Esas No: 2007/16.HD-257
Karar No: 2007/256
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-257 Esas 2007/256 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-257 E., 2007/256 K.
"İçtihat Metni"
Mal beyanında bulunmama eyleminden sanık O.... G..’ün cezalandırılması talebinin reddine ilişkin Çavdır İcra Ceza Mahkemesinin 18.08.2005 gün ve 19-27 kararına itiraz üzerine, Burdur Ağır Ceza Mahkemesinin 28.08.2006 gün ve 398 muh. sayılı yazısı ve “
“...5271 sayılı CMK’ nun 268/2 maddesi uyarınca öncelikle mahkemenizce incelemesi yapılması...”
” gerekçesiyle dosyanın iade edildiği Çavdır İcra Ceza Mahkemesince 04.09.2006 gün ve 19-27 sayılı ek karar ile, sanığın İİY’ nın 337/1 fıkra uyarınca 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılmasına karar verilmiş ve karar kesinleştirilmiştir.
Adalet Bakanlığı tarafından yasa yararına bozma istemi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 03.10.2007 gün ve 3139-3503 sayı ile;
“...Dosya kapsamına göre, borçlu sanığın üzerine atılı eylem on günden bir aya kadar hafif hapis cezası ile yaptırım altına alınmış iken yine 1 Haziran 2005 tarihinde kabul edilip, aynı gün mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 5358 sayılı Kanunun 7. maddesi ile İİK’ nun 337. maddesindeki eylemin müeyyidesi 10 gün disiplin hapsine dönüştürülmüştür. 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5349 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişik 7. maddesinin 1. fıkrası ile “
“Kanunlarda hafif hapis veya hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar idari para cezasına dönüştürülmüştür…
…”, Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7.maddesi göz önünde tutulduğunda 5349 sayılı Yasa ile değişik 5252 sayılı Kanunun 7. maddesi sanığın lehine olduğundan aynı maddenin 1. fıkra 1.cümlesi ve 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 24. ve 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddelerine göre müeyyidenin İcra Mahkemesince idari para cezası olarak belirlenmesi gerekir.
Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle, Çavdır İcra Mahkemesinin 04.09.2006 gün ve 2005/19-2005/27 sayılı ek kararının, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Bozma üzerine 5271 sayılı CMK’nun 309/4-d maddesi gereğince yeniden uygulama yapılması gerektiğinden,
Sanık O.... G..’ün 5349 sayılı Yasa ile Değişik 5252 sayılı Yasanın 7., 5237 sayılı TCK’ nun 52/2. maddeleri dikkate alınarak 10 gün karşılığı idari para cezası ile cezalandırılmasına,
Sanığa verilen cezanın günlüğü takdiren 20,00 YTL.ndan hesaplanarak sonuç olarak 200,00 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına, hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılmasına”
” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.11.2007 gün ve 113698 sayı ile;
“...Çavdır İcra Ceza Mahkemesinin 18.08.2005 tarihli kararına itirazı inceleme yetki ve görevinin Burdur Ağır Ceza Mahkemesine ait bulunması nedeniyle Çavdır İcra Ceza Mahkemesinin disiplin hapsinin reddine ilişkin karara yapılan itiraz üzerine aynı Mahkemenin itirazın kabulü ile 18.08.2005 tarihli kararının kaldırılmasına ve borçlunun İİK’ nun 337/1. maddesi uyarınca 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin 04.09.2005 günlü ek kararının hukuki bir geçerliliğinin bulunmaması ve itiraz konusunda mercii Burdur Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir karar verilmesinin gerekmesi nedeniyle Çavdır İcra Ceza Mahkemesinin verdiği 28.08.2005 gün ve 2005/19-27 sayılı kararı henüz kesinleşmemiş bulunduğu…
…” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, Çavdır İcra Ceza Mahkemesince verilen ilk kararın henüz kesinleşip kesinleşmediği, dolayısıyla bu karara itiraz üzerine aynı mahkeme tarafından verilen ek karara karşı yasa yararına bozma yoluna başvurulup başvurulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Mal beyanında bulunmama eyleminin düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasının “
“yükümlülüklerin yerine getirilmemesi”
” başlıklı 337. maddesinin suç tarihinde yürürlükte olan metni;
“Müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlular, alacaklının şikayeti üzerine, tetkik mercii tarafından 10 günden bir aya kadar hafif hapis cezasıyla cezalandırılır...”
” şeklindeydi,
5237 sayılı TCY’nda, cürüm-kabahat ayrımı ve buna bağlı olarak da yaptırım sisteminde yer alan ağır-hafif hapis ayrımına son verilmesi üzerine, kabahat olarak öngörülen bir kısım eylemler 5326 sayılı Kabahatler Yasası ile idari yaptırımı gerektiren eylemler olarak düzenlenmiş, bir kısım eylemler ise suç haline getirilmiştir. Bu sistem ve yaptırım değişikliğinin zorunlu sonucu olarak, özel Yasalardaki yaptırım sisteminin de 5237 sayılı Yasaya uyarlanması amacıyla 5252 sayılı Yasanın 01.06.2005 tarihinde gece saat 00.00’ da yürürlüğe giren 5349 sayılı Yasa ile değişik 7. maddesinin;
“Kanunlarda, “
“hafif hapis”
” veya “
“hafif para”
” cezası olarak öngörülen yaptırımlar, idari para cezasına dönüştürülmüştür. İdari para cezasının hesaplanmasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesi hükümleri uygulanır...”
” hükmü uyarınca, İcra ve İflas Yasasının yaptırımı hafif hapis olarak öngörülen diğer eylemler gibi İİY’nın 337. maddesinde yer alan hafif hapis cezası da kendiliğinden idari para cezasına dönüşmüştür.
Ancak bu genel uyarlama hükmünün yetersiz olduğunu gören yasa koyucu, 01.06.2005 gün ve 25832 sayılı Resmi Gazetenin mükerrer sayısında yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa ile İcra ve İflas Yasasının 16. bapta yer alan fiilleri ikili bir ayırıma tabi tutarak, bir kısım eylemleri suç, diğer bir kısım eylemleri ise kabahat olarak düzenlemiştir. Bu kapsamda 337, 338/2, 339, 340, 341, 343 ve 344. maddelerindeki eylemler kabahat olarak düzenlenip disiplin hapsi veya tazyik hapsi şeklinde yaptırıma, 331, 332, 333, 333/a, 334, 335, 336, 337/a, 338/1, 342, 345/a, 345/b maddelerindeki eylemler ise suç kapsamında sayılıp hapis cezası ve/veya adli para cezası biçiminde yaptırımlara bağlanmıştır. 5358 sayılı Yasanın 9. maddesiyle de İİY’nın 337. maddesi;
“Müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlu, alacaklının şikâyeti üzerine, on gün disiplin hapsi ile cezalandırılır...”
” şeklinde değiştirilmiştir.
Yine 5358 sayılı Yasa ile değiştirilen İİY’nın “
“itiraz”
” başlıklı 353. maddesiyle; “
“İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
İcra mahkemesinin bu Bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri uygulanır.”
” hükmü getirilmiştir.
Anılan maddenin değişiklik gerekçesinde; “
“Maddenin birinci fıkrasında tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara ağır ceza mahkemesinde itiraz edilebileceği, ikinci fıkrasında idari para cezasıyla ilgili olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı ve üçüncü fıkrasında suçlardan dolayı verilen hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.”
” şeklinde açıklamalara yer verilmiş, Adalet Komisyonunca İcra ve İflas Yasasının 16. bap kapsamında tanımlanan fiiller karşılığında idarî para cezasının verilmesinin uygun olmayacağı düşüncesiyle söz konusu maddenin ikinci fıkrası metinden çıkarılmıştır.
İİY’nın 353/1, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının “
“genel kanun niteliği”
” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasının a bendindeki “
“İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde”
” uygulanacağı hükmü ve “
“usul hükümleri derhal yürürlüğe girer”
” ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, 01.06.2005 tarihinden önce işlenen İİY’nın 337. maddesi kapsamındaki eylemlerin yaptırımı idari para cezasını gerektirse bile buna ilişkin kararların İİY’nın 353/1 maddesinde düzenlenen itiraz yasa yoluna tabi olacağı açıktır.
