Esas No: 2008/8-162
Karar No: 2008/202
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/8-162 Esas 2008/202 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2008/8-162 E., 2008/202 K.
"İçtihat Metni"
23.08.1989 doğumlu olan sanık O... K..hakkında 31.12.2005 günü geceleyin yılbaşını kutlamak amacıyla kuru sıkı tabanca ile meskun mahalde havaya ateş ettiğinden bahisle 5237 sayılı TCY.nın 170/1-c ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davası sonunda; Polatlı Asliye Ceza Mahkemesince 12.04.2006 gün ve 98-259 sayı ile; “
“…Sanık hakkında TCK.nun 170/1-c maddesi gereğince cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır. Bu maddede kişilerin hayatı, sağlığı veya mal varlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş eden kişi cezalandırılmıştır. Olay incelendiğinde sanık Cumhuriyet Mahallesi Necatibey Caddesi Bim Market önünde havaya bir el ateş etmiştir. Sanığın ateş ettiği yer evlerin bulunduğu bir yerdir. Her ne kadar mahallinde keşif yapılmamış ise de sanık beyanları ile ve tanık beyanları ile olayın meydana geldiği ortam açık olduğundan sanığın eylemi kişilerin hayatı bakımından tehlike doğuracak, kişilerde korku ve panik yaratabilecek nitelikte bir eylem olarak kabul edilmiştir. Bu yönüyle sanığın eylemi sabit görülmüş cezalandırılmasına karar verilmiştir.”
” gerekçesiyle; “
“…Sanık O... K..’un 5237 sayılı TCY.nın 170/1-c ve 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının aynı Yasanın 50-1-a ve 52/2. maddeleri gereğince günlüğü 20 YTL den 3.000 YTL adli para cezasına çevrilmesine, para cezasının 52/4. madde gereğince taksitlendirilmesine, 54. madde uyarınca zoralıma ve yargılama giderine…
….”
” hükmedilmiştir.
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.10.2007 gün ve 7600-6458 sayı ile; “
“Sanık Onur Koç’un silah niteliğinde bulunmayan “
“kuru-sıkı”
” olarak nitelenen tabanca ile ateş etme eyleminin, 5237 sayılı TCK.nun 170/1-c madde- fıkrasında tanımlanan, içinde ateşli silah öğesi bulunan suç tipine uymadığı, eyleminin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 36. maddesinde düzenlenen ve idari para cezası yaptırımını öngören suçu oluşturduğu ve ayrıca anılan Yasanın 18. maddesi gereğince kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ancak kanunda açık hüküm bulunması hallerinde karar verilebileceği ve 36. maddede de bu hususta bir düzenleme olmadığı nazara alındığında kuru-sıkı tabancanın iadesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi…
…” isabetsizliğinden bozma kararı verilmiştir.
Polatlı Asliye Ceza Mahkemesince 12.12.2007 gün ve 582-511 sayı ile önceki kararda direnilmiş ve; “
“Yüce Yargıtay Bozma İlamına karşı direnme kararı vermek gerekmiştir.
Çünkü, Yüce Yargıtay 8. Ceza Dairesi bozma ilamının gerekçesinde silah niteliğinde bulunmayan kuru sıkı olarak nitelenen tabanca ile ateş etme eyleminin TCK.nun 170/1-c madde-fıkrasında tanımlanan içinde silah öğesi bulunan suç tipine uymadığı gerekçesine dayanmaktadır.
Mahkememizde oluşan kanaat ise, her ne kadar kuru sıkı tabanca Yargıtay 8.CD tarafından silah olarak nitelendirilemiyor ise de, TCK.nun 170/1-c maddesinde sadece silahla ateş etmekten değil aynı zamanda patlayıcı madde kullanmaktan da söz edilmesi karşısında, patlayıcı madde kullanarak genel güvenliği kasten tehlikeye sokan kişinin TCK.na göre cezalandırılması gerektiği yönündedir. Çünkü, TCK.nun 170/1-c maddesi "silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan" ibaresini kullanmaktadır. Dolayısıyla, sadece silahla ateş eden değil, patlayıcı madde kullanarak genel güvenliği kasten tehlikeye sokan şahıs ta bu maddeye göre cezalandırılabilecektir.
Örneğin, (A) şahsı geceleyin (B) şahsının yattığı yatak odasının dış tarafındaki duvara kadar bir kaç metre yaklaşsa ve kuru sıkı tabanca ile havaya ateş etse bu durumda (A) şahsının kendisi, eşi ve çocukları korkmayacaklar mıdır, kaygı ve panik içerisinde olmayacaklar mıdır? sorusu akla gelmektedir. Böyle bir durumda (A) şahsı (B) şahsından şikayetçi olduğu taktirde "kusura bakmayın, kuru sıkı tabanca silah olmadığından her ne kadar korku, kaygı ve paniğe kapıldı iseniz de, yatakta uyuyan çocuğunuz ağlayarak uyanmış ise de, vurulacak endişesine kapıldı iseniz de, (B) şahsına TCK ya göre ceza veremeyiz mi diyeceğiz?" Eline kuru sıkı tabancayı alan her şahıs sevmediği bir insanın evinin, dükkanının, iş yerinin yakınına kadar gelip gece veya gündüz fark etmeksizin kuru sıkı tabanca ile ateş ettiğinde bu şahsı TCK kapsamında cezalandıramayacak mıyız?
Kaldı ki, TCK. m.6 da silahın tanımı yapılmış ve TCK.m.6/f-2.bendinde "patlayıcı maddeler" ibaresi kullanılmıştır. Kanaatimizce, kurusıkı tabanca da patlayıcı bir maddedir. En nihayetinde, kendi mermisini patlatabilmektedir ve kurusıkı tabanca ile ateş edildiğinde silahtan anlamayan normal bir vatandaş gerçek silahla mı yoksa kurusıkı tabancayla mı ateş edildiğini ayırt edememektedir.
Kanaatimizce, Kanunun sadece lafzı ile değil, aynı zamanda kastetmek istediği amaçla da hareket etmek gerekir. TCK"nun 170/1-c maddesinde belirtilen "patlayıcı madde kullanan" hükmünden murad edilen amacın "hangi patlayıcı madde olursa olsun, kullanıldığı yer ve zamana göre kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olabilecek biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulduğu" şeklinde anlamak gerekmektedir.
Aksini düşündüğümüzde, yani Yüce Yargıtay 8.Ceza Dairesi"nin Bozma İlamındaki gerekçenin usul ve Yasaya uygun olduğunu düşündüğümüz takdirde, kurusıkı tabanca ile ateş eden kişiyi TCK ya göre değil de sadece Kabahatler Kanununa göre cezalandırdığımız takdirde, TCK.nun 170.maddesinin ruhuna-amacına aykırı hareket etmiş olmayacak mıyız?
Tüm açıkladığımız bu gerekçelerle Yüksek Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2006/7600 esas, 2007/6458 karar sayılı ilamına karşı Mahkememizin 2006/98 esas, 2006/259 karar sayılı kararında direnilmesine, karar vermek gerekmiştir.
İddianamedeki iddia, savunma, olay yeri basit krokisi, tanık Kenan Ergun’un Emniyet ifadesi, sanığın Savcılık ifadesi, adli emanet makbuzu, Savcılık tarafından yaptırılan 31.01.2006 tarihli bilirkişi incelemesi, sanığın Mahkememizdeki son sözündeki beyanı ve tüm dosya kapsamı kül halinde Mahkememizce değerlendirildiğinde, sanığın olay tarihinde kuru sıkı diye tabir edilen tabanca ile meskun mahalde havaya ateş etmek suretiyle patlayıcı madde kullandığı ve böylelikle de genel güvenliği kasten tehlikeye soktuğu anlaşıldığından…
…” şeklindeki gerekçe ile; “
“…1-Yüksek Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 2006/7600 esas, 2007/6458 karar sayılı ilamına karşı Mahkememizin 2006/98 esas, 2006/259 karar sayılı kararında direnilmesine..”
” denilmiş ve aynı doğrultuda yeniden hüküm tesis edilmiştir.
Direnme hükmünün sanık tarafından, cezanın ertelenmesi gerektiğine yönelik olarak temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bozma istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında ortaya çıkan ve Ceza Genel Kurulu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kuru sıkı tabanca ile meskun mahalde ateş etme eyleminin, 5237 sayılı TCY.nın 170/1-c maddesindeki genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunu oluşturup oluşturmayacağı ile eylemde kullanılan aletin zoralımına karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
Yerel Mahkeme bahsedilen eylemin genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunu oluşturacağına ve suç aletinin müsaderesine hükmederek, bu konuda ısrarlı olmuş ise de; Özel Daire kuru sıkı tabanca ile meskun mahalde ateş etme eyleminin, 5326 sayılı Kabahatler Yasası’nın 36. maddesindeki kabahati oluşturacağı ve kabahat işlenirken kullanılan aletin zoralımına karar verilemeyeceği görüşündedir.
Öte yandan; hükmün esasına ilişkin incelemeye geçilmeden önce, verilen hükmün “
“yeni hüküm”
” olup olmadığının ön mesele olarak görüşülmesi ve bu hususun öncelikle karara bağlanması gerekmiştir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a)Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b)Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c)Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm; özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde incelemenin Genel Kurulca değil, Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
Olayımızda; Yerel Mahkemece verilen ilk hükümde kuru sıkı tabancanın “
“silah”
” sayılacağı kabulünden hareketle 5237 sayılı TCY.nın 170/1-c maddesinin uygulanması yoluna gidilmişken; direnme hükmünde “
“kuru sıkı tabancanın”
” , silah sayılamasa bile “
“patlayıcı madde”
” sayılabileceği kabulü ile uygulama yapılmıştır. Dolayısıyla, kuru sıkı tabancayı silah saymayan Özel Daire kararına eylemli olarak uyulmuş, buna karşılık kuru sıkı tabanca “
“patlayıcı madde”
” sayılmak suretiyle önceki hükümde olmayan yeni bir gerekçeye dayanılmıştır.
Şu halde; Özel Dairece incelenmeyen yeni bir gerekçeyi havi hükmün ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün görülmediğinden Özel Dairece incelenmesi, 18 yaşından küçük olduğu evrede sanığa zorunlu müdafi tayin edilmeden savunmasının alınmış olmasının daha sonra verilmiş bulunan tüm hüküm ve kararları da temelden sakatladığı keyfiyetinin de oraca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, “
“direnme kararı”
” değil, eylemli uyma nedeniyle “
“yeni hüküm”
” olarak değerlendirilen hükme ilişkin temyiz incelemesinin Özel Dairece yapılması gerektiğinden, dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
Dosyanın saptanan eylemli uyma sebebiyle, temyiz incelemesi için Yargıtay 8.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 23.09.2008 günü oybirliği ile karar verildi.