Esas No: 2003/31
Karar No: 2003/37
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2003/31 Esas 2003/37 Karar Sayılı İlamı
Hukuk Bölümü 2003/31 E., 2003/37 K.
"İçtihat Metni"
OLAY : Emekli olan davacı, ders ücreti karşılığında sınıf öğretmeni olarak Küçükçekmece İlçesi Altınşehir İlköğretim okulunda görevlendirilmiş ise de, Okul Müdürlüğünce görevini aksattığının bildirilmesi üzerine, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün teklifi ve Kaymakamlık oluru ile, sözkonusu görevlendirme iptal edilmiştir.
Davacı, Okul Müdürlüğünü yürüten davalının, hakkında yersiz ve mesnetsiz şikayette bulunarak işten çıkarılmasına ve bu suretle maddi ve manevi yönden zarara uğramasına sebebiyet verdiğini öne sürerek, 2,500,000,000.- TL. maddi ve 2,500,000,000.- TL. manevi olmak üzere toplam 5,000,000,000.- TL. tazminatın, işten el çektirme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak tarafına verilmesi istemiyle, 11.9.2001 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.
KÜÇÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 14.3.2002 gün ve E: 2001/1306, K: 2002/214 sayı ile, davacının saat ücreti bütçeden ödenmek üzere emekli öğretmen sıfatıyla davalının yönetici olduğu ilköğretim okulunda görev yaptığı ve bu görevi yaptığı sırada taraflar arasında oluşan durum sebebiyle işbu tazminat davasının açılmış olduğu, bu şekildeki tazminat davalarının idari yargının görevi dahilinde bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacının, dosyanın İstanbul Bölge İdare Mahkemesine sevkini içeren dilekçesi nedeniyle anılan Hakimlikçe dosyanın gönderilmesi üzerine, İSTANBUL 4. İDARE MAHKEMESİ"nce; 13.9.2002 gün ve E: 2002/980, K: 2002/1038 sayı ile, 2577 sayılı İ.Y.U.K."nun 2. maddesi uyarınca, idari yargı yerlerinde ancak idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan ve idarenin kusurlu davranışı sonucu hak kaybına uğrayan kişilerce idare aleyhine tazminat istemiyle dava açılabileceği, gerçek kişilerce veya özel hukuk tüzel kişilerince kişilere verilmiş zararların tazmini istemine ilişkin davaların görüm ve çözümünde adli yargı yerlerinin görevli olduğu, bu durumda, davacı tarafından haksız ve dayanaksız iddiaları sonucu görevini kaybetmesine yol açtığı belirtilen okul müdürü Sadık Çetinkaya"ya karşı tazminat istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünün adli yargı yerine ait bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar da, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
USULE İLİŞKİN İNCELEME:
Dosyanın, 2247 sayılı Yasa"nın 27. maddesi uyarınca incelenmesinden:
Hukuk uyuşmazlıklarında, görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedilerek dava dosyasının görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesi, ancak aynı yargı düzeni içinde yer alan mahkemeler arasında olanaklı olup; bu hususa ilişkin H.U.M.K."nun 27. maddesiyle İ.Y.U.K."nun 15. maddesinin 1. fıkrası ( a ). bendinin ikinci cümlesinde yer alan "görev" kuralları, aynı yargı düzeni içindeki mahkemelerin işbölümü esasına ilişkin düzenlemelerdir. Oysa yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda, görevli olduğundan bahisle farklı bir yargı düzeninde yer alan mahkemeye dava dosyasının gönderilebilmesine olanak tanıyan bir düzenleme bulunmamaktadır.
Göreve ilişkin kararın, işbölümü esasına göre veya yargı yolu bakımından verilmiş olması farklı sonuçlar doğurmaktadır. Şöyleki; işbölümü esasına göre verilen görevsizlik kararı sonucu dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi durumunda, dava başvuru tarihi itibariyle görevli mahkemede açılmış sayılmaktadır. Yargı yolunu değiştiren görevsizlik kararı verilmesi durumunda ise, görevli olduğu işaret edilen yargı yerine, bu yargı yerinin uyguladığı usul kurallarına uygun olarak yeniden dava açılması zorunlu bulunmaktadır.
Olay kısmında belirtildiği üzere, adli yargı yerince yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilerek dava dosyası görevli olduğundan bahisle idari yargı yerine gönderilmiş ve bu yargı yerince, kendisine gelen adli yargı yerine ait dava dosyası üzerinde inceleme yapılarak görevsizlik kararı verilmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalara göre, İ.Y.U.K.nun 3 ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde usulüne uygun olarak idari yargı yerine açılmış bir dava bulunduğundan sözetmek olanaksızdır.
Durum böyle olmakla birlikte, kamu düzenine ilişkin bulunan usul eksikliğinin tespiti ve düzeltilebilmesi Uyuşmazlık Mahkemesi"nin görev ve yetkisi dışında kaldığından, Uyuşmazlık Mahkemesi"nin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının varlığı kabul edilerek çözüme kavuşturulmasının dava ekonomisine ve Uyuşmazlık Mahkemesi"nin kuruluş amacına uygun düşecektir.
Bu nedenle, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen biçimde doğan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için, davacı tarafından 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak yapılan başvuruda usule ilişkin başka bir noksanlık görülmediğinden esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü"nün, Ali HÜNER"in Başkanlığında, Üyeler: Yılmaz DERME, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Ayla ALKIVILCIM, Ahmet BAŞPINAR, Dr. Serdar ÖZGÜLDÜR ve Hıfzı ÇUBUKLU"nun katılımlarıyla yapılan 16.6.2003 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU"nun davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Tülin ÖZGENÇ"in davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
ESASA İLİŞKİN İNCELEME:
Davacı, hakkında haksız ve mesnetsiz şikayette bulunması nedeniyle işten çıkarılmasına sebebiyet verdiğini ileri sürdüğü okul müdür vekili Sadık Çetinkaya aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açmıştır.
Bir kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında kişilere verilen zarar, kamu görevlisinin görevinde kullandığı yetkilerden ve resmi sıfatından ayrılamıyor, aksine bunlarla sıkı sıkıya ilgili ve bağlantılı biçimde doğuyor ise, personel bakımından "görev kusuru" olarak tanımlanan bu kusurun, idare yönünden nesnel nitelik taşıyan "hizmet kusuru" kapsamında idare hukuku esaslarına tabi olduğu, gerek öğretide gerekse yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.
Nitekim, Anayasa"nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verildikten sonra, 129. maddesinin beşinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanununun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceğine işaret edilmiştir.
Bu düzenleme ile, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu davrandıklarından bahisle haklı ya da haksız olarak yargı mercileri önüne çıkarılmasını önlemek ve kamu hizmetinin sekteye uğratılmadan yürütülmesini sağlamak suretiyle kamu düzenini korumak amaçlanmış; aynı zamanda, zarara uğrayan kişi bakımından, memurlar veya diğer kamu görevlilerine oranla ödeme gücü daha yüksek olan bir sorumlu muhatap kılınmıştır.
Buna göre, kural olarak, kamu görevlisinin görev ve yetkilerini kullandığı sırada doğan zararın giderilmesi istemiyle, görev kusurunu kapsayan hizmet kusuru esasına dayanılarak, ancak idare aleyhine dava açılabilecek; yargı yerince tazminle yükümlü tutulması halinde idare, kanununun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, sorumlu personeline rücu edebilecektir.
Buna karşılık, kamu görevlisinin görev ve yetkilerinden, resmi sıfatından ayrılabilen; başka bir anlatımla, suç biçimine dönüşerek idari olma niteliğini yitiren eylem ve işlemlerinin, yukarıda belirtilen Anayasal korumanın dışında kaldığını ve dolayısıyla, doğrudan doğruya kamu görevlisine karşı şahsi kusuruna dayanılarak adli yargı yerinde tazminat davası açılabilme olanağının bulunduğunu belirtmek gerekir.
Olayımızda, gerek adli gerekse idari yargı yerlerinde, tazminatın konusunu oluşturan zararın kamu görevlisinin kasta varan şahsi kusurundan doğduğu iddiasıyla ve doğrudan doğruya kamu görevlisine karşı dava açıldığı; öte yandan, idarenin sorumluluğunu gerektiren bir görev ya da hizmet kusurundan sözedilmediği gibi, idareye karşı dava açılmamakla idari yargı yerince idarenin sorumluluğunun saptanmasına ve tazminle yükümlü tutulması halinde de idarece sorumlu personele rücu edilebilmesine olanak bulunmadığı görülmektedir.
Belirtilen duruma göre, şahsi kusuruna dayanılarak doğrudan doğruya kamu görevlisi aleyhine açılan tazminat davasının, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu açıktır.
Açıklanan nedenlerle, Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.
SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 14.3.2002 gün ve E: 2001/1306, K: 2002/214 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 16.6.2003 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.