Esas No: 2008/3-173
Karar No: 2008/190
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/3-173 Esas 2008/190 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2008/3-173 E., 2008/190 K.
"İçtihat Metni"
Sanık S........ B......hakkında; 05.10.2005 tarihinde evinde ve müştemilatında devrikten temin ettiği kaçak orman emvali bulundurduğundan bahisle 6831 sayılı Yasanın 91/5-son ve 108/4 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davası sonunda; Küre Sulh Ceza Mahkemesince 28.12.2005 gün ve 74-119 sayı ile; “
“….Sanığın üzerine atılı devlet ormanından devrik ve düşükten orman emvali toplama suçunu işlediği sabit görüldüğünden; 6831 sayılı Yasanın 91/5-son ve 5237 sayılı Yasanın 62. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis ve 1125 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, başkaca artırım ve indirim maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına, hapis cezasının 5237 sayılı Yasanın 52/2. maddesi uyarınca günlüğü 20 YTL den olmak üzere 1500 YTL adli para cezasına çevrilmesine, para cezalarının 5237 sayılı Yasanın 52/4. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl sonra ve 12 ay eşit taksitler halinde tahsiline, ertelemeye yer olmadığına, yargılama giderine, vekalet ücretine…
….”
” hükmedilmiş olup, hükmün sanık, yerel Cumhuriyet savcısı (sanık lehine) ve üst Cumhuriyet savcısı tarafından (sanık aleyhine) temyiz edilmesi üzerine; Yargıtay 3. Ceza Dairesince 10.04.2008 gün ve 3578-4094 sayı ile; “
“Tayin edilen cezanın tür ve miktarına, 5237 sayılı Kanunun 50/5. maddesine göre; hükmün 14.07.2004 gün ve 5219 sayılı Kanunun 3/b maddesi ile değişik 1412 sayılı CMUK. 305/1. maddesi gereğince temyizi mümkün bulunmadığından sanığın, o yer ve üst Cumhuriyet savcılarının temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK 317. maddesi uyarınca reddine…
…” karar verilmiştir.
Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 24.06.2008 gün ve 92425 sayı ile; “
“…..Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Yargıtay 3.Ceza Dairesi arasındaki hukuki anlaşmazlık,
Tek suç nedeniyle kurulan bir hükümde, yasada farklı neviden dayanakları bulunan “
“adli para cezalarına”
” (hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilme ve doğrudan hükmolunan) mahkûmiyet halinde temyiz edilebilirliğin belirlenmesinde, bu para cezalarının ayrı ayrı miktarlarına mı, yoksa mecmuuna mı itibar olunacağı hususudur.
1-Sanık hakkında hükmolunan sonuç ceza adli para cezası olup, toplam meblağı 2625 YTL. teşkil etmektedir.
2-1412 sayılı CMUK nun 305/1. maddesinde “
“Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir.”
” hükmü yer almaktadır.
Nelerin hüküm olduğu 5271 sayılı CMK nun 223/1. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararı bir hüküm olup kural olarak temyizi kabildir.
3-1412 sayılı CMUK nun 305/1. maddesinin 1. bendinde hükümlerin temyiz edilebilirliğine “
“(Değişik bent: 18.11.1992-3842/28 md.) İkimilyar liraya kadar (İkimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler, …
…. temyiz olunamaz.”
” kuralı ile sınır getirilmiştir.
4-Sanığın mahkûmiyetine konu fiili tek olup, hakkındaki hüküm de bir bütündür. Söz konusu hüküm sonuç olarak adli para cezasından ibarettir.
5-Sanığın mahkûmiyetine esas teşkil eden tekil suçu karşısında verilen cezanın bir kısmının hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilme adli para cezasından, bir kısmının da doğrudan hükmolunan adli para cezasından ibaret olması, sanık hakkındaki mahkûmiyet hükmünün tekliğini ortadan kaldıran bir husus değildir.
6-CMUK nun 305/1. maddesinde “
“İkimilyar liraya kadar (İkimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler”
” in temyize tabi olacağı belirtilmektedir.
Yasa metninde “
“para cezasından”
” değil, “
“para cezalarından”
” söz edilmesi, tek suç nedeniyle yasa gereği farklı neviden (hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilme ve doğrudan hükmolunan “
“adli para cezalarına”
” mahkûmiyet halinde bu para cezalarının mecmuuna itibar olunacağını ortaya koyan bir hükümdür.
