Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/13001 Esas 2022/8232 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/13001
Karar No: 2022/8232
Karar Tarihi: 31.05.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/13001 Esas 2022/8232 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/13001 E.  ,  2022/8232 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi : Kocaeli 5. İş Mahkemesi


    Dava, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    A.Manevi Tazminat İstemine İlişkin Hüküm Yönünden;
    Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge Adliye Mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
    Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına göre parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
    25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
    HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
    HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E. - 1990/4 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir.
    Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016 - 01.12.2016 tarihleri arasında 5.000,00 TL; 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000,00 TL; 01.01.2017 sonrası için 41.530,00 TL ve 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530,00 TL; 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800,00 TL, 01.01.2020 tarihi arası için 72.07000 TL, 01.01.2021tarihi sonrası için 78.630,00 TL, 01.01.2022 tarihi sonrası için 107.090,00 TL’dir.
    Bu tür davalarda, 6100 sayılı HMK’nun 110. maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı dikkate alınmalıdır.
    Somut olay incelendiğinde, davacının manevi tazminat istemi hakkındaki hükmün miktar yönünden yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğu anlaşılmakla, davalının anılan hükme yönelik temyiz itirazlarının kesinlik nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
    B.Diğer Hükümler Yönünden;
    I-İSTEM
    Davacı 26/10/2015 tarihinde asıl davayı açarak 1.000,0 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini istemiş, aşamalarda davacının sürekli iş göremezlik oranı %25,00 olarak tespit edilmişken davalı tarafın açtığı sürekli iş göremezlik oranı tespit davası sonucunda davacının sürekli iş göremezlik oranının %35,20 olarak tespit edilmesi üzerine davacı 05/03/2018 tarihinde birleşen davayı açarak aradaki %10,20’lik sürekli iş göremezlik oranı farkından dolayı 1.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini istemiş, devam eden aşamalarda 22/04/2019 tarihli hesap raporu ile davacının maddi zararı 350.150,52 TL olarak tespit edilince davacı taraf asıl maddi tazminat istemlerini bu tutara arttırmıştır.
    II-CEVAP
    Davalı davaya cevabında davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    III-MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk derece mahkemesince maddi tazminat istemlerinin kabulüne, asıl dava dosyasında 30.000,00 TL manevi, birleşen dava dosyasında 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    İlk derece mahkemesi kararına karşı davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun manevi tazminatın bölünmezliği gerekçesi ile kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, maddi tazminat istemlerinin kabulüne, asıl dava dosyasında 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, birleşen dava dosyasında davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle kazanın meydana gelmesinde davacının %100 oranında kusurlu olduğunu, müvekkilinin davacıyı çatıya çıkmaya zorlamadığını, eğitim verdiğini, tedbir aldığını, davacının sürekli iş göremezlik oranının %35,20 olarak tespitinin hatalı olduğunu, zamanaşımı söz konusu olduğunu, manevi tazminatın fazla olduğunu, hatalı kusur ve sürekli iş göremezlik oranı tespitleri nedeniyle müvekkili aleyhine hükmedilen maddi tazminatın da hatalı olduğunu, bu maddi tazminat miktarına, hesaplama usulüne, hatalı hesaplamalara da itiraz ettiklerini ileri sürmüştür.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre; davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
    Dosya kapsamından davacının eldeki tazminat davalarını açmadan önce Kurum sağlık kuruluşu tarafından sürekli iş göremezlik oranının %25,00 olarak tespit edildiği, asıl dava dosyasının dava dilekçesindeki açıklamalara ve işveren tarafından açılan sürekli iş göremezlik oranının tespiti davasında kazalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesindeki ifadelere göre %25,00 sürekli iş göremezlik oranının kazalı tarafın kabulünde olduğu, işveren tarafından açılan sürekli iş göremezlik oranının tespiti davasında oranın %35,20 olarak tespit edilmesi nedeniyle davanın redle sonuçlandığı ve mahkeme kararının Yargıtay(Kapatılan) 21. Hukuk Dairesi’nin 2019/2267 Esas sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    Usuli kazanılmış hak kavramı davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.( HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
    Somut olayda davacının %25,00 sürekli iş göremezlik oranı tespit edilmesinden sonra bu orana itiraz etmeksizin temyiz incelemesine konu eldeki davayı açmış bulunması, asıl dava dosyasının dava dilekçesindeki açıklamara ve sürekli iş göremezlik oranının tespiti davasında kazalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesindeki ifadelere göre %25,00 sürekli iş göremezlik oranının davacı sigortalının kabulünde olması, davalı işverenliğin itirazı ve açtığı tespit davası kapsamında oranın %35,20 olarak tespit edilip söz konusu davanın reddedilmesi nedenleriyle davacının sürekli iş göremezlik oranı %25,00 kabul edilerek karar verilmesi gerekirken, %35,20 olduğu kabulünden hareketle sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.
    Mahkemece yapılacak iş, 23/07/2018 tarihli hesap raporunun davacı vekiline 25/07/2018 tarihinde tebliğ edildiği, buna karşılık davacı tarafın HMK’nın 281. maddesinde belirtilen sürede rapora itiraz etmeyip 25/09/2018 tarihli celsede sözlü olarak itiraz ileri sürdüğü dikkate alınarak 23/07/2018 tarihli hesap raporunun bilinen/iskontosuz, bilinmeyen/iskontolu dönem başlangıç ve bitiş tarihlerini aynen dikkate alan, sürekli iş göremezlik oranını %25,00 olarak kabul eden, hesaplanan zarar tutarından davacıya %25,00 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden bağlanan sürekli iş göremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değerinin rücu edilebilecek kısmını tenzil eden yeni bir hesap raporu almak ve oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.
    Kabul ve uygulamaya göre de, davacı tarafın istinaf istemi bulunmadığı, aksine istinafa cevap dilekçesinde ilk derece mahkemesi kararın onanmasını talep ettiği dikkate alındığında bölge adliye mahkemesi karar ilamı gerekçesinde “davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerektiği“ nin belirtilmesi hatalı olmuştur.
    Bölge adliye mahkemesince bu maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi’nce verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2. maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 31/05/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara