Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/13154 Esas 2022/8585 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/13154
Karar No: 2022/8585
Karar Tarihi: 07.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/13154 Esas 2022/8585 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/13154 E.  ,  2022/8585 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi: Horasan Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi


    Dava, iş kazasından sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalı ve yakınlarının maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
    Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesince, Dairemizce verilen bozma kararına uyulmakla davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair karar verilmiştir.
    Dairemiz bozma kararı sonrası, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesince verilen kararın, davalılardan MTA Genel Müdürlüğü, ... vekilleri ve davalı ... tarafından temyiz edildiği, davalı MTA Genel Müdürlüğü ve ... vekillerinin temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep ettiği anlaşılmıştır. Duruşma yapılmak üzere tayin olunan 07.06.2022 Salı günü için yapılan tebligatlar üzerine duruşmalı temyiz eden davalı MTA Genel Müdürlüğü adına Av. ... ile davacı asil ... geldiler. Diğer davalılar adlarına gelen olmadı. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra duruşmaya son verilerek, incelemenin aynı gün öğleden sonraya bırakılmasına karar verildi ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili 2012/61 Esas sayılı asıl dava dosyası, dava dilekçesinde özetle: müvekkili sigortalı ...’in 21.11.2011 tarihinde davalılardan ...'e ait ... plakalı kamyon üzerine monteli vinçte vinç operatörü olarak Erzurum, Horasan, Hızırilyas köyündeki MTA’ya ait Jeotermal Kamp Şefliğinde yapılması gereken konteynır yükleme işinde çalışırken, işi yönetmek için konteynır üzerinde bulunan davacının dengesini kaybederek beton su tahliye çukuruna düşmesi neticesinde % 100 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı iddiasıyla, davalılar MTA

    Genel Müdürlüğü, ... ve ...’den 6100 sayılı Kanunun 107. Maddesine göre belirlenecek maddi tazminat ile yargılamanın son aşamasında miktarı bildirilecek manevi tazminata karşılık fazlaya ilişkin talep hakkı saklı 1.500 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davacı vekili 28.12.2015 tarihinde talebini açıklayarak, asıl dava dosyasında talep ettiği 1.500 TL’nin tamamının maddi tazminata ilişkin olduğunu açıklamıştır.
    Birleşen Erzurum İş Mahkemesinin 2014/596 esas sayılı dava dosyası, dava dilekçesinde özetle: davacı vekili, aynı gerekçelerle, davalı ...’den müvekkillerinden sigortalı lehine 100.000 TL, eş lehine 80.000 TL, anne ve babanın her biri lehine 20.000 TL ve çocukların her biri lehine 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Birleşen yerel mahkemenin 2014/55 Esas sayılı dava dosyası, dava dilekçesinde özetle: davacı vekili, aynı gerekçelerle, davalı ...’dan müvekkillerinden sigortalı lehine 5.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi, eş lehine 80.000 TL, anne ve babanın her biri lehine 20.000 TL ve çocukların her biri lehine 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davacı vekili 27.07.2016 tarihinde müvekkili lehine maddi tazminat istemini asıl ve birleşen dava dosyasındaki davalıların tamamı yönünden neticeten 1.353.924,92 TL’ye ıslah etmiştir.
