Esas No: 2022/5768
Karar No: 2022/8672
Karar Tarihi: 07.06.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5768 Esas 2022/8672 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/5768 E. , 2022/8672 K.Özet:
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi, bir günlük hizmet tespiti istemiyle açılan dava sonucunda verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, verilen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verdi. Ancak davalı Kurum vekilinin bu kararın hatalı olduğunu belirterek temyiz talebi üzerine, Mahkeme kararın yazılı şeklinin usul ve yasaya aykırı olduğuna hükmetti. Mahkeme, yargılamanın aleniyeti ilkesine uygun olarak hüküm sonucunu açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmesini ve kararın tefhim edilmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi gereği mahkeme, gerekçeli kararın yazıldığı tarihi belirtmeli ve kararın tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile yazılması gerektiğini vurguladı. Sonuç olarak, kararın HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak ilk derece Mahkemesi hükmünün bozulması gerektiğine hükmedildi.
İlgili hukuk kuralları ve açıklamaları:
- Anayasamızın 141. maddesine göre yargılamanın aleniyeti ilkesi benimsenmiştir.
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 149. (HMK’nun 28.) maddesi, yargılama ve kararın açıklık ilkesini belirtir.
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294. maddesi, mahkemenin kararını tefhim etmesini ve bunu tutanağa geçirerek okunmasını zorunlu kılar.
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesi, hüküm sonucunun açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde belirtilmesi gerektiğini belirtir.
- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298. maddesi, hüküm kısmında tarafların
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Adana 1. İş Mahkemesi
Dava, bir günlük hizmet tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı ...'ın 03.11.1989 tarihinde 1 gün süre ile çalışmasının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince; davanın kabulüne, dair karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
Davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, dair karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı Kurum vekili kararın hatalı olduğunu belirtip, bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Eldeki davada, davacı ...'ın 03.11.1989 tarihinde 1 gün süre ile çalışmasının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş olup ; ön inceleme duruşmasında davalı işverene karşı açmış olduğu davayı takip etmediğini , 03.11.1989 tarihinin sigortalılık başlangıcı olmasını talep ettiğini belirtmiş , Mahkemece , HMK 150.madde gereği işverene karşı yönlendirilen davanın kaldırılmasına dair 18.12.2018 tarihinde karar vermiştir.
Anayasamızın 141. maddesinde, yargılamanın aleniyeti ilkesi benimsenmiştir. Bunun anlamı yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 149. (HMK’nun 28.) maddesinde de bu husus belirtilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 294. maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafları iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az aynı Kanunun 297. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun tutanağa geçirilerek okunması suretiyle olur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesinde, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği açıklanmıştır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde ise:
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı gibi, mahkeme hükmünü gerekçesi ile birlikte tam olarak yazmış olsa bile, bunu duruşma tutanağına tamamen yazdırması ve okunması gerekir. Bir başka ifade ile mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi, verilen kararla, ne şekilde tefhim edildiğinin duruşma tutanağına yazılması zorunludur. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür.
Kısa karar, bir davayı sona erdiren (Niha-i) temyizi mümkün olan son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Asıl olan kısa karardır. Bu gibi hallerde de Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararında buna uygun olarak düzenlenmesi gereklidir. (10.04.1992 gün ve 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı) Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu'nun 2011/21-23E 268 K, 2012/6–97 E 203 K, 2012/10–149 E 291K sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Eldeki davada, mahkemece, davalı işveren hakkında işlemden kaldırlmaya dair ara karar ile verilmiş olup , sonrasında hüküm duruşmasında, davalı işveren hakkında olumlu olumsuz herhangi bir karar tesis edilmesi gerekirken ; yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar kaldırılarak; İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1. maddesi gereği kaldırılarak, temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 07.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.