"İçtihat Metni"
Sanığın tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya neden olmak suçundan beraatine ilişkin Kırşehir Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.04.2004 gün ve 59-349 sayılı hüküm, katılan vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen,
Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.11.2005 gün ve 5649-8440 sayı ile;
"Sanığın sorumlu müdürü olduğu otelin hamam bölümünde telle bağlanmış pencerenin müştekinin kafasına düşerek yaralanması şeklinde gelişen olayda mağdurun annesi olan tanık N.... K.."un anlatımlarına neden itibar edilmediği karar yerinde tartışılmadan sanığın beraatine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuş,
Kırşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesince 08.03.2006 gün ve 41-63 sayı ile;
Bu kez, olayla ilgili tüm kanıtları serd edilip, bilirkişinin, "katılanın olay sırasında diğer müşterilerle birlikte banyo yaptığı, banyoda bulunan pencerenin herkesin rahatlıkla yetişip açabileceği mesafede bulunduğu, pencerenin kısmi açılması gerektiği, bu nedenle sanığın olayda kusurunun bulunmadığı," yönündeki beyanı, sanık savunması ve tanık S.... D......"ın yeminli anlatımlarına, itibar edildiği gerekçeleriyle ilk hükümde direnilerek, sanığın kusursuzluğu nedeniyle 5271 sayılı CMY"nın 232/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verilmiştir.
Bu hükmün de, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istekli, 17.07.2007 gün ve 154054 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralamaya neden olmak suçundan, kusursuzluğu nedeniyle beraatine karar verilen olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık; mağdurun annesi olan tanık N…
…. K..."un anlatımlarına itibar edilmeme nedenlerinin kararda tartışılmadan beraat kararı verilmesi, başka bir anlatımla kanıtların değerlendirilmesine ilişkindir.
İncelenen dosyada; beraate ilişkin hüküm katılan vekilinin temyizi üzerine sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde bozulmuş, Yerel Mahkemece sanığa davetiyenin tebliği yeterli görülerek, bozmaya karşı diyecekleri saptanmadan ilk hükümde direnilmiştir.
Hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY.nın 326. maddesi gereğince sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup, bu zorunluluk 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 307/2. maddesinde de aynı kurala yer verilmesi nedeniyle halen de sürmektedir. Anılan bu yasa hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki kanıtlarını sunma olanağı tanınmalıdır. Bu yasa hükümleri, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayanan ve uyulmasında zorunluluk bulunan buyurucu kurallardandır.
Somut olayda, aleyhe sonuç doğurabilme olasılığı nedeniyle, sanık aleyhine olduğu yönünde kuşku bulunmayan bozma kararına karşı, sanıktan diyecekleri saptanmadan, yokluğunda karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Bu itibarla diğer yönleri incelenmeyen direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usul yanılgısı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Diğer yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün, öncelikle saptanan bu usul yanılgısı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, sonucu itibariyle tebliğnamedeki isteme uygun olarak, 09.10.2007 günü oybirliği ile karar verildi.