Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/11-2003 Esas 2007/224 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2007/11-2003
Karar No: 2007/224

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/11-2003 Esas 2007/224 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2007/11-2003 E., 2007/224 K.

Ceza Genel Kurulu 2007/11-2003 E., 2007/224 K.

  • EYLEMİN SABİT OLMAMASI
  • KAMU GÖREVLİSİ
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 339 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 365 ]
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 80 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 325 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanık H.... Ç...."in zincirleme biçimde resmi belgede sahteciliğe azmettirme suçundan dolayı 765 sayılı TCY"nın 339/1, 80 ve 59. maddeleri uyarınca 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin olarak Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 08.07.2005 gün ve 49-101 sayılı hüküm sanık H.... Ç.... müdafii ile Ankara Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 23.05.2007 gün ve 3878-3613 sayılı kararı ile onanmıştır.

    Yargıtay C.Başsavcılığı 24.07.2007 gün ve 196907 sayı ile;

    "Sanık H.... Ç.... hakkında 15.01.2004 tarihli iddianame ile 15.04.2002/645 sayılı "Muğla ili Sağlık Müdürlüğü Acil Sağlık Hizmetleri Şube Müdürlüğünde görevli Doktor A.... U....."ın Adıyaman ili Kahta ilçesi Akıncılar köyü Sağlık Ocağında görevli olduğuna" ilişkin yazının içeriği itibariyle gerçeğe aykırı bulunduğundan diğer sanıkları da bu yönden azmettirdiğinden bahisle ve iddianamedeki anlatıma uygun olarak da 765 s. TCK 64/2. maddesi delaletiyle 339/1, 31, 33. maddeleri gereğince cezalandırılması için dava açıldığı, diğer sanıklar için ise, bu dava yanında 15.04.2002/645 sayılı yazıyı doğrulatmak amacıyla 14.08.2002 gün 1305 sayılı "Dr. A.... U....."ın 05.08.2002 tarihinde görevden ayrıldığını" belirtir ikinci bir sahte belge daha tanzim ettikleri iddia edilerek cezalandırılması istenilen maddelerin iki kez tatbikinin talep edildiği yerel mahkemece iddianamedeki anlatım ve sevk maddelerine uygun olmayarak adı geçen sanık hakkında iki ayrı sahtecilik suçundan kamu davası açılmış gibi düşünülüp zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı anlaşılmaktadır.

    5271 sayılı CMK"nun 225. maddesi uyarınca mahkemeler iddianamede belirtilen olayla bağlı olup, açılmayan bir olayla ilgili olarak hüküm kuramazlar. Karar; kim hakkında hangi eylemden dolayı dava açılmış ise onunla sınırlı olacaktır. İddianamede açıklanan fiilin dışına çıkılarak, dava konusu yapılmayan bir fiilden dolayı hüküm kurulamaz.

    Bu bağlamda 15.04.2002/645 sayılı yazıyı doğrulatmak amacıyla 14.08.2002 gün 1305 sayılı "Dr. A.... U....."ın 05.08.2002 tarihinde görevden ayrıldığını" belirtir gerçeğe aykırı düzenlenen sahte belgeden dolayı sanık H...ı Ç.... hakkında kamu davası açılması sağlattırılıp sonucuna göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışıldıktan sonra 765 s. TKC"nun 80. maddesinin uygulanması olanaklı hale gelecektir" görüşüyle itiraz etmiş, sanık H...ı Ç.... hakkındaki hükmün onanmasına ilişkin Özel Daire kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    İncelenen olayda Yerel Mahkeme, sanık H...ı Ç...."in gerek 15.04.2002 gün ve 645 sayılı sahte yazıyı gerekse 14.08.2002 gün ve 1305 sayılı sahte yazıyı düzenlemeleri konusunda diğer sanıkları azmettirdiğini, eylemlerin 765 sayılı TCY"nın 339/1. maddesinde tanımlanan sahte belge düzenleme suçuna uyduğunu, iki ayrı sahtecilik suçundan dava açılmışsa da bu iki eylem nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğini belirterek, sanığı 765 sayılı TCY"nın 339/1, 80 ve 59. maddeleri ile 2 yıl 11 ay hapis cezasıyla cezalandırmış, bu hüküm Özel Dairece de onanmıştır.

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, sanık H...ı Ç.... hakkında sadece 15.04.2002 tarihli yazının sahte biçimde düzenlenmesine azmettirme eylemi nedeniyle kamu davası açıldığını, 14.08.2002 tarihli ikinci yazıdaki sahteciliğe azmettirme eyleminden açılmış bir kamu davasının bulunmadığını, bu durumda ayrıca iddianame düzenlettirilmeksizin bu ikinci eylemin hükme konu edilemeyeceğini belirterek itiraz etmiş, onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

    İtiraza konu uyuşmazlık, sanık hakkında 14.08.2002 tarihli belgedeki sahteciliğe katılma eylemi nedeniyle açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Ceza Genel Kurulu"nda yargılanan eylemin tüm yönlerini içerecek biçimde gerçekleştirilen inceleme ve müzakereler sırasında, öncelikle sanık H...ı Ç.... hakkında yöntemince yargılama konusu yapılmış olan ve sübutu kabul edilen 15.04.2002 tarihli sahte yazının düzenlenmesine azmettirme eyleminin Yerel Mahkemece hatalı biçimde nitelendirildiği saptanmıştır.

