11.01.2012 tarihinde kesinleşmiş, karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Davacı vekili aynı gerekçelerle; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 9.344,00 TL nin ödeme tarihi olan 30.11.2010 dan itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemi ile adli yargı yerinde dava açmış, dava dosyası Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/59 sayılı esasına kaydedilmiştir.

Rize 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.10.2013 gün ve 2013/222 Esas sayılı duruşmasında; Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 04.06.2013 tarih ve 1074 sayılı kararı ile Rize ilinde 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin faaliyete geçirilmesine karar verilmiş olduğu, Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/59 Esas sayılı dosyasının Mahkemelerine devredilerek 2013/222 Esasına kaydedildiği zapta geçmiştir.

Rize 3.Asliye Hukuk Mahkemesi: 03.10.2013 gün ve 2013/222 Esas, 2013/119 Karar sayılı kararı ile; “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun "Belediye Trafik Birimleri Görev ve Yetkileri" başlıklı 10/1-b-l maddesinde, her belediye başkanlığında kurulacak olan trafik şube müdürlüğü, şefliği veya memurluğunun görev ve yetkileri arasında "yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolların trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurma" görevinin de olduğu belirtilmiştir. Aynı yasanın 13. maddesinde de benzer düzenlemeler mevcuttur. Somut olayın gerçekleştiği yer itibariyle davalı belediye sınırlarında olduğu, gerek rögar kapaklarının durumu, gerekse yolların trafik düzeni ve güvenliğinden sorumluluk anlamında davalı belediyenin 2918 sayılı yasada belirtilen yükümlülükleri olduğu tartışmasızdır.

Bütün bu bilgiler ışığında; yargı denetimine uygun, Mahkememizce benimsenen 05/02/2013 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde, davalı Rize Belediye Başkanlığının 6/8 oranında asli kusurlu olduğu, sürücü Mustafa Birinci"nin 2/8 oranında tali kusurlu olduğu kanaati ile 14/03/2013 tarihli ek raporda belirtilen bu kusur oranlarına göre davalı belediyenin sorumlu olduğu tazminat miktarının 6.392,72 TL olduğu sonuç ve kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş” şeklindeki gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 05/02/2013 tarihli bilirkişi ve 14/03/2013 tarihli ek bilirkişi raporunun kusur ve hasar tespiti yönünden oluşa, hayatın olağan akışına ve Yargıtay denetimine uygun olduğundan itibar edilerek; 6.392,72 TL" nin 30/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı belediyeden tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 17.Hukuk Dairesi: 24.11.2014 gün ve 2014/19933 Esas, 2014/16762 Karar sayılı kararı ile: “1-Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, davalı Rize Belediye Başkanlığını hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyeler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzelkişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun"un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re"sen) dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

2-Bozma kapsamına göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.” şeklindeki gerekçesi ile davalı Rize Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermiştir.

Rize 3.Asliye Hukuk Mahkemesi: 11.06.2015 gün ve 2015/414 Esas, 2015/569 Karar sayılı kararı ile; “Dava herne kadar Mahkememizde açılmş ise de, Yargıtay bozma ilamında belirtildiği gibi, kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyelerin, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararların niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olduğu, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki kanunun 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği anlaşılmakla; yargı yolu bakımından Mahkememizin görevsizliğine, davanın dava şartı yokluğundan usulen reddine” şeklindeki gerekçesi ile yargı yolu bakımından görevsizlik kararı vererek, davanın dava şartı yokluğundan usulen reddine karar vermiş, verilen karar davacı vekiline 11.08.2015 tarihinde, davalı vekiline 12.08.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, tarafların temyiz etmemesi üzerine 09.09.2015 tarihinde kesinleşmiş ve karara bu şekilde şerh edilmiştir.

Davacı vekili adli ve idari yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.12.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı şirkete kasko sigortası ile sigortalı bulunan 53 DF 211 plakalı araçta; davalı Belediye Başkanlığının bakım ve gözetim sorumluluğunda olan rögar kapağının açılması nedeni ile meydana gelen kaza sonucu oluşan zararın, olayda kusuru bulunduğu iddia edilen davalıdan rücuen tazmini istemi ile açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, 04.09.2010 günü meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında, belediyeye ait yolda rögar kapağının açılması sebebiyle araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen kaza nedeniyle araçta oluşan zarar karşılığı sigortalıya ödenen meblağın olayda kusuru bulunan davalıdan rücuen tazmini istemi ile Rize İdare Mahkemesinde açıldığı, Rize İdare Mahkemesi’nin davayı görev yönünden reddetmesi üzerine bu kez Rize 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 04.06.2013 tarih ve 1074 sayılı kararı ile Rize ilinde 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin faaliyete geçmesi ile dosyanın Rize 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/222 esasına kaydedildiği, Rize 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davalı vekilinin temyiz talebi üzerine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce kararın görev nedeni ile bozulmasına hükmedildiği, Yargıtay bozma ilamına uyan Rize 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davanın yargı yolu nedeni ile görevsizlik kararı verdiği, kararın temyiz edilmeksizin 09.09.2015 tarihinde kesinleştiği, davacının, 2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanunu’nun 14.maddesi uyarınca görevli yargının belirlenmesi istemi ile Mahkememize müracaat ettiği anlaşılmaktadır. 

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Rize 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11.06.2015 gün ve 2015/414 Esas, 2015/569 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Rize 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 11.06.2015 gün ve 2015/414 Esas, 2015/569 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.12.2015 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                    

                                                                      KARŞI OY

 

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.28.12.2015

 

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN

 

 

 

Hemen Ara