Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2020/167 Esas 2020/254 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2020/167
Karar No: 2020/254

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2020/167 Esas 2020/254 Karar Sayılı İlamı

 

 

 

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO       : 2020/167

KARAR NO  : 2020/254      

KARAR TR  : 27/04/2020

 

ÖZET: Gazze"ye insani yardım götürme amacıyla yola çıkan "Mavi Marmara" gemisine israil askerleri tarafından yapılan saldırıda baskı, şiddet ve işkenceye maruz kalan davacının uğradığı zarara karşılık maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemi ile açtığı davanın,ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K A R A R

 

          Davacı                            : S.Ö.

          Vekili                             : Av. N.Y.

          Davalı                           : Maliye Bakanlığı

          Vekili                             : Av. N.S.

 

          O L A Y:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Gazze"ye insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan ve yardım gönüllülerini taşıyan gemiye, uluslararası sularda seyrederken, israil devleti"nin silahlı güçleri tarafından uygulanan saldırı sonrası, müvekkilinin alıkonulması, kötü muameleye tabi tutulması ve mallarının gasp edilmesinden dolayı uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle 15/10/2012 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

          Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi: 13/07/2018 gün, E:2012/871, K:2018/371 sayılı dosyada "davanın kısmen kabulüne" dair verdiği karar istinaf edilmiştir.

          Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi: 2018/1140 Esas 2018/1272 Karar sayılı dosyada ".... davacı tarafın dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında; yaşanan olay nedeniyle saldırı sonrası alıkonulması, kötü muameleye tabi tutulması, mallarının gasp edilmesinden dolayı manevi tazminat talebinde bulunduğu ve bu talebi sırasında olay esnasında ağır şekilde yaralanmasına da dayandığı, davacı vekilinin tedavi görülen sağlık kuruluşuna ilişkin bilgileri de delil olarak sunmasına karşın dosya arasına davacının yaralanmasına dair herhangi bir rapor veya tedavi evrakının kazandırılmadığı gibi davacının maluliyeti yönünden de herhangi bir araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır. Oysaki, dava konusu olayla ilgili ceza yargılamasının yapıldığı İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/264 Esas sayılı dosyasının gerekçeli kararında görüldüğü üzere, davacının basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığı ve buna ilişkin kati rapor bulunduğu belirtilmiş olup, dosya kapsamına alınan ceza dosyası örneği ve Uyap ortamındaki kayıtlardan ise iddia edilen kati rapora ulaşılamamıştır. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; ilgili ceza dosyasında anılan davacının kati raporunun temin edilerek manevi tazminatın takdiri açısından yeterli kanaat oluşturması halinde manevi tazminat takdiri için gerekli olan diğer etmenlerde göz önüne alınarak yeniden hüküm kurulması, temin edilecek kati raporun manevi tazminatın takdiri açısından yeterli kanaat oluşturmaması halinde ise davacının yaralanma derecesi yönünden adli tıp kurumundan veya bir üniversite hastanesinin adli tıp alanında uzman doktorlarından oluşturulacak bir heyetten rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir" gerekçesi ile kaldırılarak dosya mahalline iade edilmiştir.

          DİYARBAKIR 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 29/05/2019 gün, E:2019/11, K:2019/2034 sayılı dosyada "Yeniden yapılan yargılamada yargı yolu durumu yeniden inceleme konusu edilmiştir. Zira görev kuralları kamu düzeninden olmakla taraflar lehine usuli müktesep hak oluşturmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2006/14-556 E., 2006/604 K; 2010/19-470 E., 2010/474 K.; 2011/14-337 E., 2011/401K. sayılı kararları). Yapılan incelemede, 20/08/2016 tarih ve 6743 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunan ve 2016/9145 sayılı karar ile onaylanarak 09/09/2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti ile israil devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının 3. maddesinde israil devleti tarafından ödenen meblağın dağıtımının Türk Hükümetinin yetkisinde olduğuna işaret edilerek tazminat taleplerinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından belirlenecek dağıtım yöntemleriyle karşılanması gerektiği, yine anlaşmanın 4. maddesine göre her halükârda bu anlaşmanın israilin, israiladına hareket edenlerin ve israilvatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye"de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarının sağlayacak düzenlemesine yer verildiği, Türk Hükümetinin tazminat davalarında belirlenen miktarların israil devletine izafeten ifa edilmesini üstlendiği, böylece Türkiye Cumhuriyeti Devleti"nin bu miktarı israil devletine izafeten ödemeye mahkum edilmesi niteliğinde olduğu, bu itibarla mahkumiyet kararının yukarıda bahsi geçen uluslararası anlaşma çerçevesinde ödenebileceğinin anlaşıldığı, bu haliyle ödemenin uluslararası düzenleme ve idari kararlar doğrultusunda yapılacağının kararlaştırıldığı, buna göre Mavi Marmara olayı ile ilgili tazminatın dağıtımı yetkisinin münhasıran Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ait olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda; tazminatın ödeneceği kişileri, tazminat miktarı ve ödeme biçimini belirleme yetkisinin davalı idareye ait olduğu, idarenin bu yöndeki işlemlerine karşı menfaati ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davaları ile kişilik haklan ihlal edilenler tarafından açılacak tam yargı davalarının ise 2577 sayılı Kanununun 2. maddesi gereğince idari yargıda görülmesinin gerekmektedir " görüşüyle "HMK 2, 114/1 -b ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı noksanlığından davanınUsulden Reddine" kararı vermiş, istinaf edilmeyen karar 02/07/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

          Davacı vekili benzer taleple idari yargı yerinde dava açmıştır.

          DİYARBAKIR 3. İDARE MAHKEMESİ: 05/02/2020 tarih ve 2019/1142 sayılı kararla "Dava dosyasının incelenmesinden; davacı tarafından, 15.10.2012 tarihinde Gazze şehrine insani yardım amacıyla gemiyle yolculuk yaptığı sırada ve uluslararası sularda seyir halindeyken israil devleti güvenlik güçleri tarafından uygulanan saldırı sonrası alıkonularak kötü muameleye tabi tutulduğu ve eşyalarına el konulduğundan bahisle maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle Maliye Bakanlığı"na yönelik olarak Diyarbakır 5.Asliye Hukuk Mahkemesi"nde tazminat davası açıldığı, anılan Mahkemenin 13/07/2018 tarih ve E:2012/871, K:2018/371 sayılı kararı ile maddi tazminat yönünden davanın geri alınması sebebiyle davanın açılmamış sayılmasına ve manevi tazminat yönünden ise davanın kabulü ile 73.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği, anılan kararın istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesinin E.2018/1140 ve K:2018/1272 sayılı kararıyla yerel mahkeme kararının kaldırıldığı, istinaf kaldırma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucu Diyarbakır 5.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 29.05.2012 tarih ve E:2019/11, K:2019/2034 sayılı kararıyla dava konusu uyuşmazlığın idari yargının görev alanına girdiğinden bahisle dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verildiği, anılan mahkeme kararının tarafların istinaf etmemesi nedeniyle 02/07/2019 tarihinde kesinleşmesi üzerine de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

          2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesinde; idari dava türleri; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak tanımlanmış, aynı Kanun"un 15/1-a maddesinde; idari yargının görev alanına girmeyip adli veya askeri yargının görev alanına giren davaların reddedileceği hükme bağlanmıştır.

 

          Öte yandan, 28/06/2016 tarihinde imzalanan ve 01/09/2016 tarihli ve 29818 sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanan 20/08/2016 tarihli ve 6743 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan Türkiye Cumhuriyeti ile israil devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının 3. maddesinde "Yukarıdaki meblağın dağıtımı, benimsenebilecek dağıtım yöntemlerine uygun olarak, münhasıran Türk Hükümeti ’nin yetkisindedir ve bu konuda israil hükümeti için herhangi bir sorumluluk doğmayacaktır." hükmü, 4. maddesinde ise "Türkiye ve israil diğer tarafa veya diğer taraf adına hareket edenlere hukuki veya başka bir sorumluluk yüklemeyecekleri ve bu anlayışın, taraflardan herhangi birinin veya taraflar adına hareket edenlerin cezai veya hukuki sorumluluğu kabul ettiği veya üstlendiği şeklinde yorumlanmayacağı hususlarında mutabıktır. Her halükârda, bu anlaşma, israilin, israiladına hareket edenlerin ve israilvatandaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesiyle ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye"de yapılmış veya yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarını sağlayacaktır." hükmü yer almaktadır.

          Yukarıda belirtilen mevzuat hükümleri ve dava konusu olay birlikte değerlendirildiğinde, idari yargı yerinde dava açılabilmesi için işlemin veya eylemin idari bir faaliyet kapsamında gerçekleştirilmesi gerektiği, Anlaşmada Türkiye Cumhuriyeti tarafından yalnızca tazminat davasında belirlenen miktarın israil devletine izafeten ödenmesi sorumluluğunun üstlenildiği, tazminat miktarının ancak haksız fiil hükümlerine göre adli yargıda görülecek tazminat davalarında belirlenebileceği kanaatine varılmıştır.

          Bu haliyle, davacının karşılanmasını talep ettiği zararın idari bir işlem ya da eylemden kaynaklanmadığı, zararın israil devletinin uluslararası karasularda hukuksuz bir şekilde gerçekleştirdiği saldırıdan kaynaklandığı ve iki devlet arasında imzalanan anlaşma gereğince saldırı ile ilgili olarak israil devleti aleyhine açılacak olan davalarda belirlenecek tazminatın Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından dağıtılacağı, gerek Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Uluslararası Vaka İnceleme Heyeti tarafından hazırlanan 27/10/2010 tarihli ve A/HRC/15/21 sayılı raporda, gerekse Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından açıkça hukuksuz olarak nitelenen saldırıdan kaynaklanan ve iki Devlet arasında imzalanan anlaşma gereğince saldırı ile ilgili olarak israil devleti aleyhine açılacak olan davalarda Türkiye Cumhuriyetine sadece davalı konumunda yer verileceği dikkate alındığında, yukarıda yer verilen düzenlemeler uyarınca uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

          Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 23/12/2019 tarih ve E:2019/471, K:2019/867 sayılı kararı da bu yöndedir.

          Açıklanan nedenlerle davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın, UYAP üzerinden Mahkememize gönderilerek çıktısı alınan Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2019/ll sayılı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine" karar vererek 2019/1142 esas sayılı üst yazı ile Mahkememize müracaat etmiş, başvuru 17/02/2019 tarihinde kayıt altına alınmıştır.

          Benzer dosyalardaki görüşleri bilinmekle, Mahkememizce Danıştay Başsavcısından ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından görüş alınmasına gerek görülmemiştir.

          İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suat ARSLAN, Aydemir TUNÇ, Nurdane TOPUZ ve Ahmet ARSLAN"ın katılımlarıyla yapılan 27.04.2020 günlü toplantısında:

          I-İLK İNCELEME:

          Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

          II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

          Dava, Gazze"ye insani yardım götürme amacıyla yola çıkan "Mavi Marmara" gemisine israil askerleri tarafından yapılan saldırıda baskı, şiddet ve işkenceye maruz kalan davacının uğradığı zarara karşılık maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemi ile açılmıştır.

          T.C Anayasa"sının "Yargı Yolu" başlıklı 125. maddesi: "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.

          ... İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı karşılamakla yükümlüdür"

          Düzenlemesine yer vermiş, ayrıca 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin (b) bendinde, İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları idari dava türleri arasında sayılmıştır.

          Dosyanın tetkikinden; zararın israil devletinin uluslararası karasularda hukuksuz bir şekilde gerçekleştirdiği saldırıdan kaynaklandığı ve iki devlet arasında imzalanan anlaşma gereğince saldırı ile ilgili olarak israil devleti aleyhine açılacak olan davalarda belirlenecek tazminatın T.C Devleti tarafından dağıtılacağı, dolayışıyla davacının karşılanmasını talep ettiği zararın idari bir işlem ya da eylemden kaynaklanmadığı açıktır. Uğranılan zararın miktarının belirlenmesinin ise yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında adli yargı yerinde yapılması gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.2019 gün ve E:2019/11, K:2019/2034 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

          S O N U Ç: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle,Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.05.2019 gün ve E:2019/11, K:2019/2034 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 27.04.2020 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

      Başkan                        Üye                               Üye                              Üye          

      Hicabi                       Şükrü                          Mehmet                          Suat

    DURSUN                  BOZER                         AKSU                        ARSLAN          

 

 

 

 

 

                                    Üye                                Üye                              Üye                                                                          

                                  Aydemir                        Nurdane                        Ahmet

                                   TUNÇ                           TOPUZ                      ARSLAN

 

               

Hemen Ara