Esas No: 2007/1-207
Karar No: 2007/249
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/1-207 Esas 2007/249 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2007/1-207 E., 2007/249 K.
"İçtihat Metni"
Sanık A.... B......"nun 17.12.2003 tarihinde, aralarında çıkan kavgada amca çocuğu olan mağdur H.... B......"nun annesi Ayşe"yi kürekle yaralaması üzerine ruhsatsız tabancayla mağdur H…
…."a 2 el ateş ederek hayati tehlike geçirecek ve 25 gün mutad iştigaline engel olacak şekilde yaraladığı iddiasıyla açılan kamu davası sonunda, Trabzon Ağır Ceza Mahkemesince 28.05.2004 gün ve 45-172 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCY"nın 448, 62, 51/2, 59, 31, 6136 sayılı Yasanın 13/1, TCY"nın 59 ve 68 maddeleri uyarınca sonuç olarak 4 yıl 5 ay 10 gün ağır hapis, 10 ay hapis ve 288.985.000 TL ağır para cezasıyla mahkûmiyetine, kamu hizmetlerinden yasaklanmasına, zoralıma ve mahsuba karar verilmiş, hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.06.2005 gün ve 151170 sayılı yazısıyla 5320 sayılı Yasanın 8/2 maddesi uyarınca mahalline iade edilmiş, Trabzon Ağır Ceza Mahkemesince 26.09.2005 gün ve 254-220 sayı ile; 5237 sayılı TCY"nın 81,35/2, 29, 62, 53, 6136 sayılı Yasanın 13/1, 765 sayılı TCY"nın 59, 647 sayılı Yasanın 4, 72.maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis ve 2.985 YTL para cezasına mahkûmiyetine, haklardan yoksunluğa, zoralıma, mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 1.Ceza Dairesince 02.04.2007 gün ve 1512-2221 sayı ile;
"1-…
…
2-Sanık Aydın"ın tabanca ile 2 el ateş ederek mağdur Hasan"ı sol torakal arkada 6. kosta hizasından ve sol humerustan hayati tehlike geçirerek 25 gün iş ve gücüne mani olacak şekilde yaraladığı olayda, meydana gelen zararın ağırlığı da nazara alındığında 5237 sayılı TCK. nun 35. maddesi uygulanırken alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza tayini gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
3-Sanığın öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından mahkûmiyetleri nedeniyle sonuç cezalarının toplamının 2 yıldan fazla hapis cezası olduğu nazara alındığında, erteleme sınırları kapsamı dışında kalmaları nedeniyle tebliğnamenin 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan bozma öneren görüşü benimsenmemiştir.
4-Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık A…
…."ın öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, cezayı azaltıcı tahrik ve takdiri tahfif sebeplerinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştiri sebebi dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin 35. madde ile indirim oranına tecil hükümlerinin uygulanması gerektiğine ve saireye ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle" onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 30.07.2007 gün ve 211612 sayı ile;
"…
…Yargılama sonucunda birden fazla suç dolayısıyla birden fazla cezaya hükmedilmesi durumunda, bağımsız cezalara göre mi, yoksa toplam cezaya göre mi ertelemenin yapılacağı hususunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzda cezaların içtimaı hükmüne yer verilmemiş olması nazara alındığında, sanığa verilen cezaların toplamı değil, her bir suç için belirlenmiş cezalar hususunda ayrı ayrı değerlendirme yapılarak erteleme isteminin karşılanacağı sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle bağımsız her suçun cezasının erteleme sınırı kapsamında olup olmadığına göre değerlendirme yapmak gerekir.
