Esas No: 2016/634
Karar No: 2016/657
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2016/634 Esas 2016/657 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2016/634 KARAR NO : 2016/657 KARAR TR : 26.12.2016 |
ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : R.Sigorta A.Ş.
Vekili : Av. M.A.A., Av. N.A.U.
Davalı : Mersin Büyükşehir Belediyesi
Vekili : Av. Ş.R., Av. A.C., Av. B.B.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı sigorta şirketi tarafından kasko güvencesi altında olan 06 MLZ 59 plaka sayılı aracın 30.12.2010 tarihinde Mersin ili, Dumlupınar mahallesi, 1516 sokak kavşağı, 403 nolu apartman önünde yaptığı maddi hasarlı trafik kazasında yolun bakım ve onarımından sorumlu kurum olan davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğunu belirterek sigortalıya ödenen sigorta tazminatının % 20’sine karşılık gelen 1.463,00 TL’nin ödeme tarihi olan 18.02.2011’den itibaren işleyecek avans faiziyle tazmini istemiyle 16.08.2011 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.
Mersin 2. İdare Mahkemesi: 25.09.2012 gün ve 2011/1501 Esas, 20122/894 Karar sayı ile “…2918 sayılı Yasa"nın 110.maddesinde, işleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları da dahil, bu Yasa"dan doğan sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceği kuralına işaret edildiği, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların açılabileceği Mahkemelerle ilgili düzenlemelere yer verildiği ve 2918 sayılı Yasanın 7,10 ve 13. maddeleriyle beraber diğer ilgili yasa maddelerinde Karayolları Genel Müdürlüğünden başka kamu kuruluşlarının da sorumluluklarını bu yasada düzenlendiği görülmektedir. Olayda, davacı şirketin sigortalısının karıştığı kaza sonrasında, kasko sigorta sözleşmesi kapsamında sigortalısına ödediği miktarın %20"sine karşılık gelen 1.463,00 -TL."nin yasal halefiyet ilkesi uyarınca tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası"ndan doğan sorumluluk davası niteliğinde olduğundan, yukarıda anılan özel mevzuat hükmü doğrultusunda, davanın görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır…’’ şeklindeki gerekçesi ile dava uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasanın 115/2 maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı vekili, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle sigortalıya ödenen sigorta tazminatının alınan bilirkişi raporuna göre % 50’sine karşılık gelen 3.657,00 TL’nin ödeme tarihi olan 18.02.2011’den itibaren işleyecek avans faiziyle tazmini istemiyle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.
Mersin 4. Asliye Ticaret Mahkemesi: 08.11.2013 gün ve 2012/56 Esas, 2013/182 Karar sayı ile “…haksız fiilden kaynaklı rücuen tazminat davası iddiasıyla açılan bu davada mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin HMK"nun 2. Maddesi gereğince Mersin Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu, HMK"nun 114 ve 115. Maddeleri gereğince mahkemenin görevli olması hususu dava şartlarından olduğundan, bu hususun davanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerektiği kanaatine varılmakla bu davanın görev yönünden usulden reddine; Karar kesinleştiğinde dosyanın görevli ve yetkili Mersin Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine…’’ şeklindeki gerekçesiyle davanın usul yönünden reddine ve dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir.
Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesi:25.09.2014 gün ve 2014/32 Esas ve 2014/395 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar vermiş, bu kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi: 03.11.2015 gün ve 2015/2657 Esas ve 2015/11535 Karar sayılı ile “…Dava, trafik kazasından kaynaklanan, hizmet kusuruna dayanılarak, davalı belediye aleyhinde açılan rücuen tazminat istemine ilişkin olduğundan idari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun"un 2. maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Esasen 2918 sayılı KTK’nin hukuki sorumluluğa ilişkin 85 ve onu izleyen maddelerinde araç işletenin sorumluluğu düzenlenmiş olup idarenin kusurundan kaynaklanan sorumluluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur.
2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde, "Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.
(Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 - 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir." şeklinde düzenlenmiştir.
Dosya kapsamına göre, davacılar tarafından aynı istemli davanın Mersin 2. İdare Mahkemesi"nin 2011/1501 E sayılı dosyası ile açıldığı, ancak Adli Yargı"nın görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verildiğinden bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak Mersin 2. İdare Mahkemesinin bu kararının kesinleşip kesinleşmediği belli değildir.
Bu durumda somut olayda, kendisine ikinci dava açılan Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin daha önce verilen Mersin 2. İdare Mahkemesinin işbu dosyasını bulunduğu yerden getirterek görevsizlik kararının kesinleşip kesinleşmediğini araştırması, Mersin 2. İdare Mahkemesinin kararının kesinleşmiş olması halinde elinde derdest bulunan dava dosyasındaki yargılamayı durdurmak suretiyle (UMK m. 19/1), dosyayı kül halinde yargı yolu uyuşmazlığının çözümlenmesi açısından Uyuşmazlık Mahkemesine göndermesi, verilecek kararı bekleyerek sonucuna göre karar vermesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar vermiş olması bozmayı gerektirmiştir…” şeklindeki gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesi: 10.10.2016 gün ve 2016/97 Esas sayılı ara kararı ile davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına girmediği, 2577 sayılı Yasanın 2. Maddesi gereği tam yargı davası olarak açılması gerektiğini belirterek mahkemenin görevsizliğine, 2247 sayılı Kanun’un 19.maddesi gereğince görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2016 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Asliye Hukuk Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli yargı dosyasının Mahkemece, ekinde idari yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
I-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Sinem USTA’nın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, sigorta şirketi tarafından kasko güvencesi altında olan 06 MLZ 59 plaka sayılı aracın 30.12.2010 tarihinde karıştığı trafik kazasında, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle sigortalıya ödenen sigorta tazminatının % 20’sine karşılık gelen tutarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tazmini istemiyle 16.08.2011 tarihinde açılmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, kazanın sigortalı araç seyir halindeyken gerçekleştiği, bu kaza neticesinde oluşan hasar bedelini ödeyen davacının rücuan tazmin talebiyle bakılan bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.03.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yeri görevli olduğundan, Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin başvurusunun reddi ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 10.10.2016 tarih ve 2016/97 Esas sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN REDDİ ile, aynı Mahkemece ayrıca verilen 10.10.2016 tarih ve 2016/97 Esas sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASI, 26.12.2016 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU
|
Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN |
Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT |
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN |
KARŞI OY
3.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.26.12.2016
ÜYE
Süleyman Hilmi AYDIN