Esas No: 2006/1-347
Karar No: 2007/19
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/1-347 Esas 2007/19 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2006/1-347 E., 2007/19 K.
"İçtihat Metni"
Kasten öldürme suçundan yapılan yargılama sonunda; "…
…olaydan bir ay kadar önce Süleyman K...."ın Serkan G....... ve ailesine ait iş yerinde çalıştığı, olay günü ücretini istemek için bu işyerine gittiği, ancak ücretini alamadığı, akşama doğru (haklarındaki hükümler itiraza konu edilmeyen) diğer sanıklar ile maktulü de alarak işyerine tekrar gittiği, Süleyman K...."ın alacağını istediği, bu sırada iki taraf arasında tartışma çıktığı, maktül ve arkadaşlarının sanık Serkan"ın işyerine hasar verip kaçmaya başladıkları, bu sırada sanık Serkan"ın suçta kullanılan bıçağı maktulün arkasından fırlatarak yaraladığı, bu yaralanmadan dolayı maktulün kurtarılamayarak öldüğü" şeklindeki kabulle; "suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Yasa"nın 448,51/1 ve 59/2. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası verilmesi gerektiği, bu nedenle 5237 sayılı Yasanın daha lehe olduğu.." değerlendirilip; "sanık Serkan G......."in, 5237 sayılı Yasanın 81/1,29/1 ve 62. maddeleri gereğince 13 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı Yasanın 53/1-2 maddesi uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar,
a)Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevi üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b)Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan,
c)Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d)Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e)Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılmasına, 63. madde gereğince mahsuba, tutukluluk halinin devamına, manevi tazminata, nisbi ve maktu vekalet ücretine, nisbi harca, zoralıma, yargılama giderine......" ilişkin Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.10.2005 gün ve 132-246 sayılı hükmün sanık müdafi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; hüküm, Yargıtay 1. Ceza Dairesince, 13.11.2006 gün ve 2026-4876 sayı ile onanmıştır.
Bu karar üzerine; sanık Serkan müdafinin 28.11.2006 tarihli dilekçe ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından vasıf ve tahrikin düzeyi yönünden karar düzeltme yoluna gidilmesini istemesinin ardından;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 28.12.2006 gün ve 221619 sayı ile;
"... İtiraza konu uyuşmazlık; sanık Serkan G......."in, maktul Hakan Ç....."a karşı eyleminin, kasten bir kişiyi öldürmek mi, yoksa kastı aşan etkili eylem sonucu bir kişiyi öldürmek mi olduğudur.
Suç tarihinden önce sanık Serkan"ın babasının işyerinde çalışan Süleyman K...., kendi isteği ile ayrıldığı işten 30 milyon lira alacağını istediği, sanığın babasının da parayı akşam üstü vereceğini söylemesi üzerine onun da bu teklifi kabul edip ayrıldığı ve aralarında maktul Hakan Ç....."ın da bulunduğu arkadaşları ile karşılaştığında konuyu onlara anlatması üzerine 20 kişilik bir grubun toplandığı fırında çalışan tanık Ayşe A...."ın kız kardeşinin sanıkların toplanıp dükkanı basacaklarını telefonla haber verdiği, asayiş şubesinde görevli tanık polisler Erdal P…
…. ve Sıddık A......"ın da olay başlar başlamaz olay yerinde oldukları ve olay yerine gelen sanıkların olayın olduğu işyerine gelerek Süleyman K...."ın parasını tekrar istediği, işyeri sahiplerinin de o gün yüklü bir ödeme yaptıklarını, parayı ertesi gün vereceklerini söylemeleri üzerine maktul Hakan Ç....."ın olaya müdahale ederek sanık Serkan"la tartışmaya başladıkları ve aniden gelişen olay sonucu maktul Hakan"ın ve arkadaşlarının işyerinin camlarını sopalarla kırmaları ve ortalığı dağıtmaları karşısında sanığın fırında kullanmış olduğu ekmek bıçağını alarak kendini ve işyerini korumak için dışarı çıktığı, işyerini basanların dağıldığı, sanığın da elindeki bıçağı 4-5 metre mesafeden rastgele fırlatması sonucu maktul Hakan Ç....."ın yaralanarak ölmesi hadisesinden ibarettir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun müteaddit kararlarında da (19.06.1995, 1-126/210; 12.06.1995, 1-119/198; 07.03.1994, 1-51/75; 29.06.1999, 1-166/183; 04.11.1997, 1-166/258; 25.03.1997, 1-41/64) belirtildiği gibi, kastı aşan etkili eylem sonucu adam öldürme ve kasten adam öldürme eylemleri arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayanır. Birinci durumda, sadece daha hafif sonuç (etkili eylem) istenilmiş olup, daha ağır sonuç (ölüm) istenilmiş değildir. Fakat ölüm, sanığın hareketinden dolayı meydana gelmiştir.
Ancak sanık ölüm sonucunu istememiş olduğundan kasten adam öldürme suçunu işlemiş sayılamaz.
Sanığın iç dünyasını ilgilendiren kastının öldürme mi yoksa yaralama mı olduğu, aradaki husumetin derecesi, kullanılan aletin öldürmeye elverişlilik niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, darbelerin vurulduğu bölgenin hayati bakımdan önemi, mani hal mevcut olup olmadığı, sanığın eylemini kendiliğinden mi devam ettirmediği, yoksa mani hal nedeniyle mi devam ettirmediği, olaydan sonraki davranış biçimi gibi ölçütlere göre belirlenir.
Olayımızda sanıkla maktul arasında öldürmeyi gerektirecek bir husumet yoktur, hatta sanık ile maktul birbirlerini tanımamaktadırlar. Maktul Hakan arkadaşı Süleyman K...."ın alacağını istemek üzere 20 kişilik bir grupla sanık Serkan"ın işyerine gelerek arkadaşının alacağını sanıktan istemiş, sanığın da o gün yüklü bir ödeme yaptıklarını, parayı ertesi gün vereceklerini söylemeleri üzerine maktul Hakan Ç....."ın sanık Serkan"la tartışmaya başladıkları ve aniden gelişen olay sonucu maktul Hakan"ın ve arkadaşlarının işyerinin camlarını sopalarla kırmaları ve ortalığı dağıtmaları karşısında sanığın fırında kullanmış olduğu ekmek bıçağını alarak kendini ve işyerini korumak için dışarı çıktığı, işyerini basanların dağıldığı, sanığın da elindeki bıçağı 4-5 metre mesafeden rastgele fırlatarak etkili eylemde bulunmuştur.
Darbe sayısı tektir. Sanığın eyleminde kullandığı alet olan, ekmek bıçağı özellikle öldürme için seçilmiş bir alet değildir. Bu alet sanığın fırında ekmek kesmekte kullandığı bıçaktır. Suç aleti ekmek bıçağı hedef gözetilmeksizin 4-5 metre mesafeden hareket halinde olan maktule fırlatılmıştır.
Bu maddi olgular karşısında sanığın öldürme kastıyla değil, yaralama kastıyla hareket ettiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.
Sanığın olayda kullandığı ekmek bıçağının öldürücü etkiye sahip aletlerden sayılması ve maktulün koltuk altı karın boşluğuna denk gelen darbenin meydana getirdiği iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama meydana getirmiş olmasının eylemin hukuki vasfını değiştirmemesi gerektiği düşünülmektedir.
Bu açıklamalar ışığında; Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.10.2005 tarih ve 2003/132 esas, 2005/246 sayılı kararı ile sanık Serkan G......."in, maktul Hakan Ç....."a karşı eyleminin, kastı aşan etkili eylem sonucu öldürmek suçundan bir karar verilmesi gerekir iken, yazılı biçimde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatine varılmıştır." açıklamasıyla; "Yargıtay 1.Ceza Dairesinin 16.11.2006 gün ve 2006/2026-4876 sayılı onama kararının kaldırılarak, Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.10.2005 tarih ve 2003/132 esas, 2005/246 karar sayılı hükmünün bozulmasına karar verilmesi..." itiraz yoluyla talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Soruşturma ve kovuşturma evresinde hukuka uygun yöntemle derlenen bilgi ve belgelere göre;
1) Yargılama konusu maddi olayın;
"Süleyman K...."ın, sanık ile babasına ait iş yerinde çalıştığı ancak ücretinin tamamını alamadan işten ayrıldığı, olay günü gelip mütebaki alacağını talep etmesine rağmen sanıktan olumlu yanıt alamaması üzerine durumu maktülün de içinde yer aldığı arkadaşlarına söylediği, Süleyman, maktül ve arkadaşlarının sanığa ait işyerine geldikleri, borcun neden ödenmediği doğrultusundaki beyanlar ve ardından başlayan tartışmanın devamında önce sanığın maktüle kafa attığı, maktül ve bir kısım arkadaşının sanığı kovaladığı ve ardından da işyerinin camlarını sopa ile kırdıkları, bu hal karşısında sanığın işyerinden aldığı namlu uzunluğu 19.5 cm. kabzası 14 cm olan toplam 33.5 cm"lik ekmek bıçağıyla maktülü kovaladığı, kaçmakta olan ve geri dönüp yeni bir saldırı girişimi sergilemeyen maktüle bazı beyanlara göre 1 metre, sazı beyanlara göre ise 5 metreden fazla olmayacak mesafeden bıçağı attığı, bıçağın, 1.73 cm. boyunda olup 19 yaşında bulunan maktülün sırtına lomber bölgeden isabetle sağ böbrek ve midede kesi oluşturacak ve iç kanama yaratacak etkinlikte isabet ettiği, düşen ve bilahare hastaneye kaldırılan maktül Hakan"ın kurtarılamayarak öldüğü" tarzında gerçekleştiği,
2) Yargıtay 1. Ceza Dairesi ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nca çözümlenmesi gereken hukuki ihtilafın;
Maktülün tahriki sonucu gerçekleşen olayda sanığın eyleminin Yerel Mahkemece kabul edilen ve Yargıtay 1. Ceza Dairesince de benimsenen biçimde "insan öldürme" vasfında mı yoksa Yargıtay C.Başsavcılığınca değerlendirildiği üzere "müessir fiil sonucu kastı aşar nitelikte insan öldürme" niteliğinde mi gerçekleştiğinin saptanması, dolayısıyla suç vasfının belirlenmesinden ibaret bulunduğu,
3) Genel Kurul"ca yapılan değerlendirmede;
A- Olayın başlama, gelişme ve sonuçlanma biçiminin özetlenen tarzda olduğu, bu konuda gerek Yerel Mahkeme gerek Özel Daire ve gerekse Yargıtay C.Başsavcılığı arasında bir çelişkinin bulunmadığı, esasen dosyadaki bilgi ve belgeler itibariyle bu kabulde isabet bulunduğunun da netlik kazandığı,
B- Maktül ve arkadaşlarının sanığın iş yerine gelip onunla tartışma ve kavgalaşması sonrasında işyerinin camlarını kırmalarıyla gelişen olayın sanık yararına tahrik teşkil ettiği, bu halin olay tarihinden sonra yürürlüğe giren ve sanığın lehinde hükümler getirip tahrik indirimi nedeniyle öldürme suçuna ilişkin cezayı 12 yıl ile 18 yıl arasında belirlemeye elverişli olan 5237 sayılı Yasanın 29. maddesi kapsamında gerçekleştiği, işbu kışkırtma sonrasında sanığın işyerinden aldığı bıçakla saldırması üzerine maktülün direnç göstermeden ve camı kırma eylemlerini sürdürme iradesi sergilemeden kaçtığı, böylece sanığın bıçaklı saldırı evresinin "ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan hukuka uygunluk nedenleri" kapsamından çıkarak tahrik etkisinde karşı saldırı niteliğine dönüştüğü, yoğun beyanlara göre 1 metrelik yakın ve etkin mesafeden, bir kısım beyana göre ise daha fazla ancak 5 metreyi aşmayan uzaklıktan, muhatabını görerek, sonuç almaya yeterli ve etkin biçimde bıçağı fırlatıp sırt lomber bölgeden maktüle isabet ettirdiği, bu isabetin tüm namlusu girecek ve sağ böbrek ile mideyi delerek iç kanamaya sebebiyet verecek düzeyde olduğu, bu elverişlilik tahtında da beklenen ölüm hadisesinin gerçekleştiğinin netlik kazandığı,
C- Aletin öldürücü nitelik ve nicelik taşıdığının, aletin kullanımının ölüm sonucunu sağlamaya elverişli tarzda yapıldığının, sanığın bu kullanım kararlılık ve iradesini saptıran, etkileyen ya da yönlendiren herhangi bir dış ve iç oluşum veya faktörden söz edilemeyeceğinin ve sonuç olarak da beklenen ölüm halinin gerçekleşmiş bulunduğunun açıklık kazandığı ahvalde, derûni nitelikte olup failce saklanan kastın araştırılması ya da tahliline girişilmemesi icap ettiği, konu maddi olayda da şekillenen bu tür oluşumlarda kastın; 765 sayılı TCY"nın 452 veya 5237 sayılı yeni TCY"nın 87/4. maddesine mümas "etkili eylem sonucu ölüme sebebiyet verme-kastı aşar nitelikte insan öldürme" vasfında yorumlanamayacağı,
D- Bu tarz fiillerin 5237 sayılı TCY"nın 21/2. maddesinde kurumlaştırılan "olası kast" kapsamında da mütalaa olunmaması icap ettiği,
Görüş ve kanaati benimsenmekle;
Yerel Mahkemenin, eylemi, "insan öldürme" niteliğinde kabul etmesi ve 5237 sayılı TCY hükümlerinin uygulamada sanık lehine sonuç vereceğini benimseyerek maktül ve arkadaşlarından kaynaklanan tahrikin en az indirimi gerektirenlere göre daha şedit olduğunu değerlendirmek suretiyle Yasanın 81/1, 29 ve 62. maddelerini uygulayarak hüküm kurmasında ve Yargıtay 1. Ceza Dairesi"nin de bu hükmü, usul ve yasaya uygun görerek onamasında isabetsizlik bulunmadığı sonucuna varılmış, suçun "kasten yaralama sonucunda ölüm" niteliğinde olduğu görüşünü içeren Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
…………….
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Genel Kurul Üyesi ise; "sanığın bıçak atma konusunda uzman olmaması ve sanık ile maktul arasında önceye dayalı husumet bulunmaması hususları da birlikte değerlendirildiğinde, sanığın kaçan maktülün ardından bıçağı fırlatması eyleminde öldürme değil, yaralama kastının bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini savunarak, itirazın kabulü" yönünde karşı oy kullanmışlardır.
Bu açıklamalara göre; Özel Daire kararı isabetli bulunduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddi gerekmiştir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 30.01.2007 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.