Esas No: 2011/1518
Karar No: 2011/3651
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2011/1518 Esas 2011/3651 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davalıyla imzaladıkları 01/10/2006 tarihli Hukuki Danışmanlık Sözleşmesiyle işe başladığını, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıyla müvekkili şirket arasında 01/10/2006 tarihinde Hukuki Danışmanlık Sözleşmesi akdedildiğini, taraflar arasındaki iş ilişkisinin İş Hukuku kapsamında olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece istek hüküm altına alınmıştır.
Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İş Kanunu’nun 8. maddesinin 1. fıkrası göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
İş sözleşmesini eser ve vekâlet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) karşı ekonomik bağımlılığı vardır.
İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukuki-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukuki bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İşçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirir. İşçinin işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini işverenin talimatlarına göre hareket etmek ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. İşin işverene ait işyerinde görülmesi, malzemenin işveren tarafından sağlanması, iş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması, işin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi, bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi, ücretin ödenme şekli kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır. Bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin ölçüt teşkil olmaz. İşçinin işverenin belirlediği koşullarda çalışırken kendi yaratıcı gücünü kullanması, işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi
bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz. Çalışanın işyerinde kullanılan üretim araçlarına sahip olup olmaması, kâr ve zarara katılıp katılmaması, girişimcinin sahip olduğu karar verme özgürlüğüne sahip olup olmaması bağımlılık unsuru açısından önemlidir.
İş sözleşmesinde işçi işveren için belirli veya belirsiz süreli olarak çalışır. Vekil kural olarak uzmanlığı bakımından iş sahibinin talimatları ile bağlı değildir. İş sözleşmesinin varlığı ücretin ödenmesini gerektirir. Vekâlet için ücret zorunlu bir öğe değildir. Vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlerde iş sözleşmesinin aksine sosyal nitelikte edimlere ve koruma yükümlülüklerine rastlanmaz. Bağımsız olarak iş gören, bu nedenle faaliyetini sürdüreceği zamanı belirlemede kısmen de olsa serbestliğe sahiptir. Bütün zamanını tek bir müvekkile özgülemek zorunda olmayan vekil farklı kişilerle vekâlet sözleşmeleri yapabilir. Ekonomik olarak tek bir işverene bağımlı değildir.
Somut olayda,dosyaya sunulan 01.10.2006 tarihli “Hukuki Danışmanlık Sözleşmesi” başlıklı sözleşmeye göre davacı işyerinde karşılaşılan hukuki sorunlara ilişkin yazılı ya da sözlü danışmanlık hizmeti verecek, sözleşmelerin imzalanması sürecinde hukuki yardımda bulunacak, gerektiğinde toplantılara katılarak hukuki yardımda bulunacaktır. Bu hizmet karşılığında kendisine 1.300,00 TL+KDV “danışmanlık ücreti” ödenecektir”. İş sahibinin leh ve aleyhinde açılan dava ve icra takiplerinin de avukat tarafından takip edilmesi talep edilirse bu sözleşmenin kapsamı dışındadır, bu tür dava ve icra takipleri için ayrıca ücret ödeneceği düzenlenmiştir. Davacının ayrı bir avukatlık bürosu olup davalının işyerinde çalışmamaktadır, başka işyerinden emeklidir, davalının bordrolu çalışanı değildir, davalı işyerinin bütün hukuki işlerine bakmadığı sözleşmede düzenlenmiştir.
Bu itibarla taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin vekalet sözleşmesi niteliğinde olduğu anlaşılmakla davanın reddi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı İş Kanunun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1-) Yerel Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-) Davanın REDDİNE,
3-) Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-) Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 30.00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-) Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.100.00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-) Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak 31.10.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.