7-Nitekim bu mülahazayı doğrular şekilde,
5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca “
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek olan görev başlama tarihinde..”
” yürürlüğe girecek olan CMK nun 272/3 (a) maddesinde,
Yürürlükteki temyiz hükümlerine tekabül ettiği hukuk öğretisinde kabul edilen istinaf hükümleri düzenlenirken,
“Sonuç olarak belirlenen”
” ikibin lira dahil para cezasına mahkumiyet hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı hususuna vurgu yapılmıştır.
8-Belirtilen sebeplerle, sanık hakkında netice olarak hükmolunan adli para cezalarının toplamının 2000 YTL lik temyiz sınırının üzerinde olduğu görülmekle, sanık hakkındaki hükmün temyizi kabil olduğu düşünülmüştür.”
” şeklinde gerekçe gösterilmek suretiyle itiraz yoluna başvurulmuş ve “
“Yargıtay 3. Ceza Dairesinin temyiz isteminin reddine dair kararının”
” kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Görüldüğü gibi Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında ortaya çıkan ve Genel Kurulca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, hükmün temyiz kabiliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Bu nedenle, esasa ilişkin incelemeye geçilmeden önce bu konunun ön mesele olarak görüşülmesi gerekmiştir.
İncelenen dosya kapsamından; sanığın eylemi nedeniyle sonuç olarak 2 ay 15 gün hapis ve 1125 YTL adli para cezasına hükmedildikten sonra, hapis cezasının da 1500 YTL adli para cezasına çevrildiği ve sanık hakkında aynı suç nedeniyle 1500 YTL ve 1125 YTL olmak üzere iki ayrı adli para cezasına hükmedildikten sonra verilen para cezalarının taksitlendirildiği anlaşılmaktadır. Verilen para cezalarından 1125 YTL doğrudan para cezası, 1500 YTL ise hapisten çevrilmiş para cezasıdır.
Yeni ceza adalet sisteminde, önceki sistemde var olan “
“cezaların içtimaı”
” hükümlerine yer verilmemiştir. Bununla birlikte verilen cezaların toplanamayacağı veya hangi şartlarda toplanabileceğine ilişkin tek düzenleme 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 99. maddesinde yer almaktadır. Bu maddenin başlığı; “
“Birden fazla hükümdeki cezaların toplanması”
” olup; buna göre; “
“Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107. maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir.”
”
Şu halde, birden fazla hükümde yer alan cezalar sadece koşullu salıvermenin hesaplanması amacına dönük olarak infaz aşamasında toplanabilir, bunun dışında ise “
“cezaların içtimaı”
” mümkün değildir.
Öte yandan, 1412 sayılı Yasanın halen yürürlükte bulunan ve temyiz yasa yolunu düzenleyen 305. maddesinin ilk fıkrası; “
“Ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir…
……” şeklinde başlamaktadır. Maddenin 1. bendinde ise “
“İkimilyar liraya kadar (ikimilyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler…
…..temyiz olunamaz.”
” hükmü yer almaktadır.
Dolayısıyla, buradan çıkan sonuca göre;
Bir kararın temyiz edilebilmesi için, o kararın “
“hüküm”
” niteliğini taşıması gerekmektedir. Hangi kararların hüküm sayılacağı ise 1412 sayılı Yasanın 253. ve 5271 sayılı Yasanın 223. maddelerinde sayılmıştır. 1412 sayılı Yasanın 253. maddesine göre sanığın beraatına veya mahkumiyetine ilişkin kararlarla, davanın reddine, durmasına ve düşmesine dair kararlar hükümdür. 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde de; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarının hüküm oldukları belirtildikten sonra, adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararının da kanun yolu bakımından hüküm sayılacağı ifade edilmiştir.
Bir suç nedeniyle verilen karar içerisinde yer alan cezalardan her biri ayrı bir hükmü oluşturmayıp, bu cezaların tamamı tek bir hükmü meydana getirmektedir. Bu nedenle de; çeşitli nedenlerle hükmün içerisinde birden fazla “
“cezanın”
” bulunduğu hallerde, temyiz sınırının belirlenmesi açısından cezaların her birinin miktarına değil, toplam ceza miktarına bakılması gerekir. Buna karşılık, aynı kararın içerisinde birden çok hükmün bulunması halinde, temyiz sınırı her hüküm için diğerinden bağımsız olarak ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
5275 sayılı İnfaz Yasasının 99. maddesindeki düzenleme ise “
“birden fazla hükümdeki cezaların”
” temyiz yasa yoluna başvurma sınırı ile ilgili olarak değil, fakat infaz işlemleri ile ilgili olarak toplanması ya da toplanamamasına ilişkindir.
Diğer taraftan; “
“temyiz yasa yoluna başvurma”
” kişiye tanınmış bir hak olduğuna göre, bu hakkın daraltılması yorum yoluyla değil, ancak açık bir yasal bir düzenleme ile sağlanabilir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul üyelerinden M.M.Kaya;”
”Sanık S........ B......hakkında 6831 sayılı Orman Yasasının 91.maddesinin 5. fıkrası uyarınca 1 ay hapis 450 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezanın 6831 sayılı Yasanın 91/son fıkrası uyarınca iki misli arttırılarak, 3 ay hapis ve 1350 YTL adli para cezasına çıkarıl¬
¬masına, 5237 sayılı Yasanın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim uygulanarak 2 ay 15 gün hapis ve 1125 YTL adli para cezasına indirilmesine, başkaca artırım ve indirim maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına,
5237 sayılı Yasanın 52/2 maddesi uyarınca günlüğü 20 YTL den olmak üzere 1500 YTL adli para cezasına çevrilmesine karar verilmiştir.(Mahkeme burada,5237 sayılı Yasada cezaların toplanması kuralı bulunmadığından, sanık hakkında tek suçtan verilen 1500 ve 1125 YTL adli para cezalarını, toplamamış, bağımsız birer ceza olarak bırakmıştır.)
Yapılan temyiz üzerine, Dairemiz yaptığı inceleme sonucunda, sanığa hükmedilen 1500 ve 1125 YTL adli para cezalarının tek başlarına 2000 YTL nin altında bulunduğunu, 5237 sayılı Yasada cezaların toplanması kuralının bulunmaması nedeni ile temyiz isteklerinin reddine karar vermiştir.
C.Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki anlaşmazlık, sanığa hükmedilen bir birinden farklı, bu iki ayrı cezaların toplanıp toplanamayacağı, dolayısıyla hükmün temyizinin kabil olup olamayacağı sorunundan ibarettir.
A- Suç vasfı yönünden:
Üst C.Savcısının suç vasfına yönelik temyiz itirazları, Yargıtay C.Başsavcılığının itirazı kapsamı dışında kaldığı gibi, Dairemiz uygulamalarına göre, emvali kendi kullanımı için, yükleyip nakleden sanığın eylemi 91/5 maddeye uymaktadır.
Yüksek 3.CD.16.11.1994 tarihli kararı bu doğrultudadır. 7211-10546
Suç tespit tutanağı içeriği, imzacı tanık beyanları ve aksi sabit olmayan samimi ikrara göre suç konusu emvali kendi kullanımı için ormandan yükleyip nakleden sanığın eyleminin yasanın 91/5-son maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmeden,yazılı şekilde 108/1.madde ile hüküm kurulması…
…. şeklinde bozmaya karar verilmektedir. Bu nedenle suç vasfına ilişkin talep tebliğnamedeki düşünce gibi yerinde görülmemektedir.
B- Hükmün temyizi kabil olup olamayacağı sorununa gelince;
Aradaki bu anlaşmazlığı çözebilmemiz için, beş konuyu açıklığa kavuşturmamız gerekmektedir.
1- 647 sayılı Yasanın 4. maddesi ile 5237 sayılı Yasanın 50.maddesinin 5. fıkrası arasındaki farkın tespit edilmesidir.
Olaya, 765 sayılı Yasayı uygulayıp, verilen hapis cezasına da 647 sayılı Yasanın, 4. fıkrasını uyguladığımızda, tayin edilen adli para cezaları miktarı, ne olursa olsun, temyiz edilmesi halinde, bu adli para cezalarının temyizi kabil olmaktadır. Bunun gerekçesi 647 sayılı Yasanın 4. maddesinde mevcuttur. Ve şu şekildedir.
“Uygulamada asıl mahkûmiyet bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir. Bu hükmün uygulanması kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez.”
”
Bunun aksine,5237 sayılı Yasanın 50. maddesinin 5. fıkrasında bu maddenin karşılığı aynen şöyledir. “
“Uygulamada asıl mahkûmiyet bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir.”
”
Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince, hapis cezası, paraya çevrilirse, kanun yollarına baş vurmaya engel teşkil etmemektedir. 5237 sayılı Yasada ise, hapis cezası, paraya çevrilirse, kanun yollarına baş vurmakta engel teşkil etmekte ve CMUK.nın 305. maddesi yürürlüğe girmektedir.
