Esas No: 2017/4
Karar No: 2017/4
Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümü 2017/4 Esas 2017/4 Karar Sayılı İlamı
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLÜMÜ
ESAS NO : 2017/4 KARAR NO : 2017/4 KARAR TR : 20.02.2017
|
ÖZET : Sağlık Kurulunca askerliğe elverişli olmadığına karar verilen sanık hakkında, “kamu malına zarar verme” suçuna uygun eylemleri nedeniyle açılan kamu davasının, Anayasa, 353 ve 5271 sayılı Yasa’da yapılan değişiklikler nedeniyle ADLİ YARGI yerinde görülmesinin gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : K.H.
Sanık : M.Y.
OLAY : Siverek/Şanlıurfa 107.Top.A.4.K/M Top.Tb.Komutanlığı emrinde görevli sanık Top.Er M.Y.’ın, 3.06.1996 günü, iki günü yol olmak üzere toplam dokuz gün süre ile memleketi İstanbul’a kanuni izne gönderildiği, aynı yıl içerisinde başka izin kullanmayan sanığın İstanbul- Şanlıurfa arası iki gün daha yol hakkının bulunduğu, buna göre en geç 14.6.1996 günü saat 24:00’a kadar birliğine katılması gerekir iken katılmayarak izin süresini geçirmeye başladığı, 21.3.2001 günü mevcutlu olarak getirilip birliğine teslim edilen ve birliğinde disiplin cezaevine konulan sanığın 23.3.2001 günü, disiplin ceza ve tutukevinden kaçtığı, 10.3.2002 günü, gasp suçu nedeniyle sivil cezaevine kapatılan sanığın 7.6.2005 günü tahliyesini müteakip serbest bırakılmadan Nilüfer Askerlik Şubesi’ne teslim edildiği, bu tarihten itibaren nezaret altına alınan sanığın 9.6.2005 günü birliğine teslim edildiği, tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilmek üzere disiplin ceza ve tutukevinde kapalı tutulan sanığın 14.6.2005 günü disiplin ceza ve tutukevinin demir parmaklıklarını kırarak tekrar kaçtığı, 30.11.2005 günü kolluk ekiplerince asker kaçağı olması sebebi ile tekrar yakalanan sanığın, 11.12.2005 günü birliğine teslim edilen sanığın 12.12.2005 tarihinde tutuklama talebi ile sevk edildiği Askeri Mahkemece tutuklandığı, sanığın bu suretle, 15.6.1996-21.3.2001 tarihleri arasında “izin tecavüzü”, 23.3.2001 günü, “oda hapsi yerin-den firar”, 14.6.2005 günü, “oda hapsi yerinden firar” ve disiplin cezaevi parmaklıklarını kırmak sureti ile “askeri malzemeyi kasten tahrip etmek” suçlarını işlediği ileri sürülerek, eylemine uyan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 66/1-b,77/1-3(iki kez) ve 130/1. maddeleri uyarınca cezalan-dırılması istemiyle 7. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 16.12.2005 gün ve E:2005/5312, K:2005/1526 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.
7. KOLORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 22.3.2011 gün ve E:2011/13, K:2011/123 sayıyla; sanık hakkında 15.6.1996-14.3.2001 tarihleri arasında izin tecavüzü suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açılmış ise de; dava zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından kamu davasının düşmesine, 23.3.2001-8.3.2002 tarihleri arasında temadi eden müsnet yakalanmakla son bulan firar suçunu işlediği subuta erdiğinden sonuçta bir yıl on gün hapis cezası ile cezalandırıl-masına, 14.6.2005-30.11.2005 tarihleri arasında temadi eden firar suçunun sanık açısından işlene-mez suç haline geldiği kanaatine varıldığından, işlenemez suçtan dolayı sanığın cezalandırılmasının mümkün olmaması nedeniyle beraatine, sanık hakkında 107. Topçu Alay Komutanlığı Disiplin ve Cezaevi Müdürlüğünün askerlik görev ve hizmetine tahsis edilmiş ve askeri eşya niteliğinde olan demir parmaklıklarını kırarak Askeri Ceza Kanunu’nun 130/1. maddesinde tarif edilen askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçunu işlediği ileri sürülerek açılan kamu davasında ise; suçun sırf askeri suç niteliğinde olduğundan bu suçun failinin de ancak asker kişi olabileceğinin açık olduğu, ne var ki Diyarbakır Asker Hastanesinin 21.4.2006 gün ve 1463 sayılı sağlık kurulu raporuna göre sanığın askerliğe elverişsizlik halinin bu suç tarihini de kapsadığının anlaşıldığı belirtilerek, bu durumda suça konu askeri eşya olarak vasıflandırılan demir parmaklıkların aynı zamanda kamu malı olduğu, sanığın suç tarihinde askerliğe elverişsiz olduğu göz önüne alındığında eylemin herkes tarafından işlenebilen ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 151 ve 152/1-a maddelerinde düzenlenen nitelikli mala zarar verme suçunun unsurlarını taşıdığı açıklanarak, sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Siverek 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.
Siverek 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce, sanığın, yüklenen “kamu malına zarar verme” suçu nedeniyle, eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 152/1-a maddesi uyarınca, suçun işleniş biçimi, suçun konusunun önem ve değeri, failin kusurunun ağırlığı göz önünde bulundurularak takdiren ve teşdiden iki yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi üzerine, karar sanık tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 21.10.2015 gün ve E:2015/5762, K:2015/30423 sayılı kararı ile, sanık hakkında yapılan yargılamada 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ilgili bütün hükümlerinin olaya uygulanıp, denetime imkan verecek şekilde karşılaştırma yapıldıktan sonra lehe kanun belirlenerek karar verilmesi yerine yazılı şekilde karşılaştırma yapılmadan karar verildiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.
SİVEREK 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 13.4.2016 gün ve E:2015/397, K:2016/230 sayıyla; öncelikle bozma kararına uyulmasına karar verilerek, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 130. maddesinin sanığın en lehine olan düzenleme olduğu, ancak bu maddenin sadece “asker kişiler” hakkında uygulanabileceği ve “sırf askeri suçlardan biri olan askeri malzemeyi kasten tahrip etmek” suçunu düzenlediği, sanık hakkında Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Hastanesi Baştabipliği tarafından düzenlenen 21.4.2006 günlü raporda, sanığın 23.7.2004 tarihinden itibaren askerliğe elverişli olmadığının belirtildiği, ancak sanığın suç tarihinde kendisini asker kişi olarak bildiği, askerlik vazifesinin gerektirdiği tüm yükümlülüklerden sorumlu tutulduğu, tüm hak kısıtlamalarına (belirli saatlerde yemek yeme, istediği zaman çarşıya çıkamama, belirli saatte uyuma ve uyanma, üniforma dışında kıyafet giymeme vb.) maruz kaldığı, sanığın devlet eli ile askere alındığı, askerlik vazifesini yaptığı sırada işlediği suçlar bakımından, asker kişi sıfatını koruması gerektiği, suç tarihinden sonra geçmiş tarihe yönelik sanığın askerliğe elverişli olmadığına dair raporun sanığın aleyhine yorumlanamayacağı, sanığın daha az ceza almasını sağlayacak durumdan yararlanması gerektiği, bu nedenle sanığın lehine olan 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 130. maddesinin uygulanması gerektiği ancak anılan hükmün sırf askeri suçlardan olup mahkemenin görevini aştığı açıklanarak, sanığı yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, dava dosyası, aynı Mahkemece, Mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememize gönderilen dava dosyasında, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce 24.10.2016 gün ve E:2016/17, K:2016/15 sayılı karar ile adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleşmeden dava dosyası Mahkememize gönderildiğinden, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1 ve 14. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilip dosyanın Mahkemesine gönderilmesinden sonra, dosyadaki eksiklik giderilip, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararı kesinleştirilerek dava dosyası, Siverek 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce, Mahke-memize gönderilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler; Kenan YUMUŞAK, Osman ATALAY, Gökhan KARABURUN, Mehmet AVCIOĞLU, Sevilay TEMİZYÜREK BATIR, Remzi İĞREK’in katılımlarıyla yapılan 20.02.2017 günlü toplantısında;
I-İLK İNCELEME: Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında, “askeri hizmete mahsus eşyayı kasten tahrip etmek” suçu nedeniyle açılan kamu davası yönünden Yasa’nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından esasın incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin adli yargı, Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Mustafa KAYAALP’in davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Anayasanın “askeri yargı” yı düzenleyen 145 nci maddesinde asker kişilerin “askeri mahallerde” işledikleri suçlara bakmanın askeri mahkemelerin görevinde olduğu belirtilmişken; 12.9.2010 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilip, 23.9.2010 gün ve 27708 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5982 sayılı Yasa’nın 15. maddesi ile yapılan değişiklik ile maddenin birinci fıkrasında, “Askeri yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.
Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz” denilmek suretiyle “askeri mahallerde” unsuru madde metninden çıkarılmıştır.
353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu’nun “Askeri Mahkemelerin Görevleri” başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan “Genel Görev” başlıklı 9. maddesinde; “Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler” denilmekte iken, maddenin “….askeri mahallerde….” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 26.6.2012 tarih ve 28335 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15.3.2012 gün ve E:2011/30, K:2012/36 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
“Askeri suç” ise, öğretide ve uygulamada;
a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu"nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,
b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu"nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,
c) Türk Ceza Kanunu"na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.
1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun “Hizmete mahsus eşyayı tahrip ve terk ve kaybedenler” başlığı altında düzenlenen 130. maddesinde, “Askeri eşyayı kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip eden, özürsüz kaybeden veya harabolmasına sebebiyet veren veya özel menfaati için kullanan asker kişiler, eşyanın değeri, önemi, meydana gelen hasarın miktarı ve fiilin işleniş şekline göre üç aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar.
Suç konusu eşya; silah, mühimmat, savaş aracı veya gereci ise ceza artırılır.
Kaybedilen, kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip edilen veya harabolmasına sebebiyet verilen eşyanın ödettirilmesine de ayrıca hükmolunur.” denilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’nin “Gruplandırma” başlığı altında düzenlenen 6. maddesinde, “(Değişik: 16/6/2008-2008/13831 K.) (Değişik ilk paragraf: 14/1/2013-2013/4240 K.) Askerlik çağına giren yükümlüler, yoklamaları sonucunda askerliğe elverişli olanlar ve askerliğe elverişli olmayanlar olmak üzere gruplandırılır.
1) Askerliğe elverişli olanlar: Sağlık yetenekleri bakımından hiçbir hastalık ve arızası bulunmayanlar ile hastalık ve arızaları, Hastalık ve Arızalar Listesinin A dilimlerine girenlerdir.
2) Askerliğe elverişli olmayanlar: Hastalık ve arızaları, Hastalık ve Arızalar Listesinin B ve D dilimlerine girenlerdir.” denilmiş; “Ek (Hastalık ve arızalar listesi)” başlığı altında düzenlenen 17. maddesinde,
“A) 1. Antisosyal kişilik.
2. Madde kötüye kullanımı ya da geçirilmiş madde bağımlılığı.
3. Sınır düzeyde entellektüel işlev bozukluğu.
B) 1. Antisosyal kişilik bozukluğu.
AÇIKLAMA: Bu fıkraya gireceklerin; asker hastanelerinin sağlık kurullarından antisosyal kişilik bozukluğu tanısı alması, adli veya askeri mahkemeler tarafından verilmiş en az bir antisosyal eyleminden dolayı ceza almaları, bu cezalarından en az birinin infaz edilmesine rağmen davranış bozukluklarının devam ettiğinin ve askerlik ile uyumlarının bozulduğunun kıt’a anketi ve diğer resmi belgelerle tespiti gerekir.
