Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/9-338 Esas 2007/71 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2006/9-338
Karar No: 2007/71

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/9-338 Esas 2007/71 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2006/9-338 E., 2007/71 K.

Ceza Genel Kurulu 2006/9-338 E., 2007/71 K.

"İçtihat Metni"

466 sayılı yasa hükümleri uyarınca 5 milyar lira manevi tazminatın haksız fiil tarihinden, 5. Asliye Ceza Mahkemesince görülen davada ödenen 200 bin YTL vekalet ücretinin dava tarihinden itibaren, işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline ve bu dava nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin istemin reddine dair Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.01.2004 gün ve 243-9 sayılı hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 28.09.2005 gün 4064-6662 sayı ile;

Davacının, Anayasanın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ile diğer kanunlarda gösterilen esaslar dışında 1 gece gözetim altına alınarak hürriyetinin kısıtlandığı anlaşılmakla, incelemeye devamla uğradığı zararla ilgili bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmuştur.

Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince 29.12.2005 gün ve 366-447 sayı ile;

"Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 466 sayılı Yasanın 1. maddesine göre zarar gören kişinin bu yasa çerçevesinde tazminat hakkının doğması için hukuka aykırılık hallerinin söz konusu olması yakalanan veya tutuklanan, yani tazminat isteyen kişinin zarara uğramış olması gerekmektedir. 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi, beraat eden sanıklar için aynı yasanın 2/1. maddesindeki (tutuklama veya yakalama sonucu) zarara uğrama şartı gerçekleşmiş ise kişinin tazminat isteme hakkının doğacağını öngörmektedir.

O halde olayımızda aranacak husus, hukuka aykırı bir tutuklama veya yakalamanın gerçekleşmiş olması hali ile beraat veya benzeri sonuçlarla neticelenen ceza davalarından dolayı hukuka aykırılığa maruz kalınıp kalınmadığı ile zarara uğranılıp uğranılmadığıdır.

Olayımızda ceza davasının sanığı olan, Mehmet E...... tutuklanmamıştır. Kendi işyerinin çatısından düşerek ölen işçinin ölümü dolayısı ile yapılan soruşturma kapsamında 25.03.2003 günü saat 14.00-15.00"de karakola alınmış ve kendisine CMUY"nın 135 ve devamı maddeleri gereği usule ilişkin tüm hakları hatırlatılarak, avukatı huzurunda ifadesi alınmıştır. Bu nedenle sanık vekilinin haksız yakalama iddiası yerinde değildir.

Sanığın işyerinde meydana gelen ölüm olayı ile ilgili evrak, CMUY 128/1. maddesine uygun olarak ve 24 saat içinde fezleke ile C.Savcılığına gönderilmiş, tutuklanması ve sorgusu için Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilen sanık sorgusunu müteakip serbest bırakılmış, serbest bırakma kararına yönelik itiraz da üst mahkemece redle sonuçlanmıştır. O halde yakalamanın haksızlığından söz etmek mümkün değildir.

Ancak sanık 5. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanarak beraat etmiştir. Eğer zarar şartı gerçekleşirse suç tarihinde yürürlükte bulunan 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi gereği tazminata hak kazanacaktır, o halde bu hususu irdelemek gerekir.

Kendi işyerinde meydana gelen tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olma suçundan yargılanarak beraat eden sanığın, CMUY ve mevcut diğer yasalar çerçevesinde olayın soruşturması ve ifadesinin alınması esnasında bir gün nezarette kalmış olması, hazırlık evrakının ikmali esnasındaki gereklilikten kaynaklanmış olup, yasalar çerçevesinde oluşan bu durum, kişilik haklarının zedelenmiş olması şeklinde kabul edilemez ve kişinin haksız yakalanması sonucu zarara uğramış olacağının düşünülemeyeceği" gerekçeleriyle önceki hükümde direnilmiştir.

Bu hükmün de davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 10.12.2006 gün ve 32136 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

1-Ceza Genel Kurulunca sabit kabul edilen olay;

Davacı Mehmet E......"in 25.03.2003 tarihinde, işyerinin çatısından düşerek ölen Mustafa D...."in tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölümüne neden olmak suçundan, saat 14.30"da kendiliğinden gelerek polis merkezine teslim olduğu ve burada saat 15.15"de beyanının müdafii huzurunda saptandığı, bir gün gözetim altında tutulduktan sonra 26.05.2003 günü düzenlenen fezleke ile C.Başsavcılığına sevk edildiği, C.Başsavcılığınca, sorgu için sevk edildiği Sulh Ceza Hakimi tarafından, sorgusunu müteakip serbest bırakıldığı, davacı Mehmet E...... hakkında, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan Konya 5. Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında ise 14.10.2003 gün ve 279-1099 sayı ile, olayda sanığın kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle, sanık (davacı) Mehmet E......"in beraatine karar verildiği, kararın yasa yollarına başvurulmaksızın 22.10.2003 tarihinde kesinleştiği, davacı (sanığın) beraatle sonuçlanan bu eylem nedeniyle, beyanının saptandığı 25.03.2003 günü saat 15.15"den, 26.05.2003 günü C.Başsavcılığınca serbest bırakıldığı âna kadar, gözaltında tutulduğu anlaşılmaktadır.

2-Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;

Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan beraatine karar verilen sanığın (davacının), olay nedeniyle beyanının saptandığı 25.03.2003 günü saat 15.15"den, sulh ceza hakimince serbest bırakıldığı 26.05.2003"e kadar gözaltında tutulmasının 466 sayılı Yasa hükümleri uyarınca tazminatı gerektirip, gerektirmeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.

3-Uyuşmazlıkla ilgili AİHS ve Anayasa hükümleri,

a) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinin 5. fıkrasına göre, 5. maddeye aykırı olarak yakalanan veya tutuklanan herkesin tazminat istemeye hakkı bulunmaktadır.

b) 2709 sayılı TC Anayasası"nın 19. Maddesi uyarınca, maddede belirtilen esaslar dışında, özgürlüğü sınırlanan kişilerin uğradıkları zararlar tazminat hukukunun genel ilkelerine göre devletçe ödenir.

4-466 sayılı Yasa ve 5271 sayılı Yasa hükümleri;

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CMY"nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa"nın, 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Yasa yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Yasanın Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme koşulları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Yasanın 6. maddesinde;

"(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.

(2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 7.5.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." hükmü uyarınca, uyuşmazlığının 466 sayılı Yasa hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

5- 466 sayılı Yasa hükümlerinin değerlendirilmesi;

07.05.1964 gün ve 466 sayılı Yasa"nın 1. maddesinde 7 fıkra halinde, tazminatı gerektiren haller ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup, bunlardan uyuşmazlığı doğrudan ilgilendiren, 6. fıkrada; "Kanun dairesinde yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturma yapılmasına veya son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına veyahut beraetlerine veya ceza verilmesine mahal olmadığına karar verilen;" kimselerin uğrayacakları her türlü zararların, bu yasa hükümlerine göre Devletçe ödeneceği belirtilmiştir.

Maddenin ilk beş fıkrası incelendiğinde, tazminatın koşullarının gerçekleşmesi için, gerek kararların verilme aşamasında, gerekse sonrasında yapılan işlemlerde, tutuklama, yakalama veya tutukluluğun devamına ilişkin koşulların bulunmaması, sebepler ve iddialar konusunda yazılı olarak bildirim yükümlülüğüne uyulmaması, yasal süre içerisinde hakim önüne çıkarılmaması veya süre geçtiği halde, hakim kararı olmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakılması, durumundan yakınlarının haberdar edilmemesi gibi, hukuka aykırılıklar aranırken, 6. fıkrada tazminat koşullarının doğması için, tutuklama ve yakalamanın hukuka uygun olarak gerçekleştirilmesi ön koşul olarak aranmıştır. Tutuklama, tutukluluğun devamı veya yakalama kararında, gerek verilişinde gerekse sonradan yapılması gereken işlemler yönünden hukuka aykırılıklar bulunması halinde eylemin tazminatı gerektirip gerektirmediği, 6. fıkra kapsamında değil, ilk beş fıkra kapsamında değerlendirilecektir.

6 ve 7. fıkralar uyarınca tazminat hakkının doğması için, yapılan işlemin başlangıçta hukuka uygun olması, daha sonra verilen kovuşturmaya yer olmadığına veya beraat kararı ile yapılan işlem veya verilen kararın tamamen veya kısmen haksız hale dönüşmesi gerekmektedir. Burada başlangıçta verilen kararlar veya işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamakta, yakalama ve tutuklama tamamen hukukun öngördüğü ilkeler çerçevesinde gerçekleşmektedir. Yasakoyucu, hukuk devleti olmanın gereği olarak, fertlerin başlangıçta hukuka uygun bir şekilde özgürlüklerinin kısıtlanmasının daha sonra verilen kararlarla özü itibariyle haksız bir hale geldiğini kabul ederek, zararlarının tazminini kabul etmiştir.

Görüldüğü gibi, hukuka uygun bir şekilde yakalanan veya tutuklanan kişinin, 466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. fıkrası uyarınca tazminata hak kazanabilmesi için, hakkında son soruşturmanın açılmasına veya kovuşturma yapılmasına yer olmadığına veyahut beraetine veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yeterlidir. Yasakoyucu sonradan verilen ve kesinleşen bu kararlarla zararın gerçekleştiğini başkaca hiçbir inceleme ve araştırmaya gerek kalmaksızın kabul etmiş, hakime zararın doğup doğmadığını belirlemek yönünde herhangi bir taktir ve değerlendirme yetkisi tanımamıştır. Fıkrada hakime tanınan yetki yasakoyucu tarafından doğduğu varsayılan zararın hak ve nesafet kurallarına uygun olarak belirlenmesinden ibarettir.

6-Sonuç;

Yerel Mahkemenin davacı hakkında yapılan işlemlerin, 1412 sayılı CMUY"nın 128, Polis Vazife ve Salahiyet Yasasının 13, Yakalama ve Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 6. madde hükümlerine uygun olduğu, dolayısıyla haksız yakalama koşulunun gerçekleşmediği yönündeki saptaması eksik ve somut olayda uygulanması gereken normun koruduğu hukuki değerle bağdaşmamaktadır.

Zira 466 sayılı Yasanın 1. maddesinin 6. fıkrası uyarınca tazminata hak kazanabilmek için fıkrada aranan ilk koşul, yakalama veya tutuklamanın hukuka uygun olmasıdır.

Zarar koşulunun gerçekleşmediği yönündeki değerlendirmesine gelince, davacının beyanının saptandığı 25.03.2005 günü saat 15.15"den, sevk edildiği sulh ceza hakimi tarafından serbest bırakıldığı 26.05.2003 gününe kadar, özgürlüğünden yoksun kalması nedeniyle 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi uyarınca zarara uğradığı ve zararının Devletçe ödemesi gerektiği hususu yasakoyucunun kabulüdür.

Bu itibarla, 2709 sayılı TC Anayasası"nın 19, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 ve 466 sayılı Yasanın 1/6. maddesi uyarınca 25.03.2005 günü saat 15.15"den, sevk edildiği sulh ceza hakimi tarafından serbest bırakıldığı 26.05.2003 gününe kadar özgürlüğünden yoksun kalan davacı hakkında uğradığı zararla ilgili olarak hak ve nasafet ilkelerine uygun bir tazminata karar verilmesi gerekirken, tazminat isteminin reddine karar verilmesi isabetsiz olup, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.03.2007 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak oybirliği ile karar verildi.

Hemen Ara