Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2013/918 Esas 2013/1048 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2013/918
Karar No: 2013/1048

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2013/918 Esas 2013/1048 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Bölümü         2013/918 E.  ,  2013/1048 K.
  • ANAYASA VE YASA HÜKÜMLERI ÇERÇEVESINDE IDARI YARGI YERLERINCE YAPILABILECEK NITELIKTE OLDUĞUNDAN, DAVANIN GÖRÜM VE ÇÖZÜMÜNDE İDARİ YARGI YERİNİN GÖREVLI OLDUĞU
  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10

"İçtihat Metni" Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1- T.Ç.-A.G.Ç. kendi adlarına asaleten çocukları İ.Ç.’e velayeten

                     2- R.Ç., 3- H.Ç., 4- E.Ç., 5- H.K.                                        

Vekilleri  : Av. İ.M., Av. A.S.M.

Davalı      : TCDD Genel Müdürlüğü

Vekili      : Av. E.Y.

O L A Y  : Davacılar vekili özetle;12.05.2011 tarihinde davalı idarenin işleteni bulunduğu ve davalı tarafından istihdam edilen makinist S.K.’ın sevk ve idaresindeki 36946 sefer sayılı trenin Manisa Barbaros Mahallesi 4408 sokak üzerinde bulunan YAYALARA YÖNELİK HEMZEMİN GEÇİT ÜZERİNDE R.C.Ç.’in içinde bulunduğu bebek arabasına çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini, Olayın meydana geldiği mahallin karayolu ile demir yolunun kesiştiği yer olması ve yayalar tarafından sürekli ve engelsiz kullanılması itibariyle 2918 sayılı Karayolları Kanununun 3. maddesinde ifadesini bulduğu gibi karayolu karakterinde olduğunu, bu sebeple ve tam kaza davası olması itibariyle Genel Yargının alanına giren olayda davacıların destekten yoksun kaldıkları gibi manen de zarar gördüklerini, davalı idarenin olay mahallinin yerleşim alanı olması, geçidin yayalar tarafından kullanılmasının sürekli bulunması karşısında gerekli önleyici tedbirleri almamış olması nedeniyle kusurlu bulunduğundan meydana gelen maddi ve manevi zararı tazmin etmekle yükümlü olduğunu, bu sebeple ölüm neticesinde maddi desteğini yitiren ve doğal olarak acı ve ıstırap duyan davacıların düçar kaldıkları maddi ve manevi zararların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, müteveffa R.C.Ç.’in, davacılardan T.Ç. ve A.G.Ç.’in müşterek çocukları ve davacı İ.Ç.’in de kardeşi olduğunu, ölüm sonucunda davacılar baba T.Ç. ile anne A.G.Ç.’in maddi desteklerini yitirmiş oldukları gibi diğer kardeş İ.Ç. ile birlikte büyük boyutta acı duymaya sürüklenmiş ve bu sebeple manen de zarar görmüş olduklarını belirterek,maddi tazminat yönünden fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı tutularak davacı baba T.Ç. için 1000 TL., davacı anne A.G.Ç. için 1000 TL. talep ettiklerini, manevi tazminat yönünden davacı baba T.Ç. için 40000 TL., anne A.G.Ç. için 40000 TL., davacı kardeş İ.Ç. için 20000 TL. büyükbaba R.Ç. için 10.000 TL, babaanne H.Ç. için 10.000 TL , amca E.Ç. için 5.000 TL, hala H.K. için 5.000 TL nin olayın meydana geldiği 12.05.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.

Davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekili süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle, kazanın meydana geldiği yerin hemzemin geçit olmadığını belirterek görev itirazında bulunmuştur.

Manisa 2.Asliye Hukuk Mahkemesi: 12.02.2013 gün ve E:2012/489 sayı ile, davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı"na gönderilmiştir.

Danıştay Başsavcısı: ‘’İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi, bakım ve onarımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların; Anayasa"nın 125"inci maddesinin son fıkrasında yer alan, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralı ile 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2"nci maddesinin 1 "inci fıkrasının (b) bendindeki, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalarına idari yargı yerlerinde bakılacağı yolundaki düzenleme uyarınca, İdari Yargı"nın görevinde bulunmaktadır.

Dosyada bulunan, "Olay Yeri Görgü ve Tespit Tutanağı" ile yapılan diğer tespitlerden; zararı doğuran olayın trene biniş, iniş veya trenle yolculuk sırasında ya da hemzemin geçitte meydana gelmediğinin anlaşılması karşısında; taraflar arasında yolcu taşıma sözleşmesinin hükümlerinin veya 2918 sayılı Kanunun uygulanmasını gerektiren bir hukuki ilişkinin varlığından söz edilmesi de mümkün olmamaktadır.