    İncelenen olayda;

    Pratisyen hekimlerin askere sevk işlemlerinin tehiri için kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerde görev yapmaları koşulunun bulunduğu, o tarihte Muğla"da pratisyen hekim olarak görevli A.... U....."ın durumunun bu koşula uygun bulunmaması nedeniyle tehir isteminin reddedilmesi üzerine, arkadaşı olan ve o tarihte Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürü olarak görevli bulunan sanık H...ı Ç...."in aynı Bakanlığın Sivil Savunma Sekreterliğinde şef olarak görevli diğer sanık A...... K........ile görüşerek kendisinden, A.... U....."ın sevk tehirinin gerçekleştirilebilmesi için kalkınmada birinci derecede öncelikli yörelerden olan Adıyaman ili, Kahta ilçesi, Akıncılar Köyü Sağlık Ocağı"nda pratisyen hekim olarak görevli bulunduğunu gösteren bir belge düzenlemesini istediği, sanık A…

    …… K…

    ……."nun da 15.04.2002 günlü görev belgesini düzenleyip Sivil Savunma Sekreterinin parafını da aldıktan sonra Müsteşar imzasıyla gönderilmesini sağladığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır.

    Bu eylemin nitelendirilmesinde Yerel Mahkeme ve Özel Dairece esas alınan resmi belgede sahtecilik suçu, eylem tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası"nın 339. maddesinde düzenlenmiş, memurların sahte resmi belge düzenleme, gerçek bir belgeyi tağyir ve tahrif etme eylemleri yaptırıma bağlanmıştır.

    Kişilere kamu veya özel kesimde özel çıkarlar sağlayabilecek nitelikteki belgelerde sahtecilik yapılması eylemleri ise aynı Yasanın 355. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; bir memur veya vesika itasına yetkili olan diğer bir kimse bu vesikaları verdiği kimseler hakkında teveccüh yahut hususi ve umumi emniyet celbine veya hizmet ve memuriyet ve kanunun temin ettiği müsaade ve menfaatler kazanmaya yahut bazı hizmet ve memuriyetlerden kurtulmaya dayanak olacak surette iyi haline veya yoksulluğuna veya sair hallere dair yalan olarak şahadet …

    ……. cezalandırılacaktır.

    Ceza Genel Kurulu"nun 25.06.1984 gün ve 41-248 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, bu maddede cezalandırılan eylem failin karşı tarafa yarar sağlamak için yalan yere doğrulama yapmak suretiyle sahte belge düzenleme eylemidir. Fail, maddede sayılan çıkarları sağlamak için belli koşulları yalan yere doğrulamakta ve teyit etmekte, karşı tarafa özel bir yarar sağlamaktadır.

    Bu suçla korunan belgeler ise, teveccüh celbine yarayabilecek, genel ya da özel güven sağlayabilecek, hizmet veya memuriyet elde etmeye yarayabilecek, yasanın sağladığı izin ve yararları koruyan ve hizmet veya yükümlülüklerden kurtulmayı sağlayabilecek nitelikteki belgelerdir. Bu belgelerin resmi ya da özel nitelikte belgeler olması mümkündür. Böyle bir belge, memur tarafından, yaptığı görev nedeniyle düzenlenmişse resmi belge, resmi belge düzenlemeye yetkili olmayan bir kimse tarafından düzenlenmişse, özel belge niteliğindedir.

    Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, yasakoyucu 765 sayılı TCY"nın 339. maddesinde resmi belgedeki sahteciliği daha ağır yaptırıma bağlarken, bazı belgelerdeki sahteciliğin kamu güvenliğini bozmaktaki etkinliğini daha hafif bir yaptırıma bağlamak istemiş, bu nedenle 355. maddeyi getirmiştir. O halde, Muğla"da görevli pratisyen hekimin askerlik yükümlülüğünün geçici bir süreyle ertelenmesini sağlayabilmek için, adıgeçeni Adıyaman"da çalışıyor gibi gösteren sahte belge düzenleme eylemi 765 sayılı TCY"nın 355. maddesine uyar niteliktedir.

    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının öncelikle açıklanan nedenle kabulü ile, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, eylemi aynı Yasanın 339/1. maddesinde yazılı resmi belgede sahtecilik suçu olarak nitelendiren Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

    Sanık H... Ç.... hakkında, 14.08.2002 tarihli ikinci bir sahte yazının düzenlemesi eylemine katılmak suçundan dolayı açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığı sorunuyla ilgili değerlendirmede;

    Somut olaydaki iddianamenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY"nın 163/2. maddesi uyarınca, iddianamede, "sanığın açık kimliği, isnat olunan suçun neden ibaret olduğu, suçun kanuni unsurlarıyla, uygulanması gerek yasa maddeleri ......." gösterilecektir. Aynı Yasanın 150. maddesinde ise, "tahkikat ve hüküm yalnız iddianamede beyan olunan suça ve zan altına alınan şahıslara hasredilir" hükmü yer almaktadır. 257. maddesine göre de, "Hükmün mevzuu, duruşmanın sonucuna göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir. Fiili takdirde mahkeme, iddia ve müdafaalarla bağlı değildir." Bu kurallar, mahallindeki yargılama sırasında yürürlüğe girmiş bulunan 5271 sayılı CYY"nın 170 ve 225. maddelerinde de benzer biçimde düzenlenmiştir.

    Bu hükümlerde belirtildiği gibi, hükmün konusu iddianamede gösterilen eylemdir. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya aykırıdır. Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; sorgusundan önce iddianame okunduğunda üzerine atılı suçun ne olduğunu anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve kanıtlarını sunabilmelidir. Yüklenen suç açık ve net olarak belirlenmeli, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır.

    İncelenen olayda, Ankara C. Başsavcılığının 15.01.2004 günlü iddianamesiyle;

    "28.05.2001 tarihinden itibaren Muğla İl sağlık Müdürlüğü 112 Acil Sağlık Hizmetleri Şube Müdürü olarak görevli olan sanık A.... U....."ın daha önce 1111 sayılı Kanun"un 35/E maddesi gereğince askere sevkinin tehir edilmesi talebinin Milli Savunma Bakanlığı Asker Alma Dairesi Başkanlığı"nca, 09.07.2001 gün ve 1215 sayılı yazı ile şartları ve statüsü ilgili Yönerge kapsamına girmediğinden reddedildiği,

    Bunun üzerine Dr. A.... U....."ın, suç tarihinde Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürü olan sanık H...ı Ç...."e müracaat ederek yardım istediği,

    Bakanlık Savunma Sekreterliği"nde şef olan A…

    …… K…

    ……."nu çağırarak tecil işlemini yapmasını istediği, sadece Olağanüstü Hal Bölgesi"nde görev yapan pratisyen doktorların askerliklerinin tehir edilebileceğini söylemesi üzerine, kendisine sevk tehir yazısını yazıp göndermesini, bilahare atama yazısı ve Valilik Olur"larını temin edip göndereceğini söylediği,

    Genel Müdürü"ne güvenen sanık A…

    …… K…

    ……."nun herhangi bir atama yazısı ve Valilik Olur"u bulunmadığı halde Müsteşar S…

    …. A…

    …. imzalı savunma Sekreterliği çıkışlı 15.04.2002 gün ve 645 sayılı "Adı geçen doktorun Adıyaman ili, K.... ilçesi, Akıncılar Köyü Sağlık Ocağında görevli olduğu" şeklinde düzenlediği sahte resmi yazıyı yazarak adı geçenin askere sevkinin tehir edilmesinin istenildiği, S…

    …. G…

    …."un da bu yazıyı parafladığı,

    Milli Savunma Bakanlığı"nca 09.05.2002 gün ve 2414 sayılı yazıyla sevk tehirinin yapıldığı ve gereği için Sağlık Bakanlığı"na bildirildiği,

    Asker Alma Daire Başkanlığı"nca Adıyaman Valiliği"ne 15.07.2002 gün ve 772 sayılı yazı yazılarak halen Adıyaman ili Kahta ilçesi Akıncılar Köyü Sağlık Ocağı Tabibi olarak görev yapan A.... U....."ın, Nisan 2003 yedek subay celbinde sevke tabi olacağından 30.03.2003 tarihine kadar göreviyle ilişiğinin kesilmemesini, herhangi bir sevk tehiri olmaması durumunda 30.03.2003 tarihinde göreviyle ilişiğinin kesilmesinin sağlanmasının Adıyaman Valiliği"nden istendiği, yazının bir suretinin de Ula Askerlik şube Başkanlığı"na gönderildiği, Adıyaman Valiliği"nden gelen 25.07.2002 gün ve 6694 sayılı yazıda Adıyaman ilindeki sağlık kurum ve kuruluşlarında Dr. A.... U..... isimli bir personele rastlanmadığından ilgili hakkında herhangi bir işlem yapılamadığının belirtildiği, bunun üzerine Milli Savunma Bakanlığı Asal Daire Başkanlığı"nca Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne hitaben 07.08.2002 gün ve 870 sayılı yazı yazılarak, Dr. A.... U....."ın Adıyaman ili dahilinde görev yaptığı yerlerin ve bu yerlerdeki başlayış ve ayrılış tarihlerini istediği, Sağlık Bakanlığı"nca da 14.08.2002 gün ve 132713 sayılı yazıyla bu şahsın Adıyaman ilinde herhangi bir görev almadığının belirtildiği, A...... K........ve S…

    ….. G…

    ….."un, Dr. A.... U....."ın 05.08.2002 tarihinde görevden ayrıldığını belirtir 14.08.2002 gün ve 1305 sayılı yazıyı hazırlayarak Müsteşar Vekili M…

    ….. M…

    …."a imzalatıp Milli Savunma Bakanlığı"na gönderdikleri, bu yazı üzerine de Asal Daire Başkanlığınca adı geçenin sevk tehirinin iptal edildiği,

    Bu gelişmeler üzerine aynı Asal Daire Başkanlığınca o ana kadar yapılan tüm yazışmalar ilgi tutularak Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne bir yazı yazılarak durumun ihbar edildiği ve neticeden bilgi istenildiği, S…

    …… G…

    ….. ve A…

    …… K…

    ……."nun Milli Savunma Bakanlığınca yazılan bu yazıyı yaklaşık 7 ay kayda almadan beklettikleri, Suç tarihinde Personel Genel Müdürü olan sanık H... Ç...."in azmettirmek suretiyle, Dr. A.... U..... isimli doktorun, Muğla ilinde çalıştığı halde, Adıyaman ilinde çalışıyor gibi gösterilmesine ilişkin evrakın sanık A...... K........tarafından düzenlenmesini sağladığı, S…

    ….. G…

    ……"un da düzenlenen evrakı parafladığı, sanık A.... U....."ın da düzenlenen sahte evrakı bilerek kullandığı, akabinde de olay duyulunca A...... K........ile S…

    ….. G…

    ….."un bir sahte evrak daha tanzim ederek adı geçen doktorun Adıyaman ilinde çalışmadığı halde bu ilden ayrıldığını gösterir bir yazıyı tanzim ettikleri,

    İddia, ifade tutanakları, yazılı savunmalar, Ön İnceleme Raporu, itiraz edilmekle (Danıştay 2. Dairesinin 30.10.2003 gün ve 970-2100 sayılı kararı) kesinleşen Soruşturma İzni Verilmesine dair Sağlık Bakanlığı"nın 10.07.2003 tarih ve 21 sayılı kararı ve tüm evrak kapsamından anlaşıldığından,

    Sanıkların yargılamalarının yapılarak,

    Sanık H... Ç...."in eylemine uyan TCK 64/2 mad. delaletiyle TCK 339/1, 31, 33 üncü maddelerinin,

    Sanıklar A…

    …… K…

    ……., S…

    …… G…

    …… ile A.... U....."ın eylemlerine uyan TCK 339/1, 31, 33. maddelerinin iki kez,

    Uygulanması suretiyle ayrı ayrı cezalandırılmaları …

    ….." istemiyle kamu davası açılmıştır.

