Esas No: 2007/9-104
Karar No: 2007/116
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/9-104 Esas 2007/116 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2007/9-104 E., 2007/116 K.
"İçtihat Metni"
Sanık Gülabi K......."nın, 5237 sayılı TCY"nın 85/2 ve 62. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, aynı Yasanın 53/6. maddesi uyarınca sürücü belgesinin 1 yıl süre ile geri alınmasına, hakkında 63. maddenin uygulanmasına ilişkin Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.08.2006 gün ve 14/346 sayılı hüküm,
Sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 12.03.2007 gün ve 8495-1932 sayı ile;
"Gerekçeli kararın 1, 2 ve 3. sayfalarının hükme iştirak eden üye hakimler tarafından imzalanmaması suretiyle, CMK"nun 232/4. maddesine aykırı davranılması" isabetsizliğinden, sair yönleri incelenmeksizin oyçokluğuyla bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 7.5.2007 gün ve 288197 sayı ile;
"Tefhimle hükmün esasını oluşturan kısa kararın yer aldığı 23.08.2006 tarihli duruşma tutanağının 2. sayfası ile gerekçeli kararın hüküm fıkrasının tamamının yer aldığı 4. sayfasının mahkeme başkanı, üye hakimler ve zabıt katibi tarafından imzalandığı, gerekçeli kararın 1 ila 3. sayfalarının ise duruşma ve karara iştirak eden üye hakimler tarafından imzasız bırakılarak, sadece mahkeme başkanı ve zabıt katibi tarafından imzalandığı görülmüştür. Hüküm fıkrası, tefhim olunan kısa karar ile gerekçeli kararda aynı olup, imza eksikliğine yönelik bir temyiz itirazı da bulunmamaktadır.
Uyuşmazlığın konusu, gerekçeli kararın tüm sayfalarının hükme iştirak eden üye hakimler tarafından imzalanmasının gerekli olup olmadığına ilişkindir.
Konu ile ilgili yasa metinlerine bakıldığında;
1412 sayılı CMUK.nun 268/2. maddesinde, "Hüküm ve kararlar buna iştirak eden hakimler tarafından imzalanır."; karşılığı 5271 sayılı CMK.nun 232/4. maddesinde, "Karar ve hükümler bunlara katılan hakimler tarafından imzalanır." şeklinde düzenleme getirilmiştir. İki yasa metni arasında bir farklılık bulunmamaktadır.
Yerleşmiş uygulamada, gerekçeli kararın birden fazla sayfaya yazılması halinde ilk sayfaların duruşma tutanağındaki gibi mahkeme başkanı ve zabıt katibi tarafından, kararın son sayfasının ise hükme iştirak eden tüm hâkimler tarafından imzalanması yeterli görülmektedir.
Aslolan tefhimle hükmün esasını oluşturan kısa karar ve bu kararın yer aldığı duruşma tutanağının tüm hâkimler tarafından imzalanması gerçeğinden hareket edecek olursak, yargılama sonrası aşamayı kapsamakta olan gerekçeli karar yazımındaki imza noksanlığının yerinde tamamlanması mümkündür. Kaldı ki, gerekçeli karardaki imza eksikliğinin bozma nedeni sayılması usul ekonomisine aykırı olup, sadece bu bozma nedeni üzerine tekrar duruşma açılmasının da pratik bir faydası bulunmamaktadır. Nitekim, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu başka bir dava dosyası ile ilgili olarak verdiği 10.04.2007 tarih ve 9-2007/74-86 sayılı kararında, gerekçeli karardaki üye hakim imza eksikliğinin bozma nedeni yapılamayacağı yönündeki itirazımızı kabul etmiştir.
Somut olayda, tefhimle hükmün esasını oluşturan kısa kararın yer aldığı 23.08.2006 tarihli duruşma tutanağının 2. sayfası ile gerekçeli kararın hüküm fıkrasının tamamının yer aldığı 4. sayfası mahkeme başkanı, üye hâkimler ve zabıt katibi tarafından imzalanmakla, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrasının aynı olduğu ve gerekçeli kararı üye hâkimlerin onaylayarak katıldıkları biçiminde kabul etmek gerekir." gerekçesiyle itiraz yoluna başvurularak, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12.03.2007 tarih ve 2006/8495 esas, 2007/1932 karar sayılı bozma kararının kaldırılarak, hükmün esastan incelenmek üzere Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu"nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın 5237 sayılı TCY"nın 85/2 ve 62. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, aynı Yasanın 53/6. maddesi uyarınca sürücü belgesinin 1 yıl süre ile geri alınmasına, hakkında 63. maddenin uygulanmasına ilişkin Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 23.08.2006 gün ve 14/346 sayılı hüküm, Özel Dairece; "Gerekçeli kararın 1, 2 ve 3. sayfalarının karara katılan üye hâkimler tarafından imzalanmaması suretiyle CYY"nın 232/4. maddesine aykırı davranılması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı, gerekçeli kararın hüküm bölümünü içeren sayfalarının hükme katılan hâkimler tarafından imzalanmasının yeterli olduğunu, gerekçeyi içeren sayfalarının ise mahkeme başkanı ile katip dışındaki diğer üyelerce imzalanmasının zorunlu bulunmadığını belirterek itiraz etmiştir.
Çözümü gereken uyuşmazlık, gerekçeli kararın hüküm fıkrasını içeren bölümü dışındaki diğer sayfalarının sadece mahkeme başkanı ve katip tarafından imzalanmasının yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İncelenen olayda;
23.08.2006 tarihli oturumun, hüküm fıkrasının yer aldığı ikinci sayfasının, Başkan, üyeler ve katip tarafından imzalandığı, 4 sayfadan oluşan gerekçeli kararın ise, ilk üç sayfasının Başkan ve katip tarafından, hüküm fıkrasının yer aldığı 4. sayfasının ise Başkan, üyeler ve katip tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır.
Ceza Yargılaması Yasasının "Duruşma tutanağı" başlığını taşıyan 219. maddesinde: duruşma için tutulan tutanağın mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanacağı, mahkeme başkanının mazereti olduğunda, tutanağın en kıdemli üye tarafından imzalanacağı,
231. maddesinde: duruşmanın sonunda, 232. maddede belirtilen esaslar dahilinde hazırlanmış bulunan hüküm fıkrasının duruşma tutanağına geçirileceği ve bunun duruşmada okunacağı,
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlığını taşıyan 232. maddesinin ilk iki fıkrasında: hükmün başlığında bulunması gereken unsurların neler olduğu, üçüncü fıkrasında; duruşma sırasında tutanağa geçirilmeyen hüküm gerekçesinin hükmün açıklanmasından itibaren onbeş gün içinde yazılarak dava dosyasına konulacağı ve 4. fıkrasında da; karar ve hükümlerin, bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanacağı belirtilmektedir.
Sözü edilen yasal normlar birlikte değerlendirildiğinde; duruşma sürecini saptamak için tutulan tutanakların mahkeme başkanı ile zabıt katibi tarafından imzalanmasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak, son karar verilmeden, başka deyişle henüz duruşma süreci devam ederken mahkemece verilebilecek çeşitli kararlar da bulunmaktadır. Örneğin; sanığın tutuklanmasına veya yaşının düzeltilmesine yahut bir başka mahkemede görülmekte olan bir davanın bekletici mesele yapılmasına ilişkin ve uygulamada ara kararı diye adlandırılan bir kısım kararlar duruşma tutanağına geçirildiğinde, duruşma tutanağının bu hususları içeren sayfalarının, 232. maddenin 4. fıkrasında yazılı kural gereği bu karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalanması lazımdır. Duruşma sürecinin sonunda verilen ve tutanağa geçirilip duruşmada okunan son kararın da, karara katılan tüm hâkimler ve tutanağı yazan kâtiplerce imzalanması zorunludur. Uygulamada kısa karar diye adlandırılan bu hüküm, esasen hükmün esasını oluşturmakta, duruşma tutanağına geçirilip açıklanmış bulunmakla da geçerlilik kazanmaktadır. Asıl olan, duruşma sonunda verilen hükmün duruşma tutanağına geçirilmesi sırasında, hükmün gerekçesinin de tutanağa yazılmasıdır. Böyle yapıldığında, duruşma tutanağının hüküm fıkrasını içeren sayfalarının 232/4. madde uyarınca karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalanması, duruşma tutanağının gerekçeyi içeren kısmının ise 219. madde uyarınca mahkeme başkanı ve tutanak katibi tarafından imzalanması yeterli olacaktır. Hükümle birlikte tutanağa geçirilmeyen gerekçenin ise, Ceza Yargılaması Yasasının 232/3. maddesi uyarınca onbeş gün içinde yazılıp dava dosyasına konulması zorunludur. Önceki Ceza Yargılaması Yasamızda hükmün beyaz edilmesi olarak isimlendirilen bu işlem, hükmün esasını oluşturan kısa kararın, Ceza Yargılaması Yasasının 230. maddesine uygun biçimde gerekçeyi ve 232. maddede yazılı unsurları da içerecek biçimde yazılmasından ibarettir. Bu durumda, hükmü ve gerekçesini birlikte içeren ve kesinleştiğinde ilâm hüviyetini alacak, gerektiğinde infaza konu olabilecek bir başka belge ortaya çıkmış olacaktır.
Gerekçeli karar olarak isimlendirilen bu belge, yargılamayı gerçekleştiren ve yargılananlarla ilgili bilgileri, iddiayı, savunmayı, kabul edilen ve reddedilen kanıtları, bunların tartışılmasını, gerekçeyi ve hükmü içermektedir. Bir çok sayfadan oluşması mümkün bu yeni belgenin, duruşmada tutanağa geçirilip açıklanmakla geçerlilik kazanmış bulunan ve esasen hükmün esasını oluşturan kısa kararı içeren sayfalarının, Ceza Yargılaması Yasasının 232. maddesinin 4. fıkrasında yazılı buyurucu kural gereği, karara katılmış bulunan tüm hâkimler ve gerekçeli kararı yazan kâtip tarafından imzalanması zorunludur. Diğer sayfalarının ise mahkeme başkanı ile zabıt kâtibi tarafından imzalanması, gerekçeli kararın geçerli bir belge hüviyetini kazanması bakımından yeterlidir.
Somut olayda, gerekçeli kararın hüküm fıkrasını içeren dördüncü sayfasının mahkeme başkanı, üyeler ve zabıt katibi tarafından imzalanması, gerekçeyi ve diğer hususları içeren ilk üç sayfanın ise mahkeme başkanı ile kararı yazan kâtip tarafından imzalanmış bulunması karşısında, geçerli bir mahkeme kararının bulunduğu, imzaya ilişkin bir noksanlığın olmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, imza noksanlıkları nedeniyle ortada hukuken geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir gerekçeli kararın bulunmadığı hallerde, bu hususun bozma nedeni sayılmayıp, noksanlığın mahallinde ikmal ettirilmesinden sonra temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12.03.2007 gün ve 8495-1932 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın diğer yönlerin temyizen incelenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 29.05.2007 günü oybirliği ile karar verildi.