Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/10-85 Esas 2007/109 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2007/10-85
Karar No: 2007/109

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/10-85 Esas 2007/109 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2007/10-85 E., 2007/109 K.

Ceza Genel Kurulu 2007/10-85 E., 2007/109 K.

  • ADLİ PARA CEZASI
  • DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ
  • DİĞER KANUNLARA YOLLAMALAR
  • İHTİYARİ BİRLEŞTİRME
  • TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 52 ]
  • 5237 S. TÜRK CEZA KANUNU [ Madde 62 ]
  • 5320 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ... [ Madde 18 ]
  • "İçtihat Metni"

    Sanık müdafii Sanık Yahya Ö...."ün uyuşturucu ticareti suçundan 5237 sayılı Yasanın 188/3, 62/1, 52/2,4 maddeleri uyarınca 5 yıl hapis ve 6660 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, adlî para cezasının ödenmesi hususunda mehil verilmesine ve taksitlendirilmesine, uyuşturucu madde elde etmek amacıyla izinsiz hint keneviri yetiştirme suçundan 2313 sayılı Yasanın 3. maddesi aracılığıyla 23/4. fıkrasının 2. cümlesi ile 5237 sayılı Yasanın 62/1 maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 5237 sayılı TCY"nın 53/1. maddesindeki haklarını kullanmaktan yoksun bırakılmasına, uyuşturucu maddenin 54/1-4 madde uyarınca zoralımına ilişkin olarak Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 27.12.2005 gün ve 282-233 sayılı karar sanık ile müdafii tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 26.09.2006 gün ve 8347-10627 sayı ile;

    "2313 sayılı Kanun"un 27. maddesi ile 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu"nun Geçici 1 ve 30. maddeleri uyarınca, izinsiz hint keneviri yetiştirmek ile uyuşturucu madde ticareti yapmak suçlarından açılan kamu davalarının birlikte görülemeyeceği gözetilmeden yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmuştur.

    Yerel Mahkeme 29.11.2006 gün ve 262-310 sayı ile,

    "3005 sayılı Yasanın, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 18/1-b maddesi gereğince 01 Haziran 2005 tarihinde bütün ek ve değişiklikleriyle yürürlükten kaldırılmış olması sebebiyle, gerek uyuşturucu madde ticareti gerekse uyuşturucu madde elde etmek amacıyla izinsiz hint keneviri yetiştirme suçlarının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasında yazılı yargılama usulüne tabi duruma geldikleri, ayrı bir yargılama usulüne tabi olan 1918 sayılı Kanun veya 4926 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmuş ihtisas mahkemelerinin de bulunmadığı, her iki suçun sanığının aynı olması nedeniyle davalar arasında 5271 sayılı CYY"nın 8/1. maddesi anlamında bağlantı mevcut olduğu ve bu nedenle her iki suça ilişkin yargılamanın birlikte görülebileceği" gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

    Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "hükmün bozulması" görüşünü içeren 29.03.2007 günlü tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    İzinsiz hint keneviri yetiştirme ve uyuşturucu madde ticareti suçlarından dolayı birlikte yürütülen yargılama sonunda sanığın her iki suçtan mahkûmiyetine karar verilen olayda, Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, uyuşturucu madde ticareti suçunun yargılamasının diğer suçlara ilişkin yargılamalarla birleştirilmesinin mümkün olup olmadığı hususuna ilişkindir.

    Ceza yargılamasında genel kural, açılan her dava üzerine ayrı ve devamlı bir yargılama yapılmasıdır. Ancak, uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğu zaman, bağlantının özelliği yüzünden bu kuraldan ayrılınabilmektedir. Ana prensipten ayrılmayı gerektiren ayrıksı hallerden biri de yargılamaların birleştirilmesidir. Yargılamaların birleştirilmesi fayda düşüncesine dayandığından, fayda varsa birleştirilmeli, fayda yoksa birleştirilmemelidir. Esasen yasamız da bu yolu tutmuş, fayda bulunup bulunmadığının her olayda araştırılmasını kural olarak hakime bırakmış, istisnaen de, yargılamaların birleştirilip birleştirilmeyeceğini kendisi tayin etmiştir. Görülüyor ki yargılamaların birleştirilmesi konusunda üç prensip düşünülebilir.

    Bunlar;

    a) İhtiyari birleştirme,

    b) Birleştirme zorunluluğu,

    c) Birleştirmeme zorunluluğu.

    Konumuzu ilgilendiren yargılamaların birleştirilmemesi zorunluluğunun ceza yargılama sistemimizdeki en tipik örneklerinden birisi de, kaçakçılık suçlarının yargılamasının, diğer suçların yargılamaları ile birleştirilememesidir. Gerçekten de, 1918 sayılı Kaçakçılık Yasasının 58. maddesinde, bu Yasa hükümlerine muhalefet edenler hakkında yapılacak soruşturma ve koğuşturmanın, 3005 sayılı Yasanın birinci maddesinin (a) bendindeki mahal ve dördüncü maddesinde yazılı zaman kayıtlarına bakılmaksızın 3005 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılacağı, ayrıca sanıkların duruşma sırasında diğer bir suçu olduğu anlaşılsa bile bu durumun davaların birleştirilmesine sebep oluşturmayacağı ifade edilmiştir.

    Öte yandan, 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Yasanın 27. maddesinde de, Türk Ceza Yasasının 403 ilâ 408 inci maddelerinde yazılı suçların, 1918 sayılı Yasa hükümlerine göre ihtisas mahkemelerince takip ve muhakeme olunacağı belirtilmiştir. O nedenle, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 403. maddesinde düzenlenen uyuşturucu madde ticareti suçunun yargılamasının, bağlantı bulunsa dahi diğer suçlara ilişkin yargılamalarla birleştirilmesi olanaksızdır.

    Daha sonra 2003 yılında 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Yasası yürürlüğe girmiş, 1918 sayılı Kaçakçılık Yasası yürürlükten kaldırılmış ise de, bir yandan 4926 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesiyle, 1918 sayılı Kaçakçılık Yasasına yapılan yollamaların 4926 sayılı Yasaya yapılmış sayılacağı, diğer yandan da 26. ve 30. maddeleriyle, kaçakçılık suçlarının yargılamasının 3005 sayılı Yasa hükümlerine göre icra edileceği, aynı yerde ağır ceza veya asliye ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin olması halinde bu suçların yargılamalarının bir numaralı mahkemede görüleceği ve diğer suçların yargılamalarıyla birleştirilemeyeceği esasları kabul edildiği için uygulamada bir değişiklik olmamış, uyuşturucu madde suçlarına ilişkin yargılamaların diğer suçların yargılamalarıyla birleştirilmemesi zorunluluğu varlığını sürdürmüştür.

    01.06.2005 tarihinde ise hem 3005 sayılı Meşhut Suçların Muhakemesi Hakkında Yasa hem de 765 sayılı Türk Ceza Yasası yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, uyuşturucu madde ticareti suçu aynı tarihte yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 188/3. maddesinde düzenlendiği ve 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 3. maddesinde de, mevzuatta 765 sayılı Türk Ceza Yasasına yapılan yollamaların 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelere yapılmış sayılacağı belirtildiği için, uyuşturucu madde ticareti suçunun yargılama yöntemine ilişkin yollamalar yönünden hiçbir yasal boşluk doğmamıştır. Ayrıca 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Yasasının, kaçakçılık suçlarına ilişkin davaların diğer davalar ile birleştirilmemesi zorunluluğunu düzenleyen 30. maddesinde değişiklik yapılmadığı için de, yargılama kuralları yönünden bu yasadaki yönteme tabi bulunan uyuşturucu madde suçlarının diğer suçlarla birlikte görülememesi uygulaması yasal zeminde varlığını sürdürmüştür. O bakımdan, Yerel Mahkemece direnme kararının verildiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan bu yasal düzenlemelere göre, uyuşturucu madde suçlarının yargılamasının diğer suçlara ilişkin yargılamalarla birleştirilmesi olanaklı bulunmamaktadır.

    Ancak direnme hükmünün Yargıtay"da incelenmesi safhasında yasalarda yeniden düzenleme yapıldığından, bu değişikliklerin mevcut hukuki sorunu etkileyip etkilemediği ve uyuşturucu madde suçlarının yargılama yönteminde değişiklik meydana getirip getirmediğinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.

    31.03.2007 gün ve 26479 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Yasası, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Yasasını yürürlükten kaldırmış ise de, Geçici 1. maddesinde, diğer yasaların, gerek mülga 1918 sayılı Kaçakçılık Yasasına gerekse 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Yasasına yaptığı atıfların 5607 sayılı Yasaya yapılmış sayılacağı belirtilmiş bulunduğundan, atıf silsilesinde bir zaafiyet doğmamıştır.

    5607 sayılı Yasanın 17. maddesinin 2. fıkrasında, "Bu Kanun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye ceza mahkemelerinde görülür. Ancak bu suçlarla bağlantılı olarak resmi belgede sahtecilik suçunun işlenmesi halinde, görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir." hükmü mevcuttur. Tasarı Gerekçesinde, bu hükmün, "kaçakçılık davalarının özel ihtisası gerektirmesi" nedeniyle getirildiği açıklanmıştır. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da, kaçakçılık davalarına o yerdeki bir numaralı asliye ve ağır ceza mahkemelerinin bakmasını kararlaştırmıştır.

    Görüldüğü üzere 17. maddede, sahtecilik suçunun kamu görevlisi olanlarca veya kamu görevlisi olmayan kişilerce işlenmesi ayrımı yapılmamıştır. Oysa, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Yasa"nın 12. maddesine göre, sadece kamu görevlileri tarafından işlenen ve Türk Ceza Yasasının 204. maddesinin 2. fıkrasına giren resmi belgede sahtecilik suçları ağır cezalık, kamu görevlisi olmayanların işlediği resmi belgede sahtecilik suçları asliye cezalıktır. Bu durumda, 5670 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Yasasının 17. maddesindeki düzenleme ile, bir yandan 5235 sayılı Yasanın 12. maddesine yeni istisnalar getirildiği ve her ikisi de asliye cezalık suçlar olmasına karşın, bağlantılı olmaları koşuluyla, kamu görevlisi olmayan kişilerin işlediği sahtecilik suçu ile kaçakçılık suçlarının ağır cezalık suçlara dönüştürüldüğü, bir yandan da yine bağlantılı olmaları koşuluyla kaçakçılık suçları ile sahtecilik suçları bakımından yargılamaların birleştirilmesi zorunluluğu getirildiği anlaşılmaktadır. Keza bu düzenleme ile kaçakçılık suçlarının ihtisas mahkemelerince yargılanması amaçlandığından, aralarında bağlantı bulunsa dahi, sahtecilik dışındaki diğer suçların yargılamalarının, kaçakçılık suçu yargılaması ile birleştirilemeyeceği de açıktır.

    Bu itibarla, 2313 sayılı Yasanın 27. maddesinde yapılan atıf silsilesi uyarınca, gerek yerel mahkemenin hüküm verdiği tarihte, gerekse yasa yolu denetiminin yapıldığı tarihte, uyuşturucu madde ticareti suçu ile hint keneviri yetiştirme suçlarına ilişkin yargılamaların birlikte yürütülmesine yasal olanak bulunmadığından, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

    SONUÇ :

    Açıklanan nedenlerle ;

    1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,

    2- Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 22.05.2007 günü oybirliği ile tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak karar verildi.

    Hemen Ara