Esas No: 2022/4999
Karar No: 2022/7811
Karar Tarihi: 25.05.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/4999 Esas 2022/7811 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/4999 E. , 2022/7811 K.Özet:
Mahkeme, bir iş kazası nedeniyle meydana gelen zararın tahsili için dava açan Kurumun talebini eser sözleşmesi olarak değerlendirerek reddetmiştir. Kurum, bu karara temyiz etmiş, Yargıtay ise eser sözleşmesi ve hizmet akdi arasındaki farka dikkat çekerek, hukuki ilişkinin niteliğinin belirlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Mahkeme, Yargıtay'ın bozma kararına uyarak davalıya süre vermiş fakat dava açılmaması üzerine yeniden davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay ise, iş kazası raporu gözetilerek, HMK 165/2 uyarınca meydana gelen olayın iş kazası olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulması gerektiğine hükmetmiştir. Kanun maddelerine bakıldığında, hizmet akdi tanımlamasının Borçlar Kanununda yapıldığı ve bu şekilde belirli bir işin, işverene bağımlı olarak çalışma karşılığında bir ücret mukabili yapılmasının gerektiği, istisna akdinde ise belirli bir işin belirlenen bedel karşılığında yapılabileceği ve işten hasıl olacak sonucun önemli olduğu belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2021/283-2022/102
Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma sonrası ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 06/05/2012 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle %77 oranında iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelir ile yapılan ödemelerinden oluşan Kurum zararının tahsilini talep etmiş, mahkemenin 13/02/2018 tarih 2016/393 E, 2018/65 K sayılı ilamı ile “ taraflar arasında işçi işveren ilişkisi olmadığı, aralarında binanın dış cephesinin sıva yapılması yönünden eser sözleşmesi bulunduğunu” kabul ile davanın reddine dair verilen karar, Dairemizin 23/06/2021 tarih ve 2020/8370 E, 2021/8902 K sayılı ilamı ile “Uyuşmazlık taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinde toplanmaktadır.
Davalılar ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin hizmet akdi – istisna akdi olup olmadığı, istisna akdinin şartlarının oluşup oluşmadığı saptanmalıdır.
5510 sayılı Kanunun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre; hizmet akti ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar sigortalı sayılırlar. Söz konusu Kanunda “hizmet akdi” tarifine yer verilmemiş, yalnızca Borçlar Kanununda tanımlanan hizmet akdi ve iş mevzuatında tanımlanan iş sözleşmesine atıfla yetinilmiştir. 4857 sayılı İş Kanununun 8’inci maddesinde iş sözleşmesi (hizmet akdi) tanımlanmış, olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanununun 313 – 354'üncü maddelerinde de bu konuda düzenlemeler yapılmıştır.
Borçlar Kanununda anılan sözleşme, “Hizmet akdi bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder.” şeklinde tanımlanmış, aksine hüküm bulunmadıkça, hizmet akdinin özel şekle tabi olmadığı belirtilmiş, ücretin, zaman itibarıyla olmayıp yapılan işe göre verilmesi durumunda da işçinin belirli veya belirsiz bir zaman için alınmış veya çalışmış olduğu sürece akdin “parça üzerine hizmet” veya “götürü hizmet” altında varlığını koruduğu açıklanmıştır.
Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, hizmet akdinin ayırt edici ve belirleyici özelliği, “zaman” ile “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. 5510 sayılı Kanunun 12'nci maddesinin birinci fıkrasında işveren aynı Kanunun 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri kapsamında sigortalı sayılan kimseleri çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak tanımlanmış olup, hizmet akdi tanımı ile hizmet akdine tabi olarak çalıştıran kimse içiçe geçerek belirlenecek hususlardır.
Borçlar Kanunu'nun 313. maddesinde hizmet akdi, “Hizmet akti bir mukaveledir ki, onunla işçi muayyen ve gayri muayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeyi taahhüt eder.” şeklinde tarif edilmiştir. Hizmet akdinden söz edebilmek için belirli bir işin, işverene bağımlı olarak çalışma karşılığında bir ücret mukabili yapılması gerekmektedir.
Borçlar Kanunu'nun 355. ve 356. maddelerinde düzenlenen istisna akdinde ise “belirli bir işin belirlenen bedel mukabilinde işverenin mesai kısıtlamasına tabi olmadan yapılıp veya başkalarına yaptırılıp teslim edilmesi” söz konusudur. Hizmet akdinde sürdürülen ve devam eden hizmet, istisna akdinde ise, işten hasıl olacak sonuç önemlidir.
Mahkemece; taraf iddia ve savunmalarından sigortalının eser sözleşmesine dayalı olarak sonuç edim meydana getirmeyi taahhüt ettiği, davalı ...'nün belirtilen dönemde başka bir işyerinde sigortalı olarak çalıştığı, yine sigortalının çalıştığı alanda herhangi bir faaliyetinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. İddianın ileri sürülüş biçimine ve toplanan delillere göre, taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesi niteliğindedir. Olayın oluş şekline göre, sigortalının hizmet akdi kapsamında sigortalılığa esas bir çalışması tespit edilememiştir. Bu sebeple davalı ile sigortalı arasında işçi işveren ilişkisinin olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Mahkemece yapılacak iş; Kurum denetmen raporunda olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, buna göre; mahkemece, davalı işveren ...'ye, kurum ve sigortalı ...'ya dava yöneltilmek suretiyle olayın iş kazası olmadığı yönünde dava açması için HMK 165 kapsamında süre verilmeli, dava açmadığı taktirde olayın iş kazası olmadığı yönündeki iddiasından vazgeçmiş sayılacağı HMK 165/2 kapsamında ihtar edilerek, açacağı dava sonucu beklenmeli, davalı ... tarafından dava açılmadığı taktirde sonucuna göre karar verilmelidir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, 18/02/2022 tarihli celsede “ Davalı tarafa davacı ve dava dışı Sigortalı ...'ya karşı söz konusu olayın iş kazası olmadığı yönünde dava açmak üzere HMK m.165 gereği 2 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde dava açılmadığı takdirde olayın iş kazası olmadığı yönündeki iddiasından vazgeçmiş sayılacağının HMK m. 165/2 kapsamında tebliğ suretiyle ihtaratına” şeklinde süre verilmiş, verilen süreye rağmen davanın açılmaması üzerine, taraflar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi olduğu kabul ile davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karşın, bozma gerekleri yerine getirilmemiştir.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı Kararı).
Mahkemece yapılacak iş; 04/04/2013 tarihli davacı Kurum denetmeni tarafından hazırlanan rapor ile olayın iş kazası olduğunun belirlendiği de gözetilerek, uyulan bozma ilamı gereğince HMK 165/2 kapsamında “Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” açık hükmü gereği, davalıya 18/02/2022 tarihinde verilen kesin süreye rağmen davanın açılmamış olması nedeniyle, meydana gelen olayın iş kazası olduğu kabul edilmekle, esasa girilerek yukarıda yapılan açıklamalar ışığında bir karar vermekten ibarettir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 25/05/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.