Her iki yasa arasındaki fark bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Bizim olayda 5237 sayılı Yasanın 50. maddesi uygulandığından hapisten çevrilen adli para cezasının miktarının CMUK.nın 305.maddesi gereğince 2000 YTL.den fazla olması gerekmektedir. Her iki adli para cezası miktarları ise 1500 ve 1125 YTL den ibarettir. Bu iki ceza toplanabilirse temyiz yolu kabildir. Toplanması mümkün değilse, temyizi de kabil değildir. Temyiz yolu farkını bu şekilde açıkladıktan sonra, tek suçtan oluşan iki ayrı cezanın toplanıp, toplanamayacağı sorununu çözmemiz gerekmektedir.
2- Suç ve cezaların içtimaı:
İçtimaın sözlük anlamı, toplama, kaynaştırma, bir araya getirme, biriktirme anlamındadır. İki çeşit içtima kuralı bulunmaktadır.
Biri suçların içtimaı, diğeri cezaların içtimaıdır.
Suçların içtimaı:
a- Birleşik suç: Birkaç suçun tek bir suçta birleşmesidir. Örneğin: Failin, mağdurun evine girip, silahla parasını alması halinde, birkaç suç birleşip, nitelikli yağma suçu oluşur.
b- Zincirleme suç: Aynı suçun, değişik zamanlarda, aynı mağdura karşı veya aynı suçun, birden fazla mağdura karşı tek bir fiille işlenmesi halinde zincirleme suç oluşur ve bu suçun cezası arttırılır. Örneğin: Tek bir sözle birkaç kişiye hakaret edilmesi.
c- Fikri İçtima: Failin, işlediği bir fiil ile, bir birinden farklı, en az iki suçun oluşmasına sebebiyet vermesi halinde; bunlardan, en ağır cezayı gerektiren ceza ile cezalandırılır. Örneğin: sanık A nın , B yi yaralamak için attığı taşın, evin camını kırması gibi.
Cezaların içtimaı:
Failin, tek suçtan veya üç dört suçtan oluşan aynı cins cezalarının toplanması, tek bir ceza haline getirilmesi anlamındadır. Bu konu 5237 sayılı Kanunda düzenlenmemiştir.
Mahkeme kararı kesinleşinceye kadar, tek bir suçtan da oluşan, birden fazla aynı tip cezaların, toplanamayacağı kuralı, 5237 sayılı Yasanın temel kurallarından biridir. Bu kurala göre, aynı cezalar, karar kesinleşip, infaza gidinceye kadar, bir biriyle toplanamaz, bölünemez, çıkarılamaz ve kaynaştırılamaz. Her ceza bağımsızlığını, bireyselliğini muhafaza eder. Bu kural 5237 sayılı Yasanın temel kurallarından biridir.
Karar kesinleşip, infaz aşamasına geçildikten sonra, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 99. maddesi gereğince, koşullu salıverme hükümlerinin uygulanabilmesi için, bir toplama cihetine gidilebilir.
765 sayılı Yasada hem suçların içtimaı, hem de cezaların içtimaı bulunduğu halde, 5237 sayılı Yasada ise, sadece suçların içtimaı düzenlenmiştir. Cezaların içtimaı bu yasada düzenlenmemiştir. Örneğin 765 sayılı Yasanın 68. maddesinden 77. maddesine kadar olan bölüm cezaların toplanmasını düzenlemekte, 78, 79 ve 80. maddeler ise suçların içtimaını düzenlemektedir.
5237 sayılı Yasanın 42, 43 ve 44. maddeleri suçların içtimaını düzenlediği halde, cezaların içtimaını düzenleyen bir madde bulunmamaktadır. 765 sayılı Yasanın 68. maddesinden 77. maddesine kadar olan bölümün karşılığı, 5237 sayılı Yasada bulunmamaktadır.
Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, sanığın, iki suçuna karşılık, iki aynı tip ceza verildiği takdirde, bu iki ayni tip cezanın toplanması, 765 sayılı Yasa yönünden, her zaman toplanması mümkün iken, 5237 sayılı Yasada bu iki, aynı tip cezanın, toplanması mümkün değildir. Ancak, hüküm kesinleştikten sonra, Cezaların İnfazı Hakkında Yasanın 99. maddesi gereğince cezaların toplanması mümkündür.
Aynı şekilde, sanığın tek bir suçundan (iki hapis cezası gibi) aynı tip iki ceza alması mümkün değildir. Tek bir suçtan aldığı cezaların, aynı tip değil, iki farklı tip ceza alması gerekmektedir. Örneğin, sanığın, hapisten çevrilen adli para cezası ile doğrudan adli para cezası alması halinde, bu iki adli para cezasının toplanması mümkün değildir.
Kasım 2007 tarihli Yargıtay Kararlar Dergisinde yayınlanan, Yüksek 8.CD.16.04.2007 tarih 2006-5966 esas, 2007-3108 sayılı kararı aynen şöyledir.
Kısa süreli, hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen, adli para cezaları ile doğrudan tayin edilen adli para cezalarının, infazı ve sonuçları farklı olduğundan, toplanarak karar verilemez.
Yüksek 8.Ceza Dairesinin, bozma gerekçesi çok uzun olduğundan, kısaca şu şekilde özetleyebiliriz.
Yüksek Daire, tek bir suçtan verilen iki adet adli para cezalarının, toplanamayacağı, hususundaki gerekçesini iki nedene dayandırmaktadır. Birincisi: 5237 sayılı Yasada cezaların içtimaı kuralının bulunmaması. İkincisi ise: Cezaların infaz şekillerinin farklı oluşuna bağlamaktadır.
Birincisi: 5237 sayılı Yasada cezaların toplanamaması kuralını gerekçe olarak göstermekte,
İkincisi İse: hapisten çevrilen adli para cezalarının infazda ödenmemesi halinde, mahkemece tekrar hapse çevrilip, şartla tahliye ve ayda 6 gün indirimlerinin sanığa uygulanması gerektiğini.
Doğrudan verilen para cezalarının infazda ödenmemesi halinde ise, savcılıkça, para hapse çevrileceği, ancak şartla tahliye ve ayda 6 gün indirimlerinden yararlanamayacağı, adli para cezaların infazı arasındaki bu farklılıkların bulunması nedeniyle, toplanarak karar verilemeyeceğine karar verilmiştir.
Karar özetinden de anlaşıldığı gibi, tek bir suçtan verilip hapisten çevrilen adli para cezaları ile doğrudan verilen para cezalarının toplanamayacağı anlaşılmıştır.
3- 5739 sayılı Yasanın getirdiği değişiklikler:
Adli para cezalarının infazlarının, farklı olması ve adliyelerde sorunlar yaratması nedeniyle 01.03.2008 tarihinde 5739 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra, her iki para cezalarının infaz şekli aynı usule bağlandı. Ancak; olayın suç tarihinin 05.10.2005 olması ve sanığın temyiz dilekçesini, Ocak 2006 tarihinde vermesi ve o tarihteki usul kanunları olaya uygulanacağından, bu kanun değişikliğinin olayımızla bir alakası bulunmamaktadır.
5739 sayılı Yasa 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten sonra işlenen suçlara, sadece infaz uygulaması yönünden etkili olabilir. Bizim olayın suç tarihinde ve temyiz incelemesi sırasında 5739 sayılı Yasa yürürlükte olmadığından, bu Yasanın olayımıza uygulanması mümkün değildir. Para cezalarının infazı sırasında da, şartla tahliye koşullarının uygulanması söz konusu olacağından,5237 sayılı Yasanın 7/3.maddesi gereğince, eski uygulamanın yapılması gerekmektedir.
4-Temyiz yolu aşaması;
Temyiz yolu aşamasında, suçla olan alakamız sona ermekte, sanığa verilen cezalar önümüze çıkmaktadır. Temyiz yoluna başvurabilmemiz için, suça değil verilen ceza miktarına bakmamız gerekmektedir. Verilen bu cezalardan biri 1500 diğeri 1125 YTL.den ibarettir. Kesinleşmeden evvel ve kesinleşmeden sonra cezaların toplanmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
Karar kesinleştikten sonra, bu adli para cezalarından her biri tek başına bir ilam olup, ayrı ayrı infaza gitmekte ve infaz olduktan sonra ayrı ayrı adli sicile gidip, ayrı ayrı iki ceza olarak kaydedilmektedir. İkisi toplandıktan sonra birlikte tek bir ilam haline dönüşüp birlikte infaza gönderilmesi mümkün değildir. Böyle bir durum cezaların içtimaı kuralına ters düşmektedir.
Tüm yasalar yazılıdır. 5237 sayılı Yasada yazılı bulunmayan, toplama kuralını, yıllarca uyguladığımız 765 sayılı Yasanın etkisinde kalarak, yazılı bir toplama yapamayıp, aklımızdan toplama yapmamızda mümkün değildir.
Tek bir suçtan verilen cezalar toplanmadan teker teker ele alınmalı, o suçtan verilen bir ceza tek başına suçu temyize getirebiliyorsa, o suçla ilgili diğer cezalarda temyiz kapsamına dahil olmalıdır. Örneğin, hapisten çevrilen adli para cezası 2100 YTL ise temyiz kabiliyeti bulunduğundan, o suçla ilgili doğrudan verilen diğer ceza 450 YTL de olsa temyiz kapsamına dahil olacağı açıktır.
5- Cezalardaki toplamama kuralının ertelemeye etkisi:
765 sayılı Yasanın süreklilik kazanan içtihatlarına göre, birden fazla suçtan dolayı ayrı ayrı verilen ve tek tek ele alındığında ertelemeye elverişli olan, ancak cezaları toplandığı anda,2 yıllık erteleme haddini aşan birden fazla suçlar hakkında erteleme kuralı uygulanmamakta idi. Cezaların içtimaı kuralı mevcut bulunduğundan, cezalar toplandığında iki yıllık erteleme sınırını aştığından dolayı erteleme talebi red edilmekteydi.
5237 sayılı Yasada cezaların toplanması kuralı kalktığından, sanığa tek tek verilen cezalar, her biri iki yılın altında ise, beş adet suç da olsa, her biri, iki yılın altında ise, her suç tek başına ele alınıp. Tüm suçları erteleme sınırını aşsa bile cezada toplama kuralı bulunmadığından bu husus dikkate alınmayıp tüm suçlar ertelenebilir. Olarak kabul edilmiştir.
YCGK.nun 10.04.2007 tarih 63-87 sayılı kararı aynen şöyledir.
5237 sayılı Yasada cezaların içtimaının bir kurum olarak düzenlenmediği, her suçun tek başına bağımsız olarak ele alınmasının gerektiği, buna göre; 5237 sayılı Yasa uyarınca tertip edilen cezalarla ilgili olarak Yasanın 51. maddesinde yazılı erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilirken; sanığa verilen tüm cezaların toplamına değil, her bir suç için belirlenmiş cezalara ayrı ayrı bakılmalı ve erteleme keyfiyeti her suç için diğerlerinden bağımsız olarak takdir edilmelidir.
Bu karar bize şunu anlatmaya çalışmaktadır. Cezaların içtimaı kuralının ortadan kalkması ile ertelenebilen birden fazla cezaların toplanmasından vazgeçilip, her ceza tek başına ele alınıp, iki yıllık cezayı aşıp aşmadığına bakıldığına göre, temyiz yolu aşamasında da cezaların toplanmasından vazgeçilip her cezanın 2000 YTL.yi aşıp aşmadığına bakmakla yetinmelidir.
Sonuç:
a- 5237 sayılı Yasada cezaları toplama kuralının mevcut bulunmadığı,
b- Tek suç sonucunda, hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen, adli para cezası ile doğrudan tayin edilen adli para cezalarının, suç tarihi itibarı ile infaz ve sonuçları farklı olduğundan, toplanmasının mümkün bulunmadığı
c- Tüm yasalar yazılıdır. Aklımızdan toplama yapmamız mümkün değildir.
d- Sürekli sanığın menfaati ileri sürülerek, genel kurallar çiğnenip, Yüce Yargıtay’ın yükünün hafifletilmesi için istinaf mahkemeleri kurulurken, yükü daha da ağırlaştırılarak, görevini yapamaz hale sokulması, nedeniyle itirazın yerinde olmayıp, reddi gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayım.”
” şeklinde,
Diğer bir kısım Genel Kurul üyesi ise; “
“temyiz sınırının belirlenmesinde, bir hüküm içinde yer alsalar bile tüm cezaların ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle itirazın reddi”
” yönünde karşıoy kullanmışlardır.
Şu halde, somut olayda tek suç için verilen hükümde yer alan toplam para cezası miktarı 2625 YTL olduğundan, hükmün 1412 sayılı CMUK nun 305. maddesi uyarınca temyiz kabiliyeti bulunmaktadır.
Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne ve yerinde görülmeyen Özel Daire kararının kaldırılarak, dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 10.04.2008 gün ve 3578-4094 sayılı “
“temyizin reddine dair”
” kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 15.07.2008 günü yapılan müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.