Esas No: 2008/1-89
Karar No: 2008/158
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/1-89 Esas 2008/158 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname: 127322
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi : ANKARA 7. Ağır Ceza
Günü : 17.05.2007
Sayısı : 126-136
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince 23.09.2001 gün ve 18-245 sayı ile sanık H. B..’ün, 22.10.2000 tari¬hinde hafif tahrik altında babasını öldürme eylemi sabit görü¬lerek 765 sayılı TCY.nın 450/1, 51/1 ve 59. maddeleri uyarınca sonuç olarak 30 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırıl¬masına, hakkında 31 ve 33. maddelerin uygulanmasına, emanette kayıtlı ve suçta kullanılan bıçağın TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına karar verilmiş, bu hüküm Yargıtay 1. Ceza Daire¬sinin 27.10.2003 gün ve 866-2497 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Ankara C.savcılığınca 5237 sayılı TCY.nın yürürlüğe girmesi nedeniyle hükümlünün durumunun değerlendirilmesinin talep edilmesi üzerine, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesince evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13.06.2005 gün ve 18-245 sayılı ek karar ile hüküm fıkrasında aynen;
“Sanığın eyleminin 5237 sayılı Yasanın 82/d maddesi kapsamında kaldığı, bu nedenle anılan madde uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, kışkırt¬manın nitelik ve derecesi gözetilerek cezasının 24 yıl hapis cezasına indirilmesine, yargılama aşamasındaki tutum ve davranışları lehine hafifletici neden sayıldığından cezasından 62. madde uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, başkaca artırım ve indirim yapılmasına yer olmadığına, 53/1-a-b-d-e maddeler uyarınca belli haklardan hapis cezası süresince yoksun bırakılmasına, emanette kayıtlı suç eşyalarının 54. madde uyarınca müsaderesine, tutuklulukta geçen süresinin 63. madde uyarınca cezasından mahsubuna” temyizi kabil olarak karar verilmiştir.
Kendiliğinden temyize tabi ek kararın hükümlü tarafından da temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.12.2005 gün ve 3043-3787 sayı ile;
“…
765 sayılı Türk Ceza Yasası uygulanarak verilmiş ve kesinleşmiş olan hükmün, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 7/2 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi gereğince yeniden ele alınıp, lehe olan yasanın belirlenmesi ve uygulanması sırasında; uygulanan tahrik hükümleri nedeniyle takdir hakkının kullanılması söz konusu olduğundan, duruşmalı inceleme yapılarak hüküm kurulması gere¬kirken, duruşma yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliğinden hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece bozmaya uyularak gereği yerine getirilmiş, duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda 16.03.2006 gün ve 54-67 sayı ile bu kez hükümlünün aynı şekilde 20 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, mahkemenin 2002/18-245 sayılı ve 23.09.2002 günlü kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün 5237 sayılı Yasa çerçevesinde bu şekilde uyarlanmasına karar verilmiştir.
Kendiliğinden temyize tabi olan bu kararın da hükümlü müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.03.2007 gün ve 4339-1238 sayı ile;
“CMK.nun 230. maddesine uygun şekilde hüküm gerekçesinin yazılmaması suretiyle aynı Kanunun 34. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 17.05.2007 gün ve 126-136 sayı ile;
“Mahkememiz 2002/18-245 sayı ve 23.09.2002 günlü kararında; hükümlünün maktul babasını öldürmesine ilişkin olay tüm iddia, savunma ve kanıtlar ile birlikte değerlendirilmiş, tahrikin varlığı ve derecesi belirlenmiş, keza takdiri indirim nedeni ve oranı belirlenerek suçun sübutu, niteliği, oluşu gerekçeli olarak açıklanıp yazılmış ve sübut takdiri ve yasal indirim nedenleri yerinde görülerek bu karar Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesince 2003/866-2497 sayılı ilam ile onanmıştır.
Onama karından itibaren kesin hüküm oluşturan mahkememiz işbu mahkumiyet kararı hükümlü yönünden infaz aşamasında iken 5237 sayılı Türk Ceza Yasası yürürlüğe girmiş ve bu Yasa hükümleri çerçevesinde yeniden ceza tertibi durumunda hükümlü lehine sonuçlar doğurduğu anlaşıldığından, duruşmasız olarak verilen ilk uyarlama kararının bozulması üzerine, tahrik hükümlerinin uygulanması nedeni ile duruşma açılarak yapılan yargılama sonunda, dosya içeriği, tahrikin ulaştığı boyut ve derece göz önünde tutularak verilen ağırlaş¬tırılmış müebbet hapsi, teştiden 24 yıla indirilmiştir. Yani hakimin takdir hakkını kullandığı bu maddede tahrikin derecesi mahkemece değerlendirilmiş ve o şekilde sonuca gidilmiştir.
5252 sayılı Yasanın 9/1. maddesi 01.06.2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümler ile ilgili olarak TCY.nın lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde duruşma yapılmaksızın dahi karar verilebileceğini öngörmüş ve lehe olan hüküm 9/3. madde çerçe¬vesinde önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiri ile karşılaştırılması sureti ile belirlenir demiştir. Dolayısı ile mahkemelerin uyarlama hükümleri kurarken önceden kesinleşmiş mahkûmiyet kararında sadece her iki ceza yasasının somut olaya uygulanması sonucu ortaya çıkacak durumun, lehte sonuç doğurması durumunda ve iki hükmün karşılaştırılması şeklinde yapılacağını öngörmüştür. Yeniden CMK.nun 230 ve 34. madde uyarınca gerekçe yazılması kanaatimizce yasal açıdan olanaklı değildir. Çünkü, kesinleşmiş mahkumiyet hükmündeki sübut takdiri ve yasal indirim veya artırım nedenleri gerekçesi ile yazılmış ve Yargıtay 1. Ceza Dairesi onaması sonucu kesinlik kazanmıştır. Nitekim 1. Ceza Dairesinin ilk bozması da tahrik hükümlerinin uygulanmış olması nedeni ile uyarlamanın duruşma açılarak yapılmasını gerekçe göstermiştir. Uyarlama kararı sonucunda her iki Türk Ceza Yasası, 5252 sayılı Yasanın 9. maddesi uyarınca kıyas¬lanmış, lehe sonuç doğuran ceza maddeleri ile kurulan hüküm kıyaslanmış ve 5237 sayılı Yasanın lehe sonuç doğurması nedeni ile önceden kesinleşen mahkememiz 2002/18-245 hükmü sadece ceza miktarı yönünden değerlendirilerek, hukuki geçerliliğini hiçbir zaman kaybetmeyen kesin hükmün varlığı korunmuş, sadece lehte hükümler getiren 5237 sayılı Yasa uyarınca ceza ve fer’i cezalar belirlenmiştir
Kararın kesinleşmesinden sonra 18.12.2003 tarihinde mahkememiz kesinleşmiş ila¬mının infazı için ceza fişi ve aynı tarihte yargı giderleri ve harç tahsil müzekkeresi yazılarak infaza gönderilmiştir. Keza emanet memurluğuna aynı tarihte 2000/5722 sırada kayıtlı sarı saplı bıçağın zoralımına, diğer bıçak ve özel eşyaların maktulün mirasçılarına geri veril¬mesine yolundaki karar da infaz için gönderilmiştir. Bu itibarla kesinleşmiş mahkumiyet ilamı sonucu bir bölümü esasen 5237 sayılı Yasanın yürürlüğünden önce infaz edilmiş olması karşısında aynı konularda (yargılama gideri, zoralım, varsa katılan ücreti, talep edilmişse maddi ve manevi tazminat) yeniden uyarlama sonucu verilen kararda bu konularda da karar verilmesinin, yasanın amacına uygun düşmediği inancına varılmıştır” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiş, bu kez diğer hükümden farklı olarak, mahkemenin 2002/18-245 sayılı ve 23.09.2002 günlü kesinleşmiş mahkumiyet hükmünün 5237 sayılı Yasa çerçevesinde bu şekilde uyarlanmasına ve hükmün kesinleşmiş diğer bölümlerinin aynen ipkasına karar vermiştir.