    Açıkça görüleceği üzere, sanık H... Ç...."in 15.04.2002 tarihli yazının sahte biçimde düzenlenmesi hususunda diğer sanıkları azmettirdiği iddia edilip buna ilişkin eylemi gösterildiği halde, 14.08.2002 tarihli yazının sahte biçimde düzenlenmesine azmettirdiği yolunda bir eyleminden söz edilmemiştir. Bir eylem nedeniyle dava açıldığının kabulü için, o eylemin iddianamede açıkça gösterilmesi gerekir. İddianame düzenlenirken, suçlamanın kanıtları arasında sayılıp dava dosyasına konulan, ön inceleme raporu, soruşturma izni verilmesine dair karar ve ekindeki belgelerde sanık H...ı Ç.... hakkında bu eylem nedeniyle suçlamalarda bulunulmuş olması, sanık hakkında bu eylemden de dava açıldığını göstermez.

    Bu itibarla, sanık H... Ç.... hakkında 14.08.2002 günlü sahtecilik eyleminden dolayı yöntemine uygun biçimde açılmış bir dava bulunmadığı halde, bu hususta ayrı bir dava açılması sağlanmadan sözü edilen eylemden de sorumlu tutulup hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması isabetli görülmemiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu yönden de kabulü ile, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, suç niteliğinin belirlenmesi ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasındaki yanılgılar nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.

    Müzakereler sırasında yöntemince ve sıralı olarak gerçekleştirilen oylamalarda; belirlenen kabuller yönünden;

    Genel Kurul Başkanı O…

    …. Ş…

    ….; "Sanık H... Ç...., eylem tarihinde Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürüdür. Muğla ilinde Sağlık Müdür Yardımcısı olarak görev yapan, askerliğini birkaç kez erteletmiş ancak son olarak yaptığı erteletme başvurusu kabul görmeyen Dr. A.... U....."ı, tanıdığı olduğu ve askerlik ertelemesinden yararlanmasını sağlatmak istediği için astlarına emir ve talimat verip onları azmettirerek, askerlik ertelemesinden yararlanabilme koşullarına uygun nitelikteki Adıyaman ili Kahta ilçesi Akıncılar köyü sağlık ocağında görevli tek hekim imişçesine bir sahte belge hazırlattırarak MSB. Asker Alma Dairesi Başkanlığını aldatmış, anılan göreve hiçbir şekilde atanmayan kişinin askerliğinin ertelenmesini sahte işlemlerle sağlatmıştır:

    MSB. Askeralma Dairesi Başkanlığının Adıyaman Sağlık Müdürlüğüne askerlik ertelemesini yazması erteleme süresi sonunda Dr. A...."un askere alınacağını bildirmesi, Adıyaman Sağlık Müdürlüğünün de kendilerinde böyle bir doktorun görev yapmadığını cevaben duyurması sonucu sahtecilik ortaya çıkmış, astlarının sanığa haber vermesi üzerine o sırada Muğla ilinde aday olduğu seçim çalışmalarında bulunan sanık yine aynı tür emirlerle sanki kişi atanmış ve bilahare atanması geri alınmış gibi tersine sahtecilikle doğan zararı gidermeye çalışmıştır.

    Sanığın eylemi, taşıdığı resmi sıfatın buyuruculuğuyla, bilerek ve isteyerek MSB. Askeralma Dairesi Başkanlığını aldatmak ve askerlik ertelemesinden konumu itibarıyla yararlanma hakkı olmayan Dr. A…

    …."un askerlik ertelemesini temin etmektir. Sanık sonuç da almış, ertelemeyi sahteciliğin yanıltıcılığı tahtında sağlamıştır.

    Bu tür bir eylemin 765 sayılı TCY"nın 339/1. maddesine mümas olduğu ve en tipik şeklini oluşturduğu açıktır.

    Böyle bir eylemi, bazı benzetmelerle, bazı içtihatlara paralellik yaratarak, ilgilinin sadece basit yararlanmalarında geçerli sahtecilik ihlallerinde uygulanabilen 355. madde kapsamında mütalaa edip basite indirgemek kabul edilebilir bir yorum olmaktan uzaktır.

    Bu gerekçeyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum"; düşüncesiyle Kurul Üyelerinden S…

    …. B…

    …. ile İ…

    ….. Ş…

    ….; "TCK.nun 339. maddesi ile mahkûmiyet hükmü kesinleşen sanık Dr. A.... U..... Muğla Sağlık Müdür yardımcısıdır. Askere gitmek için 99/5 grup Yd.Sb.Aday Adayı olarak karar aldırmış, Mart 2000 celbinde sevke tabi iken 20 Mart 2000 günü 5 gün rapor alıp Mayıs 2000 celbine kalmış, 2000 yılı içinde 4 kez, 2001 yılı içinde 6 kez ve 2002 yılında üç kez celbe katılmayarak, 14 kez bakaya kalmış, askere sevki için 18 adet yazı yazılmış, sevki yapılamamıştır. Mahkemeye verilmiş, celp dönemlerinde olmak üzere 84 gün rapor almış, mahkemeye rapor sunarak 14 kez beraat etmiştir. Bu arada Sağlık Bakanlığı Savunma Sekreterliği 2.7.2001 tarihli yazıyla Dr. A.... U....."ın askere sevkinin tehirini istemiş, MSB"lığı bu istemi 9.7.2001 tarihinde reddetmiştir. Milli Savunma Bakanlığı"nın 25.06.2002 tarihli yazısı ile en geç 31 Temmuz 2002"de askere sevki Muğla Valiliği ve Sağlık Bakanlığından istenmiştir.

