Esas No: 2022/4171
Karar No: 2022/8158
Karar Tarihi: 31.05.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/4171 Esas 2022/8158 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/4171 E. , 2022/8158 K.Özet:
İş Mahkemesi tarafından verilen bir karar, sosyal güvenlik mevzuatında prim teşviki, destek ve indirim uygulamalarından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkindir. İlk kararın temyizi aşamasında yürürlüğe giren 7103 sayılı Yasa ile 5510 sayılı Yasaya eklenen ek 17. madde hükümleri dikkate alınması gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur. Ancak 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesinin 4. fıkrasının iptali sonrası, mahkemenin davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanakları ve teşvik hükümlerini dikkate alarak bir karar vermesi gerektiği vurgulanmıştır. Davalı kurumun yaptığı ödemenin iradi olmadığı ve taraflardaki uyuşmazlığın devam ettiği durumda davanın konusuz kalmayacağı hükme bağlanmıştır. Kararda, 5510 sayılı Yasanın 81. maddesi gereğince %5'lik hazine desteği niteliğindeki prim alacağının Kurumca, davacı şirkete ödenmiş olduğu anlaşılmıştır. Kanun maddeleri: 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 7103 sayılı Torba Kanun.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, sosyal güvenlik mevzuatında prim teşviki, destek ve indirim uygulamalarından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, ilâmında belirtildiği şekilde, davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Mahkemece uyulan bozma ilamında “5510 sayılı Yasanın 81’inci maddesi hükümlerinden faydalandırılma ve fazla ödenen tutarın iadesi istemi ile 06/02/2014 tarihinde açılmış eldeki davada, mahkemece verilen 02/02/2015 tarihli ilk karar ile davanın kabulüne dair karar verilmiş, bu kararın temyizi aşamasında ise 01.04.2018 tarihi itibari ile 7103 sayılı Yasanın 70. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen ek 17. maddesi yürürlüğe girmiş ve dairemizce anılan ek 17. madde hükümlerinin dikkate alınması gereğine işaret edilerek kararın sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına dair karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Ne var ki, mahkemece dikkate alınan bozma ilamı içeriğinde yer alan, 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesinin 4. fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu'nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. Sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa'nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Eldeki davada ise, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de, 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesinin 4. fıkrasının iptali ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ve davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılması veya fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından yasal tüm şartların varlığı incelenmeli ve sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmelidir.” gereğine işaret edilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak sürdürülen yargılama sonucunda 5510 sayılı yasanın 81. maddesi gereğince %5'lik hazine desteği niteliğindeki prim alacağının Kurumca, davacı şirkete ödenmiş olduğu anlaşıldığından, davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Davanın konusunun kalmadığından bahsedebilmek için, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması; eş söyleyişle tüm tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gerekir.
Eldeki davada, davalı kurumca, davacı şirkete yapıldığı belirtilen ödemenin, mahkemece verilen 02.02.2015 tarihli ilk kararın icra takibine konu edilmesi üzerine yapılıp yapılmadığı araştırılarak belirlenmeli, kesinleşmemiş ilamın infazının söz konusu olması halinde, icra tehdidi altında davalı Kurumca yapılan ödemenin iradi bir ödeme olmadığı ve bu halde de taraflar arasındaki uyuşmazlığın devam ettiği, sonuç olarak davanın konusuz kalmayacağı hususu dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 31/05/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.