Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/3829 Esas 2022/8193 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/3829
Karar No: 2022/8193
Karar Tarihi: 31.05.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/3829 Esas 2022/8193 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, 1479 sayılı Yasa kapsamında 1989-2000 yılları arasında sigortalı olduğunun tespiti için dava açmıştır. Mahkeme, davacının talebinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermiştir. Davacı avukatının temyiz itirazları üzerine Yargıtay, mahkemenin hukuki yarar yokluğu nedeniyle karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararı bozmuştur. Kararda, sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan 1479 sayılı Kanun'da yer alan düzenlemeler ile ilgili açıklamalar yapılmıştır. Kanunun 24. ve 25. maddeleri, sigortalılığın başlamasını ve kayıt işlemlerini düzenlemektedir. Davalıların sigortalılık şartlarını taşıyıp taşımadığı hususunda bir karar verilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, Kanunun Geçici 13. ve Geçici 18. maddeleri ile 619 sayılı KHK'nın Geçici 1. maddesi ve 5510 sayılı Yasa'nın Geçici 8. maddesi de açıklanmıştır.
10. Hukuk Dairesi         2021/3829 E.  ,  2022/8193 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi



    Dava, 26.05.1989-03.10.2000 tarihleri arasında kalan sürenin 1479 sayılı Yasa kapsamında geçen sigortalılık süresi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, bozma ilamına uyularak ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine, dair karar verilmiştir.
    Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1479 sayılı Kanun’un 26'ncı maddesi sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceğini, aynı Kanunun 25'inci maddesi ise, yasal şartların gerçekleştiği tarihte sigortalılığın kendiliğinden başlayacağını hüküm altına almıştır. Öte yandan, kanun koyucu, 26'ncı madde ile sigortalılara, 3 ay içinde Kurum'a başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak yükümünü getirmiş, tescillerini yaptırmayanlar hakkında ise, Kurumca re'sen tescil işleminin yapılacağı emredici şekilde kurala bağlanmıştır.
    01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı kanunun 24'üncü maddesine göre, bir kimsenin zorunlu Bağ Kur sigortalısı olması için, meslek kuruluş kaydı ile birlikte, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması gerekli iken, anılan maddelerde 19.4.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. Öte yandan, 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun'un 6'ncı maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanunun 24'üncü maddesinde, zorunlu Bağ Kur sigortalısı olmak için ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanların da meslek kuruluşuna kayıtlı olması hükmü yer almaktadır. Yine 22.03.1985 tarihinde 3165 sayılı Kanunla getirilen düzenleme ile de kendi nam ve hesabına çalışanlardan vergi mükellefi olan, esnaf siciline veya meslek kuruluşuna kaydı olanların Bağ-Kur sigortalısı olacağı belirtilmiştir.
    Uyuşmazlığın çözümü, sigortalılık niteliğini taşıdıkları halde Bağ-Kur’a kayıt ve tescil yaptırmamış olanlar hakkında Bağ-Kur Kanununda öngörülen düzenlemelerin irdelenmesini zorunlu kılmaktadır.
    1479 sayılı Kanunda sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemeler de yer almaktadır. Bunlardan ilki, “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek-Geçici 13. madde hükmünde, tescilleri yapılmamış ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden Kanunun tanıdığı hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 20.4.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.
    619 sayılı KHK’nin Geçici 1'inci maddesi hükmünde ise; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” denilmekte olup, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı uyarınca 619 sayılı KHK. tüm hükümleriyle iptal edilmiştir.
    4956 sayılı Kanunun 47'nci maddesiyle, Bağ-Kur Kanununa eklenen Geçici 18'inci madde; “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri 04.10.2000 tarihinden itibaren başlar. Ancak, bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıkları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak 49' uncu ve ek 15’inci maddelere göre hesaplanacak prim borçlarının tamamını, tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağının yürürlükte olan prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmünü amirdir.
    5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren Geçici 8. maddesinde “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanunun yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescillerini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğü bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren başlar. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendine göre sigortalı sayılanların hak ve yükümlülüğü ise 7 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre başlar.” hükmünü amirdir.
    Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26'ncı maddesinde hâkimin, tarafların istem sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği açıklanmış olmakla, hukuk yargılamasına “istemle bağlılık” ilkesi egemen kılınmıştır.
    Eldeki davada ise, uyulan bozma ilamı sonrasında davacı avukatının 18.06.2020 tarihli dilekçesi ile talebini açıkladığı ve 26.05.1989-04.10.2000 tarihleri arasında kalan sürelerde 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olduğunun tespiti isteminde bulunduğunun anlaşılması karşısında, mahkemece işin esasına girilerek ve 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25. Maddeleri hükümleri ile açıklanan mevzuat kapsamında irdeleme yapılarak davacının sigortalılık şartlarını taşıyıp taşımadığı hususunda bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine dair karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 31.05.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.









    Hemen Ara