Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/10-1 Esas 2007/17 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2006/10-1
Karar No: 2007/17

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/10-1 Esas 2007/17 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu 2006/10-1 E., 2007/17 K.

Ceza Genel Kurulu 2006/10-1 E., 2007/17 K.

"İçtihat Metni"

Sanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan, 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi uyarınca 1.090.000.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca 1 yıl süre ile bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmasına, yasaklama kararının tüm bankalara duyurulmak üzere T.C. Merkez Bankasına bildirilmesine, para cezasının ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir aylık sürenin sona erdiği veya infaz aşamasında takside bağlanıp taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi nedeniyle geri kalan miktarının tamamının muaccel olduğu tarihten başlamak üzere 6183 sayılı Yasanın 51. maddesinde belirtilen gecikme zammı oranının yarısı oranında gecikme zammı uygulanmasına, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin sanıktan tahsiline ilişkin Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen, 03.04.2003 gün ve 200-313 sayılı karar, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 10.02.2004 gün ve 8083-1275 sayı ile;

".....incelenip gereği düşünüldü.

1-08.03.2003 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4814 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinde öngörülen 3 aylık yasal süre beklenip, bu süre içerisinde çek tutarının ve karşılıksız kalan kısmının %10 tazminatı ve 3167 sayılı Yasanın 16/a maddesine göre hesaplanacak gecikme faizi ile birlikte ödenip ödenmediği ve 8. maddesine göre düzeltme hakkının kulanılarak hamilin zararının karşılanmadığı araştırılıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine, sözü edilen yasal süre beklenmeden ve eksik incelemeye dayanılarak karar verilmesi;

2-4814 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi amir hükmü uyarınca anılan Yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki ilk duruşmaya gelmeyen şikayetçiye sonraki oturumda hazır bulunması veya bir vekil ile kendisini temsil ettirmesi, duruşmaya gelmediği veya vekil de göndermediği takdirde şikayetten vazgeçmiş sayılacağı hususunda usulüne uygun davetiye çıkartılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi;

3-Kabule göre de;

a)Sanığın, hakkında 647 sayılı Yasanın 6. maddesinin uygulanması yönündeki talebi hususunda olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmemesi;

b)Suç tarihinden sonra yürürlüğe girdiği gözetilmeden, sanık hakkında tayin olunan ağır para cezasına 4786 sayılı Yasa ile 647 sayılı Yasanın 5/5. maddesinin uygulanmasına karar verilmek suretiyle TCK"nun 2/2. maddesine aykırı davranılması.." gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma üzerine Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesince 23.09.2004 gün ve 300-973 sayı ile;

"..Daha önce mahkememizce verilen karar 4814 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinde öngörülen üç aylık süre beklenmeksizin karar verilmesi ve geçici 1. maddeye göre müdahile tebligat yapılmaması gerekçeleri ile bozulmuş, bu bozma hususlarına yasaya aykırı görüldüğünden uyulmamış, ancak bozmanın diğer bölümleri yasaya uygun görülmekle uyularak yargılama sürdürülmüştür.

4814 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinde gösterilen üç aylık süre hiçbir şekilde yargılamanın durmasını gerektirecek bir süre değildir.

Şöyle ki; yargılamanın hazırlık, duruşma ve infaz aşamalarında borç yasal anlamda ödendiği takdirde mahkemelerce nelerin yapılacağı hükme bağlanmış, yargılamanın durması değil, tam aksine sürdürülmesi amaçlanmıştır. Eğer yasa koyucu böyle bir durma istemiş olsa idi, bunu açıkça belirtmesi gerekirdi.

Mahkememizce Yüksek Yargıtay"ın temyiz incelemesine ışık tutulmak üzere borcun dosyanın temyize gittiği tarih itibarıyla ödenmediğine dair tutanak tanzim edilerek dosya içerisine konulmuştur.

CMUK"nun 365 ve müteakip maddeleri, müdahale hukukunu tanzim etmiş olup, müdahilin davayı takip etme zorunluluğu bulunmadığı gibi, 4814 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde müdahile değil, açıkça müdahil sıfatını almamış müştekiye duruşmaları takip etmesi hususunda zorunluluk getirildiğinden müdahile bu gerekçe ile tebligat yapılmamıştır.

Yüksek Yargıtayca bu güne kadar bozulup gönderilen hiçbir dosyadan, bozmadan sonraki kararlar dahil olmak üzere halen daha ödemelerin yapılmadığı bellidir.

Bu hususun takdiri yüce Ceza Genel Kuruluna bırakılmıştır.

Sanığın keşide ettiği anlaşılan Vakıfbank Bartın Şubesine ait keşide yeri İstanbul, keşide tarihi 30.09.2000 olan 470 milyon bedelli çek ile; keşide yeri Bartın, keşide tarihi 30.08.2000 olan 620 milyon bedelli çeklerin yasal ibraz süresi içerisinde ibrazı sonucu karşılıksız çıktığı bankaca yasal biçimde çekilen ihtarnameye rağmen borcun ödenmediği anlaşılmakla,

Bu nedenlerle,

1-Sanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan eylemlerine uyan 4814 sayılı Yasa ile değişik 3167 sayılı Yasanın 16/1 ve 765 sayılı Yasanın 72. maddesi gereğince çek bedelleri toplamı olan 1.090.000.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına,

4814 sayılı Yasa ile değişik 3167 sayılı Yasanın 16/3 maddesi gereğince takdiren bir yıl süre ile bankalarda çek hesabı açmaktan yasaklanmasına,

Yasaklama kararının bütün bankalara duyurulmak üzere TC Merkez Bankasına bildirilmesine,

2-..........maktu vekalet ücretine,

3-..........yargılama giderine,

4-Sanığın geçmişteki hali, suç işleme hususundaki eğilimi ve işlediği suçun özelliği birlikte değerlendirilerek cezası ertelendiğinde bir daha suç işlemekten kaçınacağına dair yeterli kanı hasıl olmadığından cezanın ertelenmesine yer olmadığına,

Dair talebe uygun, Yargıtay yolu açık olmak üzere, müdahil, müdahil vekili ve sanığın yokluklarında verilen karar usulen okundu." şeklinde gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuştur.

Bu hükmün de, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istekli, 21.12.2006 gün ve 243153 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü;

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın karşılıksız çek keşide etmek suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlıklar;

4814 sayılı Yasa"nın Geçici 2. maddesinde öngörülen 3 aylık yasal süre beklenilmeden karar verilmesinde ve aynı Yasanın geçici 1. maddesi amir hükmü uyarınca anılan yasanın yürürlüğe girmesinden sonraki ilk duruşmaya gelmeyen müdahil veya vekiline sonraki oturumda hazır bulunması, duruşmaya gelmediği takdirde şikâyetten vazgeçmiş sayılacağı hususunda usulüne uygun davetiye çıkarılmasına gerek bulunup bulunmadığı,

Noktalarında toplanmaktadır.

Dosyanın incelenmesinde;

Sanık hakkında karşılıksız çek keşide etmek suçundan açılan kamu davasında, şikayetçinin usulüne uygun dilekçe ile davaya katıldığı ve kendini vekille temsil ettirdiği, sanığın, çek bedelini ödeyemediğini söylediği,

Mahkemece 19.12.2001"den 03.04.2003 tarihine kadar yeni çek yasasının yürürlüğe girmesi beklenerek, 03.04.2003 tarihli oturumda, sanığın 3167 sayılı Yasanın 4814 sayılı Yasa ile değişik 16. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

Gerek katılan gerekse vekilinin bozmadan önceki hiçbir oturuma katılmadıkları, mahkemece de, 08.03.2003 gün ve 25042 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4814 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesi uyarınca, şikayetçi ve vekiline maddede öngörülen şekilde bir tebligat yapılmadığı saptanmakla, bu yönüyle direnme kararı isabetsiz ise de, bozmadan sonra katılan duruşmadan haberdar edilerek, talimat duruşmasında beyanı saptanmış olduğundan, 4814 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesindeki hususun, mahkemece eylemli olarak yerine getirildiği ve madde ile amaçlanan hususun gerçekleştiği,

Diğer yönden üç aylık yasal süre beklenilmeksizin sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi hususu da, 4814 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesine aykırı ise de, mahkemece ilk hükümden sonra, düzenlenen 14.07.2003 tarihli tutanakta borcun üç aylık yasal süre içinde de ödenmediğinin saptanması ve ayrıca direnme hükmünün verildiği 23.09.2004 tarihine kadar da maddede öngörüldüğü şekilde bir ödemenin yapılmadığının görülmesi karşısında, Yasanın geçici 2. maddesindeki üç aylık bekleme süresi koşulunun da sonradan gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;

a)Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,

b)Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,

c)Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,

d)İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,

Suretiyle verilen karar; özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir karardır. Bu nitelikteki bir kararın temyiz edilmesi halinde incelemenin Yargıtay"ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.

İncelenen dosyada;

Yerel Mahkemece her iki sebebe direnildiği belirtilmiş ise de, iki bozma nedeninin de eylemli olarak yerine getirildiği ayrıca, ilk hükümde yer almayan ve hükümden sonra düzenlenen 14.07.2003 tarihli tutanağa dayanıldığı anlaşılmaktadır. Bu yeni kanıt ve açıklamalar, Özel Daire denetiminden geçmemiştir. Özel Dairece incelenmeyen bir hususun doğrudan ve ilk kez Ceza Genel Kurulu tarafından ele alınması olanaksızdır. Bu nedenle dosyanın incelenmek üzere Özel Dairesine gönderilmesi gerekmektedir.

Bunun yanında;

1-Müşteki vekilinin 17.11.2000 havale tarihli şikayet dilekçesinde; şikayetin, 15.04.2000 keşide tarihli ve 7.750.000.000 lira bedelli çeke ilişkin olduğunu belirtmesine rağmen; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 21.02.2001 gün ve 89290-3681 sayılı iddianamesinin davanın hangi çeke veya çeklere ilişkin olduğuna dair açıklama içermemesi, dosyaya dilekçede yazılı çekle ilgili olmayan Bartın- 30.09.2000 keşide tarihli ve 470 milyon lira bedelli çekle, İstanbul- 30.08.2000 keşide tarihli ve 620 milyon lira bedelli çeklerin fotokopilerinin konulmuş olması ve sonuçta da şikayet dilekçesinde bahsedilmeyen bu iki çek esas alınarak hüküm kurulması,

2-Mahkemenin direnme kararında; bu karara karşı başvurulabilecek yasa yolunun süresi ve şeklinin gösterilmemesi nedeniyle, henüz hükmü temyiz etmemiş olan katılan yönünden temyiz edebilme olanağının devam ediyor olması,

3-Tekerrür ve teselsül hükümlerinin 4814 sayılı Yasa, 765 sayılı Yasa ve 5237 sayılı Yasadaki düzenlemeler birlikte ele alınarak tartışılmaması,

Dosya kapsamından tespit edilen hukuku aykırılıklar ise de; Genel Kurulca verilen kararın niteliği gereği bu hususlara işaret edilmekle yetinilmiştir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

Dosyanın saptanan eylemli uyma nedeniyle, temyiz incelemesi için Yargıtay 10.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 30.01.2007 günü oybirliği ile karar verildi.

Hemen Ara