Davacı, davalı Şirketin işçisi olarak çalıştığını, 24.11.2006 tarihli davalı şirket duyurusu ile 31.12.2006 tarihi itibariyle fabrikanın üretim faaliyetlerine son verileceğinden iş sözleşmesinin İş Kanunu"nun 29. maddesine dayanılarak feshedildiğinin bildirildiğini, hukuka aykırı olduğu düşünülen bu fesih işlemine karşı İzmir 8. İş Mahkemesi"nin 2006/640 Esas sayılı dosyasında işe iade davası açılmış olup, yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin 16.08.2007 tarihli kararıyla feshin geçersizliği ve işe iade ile yasal tazminatların ödenmesine karar verildiğini, kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin, 24.12.2007 tarihli kararıyla onandığını, onama kararı üzerine davalı Şirkete başvuruda bulunduğunu ve işe başlatılmadığını belirterek, boşta geçen süre için hesaplanan 4 aylık ücret, ikramiye ve diğer alacaklar ile işe başlatılmama tazminatı ile kıdem ve ihbar tazminatı farkının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının çalıştığı fabrikanın kapatıldığını, davacının çalıştığı fabrikaya iade edilmesinin fiilen ve hukuken mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işveren tarafından yapılan kısmi ödemenin işçinin hangi alacağına mahsup edileceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın normatif dayanağı Borçlar Kanununun 84–86. maddeleridir. Borçlar Kanununun 84. maddesinde “Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir. Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir” kuralına yer verilmiş;
85. maddesinde “birden fazla borçları bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vukubulan tediye kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda irae ettiği borca mahsup edilmiş olur” hükmü öngörülmüş; 86. maddede ise “kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güna mahsup gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiç bir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir” kuralı düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacının son bordrosunda ek tazminat adı altında ödeme yapılmıştır. Bu ödeme davalı şirket ile sendika arasında yapılan protokol gereğince feshin olumsuz sonuçlarını azaltmak için insan kaynakları teşvik ödemesi olarak nitelendirilmiştir. Yapılan bu ödemenin hüküm altına alınan alacaklardan mahsup edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10/10/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.