Esas No: 2007/9-22
Karar No: 2007/33
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/9-22 Esas 2007/33 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık Osman P. taksirle yaralama suçundan cezalandırılmıştır. Dosya Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından yeniden değerlendirme için mahkemesine gönderilmiştir. Yerel Mahkeme, yeni yargılamada, sanığın cezasını 1430 YTL adlî para cezasına düşürmüştür. Sanık tarafından yapılan temyiz başvurusu sonrasında Yargıtay 9. Ceza Dairesi hükmü bozmuş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı kabul edilmiştir ve sanığın temyiz istemi reddedilmiştir. Kanun maddeleri ise şöyle olarak belirtilmiş: 765 sayılı TCY'nın 459/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri; 5237 sayılı TCY'nın 89/5 maddesi.
Ceza Genel Kurulu 2007/9-22 E., 2007/33 K.
"İçtihat Metni"
Sanık Osman P...."ın taksirle yaralama suçundan 765 sayılı TCY"nın 459/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca neticeten 1.782.116.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, cezasının taksitlendirilmesine ilişkin olarak Sivas 1.Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 01.02.2005 gün ve 715-65 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmişse de, dosya Yargıtay C.Başsavcılığı tarafından 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca, sonradan yürürlüğe giren yasalara göre yeniden bir değerlendirme yapılması için mahkemesine gönderilmiş, Yerel Mahkeme duruşma açarak yaptığı yeni yargılama sonunda bu kez 13.10.2005 gün ve 586-613 sayı ile; 765 sayılı TCY uyarınca yapılan uygulamanın 5237 sayılı TCY"nın ilgili maddeleri uyarınca yapılan uygulamaya nazaran daha lehe sonuç verdiğinden bahisle, sanığın taksirle yaralama suçundan dolayı 765 sayılı TCY"nın 459/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca neticeten 1430 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, cezanın taksitlendirilmesine karar vermiştir.
Sanık tarafından temyiz edilen hüküm Yargıtay 9. Ceza Dairesince 27.11.2006 gün ve 5408-6627 sayı ile;
"Sanığın 13.10.2005 tarihli hükme yönelik 11.11.2005 tarihli temyiz dilekçesi yasal süreden sonra ise de, dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığınca iadesinden önce verilen hükme yönelik temyizinin geçerliliğini koruduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Sanığın üzerine atılı suçun 5237 sayılı TCK.nun 89/5 maddesi uyarınca bilinçli taksir hali hariç olmak üzere takibinin şikayete bağlı olması ve mağdurların 03.03.2004 tarihli ifadelerinde sanıktan şikayetçi olmadıklarını bildirmiş olmaları karşısında hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.01.2007 gün ve 221353 sayı ile;
"Işıklı döner kavşakta kırmızı ışıkta geçerek kazaya ve şikayetçilerden Osman K..."nın sol femurunda çok parçalı kırık meydana gelecek şekilde yaralanmasına neden olan sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunu, 5237 sayılı TCK.nun 89. maddesinin 5. fıkrasındaki hüküm nedeniyle atılı suçun takibinin şikayete bağlı olmadığını, bu nedenle mağdurun şikayetçi olmadığını bildirmesinin sonuca etkili bulunmadığını ve şikayet yokluğu nedeniyle düşme kararı verilemeyeceğini, bu durumda yerel mahkemenin sanığın cezalandırılmasına ilişkin kararının isabetli olduğunu" belirterek itiraz etmiş, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasını, Yerel Mahkeme hükmünün onanmasını istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulu"nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık Osman P...."ın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulu"nca çözümü gereken hukuki ihtilaf, suçun oluş biçimine göre bilinçli taksir halinin mevcut olup olmadığı, ayrıca mağdurun yaralanma derecesine göre sanığa yüklenen taksirle yaralama eyleminin kovuşturulmasının şikayete bağlı bulunup bulunmadığı, dolayısıyla somut olayda mağdurların 03.03.2004 tarihli ifadelerinde şikayetçi olmadıklarını bildirmiş olmaları nedeniyle davanın düşürülmesi koşullarının varlığı yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Genel Kurul"daki müzakere sırasında, temyiz incelemesi yapılabilmesi bakımından gerekli koşullardan olan istek koşulunun somut olayda gerçekleşmediğinin ileri sürülmesi üzerine, bu husus, Yargıtay İçyönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınıp değerlendirilmiştir.
İncelenen dosyada;
Yerel Mahkeme, sanık Osman P...."ın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasına karar vermiş, bu hüküm sanık tarafından süresinde verilen dilekçe ile temyiz edilmiştir. Temyiz aşamasında 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın 8. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, sanığın hukuki durumunu yeni yasal düzenlemeler çerçevesinde yeniden değerlendirmesi için dosyayı Yerel Mahkemeye iade etmiştir. Yeniden duruşma açıp yargılama yapan Yerel Mahkeme, sanığın taksirle yaralama suçundan mahkûmiyetine ilişkin ve temyizi olanaklı bulunan yeni bir hüküm tesis ederek sanığın yokluğunda tefhim etmiş, gerekçeli karar ise 02.11.2005 tarihinde sanığa tebliğ edilmiştir. Yasal süreyi geçiren sanık, 11.11.2005 tarihinde hakime havale ettirdiği dilekçe ile temyiz başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay Özel Dairesi, bu yeni hükme yönelik temyizin süresinden sonra olduğuna işaret etmekle birlikte, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iadesi öncesindeki ilk hükme karşı sanığın süresinde yaptığı temyiz başvurusunun halen geçerliliğini sürdürdüğünü kabul etmek ve bu isteme dayanmak suretiyle inceleme yaparak, ilamında öngördüğü hukuka aykırılık nedeniyle hükmü bozmuştur.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 27.06.2006 gün ve 174-170 sayılı kararında belirtildiği üzere; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 5320 sayılı Yasanın 8. maddesine göre gerçekleştirdiği iade işleminin yerel mahkemece benimsenerek duruşma açılması halinde, artık yerel mahkemenin ilk hükmü varlığını yitirmiş olacak ve yeniden hüküm verme zorunluluğu doğacaktır. Verilen yeni hükmün, önceki ile aynı veya değişik olması da, bunun yeni hüküm olduğu ve önceden verilenin geçerliliğini kaldırarak onun yerine geçtiği gerçeğini değiştirmeyecektir. Bu nitelikteki bir hükmün, temyizen incelenebilmesi ise, re"sen temyize ilişkin koşullar saklı kalmak kaydıyla hak sahiplerinin yöntemine uygun bir temyiz davası açmasına bağlıdır.
Somut olayda, Yerel Mahkemece duruşma açılarak tesis edilen 13.10.2005 tarihli yeni hükme yönelik sanık temyizinin süresinden sonra olduğu, sanığın iade öncesindeki hükme yönelik temyiz isteminin de sonraki hükmün incelenmesine olanak vermediği anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçeyle kabul edilerek, Özel Daire bozma kararının kaldırılması, sanığın süreden sonraki temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Genel Kurul Üyesi ise; "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının iadesinden sonra Yerel Mahkemece kurulan yeni hükmün öncekinden farklı olmadığını, bu nedenle sanığın önceki hükme yönelik olan ve Yargıtay"ca sonuçlandırılmadığı için halen geçerliliğini koruduğu anlaşılan ilk temyiz istemine dayanılarak inceleme yapılmasının olanaklı bulunduğunu" ileri sürmüşler, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 27.11.2006 gün ve 5408-6627 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanık Osman P...."ın süresinden sonra gerçekleştirdiği temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY"nın 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 13.02.2007 günü oy çokluğu ile karar verildi.