Esas No: 2007/8-155
Karar No: 2007/162
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/8-155 Esas 2007/162 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2007/8-155 E., 2007/162 K.
"İçtihat Metni"
Hükümlü Ahmet K...."ın, genel güvenliği tehlikeye sokma suçundan 5237 sayılı TCY.nın 170/1-c, 62/1 ve 50/1-a maddeleri uyarınca 3.000 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, cezasının 52/4. maddesi uyarınca 12 eşit taksitte alınmasına, adli emanetin 2006/43 sırasında kayıtlı kurusıkı tabanca ve eklerinin TCY.nın 54/1. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesince 09.11.2006 gün ve 161-467 sayı ile karar verilmiş ve bu karar yasa yoluna başvurulmaması üzerine kesinleşmiştir.
Adalet Bakanlığınca 19.03.2007 gün ve 14493 sayı ile yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 26.04.2007 gün ve 3988-3287 sayı ile;
"Sanığın silah niteliğinde bulunmayan kurusıkı tabanca ile havaya ateş etme biçimindeki eyleminin, 765 sayılı TCK.nun 264/7 veya 5237 sayılı TCK.nun 170/1-c madde ve fıkrasında tanımlanan içinde silah öğesi bulunan suç tipine uygun bulunmadığı, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 36. maddesinde düzenlenen ve idari para cezası yaptırımını öngören suçu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı olup, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebine dayalı Yargıtay C.Başsavcılığının ihbarname içeriği bu itibarla yerinde görüldüğünden Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesinin temyiz edilmeksizin kesinleşen 09.11.2006 gün ve 2006/161-467 sayılı kararının, CMK.nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına, cezanın kaldırılmasına, müteakip işlemlerin mahallinde icrasına" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 15.06.2007 gün ve 62036 sayı ile;
"Sanığın olay tarihinde geceleyin cadde üzerinde ateşli silah niteliğinde olmayan kurusıkı tabanca ile havaya ateş etme eylemi, 5237 sayılı TCK.nun 170/1-c madde ve fıkrasında tanımlanan, içinde ateşli silah öğesi bulunan suç tipine uygun bulunmamaktadır. Fiil, aynı Kanunun 123 ve 183. maddelerinde yazılı suçları da oluşturmamaktadır. Somut olayda, söz konusu suçların unsurları gerçekleşmemiştir.
Sanığın başkalarının huzur ve sükununu bozan eylemi, 5326 sayılı Kanunun 36. maddesinin 1. fıkrası kapsamında kalmakta ve idari yaptırım gerektirmektedir.
5326 sayılı Kanunun 24. maddesi uyarınca kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde mahkeme tarafından idari yaptırım kararı verilmesi zorunludur. Anılan Kanunun 18. maddesi gereğince kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine, ancak kanunda açık hüküm bulunan hallerde karar verilebilir. 5326 sayılı Kanunun 36. maddesinde kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.
Yapılan açıklamalar ışığında; Yerel Mahkemece, kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması nedeniyle sanığın 5326 sayılı Kanunun 36. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 50 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına ve emanette kayıtlı kurusıkı tabanca ve şarjörünün sahibine iadesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır.
Kanun yararına bozma istemi, davanın esasını çözümleyen mahkumiyet hükmüne yönelik olup, bozma nedeni hükümlüye daha hafif ceza verilmesini gerektirmektedir. Bozma nedeni cezanın tamamen kaldırılmasını gerektirmemekte, bozma kararı üzerine yerel mahkemece yeniden inceleme, araştırma, yargılama yapılarak bir karar verilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bozma nedenine göre, Yerel Mahkeme hükmünü bozan Yargıtay Özel Dairesinin 5326 sayılı Kanunun 36. maddesinin 1. fıkrası uyarınca idari para cezasına hükmetmesi, kuru sıkı tabanca ve eklerinin iadesine karar vermesi zorunludur. (CMK. M. 309/4-d)
Bu itibarla Özel Dairece, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesine müteakip, kabahatlinin idari para cezası ile cezalandırılmasına ve kurusıkı tabanca ile şarjörünün sahibine iadesine karar verilmesi yerine, "cezanın kaldırılmasına, müteakip işlemlerin mahallinde icrasına" karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Ayrıca, hem cezanın kaldırılmasına ve hem de müteakip işlemlerin mahallinde icrasına karar verilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilmemiş, çelişkiye düşülmüştür" görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuş, Özel Daire kararından "cezanın kaldırılmasına, müteakip işlemlerin mahallinde icrasına" ibaresinin çıkartılmasına, kabahatli Ahmet K...."ın 5326 sayılı Yasanın 36. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 50 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına, Adli Emanetin 2006/43 sırasında kayıtlı kabahate konu 1 adet 9 mm çapında Polat 22 marka, 17271 seri numaralı kurusıkı tabanca ve şarjörünün kabahatliye iadesine karar verilmesini talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
A) Yargılama konusu maddi olayın;
"Ahmet K...."ın 03.03.2006 tarihinde cadde üzerinde kurusıkı tabanca ile havaya 2 el ateş etmesi" tarzında gerçekleştiği,
B) Yargıtay 8. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nca çözülmesi gereken hukuki ihtilafın;
Hükümlünün eyleminin, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 36. maddesindeki kabahati oluşturduğu kabul edildiğine göre; 5271 sayılı CYY.nın 309/4-d madde-fıkra ve bendi gereğince idari yaptırıma Özel Dairenin bizzat hükmetmesi gerekip gerekmediğine ve Kabahatler Yasasında açık bir hüküm bulunmadığı halde kuru sıkı tabancanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilip verilemeyeceğine ilişkin bulunduğu,
C) Genel Kurul"ca yapılan değerlendirmede;
1- Hükümlünün eyleminin cadde üzerinde kurusıkı tabanca ile ateş etmekten ibaret olduğu ve bu eylemin Kabahatler Yasasının 36. maddesinde düzenlenmiş olan gürültü çıkarmak kabahatini oluşturduğu konusunda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlığın bulunmadığı,
2- Gerçekten de; söz konusu eylemin 5237 sayılı Yasanın 170. maddesindeki genel güvenliği tehlikeye sokmak, 123. maddesindeki kişilerin huzur ve sükununu bozmak ve 183. maddesindeki gürültüye neden olmak suçlarını oluşturmayacağı;
Zira; 5237 sayılı Yasanın,
123. maddesinde; "Sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir."
170. maddesinde; "(1) Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda;
a)...
b).....
c)Silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan,
Kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."..........
183. maddesinde; "İlgili kanunlarda belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır."
Şeklindeki düzenlemelerin bulunduğu,
123. maddede düzenlenen suçta; gürültü çıkartarak huzur ve sükunu bozma eyleminin belli bir kişiye yönelik olması şartı bulunduğundan,
170. maddede düzenlenen suçta; "silah" kullanma koşulu arandığından ve "kurusıkı tabancanın" 5237 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca silah sayılamayacağından,
183. maddede düzenlenen suçta; sağlığa zarar verecek elverişlilik ve düzeyde bir gürültü arandığından ve kurusıkı tabanca ile çıkartılan gürültünün bu seviyede olduğuna ilişkin bir tespit bulunmadığından,
Olayımızdaki eylemin bu suçların üçünü de oluşturmadığı,
Buna karşılık; 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 36. maddesinde yer alan;
"(1)Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli Türk Lirası idari para cezası verilir.........
(3) Bu kabahat dolayısıyla idari para cezasına kolluk veya belediye zabıta görevlileri karar verir."
Şeklinde düzenlenen kabahatin hükümlünün eylemine uyduğu,
Yine Kabahatler Yasasının 24. maddesinde bulunan; "Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde mahkeme tarafından idari yaptırım kararı verilir." biçimindeki düzenleme nedeniyle, olayımız açısından söz konusu kararın mahkeme tarafından verilmesinin zorunlu olduğu,
3- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının iki hususa yöneldiği;
Bunlardan birincisinin; 5271 sayılı CYY.nın 309/4-d madde-fıkra ve bendi gereğince idari yaptırıma Özel Dairenin bizzat hükmetmesi gerektiğine,
İkincisinin ise; Kabahatler Yasasında açık bir hüküm bulunmadığı halde kuru sıkı tabancanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilemeyeceğinden cihetle, kuru sıkı tabancanın sahibine iadesine de Özel Daire"nin bizzat karar vermesi icabettiğine,
Yönelik olduğu,
5271 sayılı Yasanın 309/4-d madde-fıkra ve bendi uyarınca; "Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder."
Bu durumda; itirazda da belirtildiği gibi, "daha hafif bir cezanın verilmesi" gerektiğine göre, Özel Dairenin önceki cezayı kaldırmakla yetinmeyip, daha hafif cezaya da kendiliğinden karar vermesi gerektiği,
Yine Kabahatler Yasasının 18. maddesinde yer alan; "(1) Kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine, ancak kanunda açık hüküm bulunan hallerde karar verilebilir........" hükmü göz önüne alındığında, Kabahatler Yasasında düzenlenen "mülkiyetin kamuya geçirilmesi" müessesesinin, Türk Ceza Yasasında düzenlenen "zoralım" müessesesinden farklı olduğunun görüldüğü, buna göre; "mülkiyetin kamuya geçirilmesine" karar verilebilmesi için yasada açık bir düzenlemenin bulunması gerektiği, nitekim; Kabahatler Yasasının 33.maddesinde dilencilik, 34. maddesinde kumar kabahatleri düzenlenirken mülkiyetin kamuya geçirilmesinden açıkça bahsedildiği, olayımızda söz konusu olan 36. maddede ise bu şekilde açık bir düzenlemenin bulunmadığı,
Bunun gibi, işlenen eylemin bir kabahati oluşturduğunun kabulü halinde, Türk Ceza Yasasında düzenlenmiş bulunan zoralıma ilişkin hükümlerin de uygulanamayacağı,
Bu itibarla, kabahatte kullanılan kurusıkı tabancanın sahibine iadesi gerekirken, zoralımına karar verilmiş olması usulsüz olduğundan, idari yaptırım kararına bizzat karar vermesi gereken Özel Dairece, kurusıkı tabancanın sahibine iadesine de karar vermesinin icap ettiği,
4- 5237 sayılı Yasanın 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ve buna bağlı olarak hak yoksunluğu ve güvenlik tedbiri uygulanmasını gerektiren 170. maddesine nazaran, Kabahatler Yasasının sadece 50 YTL idari para cezasını gerektiren 36. maddesinin daha lehe olduğu, kaldı ki; ilk bakışta sonuç olarak uygulanmasına karar verilen tedbirin, 5237 sayılı Yasanın 50/5 madde-fıkrası da nazara alındığında, 50 YTL idari para cezasına göre daha lehte olduğu düşünülebilirse de;
a) 5237 sayılı Yasanın 50/6-7 madde-fıkralarına göre bu tedbirden dönülmesi veya tedbirin değiştirilmesi mümkün olduğundan,
b) 5237 sayılı Yasanın 54. maddesi gereğince güvenlik tedbiri (zoralım) uygulanması mümkün iken, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 18. maddesi uyarınca bu kabahatle ilgili olarak mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilmesi olanaksız bulunduğundan,
c) 5352 sayılı Adli Sicil Yasası"nın 4-(1)-d madde-fıkra ve bendine göre; kısa süreli hapis cezası yerine seçenek yaptırıma mahkumiyet halinde, bu mahkumiyetin adli sicile kaydedilmesinin zorunlu olmasına rağmen, aynı Yasanın 5-(1)-c madde-fıkra ve bendi uyarınca idari para cezasına ilişkin kararlar adli sicile kaydedilemeyeceğinden,
5326 sayılı Yasanın 36. maddesi ile yapılacak uygulamanın hükümlünün daha lehine olduğu,
d- Öte yandan, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 16. maddesinde kabahatlere özgü yaptırımlar; idarî para cezası, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili yasalarda öngörülen diğer tedbirler şeklinde belirtildiği,
Anılan Yasanın 17. maddesinde idarî para cezası tanımlanmış olup, maddenin 7. fıkrasında, "İdarî para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında arttırılarak uygulanır. Bu suretle idarî para cezasının hesabında bir Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz. Bu fıkra hükmü, nispi nitelikteki idarî para cezaları açısından uygulanmaz." hükmüne yer verilmek suretiyle, adli para cezasında herhangi bir arttırım öngörülmemesine karşın, idarî para cezalarının her yıl yeniden değerleme oranında arttırılmasının kabul edildiği;
Bu hüküm uyarınca, idarî para cezası miktarları ve bu kapsamda 5326 sayılı Yasanın 36. maddesindeki idari para cezası miktarının, 2006 yılı için yeniden değerleme oranı olan % 9,8 ve 2007 yılı için yeniden değerleme oranı olan % 7,8 oranında arttırılmak suretiyle saptanması gerektiği,
Görüş ve kanaati benimsenmekle;
Hükümlünün eylemi 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 36. maddesindeki kabahati oluşturduğundan ve aynı Yasanın 18. maddesi uyarınca bu kabahatle ilgili olarak olayda kullanılan kurusıkı tabancanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesi mümkün görülmediğinden, Özel Dairece; 5271 sayılı CYY.nın 309/4-d ve Kabahatler Yasasının 24. maddeleri gereğince suç tarihi itibariyle 54 YTL idari yaptırıma ve olayda kullanılan kurusıkı tabancanın sahibine iadesine karar verilmesi gerekirken, yerel mahkeme kararının bozulmasına ve cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla; haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, hükümlü hakkında 54 YTL idari yaptırım kararı uygulanmasına ve olayda kullanılan kurusıkı tabancanın hükümlüye iadesine 1412 sayılı CYUY.nın kısmen halen yürürlükte bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden bizzat Ceza Genel Kurulunca karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 26.04.2007 gün ve 3988-3287 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Tavşanlı Asliye Ceza Mahkemesinin 09.11.2006 gün ve 161-467 sayılı hükmünün 5271 sayılı CMY.nın 309/4-d maddesi uyarınca yasa yararına BOZULMASINA,
Belirlenen hukuka aykırılığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 1412 sayılı CYUY.nın kısmen halen yürürlükte olan 322.maddesindeki, 5271 sayılı CYY.nın 309/4-d madde/fıkra ve bendindeki ve 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 24. maddesindeki yetkilere dayanılmak suretiyle, 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 36. ve 18. maddeleri uyarınca, hükümlünün sonuç olarak 54 YTL idari para cezası ile CEZALANDIRILMASINA ve Tavşanlı Adli Emanetinin 2006/43 sırasında kayıtlı bir adet 9 mm çapında Polat 22 marka, 17271 seri numaralı kurusıkı tabanca ve şarjörünün kabahatliye İADESİNE karar verilmek suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 03.07.2007 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.