2. Zeka yetersizliği.
AÇIKLAMA : Bu fıkraya gireceklerin işlevselliğinin bozularak askerliğin gereklerini yapamayacak nitelikte olduklarının, kıt’a anketi ile saptanması gereklidir.
C) 17 nci maddenin A, B, ve D dilimine giren bozuklukların tedavi ve nekahet hâlleri.
D) 1. İleri derecede antisosyal kişilik bozukluğu.
AÇIKLAMA: Bu fıkraya gireceklerin; antisosyal kişilik bozukluğu tanısı alması, öldürme, öldürmeye teşebbüs, gasp suçlarından en az bir hapis ya da diğer antisosyal eylemlerden dolayı, disiplin mahkemesi dışında kalan mahkemelerce verilmiş en az üç hapis cezası alması ve bu cezaların kesinleştiğinin belgelerle tespit edilmesi gerekir.
2. Alkol ya da madde bağımlılığı.
AÇIKLAMA : Bu fıkraya gireceklerin; madde bağımlılığının süreklilik kazandığının gözlem, kimyasal analizler ve adlî belgelerle ortaya konulması, askerî hastahanede müşahede sonucu yoksunluk bulgularının saptanması gereklidir.
3. Mental retardasyon.
4. Cinsel kimlik ve davranış bozuklukları.
AÇIKLAMA: Bu fıkraya gireceklerin cinsel kimlik ve/veya davranış örüntülerinin tüm yaşamlarında ileri derecede belirgin olması ve askerlik ortamında sakıncalı bir durum yaratacağı ya da yarattığı tıbbi kanaatine varılması gerekir.” hükmü yer almış; benzer düzenlemenin yer aldığı 12.11.2015 gün ve 29530 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 12.10.2015 gün ve 2015/8136 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği’nin 92. maddesiyle bahsedilen Yönetmelik yürürlükten kaldırılmış, Geçici 3. maddesinde, “Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce “Askerliğe Elverişli Değildir” kararlı rapor alanlar hakkında herhangi bir sebeple sonradan yapılan muayenelerinde aynı hastalık ve arıza nedeniyle değerlendirme yapılırken önceki raporu aldığı tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre karar verilir” denilmiş; bu Yönetmeliği yürürlükten kaldıran ve yine benzer düzenlemenin yer aldığı, 31.10.2016 gün ve 2016/9431 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla kabul edilip, 11.11.2016 gün ve 29885 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı Ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Sağlık Yeteneği Yönetmeliği” nin Geçici 1. maddesinde de, “(1) Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce sağlık kurulu işlemine başlanan ancak henüz işlemleri sonuçlanmamış olan raporlar hakkında bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, dosya içinde bulunan 7. Kolordu Komutanlığı 2. Sınıf Askeri Ceza ve Tutukevi Müdürlüğünün 17.4.2006 gün ve AS.CEZAEVİ: 9029-35-06/1678 sayılı sevk yazısı ile, sanığın adli müşahede altına alınması, suç tarihinde ve halen askerliğe elverişli olup olmadığı hususunun tespit edilmesi için yazılan müzekkereler üzerine, sanığın gözlem altına aldırılması sonucunda düzenlenen Diyarbakır Asker Hastanesinin 21.4.2006 tarihli, 1463 sayılı Sağlık Kurulu Raporunda, sanık hakkında, “Antisosyal Kişilik Bozukluğu” tanısıyla, “17/B/F1, 23.7.2004 tarihinden itibaren askerliğe elverişli değildir.” şeklinde karar verildiği, 21.4.2006 gün ve 1463 sayılı sağlık kurulu raporunun incelenmesinde, sanıkta “antisosyal kişilik bozukluğu” teşhis edildiği, sanığın dava konusu suçtan önce, dokuz ayrı suçunun 4616 sayılı Kanun çerçevesinde ertelendiği, iki ayrı suçtan, infaz edilmiş iki ayrı para cezası ile, iki ayrı suçtan infaz edilmiş toplam bir yıl yirmi üç ay on dokuz gün hapis cezasının olduğunun anlaşıldığı, ayrıca izin tecavüzü suçlarından ayrı ayrı bir yıl sekiz ay ve on ay hapis cezaları olduğu ve infaz edildiklerinin anlaşıldığı ve somut davaya konu suçlar için adli müşahedesinin istendiği belirtilerek, sanığın müteaddit defalar suç işleyip cezalandırılmasına rağmen halen ıslah olmayıp suç işlemeye devam etmesi durumunun, Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine göre değerlendiril-diğinde, kişilik yapısının bozukluk haline geldiği ve durumunun Yönetmeliği’n “Ek(Hastalık ve arızalar listesi” başlığı altında düzenlenen 17. maddesinin B dilimi içerisinde değerlendirilerek, B dilimi 1. fıkrasına uyduğu, askerliğe elverişsizlik halinin üç ayrı suçtan verilen hapis cezasının infazı bittikten sonraki ilk işlediği suç tarihinde başladığı kanaatine varıldığı yönünde karar verildiği anlaşılmış, böylece sanığın suç tarihinde askerliğe elverişli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Sağlık Kurulu Raporunun kapsam ve hukuki sonuçlarına göre, sanığın suç tarihinde “asker kişi” sıfatı kendiliğinden kalkmış sayılacağından, 353 sayılı Yasa"nın 9. maddesi anlamında “asker kişi” olarak kabul edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu durum gözetildiğinde, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun asker olmayan (sivil) kişilerin askeri mahkemelerde yargılanma koşullarını belirleyen maddeleri ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 3. maddesi yönünden değerlendirme yapılması gerekmektedir:
5530 sayılı Yasa’nın 4. maddesi ile değiştirilen 353 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde, “Askeri Ceza Kanunu’nun 55, 56, 57, 58, 59, 61, 63, 64, 75, 79, 80, 81, 93, 94, 95, 114 ve 131. maddelerinde yazılı suçlar, askeri mahkemelerin yargı yetkisine tabi olmayan sivil kişiler tarafından barış zamanında işlenirse; bu kişilerin yargılanması, adli yargı mahkemeleri tarafından, Askeri Ceza Kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle yapılır”;
5918 sayılı Yasa’yla değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 3. maddesine eklenen ikinci fıkrasında, “Barış zamanında, asker olmayan kişilerin Askeri Ceza Kanununda veya diğer kanunlarda yer alan askeri mahkemelerin yargı yetkisine tabi bir suçu tek başına veya asker kişilerle iştirak halinde işlemesi durumunda asker olmayan kişilerin soruşturmaları Cumhuriyet savcıları, kovuşturmaları adli yargı mahkemeleri tarafından yapılır”;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 145. maddesinin ikinci fıkrasında da, “Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askeri mahkemelerde yargılanamaz”
denilmiştir.
Bu düzenlemeler gözetildiğinde, sivil kişilerin barış zamanında, Askeri Ceza Kanununda veya diğer kanunlarda yer alan askeri mahkemelerin yargı yetkisine tabi suçları tek başına veya asker kişilerle iştirak halinde işlemeleri durumunda adli yargı yerinde yargılanacakları kuşkusuzdur.
Bu durumda, suç tarihinde askerliğe elverişli olmayan, asker kişi sıfatı kendiliğinden kalkan ve sivil kişi olarak nitelendirileceği anlaşılan sanığa yüklenen eylemlerin, 353 sayılı Yasa’da belirtilen eylemler kapsamında bulunmadığı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen suçlar kapsamında değerlendirileceği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, sivil kişi sanık hakkında Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen “kamu malına zarar verme” suçuna uygun eylemleri nedeniyle açılan davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Siverek 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Siverek 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13.4.2016 gün ve E:2015/397, K:2016/230 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 20.02.2017 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU
|
Üye Kenan YUMUŞAK
Üye Mehmet AVCIOĞLU
|
Üye Osman ATALAY
Üye Sevilay TEMİZYÜREK BATIR |
Üye Gökhan KARABURUN
Üye Remzi İĞREK |