Esas No: 2007/16.HD-11
Karar No: 2007/12
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-11 Esas 2007/12 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2007/16.HD-11 E., 2007/12 K.
"İçtihat Metni"
Yakınan İbrahim vekili tarafından, sanık Hülya hakkında, Kocaeli 5. İcra Müdürlüğünün 2005/651 sayılı dosyasında yürütülen takip sırasında ödeme taahhüdünü ihlal ettiğinden bahisle 19.07.2005 tarihinde bir, 19.08.2005 tarihinde ise iki olmak üzere toplam üç ayrı dava açılmış, Kocaeli 2. İcra Ceza Mahkemesince ayrı ayrı yapılan yargılamalar sonucunda 19.12.2005 gün ve 1240-3427, 1484-3428 ve 1485-3429 sayı ile sanığın, her biri 3 aya kadar olmak üzere toplamda 9 aya kadar hapsen tazyikine karar verilmiştir. Sanık hakkındaki bu üç karar da yasa yoluna başvurulmaması üzerine kesinleşmiştir.
Adalet Bakanı tarafından yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesince 24.11.2006 gün ve 3496-7515 sayı ile;
"Sanık hakkında Kocaeli 5. İcra Müdürlüğünün 2005/651 esas sayılı takip dosyasıyla takibe geçildiği, sanığın 30.06.2005 tarihinde borcunu 15.07.2005, 30.07.2005, 15.08.2005, 30.08.2005 ve 15.09.2005 tarihlerinde taksitler halinde ödemeyi taahhüt ettiği, 15.07.2005 tarihinde taahhüdünü yerine getirmemesi üzerine, Kocaeli 2. İcra Mahkemesinin 2005/1240 esas ve 2005/3427 karar sayılı ilamıyla cezalandırılmasına karar verildiği, bu durumda sanığın diğer taksitleri ödememesi halinde, ödenmeyen her bir taksidin ayrı suç oluşturmayacağı ve 5271 sayılı Yasanın 223/7. maddesi gereğince açılan diğer davaların reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Bu nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığının yazılı emre atfen düzenlediği tebliğname kısmen yerinde görülmekle, Kocaeli 2. İcra Ceza Mahkemesinin 19.12.2005 tarihli ve 2005/1484-3428 sayılı ve aynı tarihli 2005/1485-3429 sayılı kararlarının bozulmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 09.01.2007 gün ve 57350 sayı ile;
"Olayımızda, borçlunun ödeme taahhütlerinin hiçbirini yerine getirmediği, karar tarihine ve bu güne kadar herhangi bir ödemede bulunmadığı icra dosyası kapsamıyla sabittir. İlk ödeme taksitinin yerine getirilmemesi nedeniyle borçlunun cezalandırılmasına karar verildiği 19.12.2005 tarihi, ödeme taksit tarihlerinden sonraki bir tarihtir ve maddenin ikinci cümlesinde sözü edilen, borçlunun yeniden tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilmesini gerektiren durum mevcut değildir. Borçlunun üç kez tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilmesi; borcun tamamının ödenmemesi halinde borçlunun 9 ay tazyik hapsi ile cezalandırılması sonucunu doğuracaktır. Bu durum, bir borçtan tazyik hapsinin süresinin üç ayı geçemeyeceğine ilişkin emredici nitelikteki madde hükmüne aykırıdır. Dolayısıyla, borçlunun ilk ödeme taksitini ihlal eylemi nedeniyle cezalandırılması yeterli iken, sonraki ihlal eylemlerinden dolayı da cezalandırılmasına karar verilmesi yasaya aykırıdır.
Kanun yararına bozma isteminin davanın esasını çözümleyen bir karara ilişkin olması, bozma nedeninin de cezaların kaldırılmasını gerektirmesi nedeniyle kanun yararına bozma isteminin kabulü ile yerel mahkemenin kararının bozulmasına müteakip cezaların kaldırılmasına da Yargıtay Dairesince doğrudan hükmedilmesi zorunlu bulunmaktadır. (5271 sayılı CMK.m. 309/4-d)
Özel Dairece, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, ancak cezaların kaldırılmasına hükmedilmemiştir.
Bu açıklamalar ışığında; Yüksek Dairenin kararının yasaya aykırı olduğu kanaatine ulaşılmıştır." görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Kocaeli 2. Ceza Mahkemesinin 19.12.2005 tarihli 2005/1484-3428 ve 19.12.2005 tarihli 2005/1485-3429 sayılı kararları ile verilen cezaların kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği görüşülüp düşünüldü.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ödeme yükümlülüğüne aykırı davranma eylemi nedeniyle borçlunun üç ayrı dosyada her biri 3"er ay olmak üzere toplam 9 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sonradan açılan davaların reddine karar verilmesi gerektiğinin belirlenmesi yanında, bu davalarda sanık hakkında tayin olunan cezaların çektirilmemesine de karar verilmesi gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
1- Öğretide "olağanüstü temyiz" olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları "kanun yararına bozma" adı ile 5271 sayılı CYY"nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Yasanın 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanı, o karar veya hükmün Yargıtay"ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay"ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Bozma nedenleri;
5271 sayılı Yasanın 223 üncü maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için, verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, "tekriri muhakeme" yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
4"üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
2- 2004 sayılı İcra İflas Yasasının 5358 sayılı Yasa ile değişik 340. maddesi hükmüne göre, aynı borçtan dolayı sanığa verilecek hapsen tazyik kararının 3 ayı geçemeyeceği açıktır. Hapsen tazyik yaptırımında amaç, bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak olduğundan, alt sınırdan belli bir ceza belirlenmesi gerekmemekte, yükümlülük yerine getirilene kadar ve en çok 3 ay süreyle kişinin yükümlülüğüne uygun davranması için zorlanması söz konusu olmaktadır.
Somut olayda sanığın, borcunu taksitler halinde ödemeyi taahhüt ettiği ve her hangi bir ödemede bulunmadığı sabittir. O halde, aynı borçtan dolayı ve her bir taksit için ayrı ayrı olmak üzere toplam 9 aya kadar hapsen tazyikine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu açıktır. Ancak, her biri ayrı ve bağımsız açılan davalarda, sonraki taksitler için açılan davaların reddine karar verilmesi, sanık yönünden kazanılmış hak oluşturacak ve bir taksitin ödenip diğer taksitlerin ödenmemesi durumunda bu eylemlerinin yaptırımsız kalması sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle saptanan yasaya aykırılığın düzeltilmesi ancak, davaların reddine değil, birleştirilmesine karar vermek suretiyle olanaklı hale gelecektir. Bu suretle, yasa yararına bozma kararına konu olmayan ilk hükmün infazı beklenecek ve eğer sanık hapsen tazyik kararının yerine getirilmesinden sonra borcu öder ise, kalan süre diğer taksitlerin ödenmemesi halinde sanık hakkında yeniden hapsen tazyik kararı verilmesini gerektirecek ancak her halde 3 ayı geçemeyecektir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire Kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin yasa yararına bozma istemine konu olan hükümlerinin bozulmasına, davaların birleştirilerek kesinleşen diğer hükmün infazı beklenerek sonucuna göre mahallinde bir işlem yapılması için dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 24.11.2006 gün ve 3496-7515 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Adalet Bakanının isteminin kabulü ile Kocaeli 2. İcra Ceza Mahkemesinin 19.12.2005 gün ve 2005/1484-3428 sayılı ve 19.12.2005 gün ve 2005/1485-3429 sayılı kararlarının 5271 sayılı CMY.nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca YASA YARARINA BOZULMASINA,
4- Anılan Mahkemece davaların birleştirilip, kesinleşen 19.12.2005 gün ve 1240-3427 sayılı hükmün infazı beklenerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi ve mahallinde bir işlem yapılması için dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 30.01.2007 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.