    Muğla"nın Ula ilçesinden olup Muğla"da görevli sanık askere gitmemek için bu kez, Muğla"dan milletvekili adayı olan, itiraza konu sanıktan yardım istemiştir. Sanık da askerlik tecil işlemlerini yapan birim olan Savunma Sekreterliğinde şef A…

    …… K…

    ……."nu çağırmış, tecil işlemini yapmasını istemiştir. Sadece Olağanüstü Hal Bölgesinde tek tabip olarak görev yapanların askerlikleri ertelenebildiğinden Bakan adına Müsteşar imzası ile 15.4.2002 tarihli yazı, Sağlık Bakanlığı Savunma Sekreterliği tarafından Milli Savunma Bakanlığına gönderilmiştir. Bu yazıda aynen;

    "Milli Savunma Bakanlığı Asker Alma Dairesi Başkanlığına, 26.02.2002 tarihinden itibaren Adıyaman ili K…

    …. İlçesi Akıncılar Köyü Sağlık Ocağında görevli olan aşağıda kimliği yazılı Dr. A.... U....."ın sevkinin teciline ihtiyaç duyulmuştur. Adı geçenin görevli olduğu konumda halen 1 tıp doktoru görev yapmaktadır.

    1111 Sayılı Kanunun 35/F maddesi gereğince yükümlünün askere sevkinin tehir edilmesini rica ederim." denilmiştir.

    Yazı tarihinde Muğla"da görev yapan ve K…

    …"ya hiç gitmemiş olan Dr. A…

    …. hakkında gerçeğe aykırı olarak hazırlanan bu belgenin (evrakın) niteliği üzerinde durulmalıdır.

    Hukuki bir sonuç doğurmaya veya bir durumu belgelemeye ya da kanıtlamaya yarayan yazıyla belge denir. Kamu görevlisi veya hukuken yetkili olduğu kabul edilen bir görevli tarafından görevi nedeniyle düzenlenen ve zorunlu biçimsel koşulları taşıyan belgeler ise resmi belgedir.

    O halde resmi belgeden söz edebilmek için:

    1-Belge, kamu görevlisi tarafından düzenlenmelidir.

    Yeni Ceza Yasanının 6/1-c maddesinde kamu görevlisinin tanımı yapılmıştır.

    Somut olayımızda, Muğla"da görevli olduğu halde, bir hekimin yasaya uygun atanma işlemi yapılmamasına karşın, Sağlık Bakanlığının en üst birimince ve özellikle Savunma Sekreterliği tarafından gerçeğe aykırı olarak Muğla yerine Adıyaman"da nokta yer gösterilerek orada görevli olmadığının bilinmesine karşın, Müsteşar imzasıyla Asker Alma Dairesine gönderilen belgeyi (Personel Genel Müdürünün istemi üzerine Savunma Sekreterliğince hazırlanıp Müsteşar imzasıyla gönderilen yazıyı) düzenleyenler kamu görevlisi sayılmayacaksa, bir başka resmi görevli örneğinin gösterilmesi mümkün olamayacaktır.

    2-Belgenin görev gereği düzenlenmesi gerekir.

    Sağlık Bakanlığı emrinde Muğla"da çalıştığı halde, sırf askerliğini ertelemek amacıyla Adıyaman"da görevli olduğunu belirten yazıyı, hekimi atamaya yetkili Bakanlığın, Personel Genel Müdürü olan sanık H... Ç...."in talimatıyla Asker Alma Dairesine yazan Bakanlık askerlik erteleme bölümünün (Savunma Sekreterliğinin yetkilisinin) hazırladığı ve Müsteşar tarafından imzalamaya yetkili olduklarında hiçbir kuşku bulunmamaktadır.

    3-Sahte Resmi Belgenin kullanılması gerekir,

    Somut olayımızda Sağlık Bakanlığının en yetkili birimlerince hazırlanan belge M.S.B.Asker Alma Dairesine gönderilmiş ve buna dayalı olarak sanık A.... U....."ın askerliğinin ertelenmesi temin edilmiştir.

    İş bununla da kalmayıp, aynı yerdeki (Adıyaman) görevinden ayrıldığı da ASAL"a bildirilerek ayrıca yine resmi memurlarca, resmi bir makama (ASAL) yanlış bilgi verilmiştir.

    O halde, biçimsel koşulları taşıyan 15.04.2002 tarihli yazı ile bu yazıya dayanılarak Milli Savunma Bakanlığı Askere Alma Dairesi Başkanlığı tarafından alınan karar ve diğer yazışmalar resmi birer belgedir ve gerçeğe aykırıdır.

    Yargıtay içtihatlarında bu tür belgelerin resmi evrak sayıldığı öteden beri uygulanmaktadır. Örneklemek gerekirse;

    Yargıtay Ceza Genel Kurulu "memur memuriyet erkini kullanarak belgeyi düzenlemiş olmalıdır" (CGK.- 08.12.1986-6/328-573) demiştir.

    "Suç tarihinde Mersin Devlet Hastanesinde kadın doğum uzmanı olarak görev yapan sanığın, görevi nedeniyle gerçeğe aykırı rapor düzenlediğinin iddia edilmesi karşısında, sübutu halinde eyleminin 765 Sayılı TCK.nun 339 (5237 Sayılı Yasanın 204/2) maddesine uygun suçu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin kanıtları takdir ve tartışmanın üst dereceli ağır ceza mahkemesine aittir." (6.CD.- 17.04.2006- 9406/3806).

    "Sanıkların Zehra"dan doğma ve sanık H…

    …."dan olma M…

    …."yı, sanık K…

    …. ve Y…

    …. bağıtlı eşinden dünyaya gelmiş gibi Mernis doğum tutanağı düzenleterek, bu belgeyle Nüfus Kütüğüne tescil ettirmek biçimde gerçekleşen eylemleri 765 sayılı TCY"nın 342/1, 80. maddelerine uygun suçu oluşturmuştur." (6.CD. -19.12.2006- 4082/14275).