Bu hükmün de kendiliğinden temyize tabi olması ve hükümlü müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 09.12.2007 gün ve 127322 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay 1. Ceza Dairesine ve Özel Dairece Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında çözümü gereken hukuki uyuşmazlık, uyarlama yargılamasında verilen hükümde CYY.nın 230. maddesine uygun olarak gerekçe gösterilme¬sinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, mahkûmiyet hükmünde değişiklik (uyarlama) yargılamasında yeni yasanın lehe sonuç doğurduğu saptan¬dığında, sonraki yasaya göre uygulama yapılması, aksi saptandığında ise önceki hükümde değişikliğe yer olmadığına, başka bir deyişle uyarlama davasının reddine karar verilmesi gerekir. Mahkeme, ulaştığı sonuca göre, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarından birine hükmedecektir. Dikkat edilmelidir ki, sayılan kararların tümü bir hüküm çeşididir; uyarlama davasının reddi hariç, bu yeni hüküm usûlünce kesinleştiğinde, önceki hükmü ortadan kal¬dıracak ve gerektiğinde infaza konu olabilecektir. O halde, sınırlı amaçla ve istisnai olarak başvurulsa da, bu yargılama faaliyeti sonunda verilen ve hüküm niteliğine sahip olan yeni kararın, Ceza Yargılaması Yasasına göre hüküm fıkrasında bulunması zorunlu unsurları taşıması, bünyesinde noksan husus bırakmaması ve infaz sırasında karışıklığa meydan vermemesi gerekir.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141. maddesine göre; “Bütün mahke¬melerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır.” Kuşkusuz bu zorunluluk, uyarlama yargılaması sonunda verilen kararlar bakımından da geçerlidir. Ancak bu yargılamanın amacı, kesinleşmiş hükümde suç olduğu saptanan olaya ilişkin lehe hükmün belirlenmesi ve uygu¬lanması ile sınırlı olduğundan, yeniden bir olay yargılaması yapılmasını gerektiren ayrıksı durumlar dışında, önceki yargılamada iddia ve savunma olarak ileri sürülen görüşler ile delillerin tartışılması ve değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Buna mukabil sonradan yürürlüğe giren yasaya göre kurulacak mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde, 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 230. maddesine uygun olarak, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, bunun nitelendirmesinin yapılması, Ceza Yasasında öngörülen sıra ve esaslara göre cezanın ve ayrıca cezaya mahkûmiyet yerine veya yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine ya da ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesi zorunludur.
Somut olayda 5237 sayılı TCY.nın hükümlü lehine sonuç doğurduğu kabul edilip yeni bir uygulama yapılmıştır. Ancak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda lehe olduğu kabul edilen yeni yasa yönünden suç oluşturduğu kabul edilen eylemin nitelendirmesi ve haksız tahrik nedeninin indirim oranı konularında gerekçe gösterilmediği gibi, aleyhe olduğu için uygulanmasından vazgeçilen önceki hükmün gerekçesine atıf yapılmakla yetinilmiştir. Yerel Mahkemece gerekçe gösterilmemesi ve aleyhe olduğu için uygulanmasından vazgeçilen önceki yasaya uygun gerekçe içeren kesinleşmiş hükmün gerekçesine atıf yapılmakla yetinilerek direnme kararı verilmesi yasaya aykırıdır.
Bu itibarla isabetsiz olan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.05.2007 gün ve 126-136 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcı¬lığına TEVDİİNE,
03.06.2008 günü tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliği ile karar verildi.