Esas No: 2007/9-74
Karar No: 2007/86
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/9-74 Esas 2007/86 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2007/9-74 E., 2007/86 K.
"İçtihat Metni"
Sanık Mehmet A....."un taksirle birden çok kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak suçundan 765 sayılı TCY"nın 455/2-son ve 59. maddeleri uyarınca sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 73 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Karaman Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 16.02.2006 gün ve 185-19 sayılı hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 08.02.2007 gün ve 1121-840 sayı ile;
"Gerekçeli kararın 1. ve 2. sayfalarının karara katılan iki üye hakim tarafından imzalanmaması suretiyle CMK.nun 232/4. maddesine aykırı davranılması" isabetsizliğinden ve hükmün sair yönleri incelenmeksizin bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 20.03.2007 gün ve 78098 sayı ile;
"Dosyanın incelenmesinde, kısa kararın yer aldığı 16.02.2006 tarihli duruşma tutanağı ile gerekçeli kararın hüküm bölümünün hükme katılan tüm hakimler tarafından imzalandığı, sadece gerekçeli kararın 1. sayfası ile gerekçeyi içeren diğer sayfanın başkan ve katip tarafından imzalandığı görülmüştür.
Sorun, gerekçeli kararın 1 ve 2. sayfalarının hükme iştirak eden üye hakimler tarafından imzalanmasının gerekli olup olmadığına ilişkindir.
İtiraza esas olmak üzere 1412 sayılı CMUK"nun 268. ve 5271 sayılı CMK"nun 232. maddelerinin incelenmesinde;
1412 sayılı CMUK"nun 268. maddesinin 2. fıkrası "Hüküm ve kararlar buna iştirak eden hakimler tarafından imzalanır." şeklinde olup, 5271 sayılı CMK"nun 232/4. maddesi de aynı niteliktedir, iki yasa arasında farklılık bulunmamaktadır.
Üye hakimler tarafından imzalanan kısa kararla gerekçeli kararın hüküm fıkraları farklılıklar içermemekte, gerekçeye ve karara muhalif üye de bulunmamaktadır. Ayrıca sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde gerekçeli kararın hüküm fıkrası dışında kalan bölümlerinin üye hakimler tarafından imzalanmamasına yönelik temyiz itirazı da yoktur. Kaldı ki, hükme iştirak eden hakimler duruşma tutanağında yer alan kısa kararı ve gerekçeli kararın hüküm bölümünü imzalamış olmakla kararların doğruluğunu kabul etmişler ve kararlara geçerli belge niteliğini kazandırmışlardır. Bu itibarla gerekçeli kararın 1 ve 2. sayfalarının üye hakimler tarafından imzalanmasına gerek olmadığı kanaatindeyiz.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 26.01.1948 tarihli 126/24-21 sayılı kararında Özel Daire tarafından "tefhim olunan hükmün hakim tarafından imza edilmiş olması vüsuku temine kafi olup, gerekçeli kararın imza edilmemiş olması hükmün bozulmasını gerektirmez."
Şeklindeki kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını reddetmiş olup, bu karar da görüşümüzü doğrular niteliktedir.
Yerleşik uygulamaya baktığımızda ise 1412 sayılı CMUK"nun yürürlükte bulunduğu dönemde tüm Dairelerce kısa ve gerekçeli hükmün hüküm bölümünün tüm hakimler tarafından imzalanması yeterli görülmüş olup 5271 sayılı CMK"nun yürürlük döneminde ise diğer ceza dairelerinde aynı uygulama halen devam etmektedir. Bu uygulama, usul ekonomisi yönünden de doğrudur." görüşü ile itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, hükmün sair yönlerinin incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın taksirle birden çok kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçundan dolayı 765 sayılı TCY"nın 455/2-son ve 59. maddeleri uyarınca sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 73 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, bu hüküm Özel Dairece; "Gerekçeli kararın 1. ve 2. sayfalarının karara katılan iki üye hakim tarafından imzalanmaması suretiyle CYY"nın 232/4. maddesine aykırı davranılması" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay C.Başsavcılığı, gerekçeli kararın hüküm bölümünü içeren sayfalarının hükme katılan hakimler tarafından imzalanmasının yeterli olduğunu, gerekçeyi içeren sayfalarının ise mahkeme başkanı ile katip dışındaki diğer üyelerce imzalanmasının zorunlu bulunmadığını belirterek itiraz etmiştir.
Çözümü gereken uyuşmazlık, gerekçeli kararın hüküm fıkrasını içeren bölümü dışındaki diğer sayfalarının sadece mahkeme başkanı ve katip tarafından imzalanmasının yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İncelenen olayda;
Gerekçeli kararın dört sayfadan ibaret bulunduğu, birinci sayfasının başlık kısmını içerdiği, ikinci sayfasında iddia ve savunma ile mağdur ve katılanların beyanlarına yer verildiği, her iki sayfanın da mahkeme başkanı ile katip tarafından imzalanıp mühürlenmesine karşın hükme katılan diğer iki üyenin imzalarının bulunmadığı, kararın üçüncü sayfasının, Cumhuriyet savcısının esasa ilişkin görüşlerini, yerel mahkemenin kanıtları değerlendirmesi, kabul ve gerekçesi ile önceki ve sonraki yasaların karşılaştırılmasını ve ayrıca hüküm fıkrasının bir bölümünü, dördüncü sayfanın ise hükmün kalan kısmını içerdiği, bu iki sayfanın da katip ve mahkeme heyetinin tamamınca imzalanıp mühürlendiği anlaşılmaktadır.
Ceza Yargılaması Yasasının "Duruşma tutanağı" başlığını taşıyan 219. maddesinde: duruşma için tutulan tutanağın mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanacağı, mahkeme başkanının mazereti olduğunda, tutanağın en kıdemli üye tarafından imzalanacağı,
231. maddesinde: duruşmanın sonunda, 232. maddede belirtilen esaslar dahilinde hazırlanmış bulunan hüküm fıkrasının duruşma tutanağına geçirileceği ve bunun duruşmada okunacağı,
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlığını taşıyan 232. maddesinin ilk iki fıkrasında; hükmün başlığında bulunması gereken unsurların neler olduğu, üçüncü fıkrasında; duruşma sırasında tutanağa geçirilmeyen hüküm gerekçesinin hükmün açıklanmasından itibaren onbeş gün içinde yazılarak dava dosyasına konulacağı ve 4. fıkrasında da; karar ve hükümlerin, bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanacağı belirtilmektedir.
Sözü edilen yasal normlar birlikte değerlendirildiğinde; duruşma sürecini saptamak için tutulan tutanakların mahkeme başkanı ile zabıt katibi tarafından imzalanmasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, son karar verilmeden, başka deyişle henüz duruşma süreci devam ederken mahkemece verilebilecek çeşitli kararlar da bulunmaktadır. Örneğin; sanığın tutuklanmasına veya yaşının düzeltilmesine yahut bir başka mahkemede görülmekte olan bir davanın bekletici mesele yapılmasına ilişkin ve uygulamada ara kararı diye adlandırılan bir kısım kararlar duruşma tutanağına geçirildiğinde, duruşma tutanağının bu hususları içeren sayfalarının, 232. maddenin 4. fıkrasında yazılı kural gereği bu karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalanması lazımdır.
Duruşma sürecinin sonunda verilen ve tutanağa geçirilip duruşmada okunan son kararın da, karara katılan tüm hâkimler ve tutanağı yazan kâtiplerce imzalanması zorunludur. Uygulamada kısa karar diye adlandırılan bu hüküm, esasen hükmün esasını oluşturmakta, duruşma tutanağına geçirilip açıklanmış bulunmakla da geçerlilik kazanmaktadır. Asıl olan, duruşma sonunda verilen hükmün duruşma tutanağına geçirilmesi sırasında, hükmün gerekçesinin de tutanağa yazılmasıdır. Böyle yapıldığında, duruşma tutanağının hüküm fıkrasını içeren sayfalarının 232/4. madde uyarınca karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalanması, duruşma tutanağının gerekçeyi içeren kısmının ise 219. madde uyarınca mahkeme başkanı ve tutanak katibi tarafından imzalanması yeterli olacaktır. Hükümle birlikte tutanağa geçirilmeyen gerekçenin ise, Ceza Yargılaması Yasasının 232/3. maddesi uyarınca onbeş gün içinde yazılıp dava dosyasına konulması zorunludur. Önceki Ceza Yargılaması Yasamızda hükmün beyaz edilmesi olarak isimlendirilen bu işlem, hükmün esasını oluşturan kısa kararın, Ceza Yargılaması Yasasının 230. maddesine uygun biçimde gerekçeyi ve 232. maddede yazılı unsurları da içerecek biçimde yazılmasından ibarettir. Bu durumda, hükmü ve gerekçesini birlikte içeren ve kesinleştiğinde ilâm hüviyetini alacak, gerektiğinde infaza konu olabilecek bir başka belge ortaya çıkmış olacaktır. Gerekçeli karar olarak isimlendirilen bu belge, yargılamayı gerçekleştiren ve yargılananlarla ilgili bilgileri, iddiayı, savunmayı, kabul edilen ve reddedilen kanıtları, bunların tartışılmasını, gerekçeyi ve hükmü içermektedir. Birçok sayfadan oluşması mümkün bu yeni belgenin, duruşmada tutanağa geçirilip açıklanmakla geçerlilik kazanmış bulunan ve esasen hükmün esasını oluşturan kısa kararı içeren sayfalarının, Ceza Yargılaması Yasasının 232. maddesinin 4. fıkrasında yazılı buyurucu kural gereği, karara katılmış bulunan tüm hâkimler ve gerekçeli kararı yazan kâtip tarafından imzalanması zorunludur. Diğer sayfalarının ise mahkeme başkanı ile zabıt kâtibi tarafından imzalanması, gerekçeli kararın geçerli bir belge hüviyetini kazanması bakımından yeterlidir.
Somut olayda, gerekçeli kararın hüküm fıkrasını içeren üçüncü ve dördüncü sayfalarının mahkeme başkanı ve iki üye ile zabıt katibi tarafından imzalanması, gerekçeyi ve diğer hususları içeren ilk ve ikinci sayfalarının da mahkeme başkanı ile kararı yazan kâtip tarafından imzalanmış bulunması karşısında, geçerli bir mahkeme kararının bulunduğu, imzaya ilişkin bir noksanlığın olmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, imza noksanlıkları nedeniyle ortada hukuken geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir gerekçeli kararın bulunmadığı hallerde, bu hususun bozma nedeni sayılmayıp, noksanlığın mahallinde ikmal ettirilmesinden sonra temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08.02.2007 gün ve 1121-840 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın diğer yönlerin temyizen incelenmesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 10.04.2007 günü oybirliği ile karar verildi.