    "Özel Motorlu Taşıtlar Kursu sahibi olan sanık Ömer Özdemir"in, Finike"de otel işletmeciliği yapan diğer sanık C…

    ….. K…

    … aracılığı ile ulaştığı kişilere, kursa devam etmedikleri halde, devam etmiş gibi gösterip, sahte sürücü sertifikaları düzenleyip, sürücü belgeleri almalarını sağlamış olduklarının anlaşılması karşısında, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasasının 49. maddesi yollamasıyla memurun resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturan eylemleri nedeniyle (…

    …) 765 sayılı TCY.nın 342/1, 80. maddeleri yerine yazılı biçimde (…

    …) uygulama yapılması yasaya aykırıdır." (6.CD.- 06.12.2006 - 7457-1287).

    "Başka bir kadının doğurduğu çocuğu, kendi karısından doğmuş gibi gösterip nüfus kütüğüne tescil ettirerek nesebi değiştirme eylemi 765 sayılı TCK.nun 342/2. maddesine uygundur." (5.CD.- 28.11.2005 - 7254/22493).

    "TCY.nın 355 maddesi yollaması ile 356. maddesindeki belgelerden sayılan Motorlu Taşıtların Satış veya Devrine Ait İlişik Kesme Belgesi"nin sahte biçimde düzenlenip kullanılması ile kalmamış, sözü edilen belgenin tevdii suretiyle özü itibariyle "sahte noter satış sözleşmesi"nin düzenlenmesi ve trafik kayıtlarında tescili sağlanmış, böylelikle sahtecilik fiili 342. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gereken bir nitelik kazanmıştır" (CGK. - 28.6.2005- 11/82-84)

    Yasa koyucu 765 sayılı TCK.nun 339. maddesinde resmi belgedeki sahteciliği yaptırıma bağlarken, bazı belgelerdeki sahteciliği kamu güvenliğini bozmaktaki etkinliği yönünden daha hafif görerek 355. maddeyi kabul etmiştir.

    765 sayılı TCY.nın 339 ncu maddesi kural olarak bir memurun memuriyetini icrada tamamen veya kısmen sahte bir "varaka" düzenlemesini suç saymaktadır.Buradaki "varaka", yazılı kağıt, tutanak, "anlamlarına gelir. Oysa 355 nci maddede, "varakadan" değil "vesika"dan söz edilmiştir. Maddede "vesika"ya örnek olarak, "iyi haline veya yoksulluğuna veya sair hallere dair yalan olarak şahadet eyleme" gösterilmektedir. Vesika, sadece ilgisine verilen bir "belge"dir. Varaka ise, belgeden daha geniş anlam ve içeriğe sahiptir. Aralarındaki farkı ortaya koymak için yasa koyucu, kamu güveni ile ilgisi daha fazla olması nedeniyle 339 ncu maddede "varaka", 355 nci maddede "vesika" ya yer vermiştir. Yasa koyucu, vesika ile varakanın farkını ortaya koyabilmek amacıyla, bir kimsenin statüsü hakkında bilgiyi içeren belgelerin neler olduğunu 355 nci maddede. "iyi hal" "yoksulluk" ve buna benzer belgeleri ifade etmek üzere "sair hallere dair" demek suretiyle kamu düzeni bakımından daha hoşgörüyle karşılanabilir belgelerden söz etmiş ve bunları 339 ncu maddeye oranla daha az yaptırıma bağlamıştır.

    765 sayılı TCK.nun 355. maddesine göre memur; bir hizmetten veya memuriyetten kurtulmaya, menfaat kazanmaya dayanak olacak şekilde bir kişinin iyi halliliğine, yoksulluğuna veya sair hallere ilişkin yalan beyanda bulunmalıdır.

    Ceza Genel Kurulunun 25.6.1984 gün ve 41/248 sayılı, 18.11.1985 gün ve 229/581 sayılı kararları ile 6. Ceza Dairesi ve 11. Ceza Dairesinin kararları bu doğrultudadır. Gerçeğe aykırı olarak yoksulluk, ikametgah, çiftçi, iyi hallilik, ihtiyaç, hastalık, belgeleri ile koyun sahibi olunduğuna, kuraklıktan zarar görüldüğüne ilişkin belgeler, Yüksek 6. Ceza Dairesi tarafından 355. maddeye uygun kabul edilmiştir.

    Burada sadece bir durum belirtilmektedir. Fakirdir, çiftçidir, iyi hallidir, gibi. Uygulamalar da aynı doğrultudadır. Suça konu yazıda "Dr. A.... U....., Akıncılar Köyü Sağlık Ocağı Tabibidir." denmekle yetinilseydi TCK.nun 355. maddesinde yazılı suça uygun bir vesikanın varlığı kabul edilebilirdi.

    Halbuki olayımızda sanıklar tarafından düzenlenen yazıda, Dr. A.... U....."ın K...."da görev yaptığının belirtilmesi ile yetinilmemiş, tek doktor olduğu yazılıp askerliğinin tecili istenmiştir. Milli Savunma Bakanlığına bilgi verilmekle yetinilmeyip bir talepde bulunulmuş ve bu istek yerine getirilerek 9.5.2002 tarihinde Asker Alma Dairesi tarafından sanık A.... U....."ın askerliği 26.2.2003 tarihinde kadar ertelenmiştir. Gerçeğe aykırı, olarak tecil kararı alınmasını isteyen, kararın alınmasını sağlayan sahte yazı; bir durumu belirlemenin ötesine geçmiş, ASAL"a gerçeğe aykırı olarak askerliğin ertelenmesi kararını aldıran, sahte belge düzenlenmesini isteyen, bir yazı olmuştur.

    Sanıklardan Dr. A.... U....."ın askere alınması gerçeğe aykırı evrak ile ve hileli bu yollarla 26.2.2003 tarihine kadar erteletilmiştir. Milli Savunma Bakanlığı durumu Sağlık Bakanlığına 9.5.2002 tarihli yazı ile bildirmiş, tebliğ edilerek tebellüğ belgesinin saklanması istenilmiştir. Sanık H...ı Ç.... imzası ile Muğla Valiliğine sevkin tehiri bildirilmiştir. Milli Savunma Bakanlığı yazısında Kahta dendiği halde sanık H... Ç...., sanığın Kahta"da olmayıp Muğla"da olduğunu bildiği için gelen yazıyı Muğla"ya göndermiştir.

    MSB-Asal durumu Adıyaman Valiliğine 15.7.2002"de bir yazı ile bildirmiştir. Adıyaman Valiliği ise 25.07.2002 tarihinde böyle bir personel olmadığını bildirince, 7.8.2002 tarihinde durum Sağlık Bakanlığı"na sorulmuştur. Bunun üzerine Muğla"da seçim çalışmalarını yürüten sanığa telefon edilmiş, (önceki yazıyı iptal et) demesi üzerine de Milli Savunma Bakanlığına 14.8.2002 tarihli müsteşar imzalı bir yazı yazılmış ve "Kahta Akıncılar Köyü Sağlık Ocağı tabibi Dr. A.... U....."ın 05.08.2002 de görevinden ayrıldığı belirtilip, askere sevk tehirinin iptali" istenmiştir.

    MSB Asker Alma Dairesi Başkanlığınca bu kerre 04.09.2002 tarihinde sevk tehirinin iptaline, adı geçenin askere sevkine karar verilmiştir.

    1992 yılından itibaren yerleşmiş Yargıtay kararlarında yapılan işleme değil, sonuca itibar edilmesi kabul edilmiştir. Diğer bir anlatımla, sanığın yaptığı sahtekarlık sonucu, bir başka belge düzenlenmişse sanık sonuçtan sorumludur. Örneğin sahte nüfus cüzdanı ile noterden araç satışında, sahte reçete ve fatura ile resmi kurumdan ilaç bedeli alınmasında, sahte gümrük beyannamesi ile mal ihraç etmiş gibi vergi iadesi alınmasında, sınav notunu yükselterek bir kimsenin işe girmesini sağlamada fail, sonuç resmi belgenin düzenlenmesinden sorumludur.

    Bu itibarla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden sanıklar, sadece 15.04.2002 tarihli yazıdan değil gerçeğe aykırı olarak Milli Savunma Bakanlığı Askere Alma Dairesi Başkanlığı"na aldırılan gerçeğe aykırı askere sevk işleminin tehiri kararından da sorumludurlar. Bu nedenle eylem, TCK.nun 339/1. maddesinde yazılı suçu oluşturmaktadır.

    Nitekim, bu dosyanın görüşülmesinden sonra 13.11.2007 günü Genel Kurulda görüşülen olayda, personel alımı için yapılan sınavda, puanları yükseltip işe alınmayı sağlayan sınav komisyonu üyesinin TCK.nun 341/son maddesi ile cezalandırılmasına ilişkin hüküm, Yüksek 6. Ceza Dairesinin 09.09.2005 gün, 182/134 sayılı karar ile, sonuçta işe alınmayı sağlayan sanığın eyleminin TCK.nun 339, 80. maddelerine uygun olduğu gerekçesiyle bozulmuş ve bu bozma kararı Ceza Genel kurulunca da benimsenmiştir.

    Böylece Ceza Genel Kurulunca 6.11.2007 ve 13.11.2007 günlerinde aynı konuda iki ayrı karar verilmesi istikrarı bozmuştur. Açıklanan nedenlerle 6.11.2007 tarihinden önceki ve bu tarihten sonraki kararlarda da kabul edildiği gibi olayda TCK.nun 355. maddesinin uygulanması olanaksızdır.

    Öte yandan C. Başsavcılığının tebliğnamesinde eylemin TCK.nun 355. maddesine uygun bulunduğundan bahisle bozma isteminde bulunulduğunda bu görüşe iştirak edilmemiş, tebliğname karşılanmıştır. Bu gerekçe Yargıtay C. Başsavcılığınca yerinde görülmüş, eylemin TCK.nun 339. maddesine uygun bulunduğu kabul edilmiş, bu yönden bir itirazda bulunulmamıştır.

    Hatta, TCK.nun 339. maddesine aykırı davranmak suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü onanarak hakkındaki karar kesinleşen sanık A.... U..... vekili ile sanık A…

    …… K…

    ……."nun, eylemin TCK.nun 355. maddesine uygun bulunduğundan bahisle Dairemiz kararına itiraz edilmesi istemleri Yargıtay C. Başsavcılığınca 20.07.2007 tarihli yazıyla reddedilmiş, itiraz yoluna başvurmayı gerektirecek bir husus bulunmadığı belirtilmiştir. Sanık H...ı Ç.... vekilinin eylemin TCK.nun 355. maddesine uygun bulunduğu itirazları da Yargıtay C. Başsavcılığınca yerinde görülmemiştir.

    Bu itibarla sanığın eylemi suç tarihinde yürürlükte olan ve lehe bulunan 765 sayılı TCK.nun 339. maddesine uygundur.

    Yargıtay C. Başsavcılığı itirazına gelince: 14.8.2002 tarihli yazıdan dolayı dava açılmadığı, bu nedenle TCK.nun 80. maddesinin uygulanamayacağı ileri sürülmüştür. İddianamede olaylar anlatıldıktan sonra sanık H...ı Ç...."in 339/1, 31, 33. itiraz kapsamı dışında kalan A…

    ….., S…

    ……. ve A…

    …."un 339/1, 31, 33. maddelerinin 2 kez uygulanması suretiyle cezalandırılmaları talep olunmuştur.

