Esas No: 2008/8-83
Karar No: 2008/166
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/8-83 Esas 2008/166 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2008/8-83 E., 2008/166 K.
"İçtihat Metni"
Hükümlü R.... K.....’ın izinsiz tabanca taşıma suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 2 yıl hapis ve 880 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, yasak bıçak taşıma suçundan 6136 sayılı Yasanın 15/1. maddesi uyarınca 9 ay hapis ve 880 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, cezaların toplanarak sonuçta 2 yıl 9 ay hapis ve 1.760 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin olarak Karasu Asliye Ceza Mahkemesinden verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen 05.07.2007 gün ve 327-316 sayılı hükme karşı Adalet Bakanlığınca yasa yararına bozma başvurusunda bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesi 04.02.2008 gün ve 14-794 sayı ile;
“Dosya kapsamına göre; kayden 20.11.1986 doğumlu olup, suçun işlendiği 6.7.2004 tarihinde 18 yaşını ikmal etmediği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan cezadan, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 55/3. maddesi uyarınca indirim yapılmamış bulunulmasında, isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 22.11.2007 gün ve 2007/59570 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığından 25.12.2007 gün ve KYB/2007-273180 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdi kılınmakla incelendi…
………
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Karasu Asliye Ceza Mahkemesinin 5.7.2007 tarih ve 2004/327 esas ve 2007/316 sayılı kararla 6.7.2004 tarihinde işlediği suçlardan dolayı sanık R.... K....."ın 6136 sayılı Kanun"un 13/1. ve 15/1. madde-fıkraları uyarınca sırasıyla 2 yıl ve 9 ay hapis cezalarıyla cezalandırıldığı;
Dairemizin yerleşik uygulamasına göre TCK.nun 79. maddesi hükmü nazara alınarak 6136 sayılı Kanunun 13. maddesinin teşdiden uygulanması ve ayrıca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın da 647 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince zorunlu olarak para cezasına çevrilmesi gerekmekle birlikte bu yönlerden kanun yararına bozma istemi olmamakla, taleple sınırlı olarak yapılan incelemede;
Suç tarihinde 18 yaşını ikmal etmediği anlaşılan sanık hakkında 765 sayılı TCK.nun 55/3. maddesi gereğince cezasından indirim yapılması gerekmekle, verilen karar isabetsiz ve bu nedenle de Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 22.11.2007 tarih ve 59570 sayılı kanun yararına bozma talebini içeren Yargıtay C.Başsavcılığının 25.12.2007 tarih ve 273180 sayılı ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Karasu Asliye Ceza Mahkemesinin 5.7.2007 tarih ve 2004/327 esas ve 2007/316 sayılı kararının CMK.nun 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına, bozma nedenine göre karar verilmesi mümkün olmakla;
1- Sanığın ruhsatsız silah taşımak fiilinden eylemine uyan 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca 2 yıl hapis ve 880 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 55/3. maddesi gereğince cezasının 1/3 oranında indirilerek 1 yıl 4 ay hapis ve 586 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına,
2- Sanığın ruhsatsız silah taşımak fiilinden eylemine uyan 6136 sayılı Kanunun 15/1. maddesi uyarınca 9 ay hapis ve 880 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 55/3. maddesi gereğince cezasının 1/3 oranında indirilerek 6 ay hapis ve 586 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına,
TCK.nun 71. ve 72. maddeleri uyarınca cezalarının 1 yıl 10 ay hapis ve 1172 YTL adlî para cezası olarak toplanmasına,
Karardaki sair hususların aynen bırakılmasına …
…….. ”
” karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 07.04.2008 gün ve 273180 sayı ile;
“Somut olayda; başka bir eylemi nedeniyle yakalanan sanığın üzerinde, 6136 sayılı Yasa kapsamında 1 adet ruhsatsız silah ile 1 adet sustalı çakı bıçağı, aynı gün evinde yapılan aramada da 4 adet dolu mermi ele geçirilmiştir. Sanığın bu eylemleri nedeniyle Karasu Asliye Ceza Mahkemesinin 05.07.2007 gün, 2004/327 esas, 2007/316 sayılı kararı ile 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi gereğince teşdiden 2 yıl hapis ve 880 YTL adlî para cezası; aynı Yasanın 15/1. maddesi gereğince yine teşdiden 9 ay hapis ve 880 YTL adlî para cezasına hükmolunduğu, cezaların toplanması suretiyle sonuçta 2 yıl 9 ay hapis ve 1.760 YTL adlî para cezasına hükmolunmuştur.
Sanık R.... K..... 20.11.1986 doğumlu olup, suçun işlendiği 06.07.2004 tarihinde 15-18 yaş grubundadır. Yerel mahkeme tarafından hüküm kurulurken, sanığın eyleminin TCK.nun 79. maddesi hükmü gereğince 6136 sayılı Yasanın 13. maddesi gereğince teşdiden uygulama yapılmasını gerektirmesine rağmen, ayrı ayrı uygulama yapılmış; ayrıca sanık hakkında TCK.nun 55/3. maddesi uygulanmadığı gibi hükmolunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezası 647 sayılı Yasanın 4/2. maddesi gereğince zorunlu olarak anılan maddenin 1. fıkrasında öngörülen para veya tedbire çevrilmemiştir. Özel Daire bu hukuka aykırılıkları belirlemesine karşın, yasa yararına bozma nedenleri arasında yer almadıklarından, taleple bağlı kalınarak yazılı biçimde uygulama yapmıştır. Saptanan hukuka aykırı¬
¬lıklar giderilmeden, dosyanın esası hakkında karar verilmesi halinde yasaya aykırı bir başka karar daha verilmiş olacak ve hukuka aykırılıkları giderme ve ülkede uygulama birliğini hukuka uygunlukla sağlama amacına hizmet için öngörülen “
“yasa yararına bozma”
” kurumu, bünyesinde hukuka aykırılık taşıyan hükümlerin uygulanmasının onaylanması sonucunu doğuracaktır. Ayrıca, saptanan hukuka aykırılıklarla ilgili olarak sonradan bir kez daha yasa yararına başvuruda bulunulması halinde Özel Daire ilamının değişmesi gerekecek, bu durum da kesin hüküm nazariyesine aykırılık oluşturacaktır.
Açıklamalar ışığında; Özel Daire kararının kaldırılması; dosyanın Özel Dairesine gönderilerek, anılan ve tespit edilen diğer yasaya aykırılıklarla ilgili olarak yasa yararına bozma başvurusu sağlandıktan sonra, belirecek duruma göre bir karar verilmesi gerekir.”
” şeklindeki açıklamayla itiraz etmiş, kararın kaldırılmasını, dosyanın Özel Dairesine gönderilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İncelenen olayda;
Hırsızlık amacıyla girdiği evden çaldığı tabanca ile 06.07.2004 tarihinde Karasu İlçe Merkezi’nde havaya ateş etmesi nedeniyle kolluk güçlerince yakalanan R.... K.....’ın üzerinde ruhsatsız tabanca ile 6136 sayılı Yasa kapsamında değerlendirilen, taşınması ve bulundurulması yasak olan sustalı bıçak bulunmuş, bu iki eylemi nedeniyle açılan dava sonucunda yerel mahkeme 05.07.2005 günlü kararında eylemleri sabit kabul ederek, R.... K.....’ın ruhsatsız tabanca taşımak eylemi nedeniyle 6136 sayılı Yasanın 13/1 maddesi uyarınca 2 yıl hapis ve 880 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasını, yasak bıçak taşıma eylemi nedeniyle aynı Yasanın 15/1 maddesi uyarınca 9 ay hapis ve 880 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasını hükme bağlamıştır.
Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleşmiş bulunan bu hükümler birden çok hukuka aykırılık içermektedir. Bunlardan ilki: hem belgesiz tabanca hem de yasak bıçak taşıyan fail hakkında fikrî içtima kurallarına göre 6136 sayılı Yasanın daha ağır cezayı içeren 13. maddesinin 1. fıkrası ile alt sınırdan uzaklaşılarak ceza saptanması yerine, her iki eyleminden dolayı ayrı ayrı ceza tayin edilmiş olmasıdır.
Diğer hukuka aykırılık ise, suç tarihinde 17 yaşında olup 18 yaşını doldurmamış bulunan R.... K.....’ın yaş küçüklüğünün gözden kaçırılmış bulunmasıdır. Bu nedenle, failin cezasından yaş küçüklüğüne dayalı ceza indirimi gerçekleştirilmediği gibi, belirlenen kısa süreli hapis cezası da zorunlu olmasına karşın adlî para cezasına veya tedbire dönüştürülmemiştir.
Adalet Bakanlığı hükümlerin yasa yararına bozulması istemiyle yaptığı başvuruda, yaşı küçük hükümlünün cezasında TCY’nın 55/3 maddesi ile indirim yapılmamış olması nedeniyle hükmün yasa yararına bozulmasını istemiş, ancak diğer hukuka aykırılığa değinmemiştir.
Özel Daire, fikrî içtima kuralı gereğince hükümlü hakkında yasak bıçak taşıma suçuna nazaran daha ağır ceza içeren izinsiz tabanca taşıma suçuna ilişkin 6136 sayılı Yasanın 13. maddesinin 1. fıkrası ile aşağı sınırın üzerinde ceza uygulanması gerekirken iki suçtan ayrı ayrı uygulama yapılması gerektiğini, ayrıca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın da 647 sayılı Yasanın 4. maddesine göre paraya çevrilmesi icap ettiğini, ancak bu hususlarda yasa yararına bozma isteminde bulunulmadığını belirterek taleple sınırlı inceleme yapmış, hükümlü Recep’in suç tarihinde 18 yaşını doldurmadığını, bu nedenle cezasından indirim yapılması gerektiğini ifadeyle hükmü yasa yararına bozmuş, hükümlünün izinsiz silah taşıma suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 765 sayılı TCY’nın 55/3 maddeleri uyarınca 1 yıl 4 ay hapis ve 586 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, yasak bıçak taşıma eylemi nedeniyle de 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 765 sayılı TCY’nın 55/3 maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 586 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, cezalarının içtimaına, karardaki sair hususların aynen bırakılmasına karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, öncelikle Adalet Bakanlığının diğer hukuka aykırılıklar nedeniyle de yasa yararına bozma isteminde bulunup bulunmayacağı hususunda bir yazı ile uyarılması, belirecek duruma göre de yasa yararına bozma başvurusu ile ilgili bir karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek itiraz etmiştir.
Ceza Genel Kurulu’nun 17.08.2007 gün ve 145-142 ve 02.10.2007 gün ve 82-196 sayılı kararlarında vurgulandığı üzere, yasa yararına başvuru nedeniyle yapılan inceleme sırasında Adalet Bakanlığının istem yazısında ileri sürülmeyen ve sonuca etkili bulunan başkaca hukuka aykırılıklar görüldüğünde, bu yönlerden de başvuruda bulunulmasını sağlamak bakımından Adalet Bakanlığına ihbarda bulunulması, bu hususlarda da başvuruda bulunulması halinde tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
Kaldı ki, somut olayda başvuruda dile getirilmeyen ancak Yargıtay’ca inceleme sırasında saptanan bu hukuka aykırılık daha az cezaya hükmolunmasını gerektirir nitelikte bulunduğundan, CYY’nın 310. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da istemde bulunabilecektir. Zira 310. maddenin ikinci fıkrasında sözü edilen ve “
“309. madde gereğince Adalet Bakanlığı tarafından başvurulduğunda bu yetki, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.”
” denilerek ifade edilen kural, bu yetkinin öncelikle Adalet Bakanlığınca kullanılmasını sağlamak ve bu suretle de aynı nedene dayalı mükerrer başvuruyu önlemek bakımından getirilmiştir; Adalet Bakanlığınca başvuruya dahil edilmeyen hukuka aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının yetkisini kullanmasını engelleme amacı taşımamaktadır. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı bu yönüyle isabetli olduğundan kabulü gerekmektedir.
İtiraz yazısında dile getirilmemiş olmakla birlikte, Özel Daire uygulamasının istekle bağlılık kuralının kapsamı yönünden de değerlendirilmesi gerekmektedir. Yasa yararına başvurulan ve olağanüstü temyiz denilen yasa yolunda geçerli “
“istekle bağlılık kuralı”
” gereği, isteme konu edilmeyen hukuka aykırılıklar yasa yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Burada aranması gereken, bizzat istem yazısında ileri sürülen aykırılık olgusu ve sebepleri ile bağlılıktır. Yargıtay, aykırılığın giderilmesi için istem yazısında önerilen yöntem ve hukuki çarelerle bağlı değildir.
Somut olayda Adalet Bakanlığı, yaşı küçük olan hükümlü hakkında 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 55/3. maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiğini belirterek hükmün yasa yararına bozulmasını istemiştir. Ancak istemin özü, yaş küçüklüğünün yerel mahkemece fark edilmemiş bulunması nedeniyle ortaya çıkan hukuka aykırılığın giderilmesidir. Aykırılığın giderilmesi hususunda önerilen yöntem ise, sanığın cezasından 765 sayılı Yasa’nın 55/3. maddesi uyarınca indirim yapılmasıdır. Böyle bir istem üzerine Yargıtay, hukuka aykırılığın varit olduğunu saptadığı takdirde, bunun giderilmesini taleple bağlı olmaksızın gerçekleştirebilecektir.
Bu bilgiler ışığında olaya baktığımızda, Özel Daire, hükümlünün suç tarihinde 18 yaşını doldurmadığını saptadığına ve yerel mahkemenin bu hususu dikkate almamasını bozma nedeni saydığına göre, hem hükümlünün cezasında yaş küçüklüğüne dayalı indirim yapması hem de aynı nedenle kısa süreli hapis cezasını adlî para cezası veya tedbirlerden birine çevirmesi mümkün ve gereklidir. Bu ikinci husus nedeniyle hükmün yasa yararına bozulabilmesi için ayrıca yeni bir istemde bulunulması gerekmemektedir. Dolayısıyla, Özel Dairenin, kısa süreli hapsi adlî para cezasına veya tedbire dönüştürmek için yeni bir isteme ihtiyacı olmadığı halde, istem bulunmadığından bahisle bu hususta uygulama yapmaması yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCY’nın 55/3. maddesi uyarınca 15 yaşını bitirmiş, 18 yaşını doldurmamış olan sanıkların cezasından 1/3 oranında indirim yapılması gerekmektedir. Oysa suçtan sonra, ancak yerel mahkemenin hükmünden önce 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nın 31. maddesinin 3. fıkrasının 5377 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki biçimine göre bu yaştaki çocukların cezalarından 1/2 oranında indirim yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla, salt indirim bakımından 5237 sayılı Yasanın daha lehe sonuç doğurduğu açıktır. İstem yazısında 765 sayılı Yasanın 55/3 maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiğinden söz edilmişse de, Yargıtay, sadece yaş küçüklüğünün yerel mahkemece gözden kaçırılması olgusu ile bağlı olup, saptadığı bu hukuka aykırılığı giderme ve uygulanacak yasa hükümlerini belirleme hususunda serbesttir. Bu nedenle, sanığın cezasından 5237 sayılı Yasanın 31/3 maddesi yerine 765 sayılı Yasanın 55/3 maddesi ile indirim yapılması da isabetli bulunmamış, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı bu yönlerden de değişik gerekçe ile kabul görmüştür.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Kurul Üyesi ise; hükmün yasa yararına bozulması yönündeki başvuruyu inceleyen Yargıtay’ın başvuruda belirtilen hukuka aykırılık nedenleriyle bağlı bulunduğunu, bu nedenleri yerinde görmesi halinde hükmü yasa yararına bozması, aksi takdirde istemi reddetmesi gerektiğini, Yargıtay’ın ileri sürülenler dışında başkaca hukuka aykırılık nedeni saptaması halinde bu hususta da yasa yararına başvurunun sağlanması bakımından girişimde bulunmasını gerektiren bir yasal düzenleme olmadığını, bu durumda Yargıtay’ın ileri sürülen nedenler bakımından karar verip, ileri sürülmeyen hukuka aykırılıklara da kararında işaret etmesinin yerinde bir uygulama olduğunu ileri sürerek, itirazın reddi doğrultusunda karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 04.02.2008 gün ve 14-794 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Kararda açıklanan doğrultuda işlem yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 10.06.2008 günü oyçokluğu ile karar verildi.