Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/264 Esas 2008/241 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2008/264
Karar No: 2008/241

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/264 Esas 2008/241 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2008/264 E.  ,  2008/241 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı veren
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi Asliye Ceza
    Günü : 19.10.2005
    Sayısı : 258-404

    Hırsızlık suçundan sanık ...’in, 765 sayılı TCY’nın 492/2, 522/1, 523, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca sonuçta 762.762.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, para cezasının birer ay ara ile 14 eşit taksitte tahsiline ve ödeme emri tebliğinden itibaren 1 aylık sürenin sona erdiği veya taksitlerden birisinin süresinde ödenmemesi halinde gecikme zammı uygulanmasına ve bu cezasının ertelenmesine ilişkin, Urla Asliye Ceza Mahkemesince 28.01.2004 gün ve 296-10 sayı ile verilen hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosya; Yargıtay C.Başsavcılığınca 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca lehe yasa değerlendirmesi yapılması gerektiği görüşüyle, 20.06.2005 gün ve 75315 sayılı yazı ile iade edilmiştir.
    Yargıtay C.Başsavcılığı iadesinden sonra duruşma açan Yerel Mahkemece 19.10.2005 gün ve 258-404 sayı ile bu kez de sanığın lehine olduğu kabul edilen 765 sayılı TCY’nın 492/2, 522/1, 523, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4, 5 ve 6. maddeleri uyarınca sonuçta 594 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, para cezasının birer ay ara ile 14 eşit taksitte tahsiline ve ödeme emri tebliğinden itibaren 1 aylık sürenin sona erdiği veya taksitlerden birisinin süresinde ödenmemesi halinde gecikme zammı uygulanmasına ve bu cezasının ertelenmesine karar verilmiştir.
    Yerel Mahkemece dosyanın temyiz incelemesi için re’sen gönderilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 03.11.2008 gün ve 21247-18217 sayı ile;
    “Suçun niteliği, cezanın türü ve süresine göre; 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun Geçici madde; 1/1. fıkrası yollamasıyla aynı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231/5-14. madde ve fıkraları gereği geçmişte hükümlülükleri bulunmayan sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu” gerekçesiyle hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay C.Başsavcılığı ise 04.12.2008 gün ve 26344 sayı ve özetle;
    5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca mahalline gönderilen dosyalarda, iade kararının benimsenmesi halinde, artık önceki karar geçerliliğini yitirdiğinden yeniden hüküm kurma zorunluluğu doğduğunu ve bu nitelikteki bir hükmün temyizen incelenebilmesi için, 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesindeki re’sen temyize ilişkin koşullar saklı kalmak koşuluyla, yasa yoluna başvuru hak ve yetkisine sahip kişiler tarafından temyiz edilmesi gerektiğini;
    Urla Asliye Ceza Mahkemesince iade üzerine verilen 19.10.2005 gün ve 228-404 sayılı hüküm; yasa yollarına başvurma hak ve yetkisi bulunan kişilerce temyiz edilmediğinden ve re’sen de temyize tabi olmadığından kesinleştiği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 8/2. maddesi hükmüne dayanılarak, lehe yasa hükümlerinin değerlendirilmesi yönünden, Yargıtay C.Başsavcılığınca mahkemesine iade edilip, Mahkemesince de duruşma açılarak karar verilen dosyalarda, önceki temyizin geçerliliğini koruyup, korumadığı, başka bir anlatımla bu temyize bağlı olarak, temyiz incelemesinin yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasının 305. maddesi uyarınca, maddede kesin olarak belirtilen hükümler ile re’sen temyize tabi bulunan hükümlere ilişkin istisnalar hariç olağan yasa yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasının 310 uncu maddesine göre iki koşulun varlığı gereklidir.
    Bunlardan ilki süre koşuludur. Usul Yasası 310 uncu maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süreyi hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse, tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlemiştir. Temyiz süresi 1412 sayılı CYUY’nın 310 uncu maddesinin 3. fıkrasındaki ayrıksı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlar.
    Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci koşul ise istek koşuludur. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “Davasız yargılama olmaz.” ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılmaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. CYUY’nın halen yürürlükte bulunan 305 inci maddesinin 1 inci fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden (re’sen) yapılması kabul edilmiş ise de, onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda, süre ve istek koşullarına uygun temyiz davası açılmamışsa hükmün Yargıtay’ca incelenmesi olanaksızdır.
    Bu şekilde temyiz incelemesinin genel koşullarını belirledikten sonra, 5320 sayılı Yasanın 8 inci maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemenin niteliği ve sonuçlarının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Kural olarak aksine bir yasal düzenleme bulunmadıkça ve verilen hüküm yasa yolu denetiminde bozulmadıkça, hükmü veren mahkemece dosyanın yeniden ele alınması, yargılama yapılması, yasal olanak olmadığı halde kendi kararını kaldırması, sonradan benzer ya da değişik bir karar vermesi Usul Yasasına aykırı, hukuki dayanaktan yoksun ve hukuken geçersizdir.
    1412 sayılı CYUY’nın 326. maddesinde, hükmü bozulan mahkemece, yeniden yapılacak yargılama ve verilecek hükümlere yer verilmiş, 5252 sayılı TCY’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 9. maddesinde ise kesinleşen hükümler hakkında lehe yasanın uygulanmasında dikkate alınacak hususlar belirtilmiş, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 8/2. maddesinde ise, ilk derece mahkemelerince verilip temyiz edilen hükümlerde, lehe hükümlerin uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılmasının gerektiği açıkça anlaşılması halinde, dosyanın doğrudan ilgili mahkemesine iade edilebilme yetkisi Yargıtay C.Başsavcılığına tanınmıştır.
    5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca gönderilen dosyalarda, iade kararının mahkemesince benimsenmesi halinde yeniden duruşma açılarak hüküm verme ödevi doğacaktır. Kuşkusuz, başlamış olan temyiz sürecini bu aşamada sonlandıran ve yeni bir süreç başlatan bu işlem, Ceza Muhakemesi Yasasındaki sisteme aykırı ve yeni bir hüküm verilmesi zorunluluğu nedeniyle de, bozma etkisi doğurması bakımından, Usul Yasamızdaki sistemle bağdaşmıyor ise de Yerel Mahkemelere önceki hükmü ıslah veya değiştirme yetkisi de veren ve kesinlikle yeni hüküm kurma zorunluluğu yükleyen bu istisnai düzenleme, pozitif bir hukuk normu olarak yasadaki yerini almıştır. Kuralın yerindeliği ve sisteme uyumluluğu tartışılabilirse de, anılan norm geçerliliğini korudukça yargı mercileri “kanunilik ilkesi”nin doğal sonucu olarak ona uymak yetki ve sorumluluğu taşımaktadır.
    Mahkemece iade kararı benimsenerek duruşma açılması halinde, artık önceki hüküm varlığını yitirmiş olacak ve yeniden hüküm verme zorunluluğu doğacaktır. Verilen yeni hükmün önceki ile aynı veya değişik olması, hüküm olduğu ve önceden verilenin geçerliliğini kaldırarak onun yerine geçtiği gerçeğini değiştirmeyecektir.
    Bu nitelikteki bir hükmün temyiz yasa yoluyla incelenebilmesi, CYUY’nın 305. maddesindeki re’sen temyize ilişkin koşullar saklı kalmak kaydıyla, yasayoluna başvuru hak ve yetkisine sahip kişiler tarafından, usulüne uygun olarak temyiz davasının açılmasına bağlıdır.
    Kendine özgü ve geçiş dönemine ilişkin bir düzenleme olan bu hükmün, bir takım adaletsizliklere neden olacağı veya başlamış olan temyiz sürecini sona erdirmesi nedeniyle mevcut yasalarla çatıştığı ve genel ilkelere aykırı olduğu ileri sürülebilirse de, açık olan bu yasal düzenleme karşısında başka türlü bir uygulama yapma olanağı bulunmamakta, diğer yönden bu hüküm başlamış olan temyiz sürecini sona erdirmekte ise de, ilgililerin yasa yoluna başvuru haklarını ortadan kaldırmamakta, yeniden hüküm verilmekle ilgililer bu haklara yeniden sahip olmakta ve yeni bir süreç başlatabilmektedirler.
    5320 sayılı Yasanın 8/2. fıkrasının Anayasa Mahkemesinin, 07.11.2007 gün ve 26693 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 05.04.2007 tarih ve 2005/127 Esas, 2007/42 Karar, sayılı ilamı ile iptal edilmiş olması da, Anayasanın 153. maddesinin 5. fıkrasındaki, “İptal kararları geriye yürümez” emredici normu ve iptale konu hükmün bir usul hükmü olması, mahkemece iade kararı benimsenerek yargılama yapılmak suretiyle yeniden hüküm verildiği evrede, anılan normun yürürlükte ve geçerli bulunduğu gerçeği karşısında varılan sonuç değişmeyecektir.
    İnceleme konusu somut olayda, iade kararı üzerine mahkemece duruşma açılarak yeniden karar verilmiştir. Verilmiş bu kararın öncekinin aynı veya farklı olması verilen hükmün yeni olma niteliğini değiştirmemektedir.
    Urla Asliye Ceza Mahkemesince, Yargıtay C.Başsavcılığının iadesi üzerine verilen 19.10.2005 gün ve 258-404 sayılı hüküm, niteliği itibariyle re’sen temyize tabi bulunmayıp, yasa yollarına başvurma hak ve yetkisi bulunan kişilerce de süresinde temyiz edilmemiştir.
    Bu itibarla, dosyanın Özel Dairece incelenmeksizin mahalline iadesi yerine, ilk temyize dayalı olarak her iki hüküm yönünden temyiz incelemesi yapıldığı izlenimi doğuracak şekilde ancak, son hükme yönelik olarak temyiz incelemesi yapıldığı saptanan Özel Daire bozma kararı isabetsiz olup, Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle,
    1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 03.11.2008 gün ve 21247-18217 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın incelenmeksizin MAHALLİNE İADESİNE,
    4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.12.2008 günü oybirliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara