Esas No: 2008/4.MD-40
Karar No: 2008/176
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/4.MD-40 Esas 2008/176 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık C. C.'nin, görevde keyfi davranmak suçundan 1.800 YTL adli para cezası ile cezalandırılması ve 5 ay süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanması kararı verilmiştir. Ancak daha sonra yapılan yasal değişiklik sonrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun sanık lehine sonuç doğurabileceği ve bu kurumun sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının birinci derece yargılamasını yapan mahkemece ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu sebeple yapılan temyiz itirazları üzerine kararın BOZULMASINA hükmedilmiştir.
Kanun maddeleri:
- Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) (5271) Madde 231
- Türk Ceza Kanunu (Mülga) (765) Madde 69
- Cezaların İnfazı Hakkında Kanun (Mülga) (647) Madde 6
- Türk Ceza Kanunu (Mülga) (765) Madde 228
- GÖREVDE KEYFI DAVRANMAK SUÇU
- HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERI BIRAKILMASI
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 231
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 69
- CEZALARIN İNFAZI HAKKINDA KANUN (MÜLGA) (647) Madde 6
- TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) (765) Madde 228
"İçtihat Metni"
Sanık C..... C.....’in, görevde keyfi davranmak suçundan lehine olduğu kabul edilen 765 sayılı TCY.nın 228/1, 59/2, 35, 647 sayılı Yasanın 4 ve 5. maddeleri uyarınca sonuçta 1.800 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve 5 ay süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmasına, para cezasının birer ay ara ile 6 eşit taksitte alınmasına, bu cezalarının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin olarak Yargıtay 4. Ceza Dairesince 08.11.2007 gün ve 23-62 sayı ile verilen kararın sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “
“hükmün onanması”
” görüşünü içeren 05.02.2008 gün ve 46 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık C..... C.....’in, görevde keyfi davranmak suçundan cezalandırılmasına ilişkin hükmün verilmesinden sonra yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile Ceza Yargılaması Yasası’nın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında gerçekleştirilen değişiklikler sonucunda, bu maddede öngörülen objektif ve subjektif koşulların varlığı halinde uygulanması olanağı bulunan “
“hükmün açıklanmasının geri bırakılması”
” kurumunun tatbik alanı genişletilmiş ve somut olayda uygulanabilir bir hale gelmiştir. Kurulan hükmün sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmamasına olanak sağlayan ve bu yönüyle sanık lehine sonuç doğurduğunda kuşku bulunmayan bu hukuki kurumun sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağı ise öncelikle birinci derece yargılamasını yapan mahkemece ele alınıp değerlendirilmelidir. Bu itibarla, diğer yönlerinin bu aşamada incelenmesine gerek bulunmayan hükmün, öncelikle bu yasal değişikliğin değerlendirilebilmesi için bozulmasına karar verilmelidir.
………………..
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Başkanı O.... Ş....;
“5728 sayılı Yasanın 562. maddesiyle 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesinde yapılan ve “
“hükmün açıklanmasının geri bırakılması”
” müessesesinin kapsamını genişleten değişikliğin açılan temyiz davasının incelenmesini, suçun sübutunun ve vasfının değerlendirilmesini usulen engelleyecek hiçbir hüküm taşımadığı açıktır. Bu açıklık 5728 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin hükmüyle tartışılamaz netliğe ulaşmıştır. Geçici 1. maddede ifadesini bulan “
“Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Yargıtay ilgili ceza dairesinde bulunan dosyalar hakkında bu Kanunun lehe hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, usule aykırılık bulunmadığı takdirde, dosya esastan incelenmek, acele işlerden sayılmak ve Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi dikkate alınmak suretiyle karar verilir.”
” hükmünün temyiz davasının esasının incelenmesine engel olur nitelikteki “
“hukuka kesin aykırılık halleri”
”yle sınırlı olduğunda ve bunun dışındaki her halde hükmün esasının incelenmesi gerekeceğinde duraksama olmamalıdır.
