Esas No: 2007/2-103
Karar No: 2007/111
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/2-103 Esas 2007/111 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2007/2-103 E., 2007/111 K.
"İçtihat Metni"
Trafik güvenliğini tehlikeye düşürmek suçundan sanık Ercan G.."ün, 5237 sayılı TCY.nın 179/3. maddesi delaletiyle aynı Yasanın 179/2, 62, 50, 52. maddeleri uyarınca sonuç olarak 500 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Çorum 2. Sulh Ceza Mahkemesince 02.11.2006 gün ve 191-967 sayı ile karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığınca 27.02.2007 gün ve 10246 sayı ile yasa yararına bozma istenmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 02.04.2007 gün ve 4251-4642 sayı ile;
"01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nun "Trafik güvenliğini tehlikeye sokma" başlıklı 179.maddesinin 3.fıkrasında alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek olan kişinin araç kullanma halinin suç olarak düzenlendiği, maddede belirtilen "emniyetli bir şekilde" ifadesinin kişilerin hayatı, sağlığı veya mal varlığı açısından bir tehlikeye neden olunması şeklinde anlaşılması gerektiği, salt alkollü araç kullanmanın ne şekilde trafik güvenliğini tehlikeye düşürdüğü tespit edilmeden bu madde uyarınca cezalandırılamayacağı, keza 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 48.maddesinde alkollü araç kullanma eyleminin düzenlendiği ve dosya kapsamına göre, trafik görevlilerince sanığın sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilerek ceza makbuzu düzenlendiği anlaşılmakla, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
Alkollü olarak araç kullandığı belirlenen sanığın araç kullandığı sırada alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olduğuna dair tıbbi bulgular veya sanığın dışa yansıyan davranışlarına bağlı olarak yapılan bir tespit ve delil olmaması karşısında sanığa atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu oluşmayacağından, sanığın sadece alkollü olarak araç kullanma eyleminin ayrıca 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 48.maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve bu madde gereğince idari işlemlerin yetkili mercii tarafından yapılması gerekecektir.
Dosya kapsamına göre, sanık hakkında, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu gereğince, işlem yapıldığı belirlenmiş olup, sanığa atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçu oluşmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görülmekle (ÇORUM) 2.Sulh Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 02.11.2006 gün ve 191-967 sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309.maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca BOZULMASINA, sanığın atılı suçtan beraatine ve tayin olunan cezanın çektirilmemesine" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 24.04.2007 gün ve 43488 sayı ile;
"Sanık hakkında, ayrıca 2918 sayılı Kanunun 48/5. maddesi uyarınca trafik ceza tutanağı düzenlendiği ve aracın trafikten men edildiği dosya kapsamı ile sabit bulunmaktadır.
Polis memurları tarafından yapılan ölçümde 1.56 promil düzeyinde alkollü olduğu belirlenen sanığın sevk edildiği hastanede düzenlenen doktor raporu ile ileri derecede alkollü olduğu tespit edilmiş, promil değeri alınamamıştır. Bu hususlar, trafik ceza tutanağı içeriğinden, tutanak tanıklarının beyanları ile sanığın savunmasından anlaşılmaktadır. Sanık yargılama aşamasındaki beyanında, hastanede cihazı üfleyemediğinden kaç promil alkollü olduğunun tespit edilemediğini belirtmiştir.
Görüldüğü üzere, sanık Yönetmeliğin izin verdiği miktarın 3 katından daha fazla miktarda alkollü durumdadır. Hatta, ölçüm yapılması için cihaza üfleyemeyecek kadar alkollü olduğu doktor raporu ve sanığın ikrarı ile sabit bulunmaktadır. Bu kadar yüksek promil değeri taşıyan alkollü olma durumunda, kişinin emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olduğunun ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun oluştuğunun kabulü gerekmektedir.
Mevcut duruma göre, sanığın alkolün etkisiyle güvenli bir şekilde araç kullanamayacağının tıbben saptanmasına da gerek bulunmamaktadır.
Kaldı ki, sanığın trafik yoğunluğu bulunan cadde üzerinde başkalarını da rahatsız edecek şekilde araç kullandığı, tutanak tanıkları olan polis memurları Tuncay B…
…, İbrahim Ç…
…. ve Kenan Ş…
…."in beyanları ile sanığın dolaylı anlatımından anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun oluşması nedeniyle Yerel Mahkemece sanığın mahkumiyetine karar verilmesi yerindedir. Yüksek Dairece, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır." görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık, yüklenen suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Yargılama konusu ile ilgili 5237 sayılı TCY.nın 179. maddesi;
"(1) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hâle getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır." hükmünü taşımaktadır.
Anılan maddenin gerekçesi ise şu şekildedir:
"Madde metninde, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu tanımlanmıştır.
Birinci fıkrada tanımlanan suç, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hâle getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olunması ile oluşur.
İkinci fıkrada ise, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, aracın, tehlikeli bir şekilde sevk ve idare edilmesi gerekir. Aracın sevk ve idaresinin salt trafik düzenine aykırılığı bu suçun oluşumuna neden olmayacaktır. Bu suçun oluşabilmesi için, aracın trafik düzenine aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekir. Bu suç ayrıca, trafik güvenliği için öngörülmüş bakım ve onarımlar yapılmadan aracın trafiğe çıkarılması hâlinde de işlenebilir.
Ancak bunun için ayrıca, gerekli bakım ve onarımı yapılmamış aracın trafiğe çıkarılması suretiyle kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı açısından bir tehlikeye neden olunması gerekir. Bu bakımdan söz konusu suç, somut tehlike suçu niteliği taşımaktadır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek hâlde olmasına rağmen araç kullanan kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Bu bakımdan, örneğin, uzun süre araç kullanmak dolayısıyla yorgun ve uykusuz olan kişilerin araç kullanmaya devam etmesi hâlinde de bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir."
Gerek maddenin somut olayda uygulanan 3. fıkrası, gerekse madde gerekçesi incelendiğinde görüleceği üzere, yaptırım altına alınan eylem, alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle "emniyetli bir şekilde" araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanmasıdır. Bu suç kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmayıp, kişinin bu halde emniyetli şekilde araç kullanamayacağını bilerek araç kullanması gerekmektedir. Kişinin emniyetli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğunun her somut olayda saptanması zorunludur. Bir başka anlatımla, alkol veya uyuşturucu madde kullanılmasına rağmen kişinin emniyetli bir şekilde araç kullanabildiği hallerde bu suçun oluşması olanaksızdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
Sanık olay gecesi olan 07.07.2005 tarihinde gece saat 00.45"de Çorum İl Merkezinde süratli şekilde araç kullanırken asayiş ile ilgili görev yapan polis memurlarınca durdurulmuş, alkollü olduğunun anlaşılması üzerine, trafik ekibi çağırılmış, aynı tarihte saat 00.51"de düzenlenen trafik ceza tutanağı içeriğine göre, alkolmetre ile yapılan ölçümde 1.56 promil alkollü oluğunun saptanması üzerine de 2918 sayılı Karayolları ve Trafik Yasasının 48/5 ve 32. maddeleri uyarınca toplam 424 YTL para cezası uygulanarak aracı trafikten men edilmiştir.
Sanık hastaneye götürüldüğünde ise saat 01.00 itibariyle düzenlenen raporda ileride derecede alkollü olduğu, promil değeri alınamadığı belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi, dosya kapsamından sanığın alkollü olarak araç kullandığı sabit ise de emniyetli bir şekilde araç kullanamayacağına ilişkin herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır. Her ne kadar olay tutanağında sanığın süratli bir şekilde araç kullandığı belirtilmişse de süratinin ne olduğu konusunda somut bir bilgi veya belge bulunmadığı gibi, olay yerine çağırılan trafik görevlilerince sanık hakkında yalnızca alkollü araç kullanmak ve araçta yaptırdığı değişikliği tescil ettirmeden araç kullanmak eylemleri nedeniyle idari yaptırım uygulanmış, süratli araç kullanmak ile ilgili bir işlem yapılmamıştır. Akabinde hastaneye götürülen sanığın, ileri derecede alkollü olduğuna ilişkin rapor düzenlenmiş, ancak emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak halde olduğuna ilişkin olarak uzman hekim tarafından verilmiş bir rapor da bulunmamaktadır.
O halde sanığın yalnızca alkollü araç kullanması nedeniyle TCY.nın 179/3. maddesi uyarınca cezalandırılmasına olanak bulunmamaktadır. Yerel Mahkemece, suçun unsurlarının oluşmadığı nazara alınmadan sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi yasaya aykırı olup, Özel Dairece bu nedene dayalı olarak hükmün bozulması yasaya uygundur.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı, "Konu ile ilgili olarak Başkanlığımızca yapılan araştırmada, Adli Tıp Kurumundan son uygulamalarına ilişkin rapor örnekleri getirtilmiştir. Bu raporların kapsamından Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunca 1.00 promil sınırının bu suçlarda ölçüt olarak kabul edildiği ve üzerinde bir değer saptandığında bu kişilerin her halukarda güvenli araç kullanamayacaklarının belirtildiği, bu değerin altında ise bazı tıbbi saptamalar yapılması gerektiğinin ortaya konulduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda sanığın 1.56 promil alkollü olduğunun saptanmış olması karşısında, CTY.nın 179/3. maddesindeki suçun unsurları oluşmuştur. Bu nedenle haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir." görüşüyle;
Diğer Kurul Üyeleri de bu görüşe katılarak karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 08.05.2007 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 22.05.2007 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.