Bu bakımdan; dosyadaki uyuşmazlığın çözümünün, T.C.D.D. İşletmesinin görevinde olan kamu hizmetini yürütmek amacıyla kurmuş olduğu demiryolu hattı boyunca aldığı önlemler yönünden kusurunun ya da idarenin sorumluluğunu gerektirecek başka bir nedenin bulunup bulunmadığının belirlenmesine bağlı bulunduğu;bu belirleme ise, yukarıda açıklanan Anayasa ve yasa hükümleri çerçevesinde idari yargı yerlerince yapılabilecek nitelikte olduğundan; davanın görüm ve çözümü İdari Yargı"nın görev alanına girmektedir.’’ demek suretiyle 2247 sayılı Yasa"nın 10"uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Bahri AYDOĞAN, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Metin ULUKANLIGİL’in katılımlarıyla yapılan 4.6.2013 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa"nın 27.maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı"nca, davalı TCDD Genel Müdürlüğü açısından, 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,Manisa-Muradiye istasyonları arası 65+060 km.’de seyir halindeki trenin çarpması sonucu ölen Rıfat Can Çetin’in vefatı sebebiyle uğranıldığı iddia olunan maddi ve manevi zararın faizi ile birlikte davalı idareden tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar,sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosya kapsamında yer alan Manisa Trafik Denetleme ve Koordinasyon Müdürlüğü’nün 22.06.2011 günlü yazısında,34946 sefer sayılı trenin 12.05.2011 tarihinde Manisa-Muradiye arası Km.65+060’da müteveffa Rıfat Can Çetin’in içinde bulunduğu bebek arabasına çarptığı, olay mahalli olan Km.65+060 hat kesiminin istasyon sahası dışında olup, ana hatta bulunduğu belirtilmiştir.  

Uyuşmazlığa konu kazanın meydana gelmesinden sonra Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’nca olay mahallinde keşif yapılmış olup, dosya kapsamında yer alan 17.05.2011 tarihli Olay Yeri Keşif Tutanağında, olay yerinin Manisa Merkez Barbaros Mahallesi 4401 numaralı sokak ile 4408 sokağın kesiştiği İzmir-İstanbul yolu üzerindeki Kuşlubahçe köprüsünün yaklaşık 150-200 metrebatı tarafında elektrik trafosunun tam karşısında demiryolunun kenarında olduğu,4401 numaralı sokağın demiryolunun kuzey tarafından demiryoluna paralel şekilde doğu-batı istikametinde uzandığı,4408 numaralı sokağın ise kuzey-güney istikametinde ve demiryoluna dik şekilde devam edip, 4401 numaralı sokağa T şeklinde bitiştiği,olayın 4408 numaralı sokağın demiryoluna paralel 4401 numaralı sokağa bitiştiği yerin yaklaşık 6-7 metreilerisinde etrafında bariyer veya herhangi bir engel veya uyarı levhası bulunmayan demiryolunun üzerinden yaya olarak geçildiği anlaşılan yerde ve demiryolu raylarına yaklaşık1 metrekadar mesafede meydana geldiği belirtilmiştir.  

Dosyada bulunan gerek Olay Yeri Keşif Tutanağı, gerekse de Manisa Trafik Denetleme ve Koordinasyon Müdürlüğü’nün yazısından anlaşıldığı üzere, uyuşmazlığa konu olay trene biniş, iniş veya trenle yolculuk sırasında ya da hemzemin geçitte meydana gelmemiş olup, dolayısıyla taraflar arasında yolcu taşıma sözleşmesinin veya 2918 sayılı Yasanın uygulanmasını gerektiren bir hukuki ilişkinin varlığından söz edilmesi de mümkün olmayacaktır.

Diğer yandan, 8.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan,Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları işletmesi Genel Müdürlüğü (T.C.D.D.) Ana Statüsü"nün "Amaç ve Kapsam" başlıklı 1 "inci maddesi, "Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları işletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir..." hükmünü taşımakta; "Hukuki Bünye" başlıklı 3"üncü maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan T.C.D.D. işletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir "Kamu iktisadi Kuruluşu" olduğuna ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmekte; 4"üncü maddesinde de, sayılan kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının "tekel" kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmekte olup; buna göre, T.C.D.D. İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır.

233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü ile özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi, bakım ve onarımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların; Anayasa"nın 125"inci maddesinin son fıkrasında yer alan, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralı ile 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2"nci maddesinin 1 "inci fıkrasının (b) bendindeki, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalarına idari yargı yerlerinde bakılacağı yolundaki düzenleme uyarınca, İdari Yargı"nın görevinde bulunmaktadır.

Bu bakımdan; dosyadaki uyuşmazlığın çözümünün, T.C.D.D. İşletmesinin görevinde olan kamu hizmetini yürütmek amacıyla kurmuş olduğu demiryolu hattı boyunca aldığı önlemler yönünden kusurunun ya da idarenin sorumluluğunu gerektirecek başka bir nedenin bulunup bulunmadığının belirlenmesine bağlı bulunduğu; bu belirleme ise, yukarıda açıklanan Anayasa ve yasa hükümleri çerçevesinde idari yargı yerlerince yapılabilecek nitelikte olduğundan; davanın görüm ve çözümü İdari Yargı"nın görev alanına girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile, davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin görev itirazının reddine ilişkin Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararın kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın, BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.02.2013 gün ve E:2012/489 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 4.6.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Hemen Ara