Erteleme istemi varsa mahkeme bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar vermek zorundadır. Erteleme, cezanın bireyselleştirilmesine aracılık eden bir kurumdur. Cezanın failin kişiliğine uydurulmasının bir sonucudur. Erteleme konusunda karar verilirken, sanığın yargılama sürecine yansıyan kişiliği ile kişiliğini belirleyen bilgi ve belgeler gözetilerek objektif ölçülere dayalı olarak karar verilmesi ve bu durumun hükmün gerekçesinde gösterilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında; erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilirken, 765 sayılı Kanun kapsamındaki içtimalı cezaların değil, her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılarak, her biri için tayin edilen cezanın dikkate alınması yasal zorunluluk haline gelmiştir..." gerekçeleriyle Özel Dairenin onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkemenin kararının bozulması istemiyle itiraz yasa yoluna başvurulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Mağdur H.... B...... ve ağabeyi Hüseyin ile sanık A.... B......"nun anne ve babası arasında çıkan ve mağdur H.... B......"nun sanığın annesi Ayşe"nin yüzüne kürekle vurarak yaralanmasına sebebiyet verdiği kavgaya sonradan katılan sanığın, taşıdığı ruhsatsız tabancasıyla yakın mesafeden mağdur H…
…."a 2 el ateş ederek göğüs bölgesinden ve kolundan hayati tehlike geçirecek ve 25 gün mutad iştigaline engel olacak şekilde yaralaması şeklinde gerçekleşen yargılama konusu maddi olayda, sanığın kasten öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından cezalandırılmasında, toplanan kanıtlara göre herhangi bir isabetsizlik ve bu kapsamda suçların sübutu ve nitelendirilmesinde de herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçuna ilişkin hüküm yönünden erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı yolundaki değerlendirmenin, 765 sayılı TCY hükümlerinin yürürlükte bulunduğu dönemde sürdürülen uygulamada olduğu gibi bir başka suçla ilgili ceza da gözetilerek içtima sonucu ortaya çıkan ceza miktarına göre mi, yoksa 5237 sayılı TCY"nda cezaların içtimaına yer verilmediğine göre her suç açısından ayrı ayrı mı yapılacağına ilişkin olup Özel Daire"nin kararındaki (3) nolu onama gerekçesinin isabetli olup olmadığı noktasındadır.
Bu nedenle değerlendirme, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan dolayı kurulan hükümle ilgili ve sınırlı olacaktır.
Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin 765 ve 647 sayılı Yasaların yürürlükte olduğu dönemdeki yerleşik uygulamaları, aynı kararla verilen hükümlerin ertelenmesi söz konusu olduğunda, erteleme sınırının belirlenmesinin toplam ceza miktarı gözetilerek yapılması gerektiği doğrultusunda süreklilik kazanmıştır. Çok eski tarihli kararlardan beri istikrarlı olarak ifade edildiği gibi, bu uygulamanın en önemli nedeni, önceki sistemde cezaların içtimaını gerektiren yasal düzenlemelerin varlığıdır.
Bununla birlikte, 647 sayılı Yasanın 6. maddesinde geçen "…
…biriyle mahkûm olur ve geçmişteki hali ve suç işleme hususunda eğilimine göre cezanın ertelenmesi ileride suç işlemekten çekinmesine sebep olacağı hakkında mahkemece kanaat edinilirse, bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir. Bu halde ertelemenin sebebi hükümde yazılır." ifadesi de bu yöndeki uygulamanın dayanağını teşkil etmiştir. Zira hâkimin suç işleme konusundaki eğilimi değerlendirirken, aynı eylem veya eylemler bütünlüğü kapsamında birden fazla suç işlemiş bir kişinin suç işlemeye eğilimli olduğu şeklinde bir yorumla hareket edebilmesi olanağı kabul edilmiştir.
5237 sayılı TCY"nda ise durum daha farklıdır. Öncelikle cezaların içtimaı bu yasada bir kurum olarak düzenlenmeyip, sadece 5275 sayılı Yasada münhasıran koşullu salıverme ile ilgili bir müessese olarak ve hükümlerin kesinleşmesi evresinden sonrasına ait infaz işlemi mahiyetinde yer almaktadır. Bunun dışında yeni sistemde ceza uygulaması yapılırken her suçun bağımsız olarak tek başına ele alınması gerekmektedir.
Ayrıca, 5237 sayılı TCY"nın 51. maddesinin 1. fıkrasındaki;
"…
…Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a)Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b)Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir…
…" şeklindeki hüküm 647 sayılı Yasanın 6. maddesindeki düzenlemeden oldukça farklıdır. Bu maddede suç işleme eğiliminden açıkça bahsedilmemekte, buna karşılık tekrar suç işlemeyeceği yönünde mahkemede oluşacak kanaatin, sanığın suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlığa göre ortaya çıkması gerektiği vurgulanmaktadır.