    II-CEVAP:
    Davalı MTA Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle: Yüklenici ... Ağır Nakliyat-...'nın, davacının işvereni olan ...Vinç İşletmeciliği-... ile sözleşme akdettiği dikkate alınarak, bu kişilerin davaya dâhil edilmesini, müvekkili idarenin Jeotermal Sondaj Kamp Şefliğindeki taşınabilecek sondaj malzemelerinin vinç ile yüklenerek nakliyesi işi için yüklenici ... Ağır Nakliyat-... ile 20.11.2011 tarihinde sözleşme imzaladığı, bu sözleşmenin 5, 15, 22. ve 31. maddeleri hükümlerine göre nakliye ile yükleme işinin tamamından, işin gereklerine uygun yerine getirilmesinden ve tamamlanmasından yüklenicinin sorumlu olduğu, sözleşme gereği alt yüklenici çalıştırılmaması ve işlerin tamamının yüklenici tarafından yapılmasının kararlaştırıldığı halde, yüklenicinin sözleşmeye aykırı olarak ...Vinç İşletmeciliği-...’den vinç kiralayarak işi tamamlama yoluna gittiğini, davacı işçinin zararından, doğrudan yüklenici ... Ağır Nakliyat-...'nın sorumlu olduğunu beyanla müvekkil idare bakımından davanın reddini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkillinin kaza yerinde iş sağlığı ve güvenliğini sağlamaya yönelik her türlü tedbiri aldığını, bulunması gereken bütün araçları bulundurduğunu, davacı sigortalı ...'in davalı müvekkil yanında vinç operatörü olarak çalıştığını, olay esnasında davacının bizzat kullanması gereken vinci kayınbiraderi ...'a devredip kendisinin konteynırın üzerine çıktığını, davacı bizzat kendi ihmali neticesinde iş kazası geçirerek sürekli iş göremezliğe uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    Davalı ..., iş kazasının meydana gelmesinde kusuru bulunmadığını savunmuştur.
    Birleşen Dosya davalısı ... vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkilinin taraf sıfatı olmadığını, ıslah ile davaya taraf olmayan kişinin davaya
    eklenmeyeceğini, birleştirme kararının hatalı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin ceza dosyasında yargılanmadığını, davacının müvekkili çalışanı olmadığını, MTA Genel Müdürlüğünün asıl işveren olup kazanın meydana gelmesinde kusurlu ve sorumlu olduğunu, davacının iş kazasının meydana gelmesinde ağır kusuru bulunduğunu, kusur tespitinin hatalı olduğunu keşif yapılması gerektiğini, bakıcı giderine dair kararın hatalı olduğunu, SGK ödemelerinin tamamının tenzili gerektiğini, Davacıya ödenen 625.000,00TL ödemenin harici ödeme olduğu varsayımında bakiye tazminat miktarının da hesaplanması gerekmekte iken bilirkişi tarafından bu hesaplamanın yapılmadığını, usuli kazanılmış hak değerlendirmesinin bilirkişi tarafından yapılmasının görev ve yetki aşımı olduğunu, davacının asgari ücret ile çalıştığı sabit iken bu miktarın üzerindeki kazancın dikkate alınmasının mümkün olmadığını, hesap bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını, manevi tazminat istemlerinin de reddine karar verilmesi gerektiğine işaretle davanın reddini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; “Davanın kısmen kabulü ile, maddi tazminat yönünden 2012/61 Esas sayılı asıl dava dosya yönünden, davalı MTA Genel Müdürlüğüne karşı açılan davanın reddine, 2012/61 Esas sayılı asıl dava dosyası ile birleşen 2014/55 Esas sayılı dava dosyası yönünden her iki davanın da kısmen kabulü ile; ''Engelli evde bakım ücreti alan'' ...'in bakıcısı ...'e evde bakım ücreti olarak toplam 36.905,64 TL'nin ödendiği belirtilerek bu bakıcı ücretinin düşülerek 1.317.019,28 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte her iki dosyada yer alan davalılar ..., ... ve ...'dan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, manevi tazminat yönünden ise, 2012/61 Esas sayılı asıl dava dosyasında manevi tazminatın bölünmezliği kuralına aykırı bir biçimde belirsiz alacak davası olarak manevi tazminat davası açılamayacağı ve dava yoluyla tespiti de istenemeyeceği, kaldı ki davacılar vekilinin ıslah dilekçesiyle bu davaya yönelik manevi tazminat taleplerinin miktarını belirtmediği gözetilerek, hukuki yarar yokluğundan iş bu davanın usulden reddine karar verilmiş, Birleşen Erzurum İş Mahkemesinin 2014/596 Esas sayılı dosyası ile mahkemenin 2014/55 Esas sayılı dosyası yönünden ise her iki davanın da kısmen kabulü ile; her bir çocuk lehine 10.000 TL, anne ve babanın her biri lehine 5.000,00 TL ve eş lehine 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/11/2011'den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte her iki dosyada yer alan davalılar ... ve davalı ...’dan müşterek ve müteselsilen tahsiline, Mahkemenin birleşen 2014/55 Esas sayılı dosyasında davacı sigortalı için 50.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/11/2011'den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...'dan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde özetle; I-)Asıl davanın kabulü ve birleşen davaların kısmen kabulü ile;
    A-)1-)Maddi Tazminat Yönünden;
    1.300.925,46-TL iş göremezlik tazminatının taleple bağlı kalınarak 860.417,32-TL'sinin ve 440.355,82-TL bakıcı gideri olmak üzere toplam
    1.300.773,14-TL tutarındaki maddi tazminatın kaza tarihi olan 22.11.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ..., ..., ... ve ...'dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ...'e verilmesine,
    2-)Davalı ... tarafından yapılan 625.000,00-TL ödemenin Erzurum 5. İcra Müdürlüğü'nün 2017-1379 ve 1381 sayılı dosyalarına 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 32. maddesine dayalı olarak yapılmış harici ödeme olduğu anlaşıldığından ...'in yaptığı ödemenin ilamın icrası sırasında değerlendirilmesi gerektiğinin tespitine,
    B-) 1-)Manevi Tazminat Yönünden:
    a-)Davacı ... için 50.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22.11.2011 den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...'dan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    b-)Davacı ...için 10.000,00-TL, manevi tazminatın kaza tarihi olan 22.11.2011'den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...'dan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    c-)Davacı ... için, 10.000,00-TL, manevi tazminatın kaza tarihi olan 22.11.2011'den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...'dan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    d-)Davacı ... için 5.000,00-TL, manevi tazminatın kaza tarihi olan 22.11.2011'den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...'dan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    e-)Davacı ... için 5.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22.11.2011 den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...'dan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    f-)Davacı ... için 25.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22.11.2011'den itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar ... ve ...'dan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin taleplerin reddine,” karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı MTA Genel Müdürlüğü vekili temyiz dilekçesinde özetle: Müvekkiline kusur raporlarında kusur verilmemesine karşın asıl işveren sıfatıyla sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin asıl işveren sıfatı bulunmadığını, davalı ...’ın eylemlerinden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını anılan işçinin müvekkilinin değil hizmet alımı yapılan şirketin işçisi olduğunu, aralarındaki sözleşme kapsamında iş kazasının gerçekleştiği alanla ilgili işi yüklenen ...’nın sözleşme gereği sorumlu tutulması gerektiğini, usuli kazanılmış ha ve aleyhe bozma yasağına aykırı olarak iş göremezlik tazminatının bir önceki karardan fazla hükmedilmesinin hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
    Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle: kazada kusuru bulunmadığını, kusuru bulunması halinde ise kusur raporu doğrultusunda %1 oranında tazminattan sorumlu tutulması gerekirken maddi ve manevi tazminatın tamamından sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
    Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle: müvekkili mal varlığına ihtiyati tedbir konulmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin işveren olmayıp üçüncü kişi niteliğinde olduğunu, MTA’nın asıl işveren sıfatı olduğunu ve onun kusur oranının belirlenmesi gerektiğini, davacı ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiği gibi davacının maluliyetini ağırlaştırmasında kendi etkisinin bulunduğunu, hesaba esas ücretin hatalı tespit edildiğini, bakıcı giderinden yapılan hakkaniyet indiriminin az olduğunu, SGK tarafından bağlanan gelirlerin tamamının tenzili gerektiğini, davalı ... tarafından yapılan ödemenin hatalı tenzil edildiğini, davanın iki yıllık zamanaşımına tabi olduğunu ve bu zamanaşımının dolduğunu, ıslah ile talep edilen kısım için ıslah tarihinden faiz işletilmesi gerektiğini, müşterek müteselsil tahsile karar verilmesinin hatalı olduğunu, hükmedilen tazminatların müvekkilinin iflasına neden olacak mahiyette olup hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, harç yargılama gideri ve vekalet hatalı belirlendiği, manevi tazminatların fazla olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    A) Davalı ... vekilinin davacılar lehine hükmedilen manevi tazminatlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 20.07.2016 tarihinden itibaren uygulanan 8. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Bölge adliye mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri beşbin lirayı geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Bu fıkradaki “beşbin” ibaresi 6763 sayılı Kanunun 5. maddesi ile “kırk bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmiştir.
    Mülga 5521 sayılı Kanunun, 6763 sayılı Kanun 5. maddesi ile değişik beşinci fıkrasına gör parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı öngörülmüştür.
    25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesinde “temyiz edilemeyen kararlar” sayılmış ancak miktar itibariyle kesinliğe bu maddede yer verilmemiş, 7/3. maddede, 6100 sayılı HMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin, iş mahkemelerince verilen kararlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
    6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca, Bölge adliye mahkemelerinin miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararların temyiz yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır. HMK Ek Madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sınırların, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanacağı belirtilmiştir.
    HMK 362/2. maddesine göre “Birinci fıkranın (a) bendindeki kararlarda alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kırk bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir”
    HMK 366. maddenin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan 346. madde uyarınca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak temyiz edilen karar kesin olduğu halde bu konuda inceleme yapılıp karar verilmeksizin dosya Yargıtay’a gönderilmiş ise, 01.06.1990 tarih, 1989/3 E, 1990/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince dosyanın mahalline çevrilmesine gerek olmaksızın Yargıtay tarafından temyiz talebinin reddine karar verebilecektir
    Yukarıda belirtildiği şekilde, iş mahkemelerinin kararlarının istinaf incelemesi sonucu Bölge adliye mahkemelerince verilen kararlarda karar tarihine göre kesinlik sınırı: 20.07.2016-01.12.2016 tarihleri arasında 5.000 TL, 02.12.2016 tarihi sonrası için 40.000 TL, 01.01.2017 sonrası için 41.530 TL, 01.01.2018 tarihi sonrası için 47.530 TL, 01.01.2019 tarihi sonrası için 58.800 TL, 01.01.2020 tarihi sonrası için 72.070 TL ve 01.01.2021 tarihi sonrası için 78.630,00 TL’dir.
    Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince verilen 20.10.2021 tarihli kararda davacı sigortalı lehine davalı ... ve ...’dan tahsiline karar verilen 50.000 TL manevi tazminat ile davacı çocukların her biri lehine 10.000 TL, anne ve babanın her biri lehine 5.000 TL, ve davacı eş için 25.000 TL manevi tazminata hükmedildiği anlaşılmıştır.
    6100 sayılı HMK’nun 110. maddesi kapsamında dava yığılması (objektif dava birleşmesi) kapsamında her bir talebin ayrı bir dava olduğu ve ayrı ayrı hüküm ve sonuç doğuracağı dikkate alındığında, anılan manevi tazminat hükümlerinin birbirlerinden ve diğer hükümlerden bağımsız olarak Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihinde yürürlükte olan 78.630,00 TL’lik temyiz (kesinlik) sınırının altında kaldığı anlaşılmakla davalı vekilinin anılan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının kesinlik nedeniyle REDDİNE karar verilmiştir.
    B) Davalılardan MTA Genel Müdürlüğü, ... vekilleri ve davalı ...’ın sigortalı lehine hükmedilen maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
    1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplerle, temyiz edenlerin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenleriyle kanunun açık hükmüne aykırı görülen sebeplere göre, davalı MTA Genel Müdürlüğü, ... vekilleri ve davalı ...’ın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
    2- Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı Kararı).
    Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak) Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 351 ..., 1974, sayfa 395 vd.) Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
    Taraflar arasında ilk derece mahkemesi hükmünden sonra yapıldığı anlaşılan harici ödemenin tazminat alacaklarından mahsubu noktasında uyuşmazlığın bozma kararı sonrasında yapılan yargılamada da devam ettiği anlaşılmaktadır.
    Bozma kararımızda da açıkça belirtildiği üzere 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 420.maddesine göre “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.   İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır.”
    Kural olarak yapılmış ödemenin bu miktar ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde Yargıtay kabulüne göre ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık orantısızlığın bulunmaması koşulu aranıyordu, ancak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Tür Borçlar Kanunu dönemi için ise yukarıda işaret olunan açıklamalar ile 420.madde hükmüne göre işçi ve hak sahibine yapılacak ödemenin hakkın gerçek tutarını karşılaması gerekmektedir, ödemeden artan yani davacının karşılanmayan bakiye alacak kısmı için tazmin talep etme hakkı devam etmektedir.
    Bu doğrultuda 01.07.2012’den sonra iş kazası ve meslek hastalıkları tazminat alacaklarına yapılacak ödeme noktasında kısmi ve tam karşılık ödemenin bulunup bulunmadığı noktasında Yargıtay uygulamasının geliştirdiği denkleştirme metodunun kullanılması hakkaniyetli çözüme ulaşılması noktasında önem arz etmekte, ödemelere faiz işletilmek suretiyle tazminat alacağından mahsup yeterli olmamaktadır. Bu doğrultuda ödemenin yapıldığı tarihteki verilere göre hesaplanan tazminat alacağı ile ödenen miktar birbirine oranlanarak, tazminat alacağının ne kadarının karşılandığı belirlenip karşılanan tutara ilişkin ödemenin fatura niteliğinde olduğu kabul edilerek, karşılanmayan bakiyesi için davacı tarafın alacak hakkının varlığı doğrultusunda bakiye tazminata hükmetmek gerekmektir.
    Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, İlk Derece Mahkemesince verilen karardan sonra, davacılar vekili ile davalı ... vekilinin imzalarını taşıyan ibranamede, Erzurum İcra Müdürlüğü’nün 2017/1379 ile 1381 esas sayılı dosyalarında devam eden ilamlı icra takiplerine ilişkin davalı/borçlu İdris’in 625.000 TL ödeme yapmasının kararlaştırıldığı, bu borcun bir kısmının peşin; bir kısmının ise çeklere bağlı olarak aydan aya ödenmesinin, bu şekilde davalı ...’in ibra edilmesi kararlaştırılmakla beraber, bozmadan sonra yapılan yargılamada anılan ödemenin icra takibi dosyalarına yansıtılmadığı anlaşılmaktadır. O halde yapılan ödemenin “denkleştirme yöntemiyle” tenzili gerekirken, yazılı şekilde “ödemenin ilamın icrasında değerlendirilmesine” dair karar verilmesi hatalı olmuştur.
    Bu açıklamalar doğrultusunda mahkemece yapılacak iş, davalı ... tarafından davacıya bir kısmı peşin, bir kısmı ise aydan aya düzenlenen çeklerle ödenmesine karar verilen toplam 625.000,00 TL tutarındaki ödemenin, son olarak ödenecek çek tarihi olan 30.12.2017 tarihi itibariyle bu tarihe kadar ödenen miktarlara faiz işletilmek suretiyle davacının elde ettiği netice ödemeyi tespit etmek, aynı zamanda 30.12.2017 tarihi itibariyle maddi tazminat alacağının ne kadar olduğunu da bilirkişi marifetiyle hesaplatmak, bu şekilde ödenen miktarı, davacının alacak miktarına oranlayarak, denkleştirme / karşılama oranını tespit etmek, bulunacak bu oranı ise davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hak kapsamında 13/05/2016 tarihli hesap raporuna uygulayarak davacının ödeme ile karşılanmayan sürekli iş göremezlik tazminatı ve bakıcı giderini belirlemek, bu şekilde maddi tazminat alacaklarına hükmederken son olarak da Bölge Adliye Mahkemesinin davacı tarafından temyiz edilmeyen 06/03/2019 tarihli bir önceki kararının davacılar tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle netice sürekli iş göremezlik ve bakıcı giderleri hükümleri yönünden usuli kazanılmış hakları da gözeterek bir karar vermekten ibarettir.
    Bölge Adliye Mahkemesince bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı MTA Genel Müdürlüğü ile ... vekillerinin ve davalı ...’ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen karar bozulmalıdır.
    SONUÇ: Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, Davalı MTA Genel Müdürlüğü Dairemizde icra edilen duruşmada kendisini vekille temsil ettirdiğinden 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacı ...’ten alınarak davalıya verilmesine, temyiz harçlarının istem halinde temyiz eden davalılara iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, Üye ...'ın muhalefetine karşı, Başkan ... ve Üyeler ..., ... ve ...'ün oyları ve oy çokluğuyla, 07/06/2022 tarihinde karar verildi.

    KARŞI OY GEREKÇESİ

    1.Çoğunluk ile aradaki temel uyuşmazlık “ibraname yolu ile ödenen miktarın belirlenerek hesaplanacak tazminattan mahsubu gerektiği gerekçesi ile bozulması nedeni ile ilk derece mahkemesinin bozmadan sonra hesaplanacak ve hüküm altına alınacak tazminatı, davacının temyiz etmediği dikkate alınarak önceki raporun bilinen ve bilinmeyen dönem başlangıç ve bitiş tarihlerini değiştirmesinin davalı yararına lehine usulü kazanılmış hak olup olmayacağı, buna göre yeniden değerlemenin son karar tarihine yakın tazminata esas değerlere taşınıp taşınmayacağı” noktasında toplanmaktadır.
    2. Dairemizin 2021/6262 Esas, 2022/6811 Karar sayılı ilamında yazılı karşı oy gerekçelerinde açıklandığı üzere özellikle maddi tazminatın karar tarihine yakın verilerle hesaplanması gerektiğinden ve bu durum usulü kazanılmış hakkın istisnası olması nedeni ile çoğunluğun usulü kazanılmış hak teşkil ettiği” görüşüne katılınmamıştır. Zira;
    3. Maddi tazminat hesapları yapılırken, en son bilinen ücret unsurlarının hesaplamada gözetilmesi gerektiğinden, hüküm gününe en yakın güne kadar yürürlüğe giren tüm asgari ücretlerin uygulanması gerekir. Daha önce bir veya birkaç hesap raporu verilmiş olsa bile, dava bitinceye kadar yürürlüğe giren asgari ücretlerden dolayı yeniden değişen değerler nedeni ile ek rapor alınması zorunludur.
    4. Maluliyet oranı gibi zararın hesaplanmasına ilişkin diğer bir unsur da ücrettir. Asgari ücretin artması halinde, karar tarihine yakın ücrette değişeceğinden, bu ücrete göre zararın hesaplanması gerekmektedir. Zira asgari ücret, kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davanın her aşamasında uygulanması zorunludur. Bozmadan sonra dahi asgari ücretlerde artış olmuşsa, yeniden tazminat hesabı yapılması gerekir. Yargıç, bir istek olmasa dahi, yargılamanın her aşamasında asgari ücret artışlarını doğrudan dikkate almakla yükümlüdür. Davacı, bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olsa dahi, sonradan yürürlüğe giren asgari ücretlerin uygulanması kamu düzeni gereği ve zorunlu olduğundan, davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşmaz.
    5. Somut uyuşmazlıkta davacı tarafın itiraz etmediği hesap, karar tarihine en yakın bilinen ücret üzerinden hesaplanmıştır. Bozmadan sonra karar tarihine yakın veriler alındığında, hesabın unsurları değişeceğinden, tazminat miktarı da elbette değişecektir. Davacı taraf bozmadan önceki ilk kararda bilinen ücret üzerinden hesaplanan tazminata itiraz etmemiştir. Ancak bu bilinen ücret bozmadan sonra değişecektir. Bir tarafın ilerde değişecek diye kararı temyiz etmesi hayatın olağan akışına uygun olmayacaktır. Zira karar onanmış olsa idi hesaplama bilinen ücrete göre hesaplandığından sorun olmayacaktır. Ancak bozmadan sonra değişen durum nedeni ile daha önce doğmayan hesaba esas unsur olan ücrete itiraz etmeme usulü kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Sayın çoğunluğun bu yöndeki bozma nedenine katılınmamıştır.


    Hemen Ara