Temyiz davasında gerek re’sen gerekse talep üzerine sanığın beraatine hükmedebilmek asla ve kesinlikle geciktirilemeyecek bir temel hedef olduğuna göre, esası inceleyerek bu yönde bir karar vermek yerine sadece ve yalnız usul bozması yaparak yargılamayı ilk derece mahkemesine göndermenin ve beraatı olanaklı kişiyi 5271 sayılı CYY.nın 231. maddesinde öngörülen beş yıllık denetim süresine tabi tutarak hak kısıtlamalarına muhatap kılmanın kabul edilebilir hiçbir yönü bulunmamaktadır.
Aynı yorumu, açılmış temyiz davasında yerel mahkeme hükmünü suç vasfı ya da cezayı artırıcı veya indirici nedenler yönünden temyiz eden süjenin hakları ve haklılığı yönünden de yapmak olanaklıdır. Örneğin yerel mahkemenin cezayı 2 yıl ya da altına indiren uygulamasını yasaya aykırı bularak temyiz davası açan ve yapılacak inceleme ile uygulamayı bozdurabilmeyi uman C.savcısı veya müdahilin haklı olabilecek bu temyizi incelenemeyecek, salt ceza 2 yılı aşkın değildir denilerek hükmün açıklanmasının ertelenmesi yönünde bir yeni hükme yerel mahkeme zorlanacak, yerel mahkeme kendi hükmündeki isabetsizliği denetleme yetkisinde olmadığından, hatalı biçimde 2 yıllık yaptırıma konu edilen nice suç, hükmün açıklanmasının ertelenmesiyle yaptırım dışı kalabilecektir.
“Hükmün açıklanmasının ertelenmesi”
” kararlarının sadece itiraz yasa yoluna tabi tutulduğu gözönüne alındığında, bu tür ihlallerin itirazı inceleme mercilerince usule ilişkin denetleme statüsü alışkanlığıyla değerlendirmeye konu edilemeyeceği ve hukuk düzeninin geçerli kıldığı ölçüde giderilemeyeceği açıktır. İtiraz mercilerinin esası da incelemesi gerektiği keyfiyeti ise ayrı bir yasal düzenlemenin konusu olabilir ki, bu da temyiz mercii ile itiraz merciinin görev ve yetkilerinin sınırları konusunda çok kapsamlı bir tartışmayı gündeme taşır.
Bu itibarla yasanın açık hükmüne ve hukukun vazgeçilemez ve ertelenemez usul normlarına aykırı biçimde esası incelemeyi gereksiz sayan, sübuta ve vasfa ilişkin temyiz davasını inceleme sorumluluğunu öteleyen ve yeni yasal düzenlemeyi usul bozmasını zorunlu kılıyormuşçasına değerlendiren çoğunluğun görüşüne katılmıyor, esasın incelenmesinden sonra suçun sübutuna ve uygulamanın isabetli oluşuna karar verilmesi sonrasında ertelenmeye engel bir halin bulunmadığını saptama halinde, hükmün 5728 sayılı Yasayla değişik CYY’nın 231. maddesince değerlendirme yapılmak üzere bozulmasına hükmedilmesi gerektiğini düşünüyorum.”
” gerekçesiyle
Bir kısım Kurul Üyesi ise; “
“Hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda yapılan yasal değişikliğin Yargıtay’da yapılan inceleme sırasında davanın diğer yönlerinin ve esasının değerlendirilmesine engel olmayacağını belirterek öncelikle davanın esasının incelenmesi, sübut, nitelendirme gibi hususlarda hükmün denetimi yapıldıktan sonra sözü edilen yasal değişiklik nedeniyle hükmün bozulması gerektiğini”
” ileri sürerek karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1- Sanığın temyiz itirazlarının KABULÜNE,
2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.11.2007 gün ve 23-62 sayılı hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin açıklanan nedenden BOZULMASINA,
3- Dosyanın Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 17.06.2008 günlü birinci müzakerede karar için gerekli oy çoğunluğuna ulaşılamaması nedeniyle 24.06.2008 günü gerçekleştirilen ikinci müzakerede oyçokluğu ile tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak karar verildi.