Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/8-51 Esas 2007/51 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2007/8-51
Karar No: 2007/51

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/8-51 Esas 2007/51 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2007/8-51 E., 2007/51 K.

Ceza Genel Kurulu 2007/8-51 E., 2007/51 K.

  • KANUNİ HAFİFLETİCİ SEBEBLER
  • KANUNUN ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI
  • LEHE OLAN HÜKÜMLERİN BELİRLENMESİ
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 59 ]
  • 6136 S. ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER H... [ Madde 15 ]
  • "İçtihat Metni"

    Hükümlü Emin D....."un yasak bıçak bulundurmak suçundan 6136 sayılı Yasanın 15/1 ve 765 sayılı TCY.nın 59. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 350.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesince 13.05.1999 gün ve 156-274 sayı ile verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

    Yerel Mahkemece 5237 sayılı TCY"nın yürürlüğe girmesi nedeniyle dosya re"sen ele alınarak evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24.01.2006 günlü ek karar ile;

    "Özel bir yasa olan 6136 sayılı Yasada bir değişiklik söz konusu olmamakla bu konuda bir uyarlama düşünülmemiş olup, önceki ilamın aynen infazına karar verilmesi gerekmiştir." gerekçesiyle önceki ilamın aynen infazına, 7 gün içerisinde itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiş, hükümlünün süresinde itiraz etmesi üzerine dosyayı inceleyen Trabzon Ağır Ceza Mahkemesince 18.04.2006 gün ve 226 D.İş. sayı ile;

    "Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen ek kararda asıl kararın verildiği 1999 yılından sonra yürürlüğe giren 4616 sayılı Yasa yönünden herhangi bir değerlendirme bulunmadığından verilen karar eksiktir. Bu nedenle hükümlünün itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.

    Her ne kadar CMK"nun 271/2. maddesinde itirazı kabul eden mahkemenin meselenin esası hakkında karar vereceği belirtilmiş ise de bu hususun yeniden yargılamayı gerektirmeyen derhal karar verilebilecek hallerle sınırlı olduğu yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında belirtildiğinden meselenin esası hakkında karar verilmeyerek sanık hakkındaki uyarlama davasında 4616 sayılı Yasanın da değerlendirilmek üzere dosyanın iadesine karar vermek gerekmiştir." gerekçesiyle sanığın itirazının kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.

    Dosyanın gönderildiği Yerel Mahkemece bu kez de dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15.05.2006 tarihinde;

    "Yeniden yapılan değerlendirmede sanığın 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde, bu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlemediği anlaşılmakla açılmış bulunan kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir." gerekçesiyle sanık hakkındaki kamu davasının 4616 sayılı Yasanın 1/4. maddesi uyarınca ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, bu karar da yasa yoluna başvurulmaması üzerine kesinleştirilmiştir.

    Adalet Bakanınca 24.07.2006 gün ve 34559 sayı ile Yerel Mahkemenin son kararı yönünden yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.12.2006 gün ve 8160-9607 sayı ile;

    "İçtima kararındaki hükümlülüklerden, taammüden adam öldürme ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından açılmış tek bir davada karar verilmek durumunda olunması halinde her bir suç için ayrı ayrı mahkumiyet hükmü kurmak ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçuna ilişkin kamu davasının da, suç tarihi dikkate alınarak 4616 sayılı Yasanın 1/4. madde ve fıkrası uyarınca ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekir. Bu durumda, şartla tahliye tarihinin de 4758 sayılı Yasa ile değişik 4616 sayılı Yasanın 1/2. madde ve fıkrası gereğince yine 30 yıl ağır hapis cezasından 10 yıl indirilmek suretiyle belirlenmesi söz konusu olur. Kaldı ki, içtima kararına konu hükümlülüklerde müstakil varlıklarını da muhafaza etmektedirler.

    Bu nedenle, mahkemece; sanığın, 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde bu suç ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı bir suç işlemediğinden açılmış olan kamu davasının 4616 sayılı Yasanın 1/4. madde ve fıkrası uyarınca ortadan kaldırılmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

    Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebine dayalı Yargıtay C.Başsavcılığının ihbarnamesinde ileri sürülen neden bu itibarla yerinde görülmediğinden reddine" karar verilmiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 13.02.2007 gün ve 180178 sayı ile;

    "5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlüğe girmesi nedeniyle lehe hükmün belirlenmesinin istenmesi üzerine verilen Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.2.2006 gün ve 1999/196-274 sayılı ek kararı temyiz yasa yoluna tabi bulunmaktadır. Söz konusu karar için itiraz yolunun açık olduğunun bildirilmesi kanun yolunu değiştirmez. Bu nedenle, hükümlünün ek karara yönelik başvurusu temyiz talebi niteliğindedir. 5271 sayılı CMK.nun 264. maddesine göre, kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz. Bu hallerde başvurunun yapıldığı merciin başvuruyu derhal görevli ve yetkili olan mercie göndermesi gerekmektedir. Temyiz edilmesi nedeniyle Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.2.2006 günlü ek kararı henüz kesinleşmemiştir.

    Trabzon Ağır Ceza Mahkemesinin, başvuru üzerine dosyayı temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay"a göndermesi gerektiği halde, bu hususu dikkate almadan verdiği 18.4.2006 gün ve 2006/226 değişik iş sayılı kararı ile bu karar üzerine Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği 15.5.2006 gün ve 1999/196-274 sayılı ek kararı hukuken geçersiz bulunmaktadır. Hukuki geçerliliği bulunmayan karar aleyhine kanun yararına bozma isteminde bulunulamaz.

    Ayrıca, hükümlü hakkındaki Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.5.1999 tarihli mahkumiyet kararı, 4616 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesinleşmiş bulunmaktadır. 4616 sayılı Kanun uyarınca, anılan Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesinleşen özgürlüğü bağlayıcı ceza içeren mahkumiyet hükümleri nedeniyle, hükümlünün çekmesi gereken toplam cezasından indirim yapılmak suretiyle şartlı salıverilme hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup, Kanunun 1. maddesinin 4. fıkrası hükmünün uygulanması (açılan davanın ertelenmesine veya zamanaşımı nedeniyle davanın ortadan kaldırılmasına karar verilmesi) mümkün bulunmamaktadır. Bu itibarla, Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.5.2006 günlü ek kararı ile Yüksek Dairenin sözü edilen kararda isabetsizlik bulunmadığına ilişkin kararının da, yasaya uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.

    Bu açıklamalar ışığında; Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.2.2006 günlü ek kararının temyiz edilmesi nedeniyle kesinleşmemesi ve Trabzon Ağır Ceza Mahkemesinin 18.4.2006 gün ve 2006/266 değişik iş sayılı kararının hukuki geçerliliğinin bulunmaması nedeniyle kanun yararına bozma isteminin reddine ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere tebliğname düzenlenmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmesi gerekirken, kanun yararına bozma isteminin incelenerek yazılı biçimde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır." görüşüyle itiraz yasayoluna başvurarak, Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.5.2006 gün ve 1999/196-274 sayılı ek kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin yerinde görülmemesi nedeniyle reddine ilişkin Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 25.12.2006 tarih ve 2006/8160-9607 sayılı kararının kaldırılmasına ve Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.02.2006 gün ve 1999/196-274 sayılı ek kararının kesinleşmemesi ve Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.5.2006 gün ve 1999/196-274 sayılı ek kararının hukuki geçerliliği bulunmaması nedeniyle Adalet Bakanının kanun yararına bozma isteminin reddine, Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.2.2006 gün ve 1999/196-274 sayılı ek kararının hükümlü tarafından temyiz edilmesi nedeniyle dosyanın tebliğname düzenlenmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Yasak bıçak bulundurmak suçundan hükümlü Emin D..... hakkındaki hükmün infazı sırasında, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlükten kalkması ve 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesi nedeniyle uygulanacak lehe yasanın belirlenmesinin istenmesi üzerine, Yerel Mahkemece hükmün aynen infazına ilişkin verilen ek karara karşı itiraz yasa yoluna başvurulmuş ve itirazı inceleyen merci Trabzon Ağır Ceza Mahkemesince, hükümlünün durumunun 4616 sayılı Yasa yönünden de değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle itirazın kabulüne dair verilen karar üzerine, Yerel Mahkemece bu kez, 4616 sayılı Yasa hükümleri nazara alınarak gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle hükümlü hakkındaki kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilmiş, 4616 sayılı Yasanın uygulanma koşullarının bulunmadığından bahisle yasa yararına bozulması talep edilmiştir. Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık, söz konusu merci kararının yasa yararına bozma yoluyla incelenip incelenemeyeceğine, esasen özde ise önceki ve sonraki yasal düzenlemelerden hangisinin lehe olduğunun saptanması bakımından kesinleşen hükümler üzerinde yapılacak yargılamanın duruşmalı mı duruşmasız mı gerçekleştirileceği, sonucunda verilecek kararın niteliği ve bu karara karşı hangi yasa yoluna başvurulabileceğinin belirlenmesine ilişkindir.

    Ceza Genel Kurulunun 27.12.2005 gün ve 162-173 sayılı, yine 24.01.2006 gün ve 136-3 sayılı kararlarında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, lehe yasanın saptanıp uygulanması, herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, kanıt toplanmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa ya da cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin bir hükmün uygulanması olanağı sonraki yasa ile doğmuşsa, hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılması zorunludur. Evrak üzerinde inceleme yapılabilmesi ise ancak belirtilen haller dışında söz konusu olabilecektir.

    Öte yandan, 5252 sayılı Yasanın 9. maddesinde itiraz yasayoluna başvurmayı mümkün kılan bir düzenleme bulunmadığından, bu maddeye göre gerçekleştirilen yargılama sonunda verilen uyarlama kararlarına karşı itiraz yasayoluna başvurulamaz.

    Temyiz yasayolu bakımından ise; 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş kararlar hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası"nın 322. maddesinin dört, beş ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere 305 ilâ 326. maddeleri uygulanacağı için, konunun, temyize ilişkin bulunan ve halen yürürlükte bulunan bu hükümler yönünden de incelenmesi gerekir.

    Anılan Yasanın 305. maddesinde ceza mahkemelerinden verilen hükümlerin temyiz olunabileceği belirtildikten sonra, temyiz edilemeyecek nitelikteki hükümler sayılmıştır. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası"nın hükümleri gösteren 253. maddesi yürürlükten kalktığı için, hangi kararların hüküm niteliğinde olduğu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasına göre saptanmalıdır. Bu Yasanın 223. maddesinde, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararlarının hüküm olduğu belirtilmektedir. O halde, 5252 sayılı Yasanın 9. maddesinin 1. fıkrasına göre, ister genel prensip uyarınca duruşmalı yargılamada, isterse ayrıksı yöntem olarak evrak üzerinde yapılan inceleme sonunda verilmiş bulunsun, sonraki lehe yasa nedeniyle yapılan uyarlama yargılamasında verilen bu tür kararlar hüküm niteliğinde olduklarından, 1412 sayılı CMUY"nın 305. maddesinde belirtilen istisnalar dışında bu hükümlere karşı temyiz yasayoluna başvurulabilecektir.

    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

    Yerel Mahkemece 5237 sayılı TCY.nın yürürlüğe girmesi nedeniyle dosya re"sen ele alınarak evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen 24.01.2006 günlü ek karar, niteliği itibariyle bir uyarlama kararı olup, yukarıda açıklanan yerleşmiş yargısal kararlara göre temyiz yasa yoluna tabidir. Yerel Mahkeme kararında başvurulacak yasa yolu, mercii ve süresi temyiz yerine yanlışlıkla itiraz olarak saptanıp gösterilmiş, hükümlü de bu bilgilere dayanarak temyiz süresi içinde itiraz yasa yoluna başvurmuştur. Bu durumda itiraz merciinin, yasa yoluna başvuruda hataya düşüldüğünü saptayarak, kararın tabi bulunduğu doğru yasa yolunun temyiz olduğuna işaretle inceleme yapılabilmesi için dosyayı Yargıtay"a göndermesi gerekirken, kendisini yetkili ve görevli sayarak başvuruyu sonuçlandırmak suretiyle verdiği karar hukuken hükümsüzdür. Yerel Mahkemenin kesin hükümde değişiklik yargılaması sonucunda verdiği ilk karar, bu nedenle henüz kesinleşmemiştir. Dolayısıyla bu durumda, kanun yararına bozma isteminde bulunulamaz; temyiz başvurusunu incelemekle yetkili ve görevli denetim mercii olan Yargıtay"ın, süresi içinde yapılmış başvuru nedeniyle henüz kesinleşmemiş bulunan uyarlama kararını temyizen inceleyip başvuruyu sonuçlandırması gerekir.

    Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu yönden kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, yasa yararına bozma isteminin reddine, hükümlünün süresi içindeki istemi nedeniyle temyiz incelemesi yapılması bakımından dosyanın tebliğname düzenlendikten sonra Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine karar verilmelidir.

    SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

    1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 25.12.2006 gün ve 8160-9607 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

    3- Adalet Bakanının yasa yararına bozma isteminin REDDİNE,

    4- Hükümlünün süresi içindeki istemi nedeniyle Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.01.2006 gün ve 156-274 sayılı kararının temyizen incelenmesi için dosyanın tebliğname düzenlendikten sonra Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 27.02.2007 günü oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara