Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5232 Esas 2022/8757 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5232
Karar No: 2022/8757
Karar Tarihi: 08.06.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5232 Esas 2022/8757 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, sigorta başlangıç tarihini 01.08.1987 olarak tespit ettirmek istemiştir. Davalı Kurum, tespit davalarında 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulandığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, davacının işe giriş tarihini 01.08.1987 olarak tespit etmiştir. Ancak, Yargıtay'ın 506 sayılı Kanun uyarınca sigortalılık başlangıcı için salt işe giriş bildirgesinin yeterli olmayacağı yönündeki ilke göz önünde bulundurulmadığı için karar bozulmuştur. Mahkemenin eksik inceleme sonucu hüküm kurduğu, işe giriş bildirgesiyle birlikte çalışmanın varlığını ortaya koyacak inandırıcı ve yeterli kanıtların aranması gerektiği ifade edilmiştir. Davalının temyiz itirazları kabul edilerek ilk derece mahkemesi hükmü bozulmuştur.
İlgili kanun maddeleri:
- 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 2. ve 108. maddeleri
- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31., 119/1-e ve 194. maddeleri.
10. Hukuk Dairesi         2022/5232 E.  ,  2022/8757 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi : Ordu İş Mahkemesi



    Dava, sigorta başlangıç tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM
    Davacı vekili, müvekkilinin sigorta başlangıç tarihinin 01.08.1987 olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    II-CEVAP
    Davalı Kurum vekili, tespit davalarında 5 yıllık hak düşürücü süre uygulandığını, işe giriş bildirgesinin hiç verilmemiş olması halinde hak düşürücü süre gereği dava hakkının düştüğünü, dava açılmadan önce kuruma müracaat edilmesinin zorunlu olduğunu beyanla ; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    Mahkemece; açılan davanın kabulü ile;davacının işe giriş tarihinin (sigorta başlangıç tarihinin) 01/08/ 1987 olduğunun tespitine, davalı işveren S.S. ...ve Çevre Köyleri Üretim Pazarlama ve Tüketim Kooperatifi'ne yönelik açılan davanın HMK'nın 150.maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına,dair karar verilmiştir.
    B-BAM KARARI
    Bölge Adliye Mahkemesice ; davalı ... istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine; dair karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı Kurum vekili, kararın eksik incelemeye dayalı olduğunu beyanla, davaya konu kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmünde yer alan düzenleme ile genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun olduğu kabul edilmelidir.
    Dava konusu somut olayda mahkemece, davacının kardeşi ve babası olduğu anlaşılan tanık beyanları dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; sigortalılık başlangıcının tespitine ilişkin YHGK’nun 01.06.2011 günlü 2011/307 E.-2011/366 K. sayılı, 21.09.2011 günlü ve 2011/527 E.-2011/552 K. sayılı ilamları gözetildiğinde eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
    YHGK’nun belirtilen ilamlarında da bahsedildiği üzere, 506 sayılı Kanunun 108.maddesi uyarınca, sigortalılık başlangıcı yönünden salt işe giriş bildirgesi verilmiş bulunması yeterli olmayıp, ayrıca Kanunun 2. maddesinde öngörülen şekilde fiili çalışmaların aranması da gereklidir.
    Bu nedenledir ki, somut olayda uyuşmazlık fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı, mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Yöntemince düzenlenip süresi içinde kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alınmış olduğunu gösterirse de, fiili çalışmanın varlığının ortaya koyulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için, çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 sayılı Kanunun 79/8.maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere uygun biçimde belirlenmelidir. Zira sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava, aynı zamanda sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında, adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinin verildiği, ancak, yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda, çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve Anayasa’nın 60. maddesinde tanımlanan sosyal güvenlik hakkının niteliği gereği bu tür davalarda, hâkim, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını resen belirlemelidir.
    Bunun için de bu tür davalarda, işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, işyeri çalışanları saptanmalı ve sigortalının hangi işte ne kadar süre ile çalıştığı açıklanmalıdır.
    Diğer taraftan, 6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
    Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
    Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.
    HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, m. 31 ve 119/1-e gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
    Eldeki davada; verilen hüküm eksik araştırma ve inceleme sonucu tesis edilmekle; öncelik HMK 31. madde çerçevesinde davanın somutlaştırılması kapsamında davacıya; sigortalılık başlangıcının tespitini istediği tarihte nerede, kimlerle, ne iş yaptığı sorulmalı; çalıştığını iddia ettiği kişilerin tanık olarak davacının çalışması ile ilgili beyanlarına başvurulmalı, öte yandan; köyde üretim, faaliyeti kapsamında çalışmayı bilebilecek köy mahalle muhtar ve azaları, başkaca tanıkların isim ve adresleri istenilerek; tanıklıklarına başvurulmalı; ayrıca davacının halı toplama ve şoförlük yaptığını iddia etmesi karşısında; davacının kullandığı plakalı aracın tescil kayıtları istenmeli, davacı adına bu dönemde trafik cezası kesilip kesilmediği belirlenmeli, davacının ehliyeti olup olmadığı da araştırılarak; çalışma tereddütsüz belirlenmek suretiyle; sonucuna göre karar verilmelidir.
    Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak; İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 08.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara