Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-47 Esas 2007/46 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2007/16.HD-47
Karar No: 2007/46

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-47 Esas 2007/46 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-47 E., 2007/46 K.

Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-47 E., 2007/46 K.

  • HAFİF HAPİS VE HAFİF PARA CEZALARININ İDARİ PARA CEZASINA ÇEVRİLMESİ
  • KANUNUN ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI
  • 2004 S. İCRA VE İFLAS KANUNU [ Madde 337 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 223 ]
  • "İçtihat Metni"

    Borçlu Oğuz A....."ın mal beyanında bulunmama eyleminden dolayı İİY"nın 5358 sayılı Yasa ile değişik 337, 5237 sayılı Yasanın 7/2 ve 5252 sayılı Yasanın 5349 sayılı Yasa ile değişik 7/2. maddeleri uyarınca 200 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bilecik İcra Ceza Mahkemesinden verilen 15.06.2005 gün ve 121-120 sayılı karara yönelik olarak Yerel C.savcısının itirazı Bilecik Ağır Ceza Mahkemesince 28.07.2005 gün ve 275 Müt. sayılı kararla reddedilmiştir.

    Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 18.12.2006 gün ve 4862-8022 sayı ile;

    "Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 195/1. maddesinde düzenlenmiş olan, "suç yalnız ve birlikte adli para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hallerde sanığa gönderilecek davetiye ile gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır" şeklindeki hükmü karşısında, Bilecik İcra Ceza Mahkemesince 02.05.2005 tarihli oturum sonunda duruşmanın 06.07.2005 tarihine bırakılmasına karar verilmesine rağmen, müşteki vekilinin talebi üzerine sanığa meşruhatlı davetiye çıkarılmadan duruşmanın 15.06.2005 tarihine alınmasına karar verilip, sanığın yokluğunda anılan tarihte duruşma açılarak hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlandığı gözetilmeden, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.

    Bu nedenle Yargıtay C.Başsavcılığının yazılı emre atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle ve kanuna aykırılığın giderilmesinin de başkaca çözümünün mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, uygulamada birliğin sağlanması amacıyla Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin 28.07.2005 gün ve 2005/275 müteferrik sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına, hükümlü hakkında cezanın çektirilmemesine" karar vermiştir.

    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 09.02.2007 gün ve 163295 sayı ile;

    "Kanun yararına bozma istemi, kişinin özgürlüğünü bağlayıcı, kısıtlayıcı bir yaptırım içeren ve davanın esasını çözümleyen bir karara ilişkindir.

    Bozma nedeni ise, 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi kapsamında yer alan, kişinin savunma hakkının kaldırılması veya kısıtlanması sonucunu doğuran bir usul işlemine ilişkindir. Bozma nedeninin kabulü, duruşma açılarak yargılama yapılmasını ve sonucuna göre bir karar verilmesini gerektirmektedir. Saptanan bu yasaya aykırılık, 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında yer almadığından, cezanın çektirilmemesine değil, dosyanın müteakip işlemlerin yapılması için mahalline gönderilmesine karar verilmesini gerektirmektedir." görüşü ile itiraz ederek Özel Daire bozma kararından "cezanın çektirilmemesine" ibaresinin çıkartılmasına ve "dosyanın müteakip işlemlerin mahkemesince yapılması için mahalline gönderilmesine" karar verilmesini istemiştir.

    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    CEZA GENEL KURULU KARARI

    Mal beyanında bulunmama eylemi nedeniyle, borçlunun İİY"nın 337 ve 5252 sayılı Yasanın 7/2. maddeleri uyarınca 200 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Bilecik İcra Ceza Mahkemesi kararının, Adalet Bakanının yasa yararına bozma istemi üzerine, savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle, yasa yararına bozulması halinde cezanın çektirilmesine mi, yoksa mahallinde yeniden yargılama yapılmasına mı karar verileceği noktasında toplanmaktadır.

    Öğretide "olağanüstü temyiz" olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları "kanun yararına bozma" adı ile 5271 sayılı CYY"nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.

    5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtay"ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay"ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.

    Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.

    Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

    Bozma nedenleri;

    5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.

    Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.

    Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, "tekriri muhakeme" yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.

    4"üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.

    İnceleme konusu olayda, mal beyanında bulunmama eylemi nedeniyle, Bilecik İcra Ceza Mahkemesince 02.05.2005 tarihinde düzenlenen tensip tutanağında duruşmanın 06.07.2005 tarihine bırakılmasına karar verilmesine rağmen, şikayetçi vekilinin talebi üzerine sanığa meşruatlı davetiye çıkarılmadan duruşmanın 15.06.2005 tarihine alınmasına karar verilip, borçlunun yokluğunda İİY"nın 337 ve 5252 sayılı Yasanın 7/2. maddeleri uyarınca 200 YTL idari para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi savunma hakkının bütünüyle ortadan kaldırılması sonucunu doğurduğundan yasaya mutlak aykırılık oluşturmakta ve kararın bu nedenle bozulmasını gerektirmektedir. Ancak CYY"nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi kapsamındaki bu bozma nedeni Yerel Mahkemece yeniden yargılama yapılmasını gerektirdiğinden ve varlığı saptanan hukuka aykırılık ceza verilmemesi sonucuna ulaştırır nitelik taşımadığından cezanın çektirilmemesine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. Unutulmamalıdır ki; 5271 sayılı CYY.nın 309. maddesi uygulamasında, suçu ya da kabahati sabit olan ve eylemi cezai yaptırımı gerektiren kişi hakkında herhangi bir usulî nedenle "cezanın çektirilmemesine" karar verebilmek olanağına yer verilmemiştir.

    Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

    SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

    1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

    2- Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin cezanın çektirilmemesine ilişkin 18.12.2006 gün ve 4862-8022 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

    3- Adalet Bakanının isteminin kabulü ile Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin 28.07.2005 gün ve 275 Müt. sayılı kararının CYY"nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca YASA YARARINA BOZULMASINA,

    4- Bilecik İcra Ceza Mahkemesinin 15.06.2005 gün ve 121-120 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

    5-Anılan Mahkemece İİY"nın 349 ve 350. madde hükümlerine uygun olarak yeniden yargılama yapılmasını teminen dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 27.02.2007 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara