Esas No: 2008/1-177
Karar No: 2008/165
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/1-177 Esas 2008/165 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2008/1-177 E., 2008/165 K.
"İçtihat Metni"
Kasten yaralama sonucu insan öldürme suçundan sanık M..... İ......’in 5237 sayılı TCY’nın 86/3 maddesi aracılığıyla 87/4, 29/1, 31/3 ve 62/1 maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, suçta kullanılan bıçağın aynı Yasanın 54/1 maddesi uyarınca zoralımına ilişkin olarak Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 20.12.2005 gün ve 237-223 sayılı hüküm sanık müdafii ile katılan vekili tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 31.05.2007 gün ve 4967-4342 sayı ile;
“Maktûlün, olay günü sanıkla tartıştığı, onu kovalayıp dövmesi üzerine, sanığın hamili bulunduğu bıçağı maktûlün sol midklavikuler hattın 5. kaburga aralığı ile kesiştiği noktadan göğüs boşluğu soluna girerek perikardı ve kalbin apeks bölümünü ventrikül iştirakli olmayacak şekilde bıçağı şiddetlice vurması sonucu çocuk olan maktûlü öldürdüğü, darbenin kalp gibi yaşamsal bölgeye yöneltildiği, maktûlün sanığın elinden bıçağı alarak eylemini sürdürmesini engellediği olayda, sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğinin kabulü ile 5237 sayılı Yasanın 82/1-e, 29, 31/3 ve 62. maddelerinden hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde suç vasfının belirlenmesinde hata edilmesi”
” isabetsizliğinden oyçokluğu ile bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 09.07.2007 gün ve 111-173 sayı ile;
“……….maktûlün sanığa nazaran iri yapılı, 1.80 boyunda, 70 kg ağırlığında ve daha kuvvetli olduğu, maktûlün elindeki bıçakla geri geri giden ve "üzerime gelme" diyen sanığın çenesinden tutarak kafasını iki işyeri arasındaki demire sıkıştırarak sanığı dövdüğü sırada sanığın elinde bulunan bıçağı bir kez rastgele sallayarak maktûlün sol meme başı altına vurduğu, maktûl tarafından elinden bıçak alınıp 5-6 metre atıldıktan sonra maktûle yönelik başkaca bir saldırıda bulunmadan sanığın olay yerinden kaçtığı, maktûlün kesici delici alet yaralanmasına bağlı kalp yaralanması ve kanama sonucu kaldırıldığı hastanede öldüğü, meydana gelen yaranın tek başına öldürücü nitelikte olduğu, sanığın maktûl tarafından çenesinden tutularak kafası iki işyeri arasındaki demire vurulmak suretiyle dövülürken rastgele bir el bıçak salladığı, bulunduğu bu pozisyon itibarıyla hedef seçme imkânı bulunduğunun belirlenemediği, sanığın olay öncesinde maktûlü tanımadığı, bu sebeple aralarında öldürmeyi gerektirecek bir husumetin bulunmadığı; darbenin tek olması, sanığın hedef seçme imkanına sahip olduğunun belirlenememesi, elinden bıçak alınıp atıldıktan sonra imkanı varken saldırısına devam etmeyip kaçması birlikte değerlendirildiğinde, sanığın öldürme kastıyla değil yaralama kastıyla hareket ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunduğu, sanığın silahtan sayılan bıçakla kasten yaralama sonucu insan öldürmek suçunu işlediği kanaatine varıldığı”
” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “
“hükmün bozulması”
” görüşünü içeren 24.03.2008 gün ve 243742 sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın kasten etkili eylem sonucu insan öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire çoğunluk görüşü ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, suçun niteliğine ilişkindir.
İncelenen olayda;
Suç tarihinde 16 yaşında olan sanık M..... İ......’in arkadaşı tanık A....’in kullandığı bisikletin arkasında, diğer tanık M..... G.......’in de başka bir bisikletle Akhisar ilçe merkezindeki Tahir Ün Caddesinden istasyona doğru giderlerken karşı yönden motosikletiyle gelen N... Ö......’la karşılaştıkları, öldürülen N...’nin yanlarından geçtiği sırada “
“ne bakıyorsunuz”
” diye seslenip geri döndüğü ve “
“ne bakıyorsunuz lan, adam mısınız”
” diyerek tanık A....’e vurmak için hamle yaptığı, ne olduğunu anlamaya çalışan ve bisikletten inen sanığın üzerine giderek tekme attığı, cadde üzerinde bir süre kovaladığı, sanığın bir ara cebindeki bıçağı çıkardığı, üzerine gelmesini engellemek için sanığa doğru tuttuğu ve “
“üzerime gelme”
” dediği, ancak öldürülen Nuri’nin tekrar saldırması nedeniyle karşı kaldırıma doğru kaçtığı, öldürülenin peşinden koşup sanığı yakaladığı, çenesinden tutarak kafasını oradaki işyerlerinin önünde bulunan demire sıkıştırarak dövmeye başladığı, sanığın da bu sırada sağ elinde bulunan bıçağı rastgele savurduğu, bıçağın öldürülenin sol göğüs alt bölümüne isabet ettiği, öldürülen Nuri’nin darbeye rağmen sanığın kolunu kıvırarak elindeki bıçağı alıp attığı, öldürülenin elinden kurtulan sanığın olay yerinden kaçtığı, Nuri’nin yaralı durumda iken sanığın peşinden gitmeye çalıştığı, bir süre sonra takatsiz kalıp dizlerinin üzerine çöktüğü, kalp yaralanması ve kanama sonucu olay yerinde öldüğü sanığın ikrarı, tanık anlatımları, doktor ve otopsi raporları ile dosyada mevcut diğer kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Etkili eylem sonucu insan öldürme suçu, başka deyişle neticesi sebebiyle ağırlaşmış etkili eylem suçu ile kasten insan öldürme suçu arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayanır. Birinci durumda sadece daha hafif sonuç (darp ve yaralama) istenilmiş olup daha ağır sonuç (ölüm) istenilmiş değildir. Fakat bu sonuncu durum yine de failin hareketinden doğrudan doğruya doğmuş bulunmaktadır. Fail daha ağır sonucun gerçekleşmesini istediği takdirde, kasten insan öldürme suçunun oluştuğu kabul edilir.
Sonuçlarını bilerek ve isteyerek fiili işleme iradesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. Öldürme kastının varlığı ise;
a) Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı,
b) Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı,
c) Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti,
d) Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı,
e) Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği,
f) Olay sonrası mağdura yönelik davranışları, başka bir anlatımla olayın kendine özgü tüm özellikleri dikkate alınarak saptanmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; uyarısına ve tanık A....’in araya girmesine rağmen saldırısını sürdüren öldürülene karşı kavganın hareketli ortamında hedef gözetmeksizin bıçak salladığı ve tek darbe ile yetindiği, öldürme kastını ortaya koyacak başkaca davranışı bulunmadığı, öldürülen ile arasında husumet mevcut olmadığı saptanan sanığın olayda yaralama kastı ile hareket ettiği anlaşıldığından, Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan diğer Kurul Üyeleri ise; “
“sanığın hedef gözeterek bıçağı tevcih ettiğini, ayrıca elindeki bıçağın öldürülen tarafından zorla alındığını, dolayısıyla eylemini sürdürmesine engel sebep bulunduğunu, bu durumda sanığın olayda öldürme kastıyla hareket ettiğinin kabulü gerektiğini”
” belirterek Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulması yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;
1-Yerel Mahkeme direnme hükmünün ONANMASINA,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 10.06.2008 günü oyçokluğu ile karar verildi.