Şu halde, aynı anda işlenmiş iki veya daha fazla suçtan birinin cezasının, diğer suçun cezasının ertelenmesi yönünden mutlak engel teşkil ettiğinin düşünülmemesi, eğer ertelemeye engel bir etki yaratıyorsa bunun denetlenebilir gerekçelere konu edilerek hükümde gösterilmesi gerekmektedir. Bunun gibi, aynı anda işlenmiş iki suçtan birisinin ceza cins ve süresi itibariyle erteleme kapsamı dışında kalması bağımsız olarak ertelemeye konu olabilecek diğer suçun cezasının ertelenmesine, eğer yasal bir gerekçesi varsa engel teşkil etmeyecektir.
Buna karşılık, daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûmiyet hali ertelemeye engeldir.
İşlenen iki suçtan birisi için 5237 sayılı Yasanın lehe kabul edilerek uygulama yapılması, diğeri açısından ise 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 765 sayılı TCY.nın 59. maddelerince ceza belirlendikten sonra 647 sayılı Yasanın tatbiki ile ve bu uygulamanın lehe sonuç verdiği kabul edilerek hüküm kurulması halinde de 6136 sayılı Yasaya aykırılıktan kurulan hüküm yönünden erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmeli, bu konudaki ilkeleri belirleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 10.04.2007 gün ve 63-87 sayılı emsal kararı gözetilmelidir.
6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan ve para cezasına çevrilerek nihai şekle dönüştürülen cezanın 5237 sayılı Yasa uygulamasından kaynaklanmaması nedeniyle adli para cezasının ertelenebileceği gözönünde tutulmalıdır.
Yapılacak değerlendirmede, 5237 sayılı TCY"nda erteleme sınırının toplam ceza miktarına göre belirlenmesini gerektiren her hangi bir yasal düzenleme bulunmadığı gözönüne alınmalıdır.
Dava konusu yargılamada, sanık müdafi hükmün verildiği 26.09.2005 tarihli duruşmada "lehe olan hükümler uygulansın" şeklinde bir istemde bulunmuştur ki bu talep ertelemeyi de kapsamaktadır. Herhangi bir sabıkası olmaması nedeniyle ertelemeye yasal olarak engel hali bulunmayan sanık hakkında, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 5237 sayılı TCY"nın uygulanması suretiyle verilen 2 yıl 1 ay hapis cezasının miktarı itibarıyla ertelenmesi olanaklı değilse de, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen ve 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulamasıyla 2985 YTL para cezasına çevrilen mahkumiyetin ertelenmesi olanaklı bulunduğundan bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmelidir. Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında vurgulandığı üzere, 647 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasının talep edildiği hallerde, bu Yasa hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda bir karar verilmesi zorunludur. Nitekim 5271 sayılı CYY"nın "Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230/1-d maddesinde; "Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar"ın mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde gösterileceği hükme bağlanmıştır.
İncelemeye konu hükümde ayrıca hükmedilen para cezası kararda "APC" kısaltması kullanılarak gösterilmiştir. Bu kısaltmanın "adli para cezası" olarak anlaşılması mümkün olup bununla birlikte "ağır para cezası" olarak anlaşılması da olanak dâhilindedir. CYY"nın 232/6. maddesi uyarınca, karardaki ceza miktarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık olması gerektiği gibi cezanın türü de açık olmalıdır.
Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüyle Özel Dairenin onama kararının 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçuna ilişkin hükümle sınırlı olarak kaldırılmasına ve Yerel Mahkemenin kararının yukarıda açıklanan nedenlerle aynı sınırlılıkla bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 02.04.2007 gün ve 1512-2221 sayılı onama kararının 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçuna ilişkin hükümle sınırlı olarak KALDIRILMASINA,
3-Trabzon Ağır Ceza Mahkemesinin 26.09.2005 gün ve 254-220 sayılı kararının 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçuna ilişkin hükme hasren BOZULMASINA,
4-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 27.11.2007 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.