    Mahkemeler sevk maddesi ile bağlı olmayıp iddianamede yazılı olayla bağlıdırlar. Sanıklar hakkında düzenlenen iddianamede ve bu iddianamenin dayanağı olup, atıfta bulunulan ön inceleme raporunda olaylar tek tek anlatılmış, tüm bu olaylar nedeniyle dava açılmıştır. İddianamenin yollamada bulunduğu raporda belirtilen tüm olaylar hakkında davanın açıldığının kabulü gerekmektedir.

    Öte yandan 14.8.2002 günlü yazıdan dolayı dava açılmasa bile Dr. A.... U....."ın Kahta"da çalıştığı, tek doktor olduğu askerliğinin ertelenmesini isteyen 15.4.2002 tarihli yazı, bu yazıya dayanılarak ASAL tarafından alınan karar, Milli Savunma Bakanlığının 9.5.2002 tarihli Sağlık Bakanlığına yazdığı yazı, Adıyaman Valiliğine yazılan yazıların her biri sahte birer resmi belgedir, varakadır. Sanık hakkında bu belgelerin sahte olarak düzenlenmesi ve düzenlettirilmesi nedeniyle dava açıldığı da bir gerçektir. Resmi belgede sahtecilik suçu düzenlemekle oluşur ve bir amacın gerçekleşmesi için birden fazla belge düzenlemesinde 765 sayılı TCK.nun 80. maddesinde kabul edilen zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır. Bu nedenle sanık hakkında TCK.nun 80. maddesinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktır.

    Yargı kararları da bu doğrultuda olup her kitapta bulunan içtihatlardan birkaçı aşağıdadır:

    Sahte özel vekaletname ve vergi makbuzları ile sahte kati satış senedi düzenlenmesi TCK. nun 342, 80. maddelerine uygundur. ( 6. C.D.- 23.1.1995- 720/333 .)

    Bazı ilaç küpürleri ile reçetelerin sahte olmasında TCK.nun 342, 80. maddeleri uygulanmalıdır. ( 6.C.D.- 13.12.1994-12645/12185)

    Sahte sevk belgesi, reçete ve faturalarla ilaç bedeli alınması TCK.nun 342/1, 80. maddelerine uygundur. (6.C.D.- 12.3.1993 -1418/2623)

    Tapudan satışı sağlamaya yönelik olarak birden fazla sahte belge düzenlenmesi aynı suç işleme kararı altında işlendiğinden TCK.nun 342, 80. maddeleri uygulanmalıdır. (6. C.D.- 6.2.1992-453/886 )

    Taklit nüfus cüzdanı ile noterde sahte vekaletname düzenlettirilmesinde TCK.nun 342/2, 80. maddeleri uygulanmalıdır. ( 6. C.D.- 2.11.1988-10459/11738)

    Hem sahte vekaletname düzenlenmesi hem de vekaletnamenin tapuda kullanılmasında TCK.nun 80. maddesinin uygulanmaması yasaya aykırıdır. (6.C.D.- 24.6.1996- 7281-2003)

    Hastanede yatmayan hasta hakkında giriş, hasta kabul, muayenehane, müşahade kağıdı düzenlenmesi TCK.nun 339, 80. maddelerine uygundur. (6. C.D.-28.9.1995-9055/9214)

    Sahte nüfus cüzdanı ile noterde sahte vekaletname ve ibraname düzenletme TCK.nun 342/2, 80. maddelerine uygundur. (6. C.D.- 1.7.1997-7688/7533)

    Sahte vekaletname ile sahte boşanma ilamı alınmasında TCK.nun 80.maddesi uygulanmalıdır. (6.C.D.- 17.4.1996-2356/4454)

    Sahte faturalara uygun beyanname verip ithalat - ihracat yapılmasında TCK.nun 80. maddesi uygulanmalıdır. (6.C.D.- 19.1.1996- 14000/368 ve 28.9.1995- 8341/9218)

    Açıklanan nedenlerle, sanık A.... U....."ın askere gitmemesini sağlamak amacıyla, onu olağanüstü hal bölgesinde çalışıyormuş gibi göstererek sahte varaka düzenleyip askerliğinin ertelenmesi konusunda gerçeğe aykırı karar aldırmak suretiyle amacına ulaşan sanığın sonuçtan sorumlu olması nedeniyle, yapılan ve yaptırılan sahte belge sayısı da gözetilerek suç tarihinde yürürlükte olan ve lehe bulunan 765 sayılı TCK.nun 339/1, 80. maddeleriyle cezalandırılması gerektiğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir." görüşüyle,

    Bir kısım Kurul Üyesi; "eylemin sabit olmadığı" görüşüyle,

    Diğer Kurul Üyeleri ise; "Yerel Mahkemenin suç niteliğine ilişkin değerlendirme ve uygulaması ile bunun onanmasına dair Özel Daire kararının isabetli olduğunu" belirterek itirazın reddi gerektiği yolunda karşı oy kullanmışlardır.

    SONUÇ :

    Açıklanan nedenlerle;

    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2- Yargıtay 11. Ceza Dairesinin sanık H...ı Ç.... hakkındaki hükmün onanmasına ilişkin 23.05.2007 gün ve 3878-3613 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

    3- Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin sanık H...ı Ç...."in resmi belgede zincirleme biçimde sahtecilik suçundan mahkûmiyetine dair 08.07.2005 gün ve 49-101 sayılı hükmünün suçun nitelendirilmesinde ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasındaki yanılgılar nedeniyle BOZULMASINA, bozma nedenlerinin mahkum olan diğer sanıklara 1412 sayılı CYUY"nın 325. maddesi uyarınca sirayeti hususunun Yerel Mahkemece dikkate alınmasına,

    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, eylemin sübutu yönünden 16.10.2007 günlü birinci müzakerede, diğer hususlar yönünden ise 06.11.2007 günü gerçekleştirilen ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.

    Hemen Ara