Sonuç olarak; 01.06.2005 tarihinden önce işlenen mal beyanında bulunmama eylemleri, İİY’nın 337. maddesinde yer alan idari para cezasını gerektiren kabahati, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen mal beyanında bulunmama eylemleri ise yaptırımı disiplin hapsi olarak belirlenmiş kabahati oluşturmakta olup, buna ilişkin kararlar aynı Yasanın 353/1. maddesindeki özel düzenleme gereğince itiraz yasa yoluna tabidir.
Öte yandan, yasa yararına bozma isteminde bulunulabilmesi için, ilgili hüküm veya kararın kesin olarak verilmiş ya da Yargıtay yasa yoluna başvurulmadan kesinleşmiş nitelikte bulunması, bu nedenle bu hüküm veya kararlardaki yasaya aykırılığın olağan yasa yollarından birine başvurularak giderilmesi olanağının bulunmaması gerekir.
Dosya incelendiğinde;
Sanık O.... G..’ün bonoya (emre muharrer senede) bağlı borcu için şikayetçinin 29.03.2005 tarihli takip talebi üzerine sanığa 05.04.2005 tarihinde usulüne uygun olarak ödeme emri tebliğ edildiği, borcun ödenmemesi ve mal beyanında bulunulmaması nedeniyle de müşteki vekili tarafından 05.07.2005 tarihli dilekçeyle sanığın cezalandırılması talebinde bulunulduğu, Çavdır İcra Ceza Mahkemesince borçluya yapılan ödeme emri tebligatının usulsüz olduğu gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği, müşteki vekilinin itiraz etmesi üzerine Burdur Ağır Ceza Mahkemesinin dosyayı 5271 sayılı CYY’nın 268/2 maddesi uyarınca öncelikle mahkemesince inceleme yapılması gerektiği gerekçesiyle müzekkere ile iade ettiği, Çavdır İcra Ceza Mahkemesinin de evrak üzerinden ek kararla sanığın İ.İ.Y’nın 337/1 fıkra uyarınca 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılmasına karar verdiği ve kararın kesinleştirildiği, kararın infazı aşamasında Çavdır Cumhuriyet Savcılığının istemiyle anılan mahkemece infazın durdurulmasına karar verildiği, yasa yararına bozma isteminde bulunulması sonucu dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesince, CYY’nın 309/4-d maddesi uyarınca yerel mahkemenin kararının bozularak sanığın 5349 sayılı Yasa ile Değişik 5252 sayılı Yasanın 7., 5237 sayılı TCY’nın 52/2. maddeleri dikkate alınarak 10 gün karşılığı 200,00 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına, hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılmasına karar verildiği görülmektedir.
Sanık hakkında İİY’nın 337. maddesinde düzenlenen mal beyanında bulunmama eylemi nedeniyle Çavdır İcra Ceza Mahkemesinin 18.08.2005 gün ve 19-27 sayılı kararına karşı gidilebilecek yasa yolu İİY’nın 353/1 maddesinde düzenlenen itiraz yasa yoludur. 5271 sayılı CYY’nın 268/2 maddesi hükmünün olayda uygulama yeri bulunmamaktadır. Dolayısıyla Çavdır İcra Ceza Mahkemesinin anılan ilk kararına yapılan itirazı inceleme görevi Burdur Ağır Ceza Mahkemesine ait olup, yetkisiz merci tarafından verilen ek kararın, hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde sayılması ve henüz itiraz yasa yolu incelemesi yapılmadığı için kararın kesinleşmediğinin kabulü gerekir. Karar kesinleşmediği için de, yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulamayacağı açıktır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire Kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanlığı’nın yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 03.10.2007 gün ve 3139-3503 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanlığı’nın yasa yararına bozma isteminin REDDİNE,
4-Dosyanın mahallinde gereği yapılmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 04.12.2007 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.